Aydınlık Dergisi, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ile İP’nin yeni tüzük ve programı konusunda bir röportaj yaptı. Röportajı aynen yayınlıyoruz.
“Türkiye, ABD’nin bölünme haritasından yana olanlar ile bozanlar arasındaki büyük mücadelenin eşiğindedir. Bütün partiler, bütün güçler, bu soruyla karşı karşıya şimdi. Bu soruya yıllardan beri kesin cevabı olan, İşçi Partisi’dir. Partimiz, şu an bu mücadelede milletin bağımsızlık talebini temsil eden tek partidir. Hem programıyla, hem kadrolarıyla.”
“Biz hep kendi tarihimize dayandık. Gerçekleri öğrendikçe tarihimize daha fazla bağlandık. Namık Kemal’den, Mustafa Kemal’e ve İşçi Partisi’ne uzanan bir tarihi süreç bu bilinçle oluşturulmuştur. Bizim vatanımız Türkiye, halkımız Türk milleti, yapacağımız iş de bu ülkenin tarihsel dinamiği içindedir. Bunu Türkiye’de bir tek İşçi Partisi anlamıştır.”
“Solda 1974’ten sonra Kemalist Devrim’e yukardan bakan hatta düşmanlık besleyenler varken, Partimiz hep Kemalist Devrim’in dünya ölçeğindeki önemini işlemiştir. 1988 programımıza bakın, Meşrutiyetlerden gelen devrimi tamamlamayı öngörür. Aynı madde yeni programda da var.”
“1917 Sovyet Devrimi ve 1920 Türk Devrimi’nden sonra ‘Proleter devrimleri ve milli kurtuluş savaşları çağı’ başladı. Peki, 1990’dan sonra hâlâ devrimin yükseliş döneminde miyiz? Dünyanın bugün yeniden demokratik devrimler çağına geri döndüğünü görüyoruz. Gelişmiş kapitalist ülkelerde bile böyle. Dünya devrimi bir savunma döneminde, küreselleşme saldırısına karşı koyuyor.”
“Milliyetçiler, Halkçılar ve Bilimsel Sosyalistler. Eğer bunları bir araya getiremezseniz, hiç ama hiçbir şey yapamazsınız. Türk devrimi 19. yüzyılın ortalarından sonra başladı. Milliyetçi, halkçı ve devrimciydi. İlk Türkçülerin çoğu sosyalistti.”
“Türk Devrimi, milli demokratik devrimdi. Ezilen Dünya devrimi olduğu için, Fransız Devrimi’nden farklı olarak, bireyci değil, toplumcuydu; özel girişimci değil, kamucuydu. Yeni Osmanlılar, yani Namık Kemaller de böyleydi. İttihat Terakki de böyleydi.”
“Denizler, Mahirler, 1972 dönemi savunmalarında Jön Türklerin ve Atatürk’ün devamıyız dediler. Ancak 1940’tan sonraki süreçte halkçılık ve milliyetçilik, önce Hitler Nazilerinin, sonra ABD emperyalistlerinin müdahaleleri ile birbirinden koparıldı. Milliyetçilerde halkçılık, Halkçılarda milliyetçilik kalmadı. Küçük Amerika sürecinde ikisi de emperyalizmin güdümüne girdi ve birbirine düşman yapıldı.”
“Latin Amerika’da niçin Chavez gibi milli demokratik devrimciler milletlerinin başına geçti ve o başarıları kazanıyor da, komünist adını taşıyan partiler kumda oynuyor? Komünistim demekle yobazlıktan kurtulmuş olmuyorlar. Onlar hayatı ıskaladıkları için, Chavez gibiler Latin Amerika’da emperyalizme karşı mücadelenin başına geçtiler.”
“Bazı komünist partiler gerçeği anladı. Örneğin Castro’nun Küba’sı, eğitim ve sağlıktaki kazanımları koruma mevzilerine çekildi, diğer alanlarda geri adımlar attı ve şimdi Latin Amerika çapında bunun strateji ve taktiğini üretiyorlar.”
“Tabii bir de Çin mucizesi var. Sosyalizmin olağanüstü ve ezici başarısı ve insanlığın ufku. Olumsuz tabloda yıldız gibi parlıyor. Ancak o da başarılarını demokratik devrim mevzilerinde veya sosyalizmin ilk basamaklarında olduğunu saptayarak kazanıyor. Yani başarı için bile, bazı geri mevzilere çekilmek gerekti.”
AYDINLIK: Milliyet ve Hürriyet gazeteleri, Perinçek, Mao’yu programdan çıkardı diye yazdılar.
