NINTO çalıştayı düzenlendi: Yeni dünya silahla kuruluyor

Vatan Partisi öncülüğünde kurulan Yeni Uluslararası Düzen İnisiyatifi, Rusya’nın Ukrayna harekatı bağlamında yeni dünyayı tartıştı

Tarih:

Vatan Partisi Uluslararası İlişkiler Bürosu’nun (UİB) girişimiyle geçen sene kurulan Yeni Uluslararası Düzen (NINTO) İnisiyatifi, 7 Mayıs Cumartesi günü “Rusya’nın Ukrayna Harekâtı Bağlamında Yeni Dünyanın Kuruluşu” başlıklı bir çevrimiçi çalıştay düzenledi. Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek’in birinci konuşmacı olduğu etkinlikte 6 kıtadan, 19 ülkeden 21 kurum temsilcisi ve aydın sunum yaptı.

 

 

YENİ DÜNYANIN İNŞASINA ÖNCÜLÜK

Adnan Akfırat
Adnan Akfırat

Açılış konuşmasını yapan Vatan Partisi UİB Başkan Yardımcısı Adnan Akfırat, tek kutuplu dünyanın silah seslerinin gümbürtüsü altında yıkıldığını, eşitlikçi, insan odaklı, doğayla barışık bir dünyanın kurulduğunu, bu anlamda toplantının tarihi bir zamanda düzenlenmiş olduğunu ifade etti. NINTO’nun yeni bir uluslararası düzen inşa etme arzusunu ete kemiğe büründürmek için Vatan Partisi öncülüğünde kurulduğunu belirten Akfırat, bu toplantının Ekim’de yapılması planlanan 2. NINTO Sempozyumu’na hazırlık niteliğinde olduğunu dile getirdi. Akfırat çalıştayın gündemini oluşturan soruları sıraladıktan sonra sözü 1. oturumu yönetmek üzere Şanghay Üniversitesi Küresel Çalışmalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. Guo Changgang’a bıraktı. Çalıştayın ilk konuşmasını Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek yaptı. İnsan odaklı Yeni Dünyanın silahla kurulduğunu vurgulayan Perinçek, dünyanın yaptırıma uğrayan bütün ülkelerini birleşmeye çağırdı.

 
 

‘DÜNYA EKONOMİSİNİ DOLARDAN ARINDIRMALIYIZ’

Aleksandr Galuşka
Aleksandr Galuşka

Toplantının ikinci konuşmacısı, Rusya’nın eski Uzakdoğu Kalkınma Bakanı ve Rusya Toplum Meclisi Başkan Yardımcısı Aleksandr Galuşka oldu. Rusya’nın 30 yıldır 1 trilyon dolara varan sürekli sermaye çıkışıyla karşı karşıya olduğunu vurgulayan Galuşka, bunun tüm gelişen ekonomilerin sorunu olduğunu söyledi. Galuşka, ticaret savaşları, mali sınırlandırmalar ve SWIFT sistemi engellemeleriyle bir silah olarak kullanılan doların “hem Batı Avrupa hem Asya ülkeleri için beklenmedik riskler yarattığını” belirtti.

 

İngiltere ve Çin Merkez Bankası Başkanlarının, “Dolara bağımlı küresel finans mimarisinin kendisini tükettiğini, doların kademeli olarak terk edilmesi ve alternatif bir ekonomik sistem yaratılması gerektiğini” söylediğine dikkat çeken Galuşka, “Rusya'nın, Avrasya Birliği ülkeleri olan Çin, Hindistan ve birçok Avrupa ülkesi ile ticaret hacmi oldukça büyüktür. Öyleyse neden ağırlıklı olarak dolar veya diğer dövizleri kullanıyoruz da kendi paralarımızla takas ve ticaret (SWAP) yapmıyoruz?” şeklinde konuştu.

