AKP iktidarı “Resmi bayramları statlardan çıkarıyoruz, demir perde ülkelerindeki
kutlamalara benzer görüntüler artık geride kaldı” diyerek 19 Mayıs’a kutlama yasağı
getireceğini sanıyor, çelenk koyma yasağı genelgesiyle de bu fikrini perçinleştirmeyi
umuyordu.
Öyle ki “koca koca” adamlar bile artık susmuş, “gık” çıkarmaktan imtina ettiği bir
ortamda ne yapılacaktı sanki (!)
Son söz bu muydu yani: “Biz yaptık oldu!”.
Olmadı! Hesaba katılmayan bir şey vardı. Yüreği vatan sevgisiyle, gözleri ise
Mustafa Kemal ışığıyla çakmak çakmak olan TGB’li gençler…
Onlar günler öncesinden başladılar “Biz bu yasağı tanımıyoruz, çiğnemeye
geliyoruz!” demeye… Gece gündüz çalıştılar, hazırlandılar. Dünyanın dört bir
yanından gençleri çağırdılar, forumlar, konserler organize ettiler. Ve her şey hazır
olunca başladılar katılım için tahminlere. “En çok 100 bin kişi oluruz” diyordular.
19 Mayıs 2012 tarihini yapraklarına “rutin bir gündü” diye kaydetmeye hazırlanan
takvimi bile şaşırttılar, kendi şaşkınlıklarından da ziyade.
Saat 15.00’da dostlarımla birlikte Beyoğlu Tünel Meydanı’na gittiğimde doğrusu ben
de oldukça şaşırdım. Yürüyüş kortejinin en önüne gidelim bir bakalım dedim ama
görmek nafile. Çoktan Galatasaray’ı geçmiş, Taksim Meydanı’na ulaşmak üzereymiş.
Diğer kol ise Karaköy’de. ‘Ucu bucağı yok’ denir ya tıpkı öyle.
Çokça eyleme, yürüyüşe ve mitinge katılmış birisi olarak Cumhuriyet mitinglerinden
sonra ilk kez bu kadar kalabalığı bir arada görüyordum. Gençlerin bu kadar kalabalık
olduğu bir yürüyüş ise sanırım 68 kuşağından sonra ilk kez görülüyordu diyebiliriz.
68 kuşağı 19 Mayıs 2012’de yeniden ayağa kalmış ve TGB’li gençlerde vücut
buluyordu.
Diriliş Günü’ne yakışır bir şekilde, ellerinde bayraklar, en önde Bandırma Vapuru,
Mustafa Kemal, Deniz Gezmiş, Uğur Mumcu, Kubilay, Sivas Madımak’ta yanan 35
aydınımızın fotoğraflarıyla, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” , “19 Mayıs Diriliş
günüdür” , “Türkiye laiktir laik kalacak” , “Kahrolsun AKP diktatörlüğü” , “Kahrolsun
Amerikan Emperyalizmi” , “Türk-Kürt kardeştir, ABD kalleştir” , “Türkiye-Suriye
kardeştir” , “Emperyalist savaşa hayır” vb. sloganlarla yürüyen 200 binin üzerinde
genci gördü haramilerin saltanatı altındaki İstanbul…
Ve gördü korku imparatorluğuna dönüştürülmek istenen güzel ülkemiz, küçük
yaşlarına rağmen cesurca haykıran, yürekleri devrimci ateşle yanan dev yürekli
gençleri…
“12 Eylül kendi gençliğini yarattı, artık gelecekten umut yok!” diye düşünenlere
Nazım’ın “Gençlik denen bir millet var işte biz ondanız” dizesiyle yanıt verdiler…
Yürüyüşe destek veren Suriye, Filistin, Mısır ve birçok ülkenin gençleri de kendi
dillerinden anti-emperyalist sloganlar atıyordu.
Her yaştan yurttaş, sanatçı, vicdanını satmamış aydın, herkes TGB’li gençlerin
yanındaydı.
Ve o gençler ülkenin dört bir yanından sel olup akmıştılar…
İzmir’den Mersin’den, Sinop’tan, Kayseri’den gelenler Van’dan, Bitlis’ten,
Tunceli’den, Elazığ’dan, Diyarbakır’dan gelenlerle buluştu İstanbul’da…
Yürüyüş kolu Taksim’den Gümüşsuyu’na yöneldiğinde kortejin diğer ucu Tünel’deydi.
Davul zurnayla, halayla, isyanı umutla harmanlayan kalabalığın sayısının 200 bini
geçtiği dilden dile dolaşıyordu. Emniyete göre ise sayı 400 bini bulmuş.
İstiklal Caddesi adının hakkını veriyordu. Her yer kırmızı beyaz, her yer 19 Mayıs
coşkusu olmuştu. Ve Dolmabahçe’de tamamlanan yürüyüşte bir mesaj veriyordu
Mustafa Kemal Gençliği;
“Ne kindar, ne tinerci devrimci gençleriz padişah efendi; Devrimci...
ŞENOL ÇARIK
ODA TV