PERİNÇEK: Başlığın altı okunursa, doğru haberlerdi onlar. Canları sağolsun, başlık atmak da onların hakkı. Vatanın bütünlüğü, milli devlet ve milletin birliği tehdit altında. Bu tehdide karşı koyacak kuvvetleri, Mao bayrağı altında toplayamazsınız. Biz bunu 40 yıldır biliyoruz. Ama o güçleri aynı partide toplamaya yeni karar verdik. Hayat bunu gerektirdi. Bilim, bunu gerektirdi. Bilimsel sosyalizm de bunu gerektirir. Cephe, partiler arasında da olur, aynı parti içinde de olur. Kalıplar yoktur, hayatın gerekleri vardır. Vatanın ipini satanlarla, isterlerse kendilerine sosyalist desinler, bir arada olamazsınız, ama vatanı savunanlarla aynı siperde seve seve can verirsiniz. Olay bu!
“Kırk yıldır Milli Demokratik Devrim diyoruz ve yine kırk yıldır işçi, köylü, küçük burjuvazi ve milli burjuvazinin ortak iktidarını savunuyoruz. Bu dört sınıf milleti oluşturuyor.”
“Laikliğe Türkiye’nin ufkunu açacak bir tanımlama getirilmiştir. Laiklik ile milli egemenlik arasındaki bağa vurgu yapılmıştır. Laiklik halk iktidarı için lazımdır. Çünkü padişahlar ve krallar ‘Saltanat bana Allah tarafından verildi’ diyorlardı. Milletin egemenliğini savunanlar ise, krallara ve beylere ‘Ben senin tahtını da tacını da yıkarım’ dedi. Atatürk de bu nedenle laikti. Yani bu milleti egemen kılmak için laikti. Din dünya işlerine karışamaz. Din vicdanlardadır. İnanç ve ibadet serbesttir.”
AYDINLIK: Programa Parti içinden ne gibi itirazlar var?
PERİNÇEK: Özellikle gençlik içinden mesajlar geliyor, Öncü Gençlik sitesinden feryatlar yükseliyor. Bizim gençliğimizin fikri ve vicdanı hür. Başları dik olmalı. Bildiğini söylemeli. Parti, öyle yetiştirdi. Hürriyet ve Milliyet, Mao’yu çıkardı başlığını atınca, bizim gençlerimiz de noluyoruz diye soruyor. Milletin ihtiyaçları dışında yapılan programlar, sosyalizmden vazgeçmeyi getirir. Sosyalist, milletinin bağımsızlık ve devrim güçlerinin içinde olacak, merkezinde olacak ki, sosyalizme ilerlesin. Bütün devrimler 20. yüzyılda vatan savunmasında yapıldı.
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, 19 Ağustos 2006 Cumartesi günü İstanbul’da İP Ulusal Strateji Merkezi’nde bir basın toplantısı yaparak, İşçi Partisi’nin yeni Tüzük ve Milli Hükümet Programı önerisini kamuoyuna açıkladı.
Basın toplantısında İP Başkanlık Kurulu üyeleri ve Ulusal Strateji Merkezi Genel Yönetim Kurulu üyeleri de bulundular.
Doğu Perinçek ile yeni Tüzük ve Program önerisi üzerine konuştuk.
KİM BU HARİTAYI BOZACAK
AYDINLIK: Bu Tüzük ve Programın en önemli özelliği nedir?
PERİNÇEK: İktidar iddiası taşıyor ve Partimizi iktidar mücadelesi düzlemine çıkarıyor. Bütün programlar şüphesiz iktidarda uygulanır ve iktidar olmak için yapılır. Ancak bu iddia tarihsel olarak vardır; her zaman gerçekçi ve güncel değildir. Şimdi Türkiye, bir dönüm noktasına gelmiş. Türkiye için bölünme haritaları yapılıyor ve dünya bunu konuşuyor. Bu tehlike, vatanı savunan parti için bir iktidar olanağıdır. Kim bu haritayı bozacak program ve siyasetleri üretirse, o parti iktidar olacak. Türkiye, ABD’nin bölünme haritasından yana olanlar ile bozanlar arasındaki büyük mücadelenin eşiğindedir. Bütün partiler, bütün güçler, bu soruyla karşı karşıya şimdi. Bu soruya yıllardan beri kesin cevabı olan, İşçi Partisi’dir. Partimiz, şu an bu mücadelede milletin bağımsızlık talebini temsil eden tek partidir. Evet tek partidir. Hem programıyla, hem kadrolarıyla. İşte bu konum, İşçi Partisi’ni iktidar mücadelesi düzlemine çıkarmaktadır. Millet bu programı üreten, bu program için mücadele eden partinin arkasına toplanacak. Küreselleşme cereyanına sürüklenen partilerin dönemi bitmiştir. Özal’ın balonu patlamıştır. Çünkü onların Batı ile bütünleşme programı, iflas etti; Türkiye’yi bölünmeye ve devletsiz kalmaya sürükledi. İşçi Partisi, olgulara, gerçeklere dayanıyor, çözümü üretti ve hayata geçiriyor.
ABD GÜNEY KOMŞUMUZ OLDU
AYDINLIK: Hangi olgular, hangi gerçekler bunlar?