 

“İnsanlık her şeye rağmen yaratıcılığını yitirmedi.” diyen Galuşka, “Çok kutuplu dünya için dünya ekonomisini dolardan arındırmamız gerekiyor. Çünkü doların riskli bir varlık olduğu ve militarize olabildiği, Ukrayna kriziyle iyice anlaşılmıştır.” sözleriyle konuşmasını bitirdi.

 
 

‘DÜNYA BARIŞI VE KALKINMASINA EN BÜYÜK ENGEL AMERİKAN SİSTEMİ’

Ding Xiaoqin
Ding Xiaoqin

Bir sonraki konuşmayı, Çin’den Dünya Ekonomi-Politik Derneği Genel Sekreteri Prof. Ding Xiaoqin yaptı. Ding, Rusya-Ukrayna çatışmasının temelinde ABD’nin Soğuk Savaş sonrası yeni emperyalist stratejisi olan NATO’yu doğuya doğru genişletmesinin yattığını söyledi. Bu ‘yeni emperyalizmin’ iki temel mantığa dayandığını belirten Ding, şöyle devam etti:

 

“Birincisi, bölgesel mantık, yani jeo-ayrılıkçılık ve Avrupa’da güçlü siyasi ittifakları engellemek için ‘böl ve yönet’ siyasetidir. İkincisi ise sermaye mantığıdır, yani kapitalizmin küresel genişlemesini teşvik etmektir.”

 

ABD’nin dünya barışının önündeki en büyük engel olduğuna işaret eden Ding, Amerika’nın egemen olduğu eski uluslararası siyasi ve ekonomik düzenin de gelişen ülkelerin kalkınmasının önündeki en büyük engel olduğunu vurguladı. ABD’nin IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret örgütü aracılığıyla tek kural koyucu haline geldiğini ifade eden Ding, aynı zamanda uluslararası ölçekte bir sanayi işbölümü dayatarak bilgi ve finans endüstrilerini tekeline aldığını, geri kalan dünyayı daha düşük sermaye getirili üretim uzmanlaşmalarına hapsettiğini belirtti. Böylece gelişen ülkeler ile Batı arasındaki makasın açılmasını sağlayan bir “yapısal eşitsizliğin kurumlaştığını” ifade eden Ding, Çin ekonomisi 2. büyük ekonomi olup bu sisteme karşı geldiğinde ABD’nin Çin’e karşı bir ticaret savaşı başlattığını söyledi.

 

 

‘DÜNYANIN BÜTÜN GELİŞEN ÜLKELERİ, BİRLEŞİN!


Gelişmekte olan ülkelerin yeni bir dünya düzeni kurmak için birleşmeleri gerektiğini dile getiren Ding, Endonezya, Brezilya, Hindistan gibi ülkelerde Rusya’ya desteğin yoğun olduğunu belirtti: “Bu, gelişmekte olan ülke vatandaşlarının Batı’nın egemen olduğu uluslararası düzenden duyduğu güçlü memnuniyetsizliği yansıtıyor.”

  

ABD’nin Doğu Avrupa’daki genişlemesini sürdürmesi ve hatta Doğu Asya’ya uzandırması halinde gelişen ülkelerin kalkınmasının, istikrarlı yaşamının tamamen tehdit altında olacağını vurgulayan Ding, Çin’in “hegemonyaya karşı önemli bir güç ve yeni bir uluslararası düzen fikrinin aktif bir savunucusu” olduğunu vurguladı. Çin’in barışçıl kalkınma modelinin hiçbir ülkeyi tehdit etmediğini, Kuşak ve Yol Girişimi, Asya Altyapı Yatırım Bankası gibi girişimlerle gelişmekte olan çok sayıda ülkeyle dayanışma ve işbirliğini derinleştirdiğini ifade etti. Ayrıca Xi Jinping’in “insanlığın ortak geleceğine dayalı bir topluluk” yaratma düşüncesinin çoğu ülkenin ve insanın özlemlerini kucakladığını dile getirdi.

