Naci Beştepe yazdı: Silah arkadaşım 1983-5429

"Çocuk yaşta öğrendiğin silah arkadaşlığını öldürmek için çok çabaladılar ama hala ölmedi."

Tarih:

Silah arkadaşım 1983-5429

 

GATA’nın soğuk yüzlü “Gasilhane”sinde bir yıl içinde iki ağabeyimi yıkamıştım. Ali Ağabeyim de 52 yaşında ve akciğer kanseriydi.

 

Onu yıkamak da varmış.

 

Dost yüzüne, tertemiz bedenine son kez dokunmak.

 

Ayyıldızlı al bayrağımıza sarılı tabutunun önünde “Cem Aziz Çakmak, E.Tuğamiral, 1983-5429 yazılıydı.

 

Ailesi, yakınları, SİLİVRİ kader ve silah arkadaşlarının selamıyla GATA’dan uğurlandı.

 

Selimiye Camii’nde de kara toprağa konduğu Karacaahmet’te de olağan dışı kalabalık vardı.

 

KÜLLENEN SİLAH ARKADAŞLIĞI

 

Amiral Çakmak silah arkadaşlığının silkinip küllerini atmasının yolunu açtı sanki.

 

GATA’da kaldığı süreçte ve son görevde azımsanmayacak ilgi vardı silah arkadaşlarından.

 

Onun silah arkadaşlığına verdiği önemi ve düş kırıklıklarını kendi yazdıklarından aktarayım.

 

DİLARA’YA ASKER ENGELİ

 

Dilara, küçük kızı Cem amiralin

 

Onunla ilgili Hasdal anısı can yakıcı.

 

“... Ziyaretçilerin kapıdan girişten sonra kapalı görüş alanına gitmesi gerekirken, son derece duygusal olan kızım beni görünce dayanamamış ve bana doğru koş- maya başlamıştı. Birdenbire Cezaevi Mü- dürü’nün emriyle 7-8 asker etrafımızı sardı ve kızımın bana sarılmasını engelledi...

 

...Bu noktada, yaşanan süreçte bizi en çok yaralayan konunun, silah arkadaşlığı, sadakat ve vefa kavramlarının kaybolması olduğunu belirtmek isterim.”

 

KARŞILAŞMA

 

Otuz yıllık silah arkadaşı ile hastanede karşılaştığında; elini sıkmaktan, yapılan haksızlıktan söz etmekten çekinmesini, kaçarcasına ayrılışını anlatan şiirinden bir bölüm;

 

“Uğradığım haksızlığı ve tertibi

 

dinlemek bile istemedi.

 

Konuyu değiştirdi, işlerinin yoğunluğundan bahsetti.

 

Artık gideyim der gibiydi.

 

......

 

Ardından uzun uzun baktım.

 

Hayal kırıklığım

 

arkadaşımın yitirdiği kişiliğiydi.

 

Dostluğumuz korkusuna yenilmişti.

 

....

 

İnanın,

 

Ne Hasdal ne Silivri

 

beni bu kadar üzemezdi...”

 

İHANET VE CESARET

 

Hainlere karşı dirayetsiz davranan komutanlar için yazdığı şiirden bir bölüm;

 

“Diyorsanız yeter, susun, etmeyin şikayet.

 

Umurumuzda bile değil çekilen esaret.

 

Bugün zindanlarda yaşanan hürriyet,

 

nesillere bıraktığımız gerçek servet.

 

Unutulmayacak elbet, koltuğa ve makama ibadet.”

 

HÜCREMİN LUMBUZUNDAN

 

Şiir kitabının ve son şiirinin adı.

 

Hayatının özeti.

 

İlk ve son kıtaları şöyle;

 

“Çocuk yaşta silah arkadaşlığını öğ- rendik.

 

Vatan sevdasıyla yetiştik.

 

Bayrak uğruna ölmeye yeminliydik.

 

Yıllarca yedi denizi dolaştık, gezdik.

 

Denizin üstünde ve altında birlikteydik.

 

Küçük ama şerefli bir aileydik.

 

......

 

Ve nihayet fark edebildik,

 

biz kimler tarafından hançerlendik.

 

Askerdik,

 

‘Yazıklar olsun’ demekle yetindik,

 

hepsini birer birer tarihe havale ettik.

 

Vatana geçen hakkımız mı?

 

‘Helali hoş olsun’ dedik.”

 

SİLAH ARKADAŞIM

 

Sevgili Silah Arkadaşım Cem Aziz Çakmak;

 

Çocuk yaşta öğrendiğin silah arkadaşlığını öldürmek için çok çabaladılar ama hala ölmedi.

 

Üç ay önce 20 metre yanına defnettiğimiz Muzaffer TEKİN gibi, Özenalp gibi, Tatar ve diğerleri gibi seni de gönlümüze kazıdık.

 

“HÜCREMİN LUMBUZUNDAN” kitabına benim ve eşim için yazdığın “Karanlık günlerimizdeki unutulmaz desteğinize minnettarız” cümlen silah arkadaşlığımızın ölümsüzlüğünün ifadesidir.

 

 

Sana saygılarımla...

 

 

Naci Beştepe / 6 Temmuz 2015, Aydınlık