PERİNÇEK: ABD gelmiş, silahlı güçleriyle Türkiye’nin güney komşusu olmuş. Hem Kuzey Irak’tan, hem Kıbrıs’tan komşumuz. Türkiye’nin altına mayınları döşeten, bölücülüğü ve Haçlı irticayı üzerimize süren, haritalarını dünya kamuoyunun önünde ilan eden hep Washington yönetimi. Bir yandan da ekonomimizi çökertiyor. Ülkemizin devletsiz kalması, milletin etnik grup ve cemaatlere bölünmesi, vatanın parçalanması, Türk Ordusu’nun ABD’nin müdahale gücü haline getirilmesi tehdidiyle yüz yüzeyiz. Program, bu zeminde bir işe yarar. Mücadelenin ihtiyacına cevap vermeyen programın kimse yüzüne bakmaz. Ayaklarınızı yere basacaksınız. Biz her zaman gerçeklerin üzerinde durmaya önem verdik. Ancak dün bu tehditler var mıydı?
DÜNYA DEMOKRATİK DEVRİMLER ÇAĞINA GERİ DÖNDÜ
AYDINLIK: İyi ama proleter devrimleri çağında değil miyiz?
PERİNÇEK: Tarih, öyle sabunun buz üzerinde kayması gibi dümdüz ilerlemiyor. Çıkışlar var inişler var. İlerlemeler var, geri dönüşler var. Örneğin Fransa kaç kez karşıdevrim yaşadı. Sovyetler Birliği daha dün kapitalizme geri dönmedi mi? 1917 Sovyet Devrimi ve 1920 Türk Devrimi’nden sonra “Proleter devrimleri ve milli kurtuluş savaşları çağı” başladı. Peki, 1990’dan sonra hâlâ devrimin yükseliş döneminde miyiz? Dünyanın bugün yeniden demokratik devrimler çağına geri döndüğünü görüyoruz. Gelişmiş kapitalist ülkelerde bile böyle. Mehmet Akif’in “Tek dişi kalmış canavar” dediği çürüme olayı son haddine vardı. Emperyalist sistem mafyalaşmış. Batı ülkeleri bile emperyalizm ve mafya karşıtı devrimlerden geçerek sosyalizme ilerleyecek. Hele Ezilen Dünya, milli devletlerini koruma mevzisinde bugün. Dünya devrimi bir savunma döneminde, küreselleşme saldırısına karşı koyuyor.
AYDINLIK: Bu savunma durumunun olguları neler?
PERİNÇEK: Sıralayalım o olguları:
EMPERYALİZMİN MERKEZLERİNDE MAFYALAŞMA
Emperyalizmin merkezlerinde demokratik devrimlerin, yani kapitalizmin yükseliş döneminin kazanımları yok edilmiştir. Fransa, İngiltere, Almanya, Amerika; bunların hepsi Fransız devriminin arkasında. Fransız devrimi ile kazandıkları her şeyi bu toplumlar kaybetmişler.
SOSYALİST ÜLKELERDE GERİ DÖNÜŞ
Sosyalizm, ilk anavatanı Sovyetler Birliği başta olmak üzere birçok ülkede yıkılmış. Sovyetler Birliği ve bir kısım sosyalist ülke, 1960’a doğru başlayan bir süreç içinde kapitalizmin de gerisine dönmüş, mafyalaşmış, Ortaçağ ilişkileri hortlamış oralarda. Hatta bu ülkeler parçalanmış, topraklarını kaybetmiş. Rusya, Çekoslavakya, Yugoslavya parçalanmadı mı? Romanya, Polonya, Bulgaristan, Arnavutluk ne hallere düştü? Hepsi zavallı, oyuncak devletçiklere dönüştü. Sosyalizm gidince milli devlet de gitti. Tabii bir de Çin mucizesi var. Sosyalizmin olağanüstü ve ezici başarısı ve insanlığın ufku. Olumsuz tabloda yıldız gibi parlıyor. Ancak o da başarılarını demokratik devrim mevzilerinde veya sosyalizmin ilk basamaklarında olduğunu saptayarak kazanıyor. Yani başarı için bile, bazı geri mevzilere çekilmek gerekti. Eğer Sovyetler Birliği’nde karşıdevrim olmasaydı, Çin çok daha ileri mevzilerde olacaktı.
EZİLEN DÜNYADA MİLLİ DEVLETİN YIKIMI
Ezilen Dünya, Sovyet ve Türk devriminden sonra sömürge olmaktan kurtulmuştu. Devletleri, bayrakları vardı. Şimdi o milli devletlerin içinin boşaldığını, yeniden sömürge koşullarına doğru yuvarlandıklarını görüyoruz.