 

Ding konuşmasını şu sözlerle bitirdi: “Dünya uzun zamandır ABD'den acı çekiyor. Hepimiz, uluslar arasındaki eşitsizliklerle dolu eski düzeni yıkmaya ve tüm ulusların eşit bir şekilde gelişmesine gerçekten izin veren yeni bir uluslararası düzen inşa etmeye istekliyiz. 1848'de Komünist Parti Manifestosu'nda Marx, ‘Dünya işçileri, birleşin!’ sloganını söylemişti. Bugün ‘Dünyanın bütün gelişen ülkeleri, birleşin!’ çağrısında bulunmalıyız.”

 

 

İNSANLIK ODAKLI YENİ DÜNYANIN KURULUŞUNDA SİLAHIN ROLÜ

Doğu Perinçek’in konuşmasını tam metin olarak yayımlıyoruz:

 

“Rusya’nın Ukrayna Harekâtı tarihî önemdedir. Bu harekât, İnsanlık Odaklı Yeni Dünyanın kuruluşuna silahlı mücadele cephesinden çok önemli katkıda bulunuyor.

 

 

RUSYA’NIN SİLAHLI HAREKÂTI TAM ZAMANINDA


Rusya, NATO’nun doğuya doğru genişletilmesine tam zamanında dur demiştir. Bu harekât bugün yapılmasaydı, yarın çok geç olacaktı. Çünkü NATO’nun Ukrayna’ya yerleşmesi, ABD’nin Rusya’yı hedef alan nükleer tehdidini Rusya sınırına kadar getirecekti. Bunun sonuçları Rusya için de ağır olurdu, bölgemiz için de ve elbette Türkiye için de!

 

Rusya, bu harekâtıyla ABD tehdidine dünya ölçeğinde etkili bir darbe indirmiştir.

 

 

BARIŞ GETİREN SAVAŞ


Bütün savaşlarda piyasaya sürülen savaş karşıtı, sahte barışçı, sözde insancıl söylemler yine sahnede. Pentagon’un savaş ağaları, NATO’nun eli kanlı komutanları, New York ve Londra bankerleri, Ukrayna’daki çocuklar ve yaşlılar için timsah gözyaşları döküyor.

 

Savaş lânetleniyor, bu arada ABD’nin kışkırttığı emperyalist savaşın üzerine tüller örtülüyor. NATO’yu Doğuya genişletme planlarının üzerine çiçekler serpiliyor. Merhamet, zalimlerin ellerindeki kanı temizleme tozu olarak kullanılıyor.

 

İnsanlık tarihinde kılıcın getirmediği bir barış örneği bulamazsınız. Barışı getiren de silah olmuştur, koruyan da silahtır. O nedenle sözde barış yanlısı pasifistler, yalnızca hayal yayıyorlar ve aslında barışı getirecek insanlık güçlerini pasifize etmekle meşguller. 1945 sonrasında Hitler’in çizmelerini giyen ABD’nin güdümünde “barış” çığlıkları atanların işlevi budur.

 

Emperyalizmin zulmünü hoş gören merhamet, Vatan için dökülen kan ile emperyalizm uğruna dökülen kanı aynı tüpe koydu.

 

NATO kuklalarının elindeki silah ile NATO’ya karşı direnenlerin elindeki silah, aynı silah değildir.

 

Uygarlık kuran, devrim yapan, vatan kurtaran, emperyalizme direnen silah, tarih boyunca insanlık adına elde edilen her kazanımın vazgeçilmez aracı olmuştur.

 

Emperyalizme karşı savaş, kurtuluşun savaşıdır.

 

 

KARADENİZ’DEN AKDENİZ VE UMMAN DENİZİ’NE KADAR UZANAN CEPHE


Bugün Karadeniz’den Ege, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Süveyş Kanalı, Suriye ve Irak’ın kuzeyi, Hürmüz Boğazı ve Umman Denizi’ne kadar uzanan bir cephe oluşmuş bulunuyor. Bu cephede Asya merkezli insanlık güçleri ABD ve NATO ile karşı karşıya.

 

Bu cephe içindeki çeşitli alanlarda tek tek çözümler üretme çabaları gerçekçi değildir. Cephe, ABD emperyalizmine karşı insanlık cephesidir. Bu cephedeki tek tek her ülkenin mevzisi, bütün ülkelerin mevzisidir. Asya merkezli güçler cephenin her alanında birlikte olmak durumundadırlar.

 

Karadeniz-Akdeniz cephesinde Ukrayna ve Yunanistan hükümetleri, ABD ve İsrail’in bölge ülkelerine karşı ateşe sürdüğü aletlerdir.

 

Ukrayna, Karadeniz’deki Yunanistan’dır.

 

Yunanistan ise Akdeniz’deki Ukrayna’dır.

 

Rusya’nın Karadeniz cephesindeki etkili atağından sonra, Türkiye, Doğu Akdeniz cephesinde daha güvenli bir konum kazanmıştır.

 

 

ÖN MEVZİDEKİ SİLAHLI MÜCADELELER


Karadeniz-Akdeniz-Umman Denizi cephesinde ABD emperyalizmine karşı silahlı mücadeleleri saptarsak, insanlık cephesinin ön mevzilerindeki dostlarımızı tanımış oluruz.

 

  • Suriye, 2010 yılından beri ABD emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı kurtuluş savaşı yürütüyor.
  • Rusya ve İran, Suriye’nin ABD’ye karşı mücadelesini silahla destekliyor.
  • 2014 yılında Vatan Partisi olarak ABD’nin tertibini bozmamız ve Türk Ordusunu hapisten kurtarmamızdan sonra Türkiye, ABD zincirlerini kırdı ve yeni bir sürece girdi. Türk Silahlı Kuvvetleri, ABD’nin “Kara kuvvetim” dediği PKK’yı silahla temizliyor, NATO’nun FETÖ darbesini silahla ezdi ve Suriye’nin kuzeyindeki ABD-İsrail Koridorunu silahla yardı ve ABD güdümlü terör örgütlerine ağır darbeler indirdi.
  • Türkiye, Irak, İran, Suriye ve Rusya işbirliği, ABD ile İsrail’in “Kürdistan” adı altında İkinci İsrail Devletini kurma girişimini 2017 yılında silahla bozguna uğrattı.
  • Libya’daki Atlantik planları, Türkiye ve Rusya’nın silahlı müdahalesiyle boşa çıkartıldı.
  • Azerbaycan Ordusu, Türkiye’nin desteği ve Rusya’nın katkılarıyla Karabağ’ı kurtardı. Böylece ABD’nin Kafkas planları bozuldu.
  • Afganistan halkı, ABD emperyalizmine karşı silahlı kurtuluş savaşını zafere ulaştırdı.
  • Kazakistan, Rusya ve komşu devletler, ABD emperyalizmi ve piyonlarının Kazakistan’daki renkli darbe girişimini silahla bastırdı.
  • Ve şimdi Rusya, Ukrayna üzerinden gelen ABD tehdidini silahla püskürtüyor.


ABD, vahşice silah kullanarak dünyaya hükmetmeye kalkmıştı. Şimdi, Gelişen ve Ezilen Dünya Ülkeleri, silah kullanarak ABD’nin emperyalist tahtını deviriyor.

 

Bütün bu silahlı mücadeleler, Yeni Dünyanın kurulmasına ve Türkiye’nin geleceğine tarihî katkılarda bulunuyor.

 

 

DOĞUYA GENİŞLEYEN NATO MEZARINA İLERLEYEN NATO’DUR


Artık dost ve düşman herkes görüyor olmalı: Doğuya doğru genişleyen NATO, mezarına ilerleyen NATO’dur.