YENİ YÜKSELİŞİN EŞİĞİNDEYİZ
Dünya, Çin Halk Cumhuriyeti, Hindistan ve Vietnam gibi birkaç ülke dışında, 1917-1975 arasındaki gibi devrimler çağını yaşamıyor. Bir geri çekiliş dönemindeyiz. Ancak bunun da sonuna geldik. Çin, bir model kurdu, şahlandı gidiyor. Son zamanlarda Ortadoğu’daki direnme, Latin Amerika’daki Bolivarcı, yani milli demokratik ataklar da Çin-Hindistan cephesine katılıyor. Ufuk açıldı.
AYDINLIK: Bu olguları yalnız İşçi Partisi mi görüyor?
PERİNÇEK: İşçi Partisi, Türk Devrimi’nin dinamiğine oturduğu için dünyanın en olgun partilerinden biridir. Bunu Avrasya kongrelerinde gördük, bütün partiler ifade etmektedir. Çin Komünist Partisi, niçin olağanüstü başarılı, işte bu dünya gerçeğine ayaklarını bastığı için.
NİÇİN CHAVEZLER VE NİÇİN SÖZDE KOMÜNİST PARTİLER DEĞİL
AYDINLIK: Peki Latin Amerika partileri?
PERİNÇEK: Ben de bir soruyla karşılık vereyim: Latin Amerika’da niçin Chavez gibi milli demokratik devrimciler milletlerinin başına geçti ve o başarıları kazanıyor da, komünist adını taşıyan partiler kumda oynuyor? Çünkü o sözde komünist partilerin kafalarında hamam tası var. Cendere içinde beyinleri. Komünistim demekle yobazlıktan kurtulmuş olmuyorlar. Onlar hayatı ıskaladıkları için, Chavez gibiler Latin Amerika’da emperyalizme karşı mücadelenin başına geçtiler. Gerçeği onlar yakaladı. Çok önemli bir ders! Bunu bazı komünist partiler anladı. Örneğin Fidel Castro’nun Küba’sı, eğitim ve sağlıktaki kazanımları koruma mevzilerine çekildi, diğer alanlarda geri adımlar attı ve şimdi Latin Amerika çapında bunun strateji ve taktiğini üretiyorlar. Bugün Latin Amerika’da sosyalizm hedefiyle mücadelenin çocuksuluğunu biliyorlar ve Chavez’in yaptığı işleri yapacak ittifaklar öneriyor ve onları destekliyorlar. Teori dergisi bu yöndeki teorik açılımları yayınlayacak.
KEMALİST DEVRİM’İN ARKASINA DÜŞTÜK
AYDINLIK: Dönelim Türkiye’ye, bu tablonun neresinde?
PERİNÇEK: Türkiye bugün Kemalist Devrim’in arkasına düştü. Herkes 1918’deyiz, 1919’dayız diye konuşuyor. İşte oradayız. Kemalist Devrim’le kazandıklarımızın pek çoğunu kaybettik. Milli devlet, vatanın bütünlüğü, milletin birliği, çağdaş toplum, hep Atatürk Devrimi’yle kurulmuştu. Devrim yıkıma uğrayınca, onlar da gidiyor elden. Çağ atlıyoruz dediler, tekrar Ortaçağa yuvarlandık. İşte başımızda Tayyip Erdoğan; mafya ve tarikatlar.
Bugünkü tabloda artık Atatürk’ün “Gençliğe Hitabe”sinde dediği gibi muhafaza ve müdafaa edilecek bir cumhuriyet değil, tekrar kazanılacak bir cumhuriyet var. Neyi müdafaa ve muhafaza edeceğiz? Tayyip Erdoğanları mı, tarikatları mı, parçalanmayı mı? Türkiye bir yeniden yapılanma, kendisini yeniden kurma gerçeği ile karşı karşıyadır. Yoksa kendimizi savunamayacağız.
TÜRKİYE’NİN VE DÜNYANIN İHTİYACI OLAN PROGRAM
AYDINLIK: Program, bu gerçeklere mi dayanıyor?
PERİNÇEK: Evet aynen öyle. Bu program, Türkiye’nin ve dünyanın ihtiyacı olan programdır. Bunun öncelikle Türkiye’de üretilmesi olağan. Çünkü Türkiye, eşsiz bir imparatorluk ve devrim birikimine sahip. Dahası topun ağzında. 21.yüzyılın önemli teorik atılımlarını ve siyasal fetihlerini Türkiye’den bekleyin; İşçi Partisi bu birikimi yakaladı. Bu program bizi Türk devriminin mecrasına, yani yatağına oturtuyor. Her devrim kendi yatağında olur. Türk devrimi Türk devriminin yatağında, Çin devrimi Çin devriminin yatağında, Rus devrimi Rus devriminin yatağında olmuştur ve olur. Bazı aklıevveller, Rus tarihine yaslanarak Türkiye’de sosyalizm yapacak. Rus tarihini de hiç ama hiç bilmiyorlar. Mao, Rus tarihini arkasına almayı reddettiği için başarılı olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk de aynı şekilde kendi ülkesinin tarihine kök saldığı için başarılı olmuştur. Biz de hep kendi tarihimize dayandık. Gerçekleri öğrendikçe tarihimize daha fazla bağlandık. Namık Kemal’den, Mustafa Kemal’e ve İşçi Partisi’ne uzanan bir tarihi süreç bu bilinçle oluşturulmuştur. Bizim vatanımız Türkiye, halkımız Türk milleti, yapacağımız iş de bu ülkenin tarihsel dinamiği içindedir. Bunu Türkiye’de bir tek İşçi Partisi anlamıştır. Solda 1974’ten sonra Kemalist Devrim’e yukardan bakan hatta düşmanlık besleyenler varken, Partimiz hep Kemalist Devrim’in dünya ölçeğindeki önemini işlemiştir. 1988 programımıza bakın, Meşrutiyetlerden gelen devrimi tamamlamayı öngörür. Aynı madde yeni programda da var.
ÜÇLÜ BİLEŞİM
AYDINLIK: Tüzüğün 1. maddesinde, bir üçlü bileşim var, eski program farklıydı, niye değiştirdiniz?
PERİNÇEK: Programdaki değişikliklerin en önemlisi budur. İşçi Partisi’nin yalnız bilimsel sosyalistleri değil, Türk Devrimi’nin bütün birikimini kucaklama kararını saptıyoruz. Yani Milliyetçileri, Halkçıları ve Bilimsel Sosyalistleri. Eğer bunları bir araya getiremezseniz, hiç ama hiçbir şey yapamazsınız. Bütün mesele, Türk Devrimi’nin dinamiklerini toplamaktır. Türk devrimi 19. yüzyılın ortalarından sonra başladı. Milliyetçi, halkçı ve devrimciydi. İlk Türkçülerin çoğu sosyalistti. Çünkü Türk Devrimi, milli demokratik devrimdi. Ezilen Dünya devrimi olduğu için, Fransız Devrimi’nden farklı olarak, bireyci değil, toplumcuydu; özel girişimci değil, kamucuydu. Yeni Osmanlılar, yani Namık Kemaller de böyleydi. İttihat Terakki de böyleydi. O nedenle Denizler, Mahirler, 1972 dönemi savunmalarında Jön Türklerin ve Atatürk’ün devamıyız dediler. Ancak 1940’tan sonraki süreçte halkçılık ve milliyetçilik, önce Hitler Nazilerinin, sonra ABD emperyalistlerinin müdahaleleri ile birbirinden koparıldı. Milliyetçilerde halkçılık, Halkçılarda milliyetçilik kalmadı. O zaman Milliyetçiler, ABD’nin milliyetçisi oldular. Halkçılar da ABD’nin halkçısı. Küçük Amerika sürecinde ikisi de emperyalizmin güdümüne girdi ve birbirine düşman yapıldı.
İşçi Partisi’nin yeni Milli Hükümet Programı, Türk devriminin Halkçı, Milliyetçi ve Devrimci birikimini yeniden birleştiriyor. 1996’dan beri sol Güçbirliği diye, Milli Güçbirliği diye uğraşıyoruz. Olmadı. Anlaşıldı ki, bu birikim aynı partide toplanacak. Diğer partiler emperyalizme tavır alırlarsa, yeni çözümler de çıkar.
HANGİ BAYRAK ALTINDA BİRLEŞEBİLİRİZ
AYDINLIK: Milliyet ve Hürriyet gazeteleri, Perinçek, Mao’yu programdan çıkardı diye yazdılar.
PERİNÇEK: Başlığın altı okunursa, doğru haberlerdi onlar. Canları sağolsun, başlık atmak da onların hakkı. Vatanın bütünlüğü, milli devlet ve milletin birliği tehdit altında. Bu tehdide karşı koyacak kuvvetleri, Mao bayrağı altında toplayamazsınız. Biz bunu 40 yıldır biliyoruz. Ama o güçleri aynı partide toplamaya yeni karar verdik. Hayat bunu gerektirdi. Bilim, bunu gerektirdi. Bilimsel sosyalizm de bunu gerektirir. Cephe, partiler arasında da olur, aynı parti içinde de olur. Kalıplar yoktur, hayatın gerekleri vardır. Vatanın ipini satanlarla, isterlerse kendilerine sosyalist desinler, bir arada olamazsınız, ama vatanı savunanlarla aynı siperde seve seve can verirsiniz. Olay bu!
MİLLİ SINIFLARIN ORTAK İKTİDARI
AYDINLIK: Peki bu birleşen kuvvetlerin sınıfsal içeriği nedir?
PERİNÇEK: Kırk yıldır Milli Demokratik Devrim diyoruz ve yine kırk yıldır işçi, köylü, küçük burjuvazi ve milli burjuvazinin ortak iktidarını savunuyoruz. Bu dört sınıf milleti oluşturuyor.