 

NATO üyesi olan Batı Avrupa devletleri çok zor durumdalar. ABD’nin Hitler’in ünlü “Drang nach Osten” (Doğuya doğru zorlama) siyasetini benimsemesi, Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerini çok zor duruma düşürdü. Bu ülkeler ciddî enerji sorunuyla karşı karşıya kaldılar ve hayat pahalılığı artıyor, halkta hoşnutsuzluk var.

 

Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un itiraf ettiği üzere “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşmiştir.” ABD’nin sözde müttefiklerini kontrol örgütü olan NATO dağılıyor.

 

NATO generalleri, bugün Türkiye’nin hapishanelerinde yatıyor. Türk Ordusu ve halkı, 15-16 Temmuz 2016'da NATO Gladyosunun darbesini silahla ezdi ve ABD’nin Türkiye’deki silahlı gücünü tasfiye etti.

 

 

BAĞIMSIZLIK İLAN EDEN CUMHURİYETLERİN TANINMASI


2014 yılında kurulan Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetlerinin yaşadığımız süreçte Rusya tarafından tanınması, NATO’nun doğuya doğru genişlemesinin önünü kesmiştir. Doğu Akdeniz’de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varlığı da aynı işlevi görmektedir.

 

Batı Karadeniz’de Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetlerinin, Doğu Karadeniz’de Abhazya Cumhuriyeti’nin ve Doğu Akdeniz’de Kuzey Kıbrıs Türk devletlerinin tanınması, ABD emperyalizmine karşı insanlık cephesini güçlendirir ve dünya barışına çok etkili katkıda bulunur.

 

 

YAPTIRIMA UĞRAYAN ÜLKELER BİRLEŞİN!


Başta Asya olmak üzere dünya devletleri, ABD merkezli tehdidi cesaretle saptamak, bölgemizdeki cepheleşmenin bilincinde olmak sorumluluğuyla karşı karşıyadır.

 

Dünyanın içine girdiği bu zorlu süreçte tarafsız kalanlar bertaraf olacaktır.

 

Dünyanın bütün ülkeleri, Atlantik güçlerinin Rusya’ya karşı uygulamaya kalkışacağı yaptırımlara kesinlikle katılmamalıdır.

 

ABD, 42 ülkeye yaptırım uygulayarak aslında kendisini tecrit etmekte ve ateşin ortasında kalan bir akrep gibi kendisini sokmaktadır.

 

Bu bağlamda günümüzün sloganı şudur: Yaptırıma uğrayan ülkeler birleşin!

 

 

YENİ BİR DÜNYA KURULUYOR


Yeni Dünya, ekonomi, silahlı mücadele ve siyaset cephelerinde inşa ediliyor.

 

Ekonomi cephesinde başta Çin olmak üzere Asya ekonomilerinin gelişmesi, dünya ekonomisinin lokomotifidir. Dolar Saltanatı yıkılmaktadır. Liberalizm, kutsal kitaplarda Habil’in Kabil’i öldürmesi gibi, kardeşi Hümanizmi katletmiştir. Emperyalist-kapitalizm, bir avuçluk küresel finans çetesinin bütün insanlık üzerinde mafyatik diktasına dönüşmüştür. Bu azgın sömürü ve tahakküm düzeni, insanı üretime, topluma, kendisine ve hatta cinsiyetine bile yabancılaştırmakta, insan-doğa ilişkisini yıkıma uğratmaktadır. İnsanlık, bireysel çıkarla, özel mülkiyetle ve bencillikle çözemeyeceği sorunlarla karşı karşıyadır. İnsanlığın kurtuluşu, dünya ölçeğinde kamusal projelerde ve kolektif mülkiyettedir.

 

Siyasal cephede Çin ve Rusya Devlet Başkanlarının Ukrayna Harekâtı öncesinde Şubat 2022’de Bejing’te yayınladıkları “Büyük Avrasya Ortaklığı Manifestosu”, bağımsızlık, demokrasi, refah ve barış isteyen ülkelerin üzerinde birleştikleri cepheyi ve değerleri ilan etmiştir. Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın BM kürsüsünden insanlığın Asya Çağına girdiği yönündeki açıklamaları da aynı içeriktedir.