KAZIK MI ÇAKACAĞIZ
AYDINLIK: Peki Kemalist Devrim’den sonra ne olacak, oraya kazık mı çakacaksınız?
PERİNÇEK: Aslında bu sorunun cevabı Kemalist Devrim’in önderlerinde var. Atatürk’ün çağdaş uygarlığın önünde olma tanımı çok esaslı. Halkçılık Programı, emperyalizmin ve kapitalizmin tasfiyesini amaçlıyor. 1920 ve 1930’larda “Devlet Sosyalizmi” resmi metinlerde ve ders kitaplarında açıkça savunuluyor. Sınıf, ırk, renk ayrımının kalmadığı bir dünya özlemi hep ileri sürülüyor. Atatürk, bir yere kazık çakın demiyor. O’nun “Arasız devrimler” kavramı, Lenin’in kesintisiz devrim kavramını çağrıştırmaktadır. Çağdaş uygarlık hedefi, bin yıl sonra bile geçerli olacak bir tanımdır.
ÇAĞDAŞ UYGARLIK ASYA’DAN YÜKSELİYOR
AYDINLIK: İyi de, Türkiye’de Batı işbirlikçisi holdingler ve liboşlar bile aynı kavramı kullanabiliyorlar.
PERİNÇEK: İşçi Partisi’nin yeni programı, işte bu nedenle çağdaş uygarlığın bugünkü adresini açıkça tanımlıyor. Programda diyoruz ki; çağdaş uygarlık, artık Batı uygarlığı değildir. Batı uygarlığı çürümektedir. İstiklal Marşımızın tanımladığı gibi “tek dişi kalmış canavar”dır. Müthiş bir tanımlama. Lenin, geberen kapitalizm demiş emperyalizme, ama Mehmet Akif’inki çok daha güzel. Gerçek şiir. Ben emperyalizmi bu kadar güzel anlatan bir ifade bilmiyorum. İP Programı, çağdaş uygarlığın 21. yüzyılda Asya’dan yükseldiğini saptıyor. Batı’nın bütün ciddi düşünür ve politikacıları da artık bunu kabul ediyor. Bugün insanlığın umudu Asya’dadır. Bu coğrafya Türkiye’den Hindistan ve Çin’e kadar uzanır ve insanlığın geleceği buralardadır. Batıyı kurtaran da Asya olacaktır. Türkiye, toplumcu ve kamucu olan bu yeni uygarlığın önder ülkelerinden biridir. İşçi Partisi, Türkiyemizin bu konuma yerleşme programını milletin önüne koyuyor.
YOL GÖSTERİCİ
AYDINLIK: İşçi Partisi, aşamalı hedeflerine hangi ideolojik rehberlikle ulaşacak?
PERİNÇEK: Milliyetçilerin, Halkçıların ve Bilimsel Sosyalistlerin ortak kılavuzu, bilimdir. Atatürk çok esaslı belirtmiş: “Hayatta en hakiki mürşit bilimdir” diye. Ancak Tüzük, bu kadarla yetinmiyor. Bilimin insanlık tarihindeki kaynaklarını açıyor. Bilim, uygarlığa sıçrama devrimleriyle ortaya çıktı. Rönesanslarla, demokratik devrimlerle ikinci büyük atağını yaptı ve en nihayet emekçi devrimleri de bilimi ateşleyen üçüncü dalga oldu. Bunlar belirtiliyor.
AYDINLIK: Peki bu tanımlama, Bilimsel Sosyalizmle ne kadar bağdaşıyor?
PERİNÇEK: Bu metafiziği kışkırtan bir sorudur ama yine de cevaplayalım. Bir soru da benden: Bilimsel Sosyalizmin kaynakları acaba nelerdir. Bilindiği gibi Marks, Marksizmin üç kaynağı olduğunu söyledi. Lenin de bunu “Marksizmin Üç Kaynağı” adlı yazısında tekrar etti. Bunlardan birincisi İngiliz iktisatıydı. Yani Ricardo ve Adam Simith. Burjuva iktisatçılarıydı bunlar. Felsefede ise Alman felsefesi; Feuerbach ve Hegel. Bunlar ise burjuva filozoflarıydı. Hatta Hegel burjuvazinin idealistlerinden. Marksizmin üçüncü kaynağı ise, burjuvazinin Ütopik Sosyalizmi. Örneğin Charles Fourier ve Robert Owen. Marksizmin üç kaynağı da burjuva demokratik devrimin bilimsel teorik birikimi. Marks, burjuvaziden iktisat, felsefe ve sosyalizim gibi alanlarda alacağını almış ve bunlara bir tek proletarya iktidarını eklediğini söylemiştir. Kimilerinin burjuva diye küçümsediği burjuvazinin bilgi birikimi, Marks ve Lenin’e göre, Marksizmin kaynaklarıdır. İşçi Partisi, her tür bağnazlığı reddederek, insanlığın bilgi hazinesini rehber alıyor. Bu, ufuk açıcı bir çözümdür.
LAİKLİĞİN MİLLİ EGEMENLİKLE TANIMLANMASI
AYDINLIK: Türk toplumu için başka ilgi çekici diyebileceğimiz neler var?
PERİNÇEK: Baştan sona ilgi çekici. Işıklı bir program. Örneğin Laiklik tanımını alalım. Türkiye’nin ufkunu açacak bir tanımlama getirilmiştir. Laiklik ile milli egemenlik arasındaki bağa vurgu yapılmıştır. Laiklik halk iktidarı için lazımdır. Çünkü padişahlar ve krallar “Saltanat bana Allah tarafından verildi” diyorlardı. Milletin egemenliğini savunanlar ise, krallara ve beylere “Ben senin tahtını da tacını da yıkarım” dedi. Atatürk de bu nedenle laikti. Yani bu milleti egemen kılmak için laikti. Din dünya işlerine karışamaz. Din kuralları, dünyanın düzenlenmesinde kaynak değildir. Devleti, toplumu, ekonomiyi, kültürü dine göre düzenleyeceğim diyemezsiniz. Din vicdanlardadır. İnanç ve ibadet serbesttir.
AYDINLIK: Din dersleri için bir çözümünüz var mı?
PERİNÇEK: Din, tarih, sosyoloji ve felsefe derslerinde öğretilmelidir. Hz. Muhammet, peygamberdir. Kelimei şehadette ifade edildiği gibi, Allah’ın resulüdür. Ama aynı zamanda büyük bir devrimci, devlet kurucusudur. Medeniyet devrimine önderlik etmiştir. O devrim sayesinde, Orta Asya’dan Endülüs’e kadar uzanan büyük bir coğrafyanın insanları medeni toplumlar kurmuş, yedi yüzyıl uygarlığın öncülüğünü yapmışlardır. Hz. Muhammet’i tarihsel yerine oturtmak çok önemli. Çünkü peygamber dediğiniz zaman yalnız müslümanları ilgilendiriyor ama medeniyet devrimcisi dediğiniz zaman bütün insanlık için ifade ettiği büyük değer, evrensel saygınlık ortaya çıkıyor.
PROGRAMA İTİRAZLAR
AYDINLIK: Parti içinde programa itiraz var mı?
Perinçek: Olmaz olur mu, elbette var. Hummalı bir tartışma başladı. İşçi Partisi’nin büyüklüğü buradadır. Kimse kimseye gül yaprağından daha ağır bir söz söylemiyor ama hararetli bir tartışma koptu. Hoşnutuz. Çünkü bu tartışma, Partinin bilincini olgunlaştıracak.
AYDINLIK: Ne gibi itirazlar var?
PERİNÇEK: Özellikle gençlik içinden mesajlar geliyor, Öncü Gençlik sitesinden feryatlar yükseliyor. Bizim gençliğimizin fikri ve vicdanı hür. Başları dik olmalı. Bildiğini söylemeli. Parti, öyle yetiştirdi. Hürriyet ve Milliyet, Mao’yu çıkardı başlığını atınca, bizim gençlerimiz de noluyoruz diye soruyor. Tüzük ve Programı baştan sona inceleyelim lütfen. O zaman göreceğiz ki, dünya ölçeğinde önemli bir programdır. Milletin ihtiyaçları dışında yapılan programlar, sosyalizmden vazgeçmeyi getirir. Sosyalist, milletinin bağımsızlık ve devrim güçlerinin içinde olacak, merkezinde olacak ki, sosyalizme ilerlesin. Bütün devrimler 20. yüzyılda vatan savunmasında yapıldı. Bu konuda iki sayı önce Aydınlık’ta yazdığım başyazı incelenmelidir.
MUSTAFA KEMAL VE MUSTAFA SUPHİ İLE ŞEFİK HÜSNÜ
AYDINLIK: Sosyalizme bağlılığın ölçütü nedir?
PERİNÇEK: Halka, emekçiye, millete, vatana, devrime bağlılıktır. Tabii bu bağlılık, hayata bağlılıkla olur. Hayatın dışında, bulutların üzerinde yapılabilecek bir iş yok. Teorinin anası pratiktir. Teori pratiği belirlemez. Pratik teoriyi belirler. Mustafa Suphi Baku’da komünist parti kurmuştu, ama o parti Kurtuluş Savaşı’nda yok gibiydi. Şefik Hüsnü İstanbul’da komünist parti kurmuştu ama o parti de İstiklal Savaşı verilirken, İstanbul’da İngiliz işgali altında tramvay işçilerine bildiri dağıtıyordu. Bu sırada Halkçılık Programı’yla Mustafa Kemal önderliğinde bir kurtuluş savaşı veriliyordu. Atatürk, Komintern’e başvurdu girmek için. Ama o sırada Komintern’in denetimini ellerinde tutan Zinovyef, Kamanev gibiler bunu anlayamazdı. Tevfik Rüştü Aras, samimiydik diyor ve Stalinler yönetimde olsaydı bizi anlarlardı diye düşünüyor.