 

Rusya’nın Ukrayna Harekâtı, silahlı mücadele cephesine yeni bir boyut kazandırmış ve ABD’yi çok cephede savaş durumuna düşürmüştür.

 

ABD emperyalizminin insanlığın geleceğine hükmetme iddiası iflas etmiştir.

 

Atlantik Çağı arkada kalmaktadır. İnsanlık, Asya Uygarlığı Çağına girmektedir. Afrika ve Latin Amerika, Asya’nın kanatlarını oluşturuyor.

 

Millî devletlerin bağımsızlığını güvence altına alan, insancıl (hümanist), kamucu, paylaşmacı, barışçı bir dünya, insanlığın ufkundadır.

 

 

‘ÇOK KUTUPLU DÜNYA İÇİN KOŞULLAR OLGUNLAŞTI’

Aleksandr Dugin
Aleksandr Dugin

Birinci oturumun son konuşmasını yapan Rusya Avrasya Hareketi lideri Prof. Dr. Aleksandr Dugin, Rusya’nın düzenlediği özel askeri harekatın çok kutuplu dünyanın inşası için gerekli koşulları yarattığını söyledi. Bunun Batı hegemonyasının sona ermesi olduğunu söyleyen Dugin, “Bu hegemonya, liberal Batı’nın sözde demokrasilerinin kendi kendilerine küresel ölçekte kimin haklı, kimin haksız olduğunu belirledikleri bir sistemdir. Rusya, bugün egemen bir devlet tavrı alarak, ABD’nin keyfi istediği için ülkeleri işgal ettiği ve parçaladığı bu tek kutuplu dünya düzenini sona erdiriyor.” dedi. Ukrayna’da Batı küreselleşmecileri tarafından Rusya’yı istikrarsızlaştırmak üzere bir rejim kurulduğuna işaret eden Dugin, Rusya’nın “önleyici harekatının” bunu durdurduğunu belirtti. Dugin, “Böylece Rusya yeni bir çağ açtı. Ancak bu iki kutuplu dünyaya dönüş değildir. Rusya’nın o Soğuk Savaş’ın iki kutbundan biri olmayı kaldıracak bir kabiliyeti yoktur. Şu anda Batı, Rusya ve Çin’in oluşturduğu üç kutup bulunmaktadır ancak bu, sürecin yalnızca başlangıcıdır.” ifadelerini kullandı.

 

 

‘İSLAM DÜNYASI VE TÜRKİYE, İNŞA SÜRECİNE KATILACAKTIR’


“Rusya’nın kaçınılmaz zaferinden sonra, İslam dünyası da dahil olmak üzere tüm diğer uygarlıklar ve kültürler, çok kutupluluğun sunduğu imkanları değerlendirecektir.” diyen Dugin, Hindistan’ın Ukrayna krizinde aldığı tavrın bunun önemli bir göstergesi olduğunu söyledi. İran’ın da İslam dünyasının önünde açılan fırsatları çok iyi anladığını belirten Dugin, Türkiye’nin de bunu anlayarak çok kutuplu dünyanın inşasına katılacağını söyledi. Dugin sözlerini şu ifadelerle tamamladı: “Günün sonunda çok kutupluluğa ve güçlerin demokratik dengesine dayalı bir dünya düzeni en iyi çözümdür. Bugün Rusya, yalnızca kendisi için değil, çok kutupluluğun temel kaide olduğu yeni bir uluslararası düzen için de savaşmaktadır. Bugün tam anlamıyla anlaşılmasa bile yarın herkes bu fırsatlardan istifa edecektir ve küresel siyasetin tamamen yeni bir mimarisinin inşa edilmesine katılacaktır.”