Şu soruya cevap veriniz: Halkçılık Programı’yla savaşan Mustafa Kemal mi tarihimizde daha ileri bir konumdaydı, yoksa Komünist Parti adıyla savaşın dışında kalanlar mı daha ileri konumdaydı? Bu soruya Marks’tan Mao'ya kadar herkes aynı cevabı verir: Aslolan hayattır, toplumun ilerlemesine yapılan katkıdır. Programlar, toplumsal mücadelenin kenarında kalmak için yapılmaz, tarihi ilerletmek için yapılır.
Demek ki, devrimicilik ve sosyalizm, keskin laf etmek değil, toplumsal pratiğin başında olabilmektir. Programlar bunu sağlar. Her toplum, Marks’ın çok güzel belirttiği gibi, ancak önüne çıkan problemleri çözer; önünde olmayan problemler için topluma adım attıramazsınız.
KESİNLİKLE UYGULANACAK
AYDINLIK: Bu programın uygulanma şansı?
PERİNÇEK: Kesinlikle uygulanacak. Bakın, Türkiye’nin arkada kalan dönemde en önemli tecrübeleri yaşamış kadrolar İşçi Partisi’ne katılıyor. Neden? Çıkmazı kendi tecrübeleri içinde saptadılar. Örneğin Ali Kocatürk, 1978-1993 arasında Türk maliyesinin kilit yerlerinde görev yaptı. Hazine ve Kambiyo Genel Müdürü, Birleşmiş Milletler Daimi Delege Yardımcısı, IMF ile görüşmeleri yürüttü. Arslan Başer Kafaoğlu, maliyemizin üstadlarından. Şefik Çakmak, Gelirler Eski Genel Müdür Yardımcısı. Prof. Dr. Mehmet Tomak, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Eski Başkanı. Veli Devecioğlu, Mete Göknel, Bülent Esinoğlu, Prof. Dr. Tülin Sağlamtunç, genel müdürlük yapmış arkadaşlarımız. Haluk Dural gibi plancılarımız var. SSK’ları yönetmiş, sağlık sisteminin ilacını bilenler de bizde. NATO’da ve ataşeliklerde tecrübe kazanmış komutanlarımız var: E. Korgeneral Yaşar Müjdeci, E. General Servet Cömert, E. Kurmay Albay Cemalettin Korkut. Türkiye’nin seçkin kültür ve sanat insanları, İşçi Partisi’nde görev aldı. Bu şahsiyetler, varolan Özal programının çıkmazını kendi hayatlarında saptamışlar ve devrimci çözümlere yönelmişler.
ULUSAL STRATEJİ MERKEZLERİ
AYDINLIK: Program ne yapılacağını saptıyor, peki nasıl yapılacağını da belirliyor musunuz?
PERİNÇEK: Elbette. Programımızdaki bir başka yenilik Ulusal Strateji Merkezlerini bir program kurumu haline getirdik. Ulusal Strateji Merkezleri, Ankara, İstanbul, İzmir, Eskişehir’de kuruldu. Mersin, Sivas, Aydın, Denizli, Bursa, Samsun, Adana, Antalya, Kocaeli, Kayseri, Trabzon, Muğla ve birçok şehrimizde kurulmak üzere. Türkiye’nin beyin birikimi İşçi Partisi’nde toplanıyor. Programın altı dolduruluyor, planlar, projeler üretiliyor. Türkiye’nin önümüzdeki dönem uygulayacağı programlar hazırlanıyor. Tam bir iktidar hazırlığıdır bu
KAMUOYUNUN KATKISINI İSTİYORUZ
AYDINLIK: Program, son haline ne zaman kavuşacak?
PERİNÇEK: Aralık ayına kadar tartışacağız. Hem partinin ilçe ve il kongrelerinde, hem Ulusal Strateji Merkezlerinde, hem de kamuoyunda. Sanıyorum, Türkiye tarihinde ilk kez bir partinin programı, kamuoyunun katılımıyla geliştiriliyor. Bu da çok önemli, çünkü Türkiye çıkış yolu arıyor. Bir tek İşçi Partisi, Ergenekon’dan çıkışı programlıyor ve örgütlüyor. Diğer partiler vur patlasın çal oynasın havasında, Pompei’nin son günlerini yaşıyor. Çöken Roma’nın partileri bunlar. Bizans çökerken, Maviler ile Yeşiller arasındaki partileşmeye benziyor. İşçi Partisi, çöküntünün dışında, iradeyi ve çözümü temsil ediyor. Büyük olasılıkla 23-24 Aralık 2006 günleri toplanacak 7. Genel Kongre, son sözü söyleyecek, Tüzük ve Programı karara bağlayacak.