Ergenekon davasının bugünkü (7 Aralık 2009) duruşmasında İşçi Partisi Avukatları davaya bakan 13. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi Sedat Sami Haşıloğlu’nun davadan çekilmesini istedi. Avukatlar, Çatalca’da bir ihalede usulsüzlüğe adı karışan Haşıloğlu’nun Adalet Bakanlığı tarafından tehdit edildiğini ifade ettiler.
Ergenekon Davası’nın bugünkü duruşmasının hemen başında İşçi Partisi Avukatlarından Mehmet Cengiz söz alarak mahkemenin üye hakimi Sedat Sami Haşıloğlu hakkında beyanda bulundu. Avukat Mehmet Cengiz, şunları söyledi:
Mahkemeniz üyesi Hâkim Sedat Sami Haşıloğlu, bu göreve getirilmeden önce Çatalca Sulh Ceza Mahkemesi’nde görevli olduğu sırada, eşinin dayısı Eyüp Aytemur adına Çatalca İcra Müdürlüğü’nden ucuz taşınmaz satın alma girişiminde bulunmuştur.
Bu amaçla Çatalca İcra Müdürü’ne baskı uygulamış ve satışına karar verilen uygun taşınmazları saptayıp kendisine bildirmesini istemiştir.
Daha sonra Çatalca İzale-i Şuyuu Satış Memurluğu’nun 2006/25 Satış sayılı dosyasında, değerli olduğuna inandığı taşınmazın 14.05.2007 tarihinde yapılan ihalesine katılınmış ve bu ihalenin 120.000.- TL bedelle eşinin dayısı Eyüp Aytemur’a kalması sağlanmıştır.
Bunun için gerekli olan teminat bizzat Hâkim Sedat Sami Haşıloğlu tarafından ödenmiştir. Bu amaçla TL’ye çevrilmek üzere Ziraat Bankası Çatalca Şubesi’ne 40.000 dolar gönderdiğinde işlem için imzası istenince; “Ben hâkimim, yarın öbür gün 40.000 doları bozdurduğum tespit edilirse anlatamam” diyerek bundan vazgeçmiş ve elindeki dövizi Çatalca’daki “Yaşar Kuyumcu”da gayri resmi olarak bozdurup teminatı bu parayla yatırmıştır.
14 Mayıs 2007 tarihinde yaşanan bu olaydan yaklaşık bir ay sonra 12 Haziran 2007 tarihinde Ümraniye’de malum bombalar “bulunmuştur”.
Bundan 16 gün sonra Hâkim Haşıloğlu, 28 Haziran 2007 tarihinde Çatalca Sulh Ceza Hâkimliği’nden Mahkemeniz üyeliğine atanmıştır.
Tarih itibariyle son derece dikkat çekici bu gelişmeler yaşanırken, satın alınan bu taşınmazın üzerine yapılacak inşaat ruhsatlarının İdare Mahkemesi’nce iptal edildiğini öğrenince, bakiye bedeli ihtara rağmen ödemeyerek satın almaktan vazgeçmiştir.
Taşınmazın yasa gereği yeniden satışa çıkarıldığını duyan Haşıloğlu, bir yargıç olarak bu gibi durumlarda ödenen teminatın iadesinin yasaya göre mümkün olmadığını çok iyi bildiği halde tayin edildiği Beşiktaş Adliyesi’nden Çatalca Adliyesi’ne gelmiş, İcra Müdürünü çağırmış; onu, memurları dışarı çıkartıp boşalttığı Savcılık katındaki bir odaya kapatarak; “Satış kararı vermişsin, aynı gün seni görseydim öldürebilirdim. Bu gün teminatı geri vereceksin, yoksa tayin telin yarın elinde olur. Ben şimdiye kadar istediğim yerde çalıştım. İstediğim kişiyi istediğim yerde çalıştıracak ve istediğim yerde çalışacak kadar kuvvetliyim” diyerek tehditte bulunmuştur.
Bu olgu ve buna ilişkin belgeler 17.03.2008 ve takip eden tarihlerde Çatalca İcra Müdürü Fatime Arıkan tarafından Adalet Bakanlığı’na intikal ettirildiği halde, “Ergenekon davası” hâkimlerinden Sedat Sami Haşıloğlu hakkında ne gibi bir işlem yapıldığı bilinmemektedir.
Ama bilinen şu ki, olayı Adalet Bakanlığı’na intikal ettiren Çatalca İcra Müdürü Fatime Arıkan, Sedat Sami Haşıloğlu’nun tehditleri doğrultusunda Gaziantep’e sürülmüştür.
Saptadığımız olguları, değerlendirilmesi istemiyle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na ilettik. HSYK’nda 19.11.2009 tarih ve 1882 sayı ile işlem gören bu başvurumuzun bir örneğini de ilişikte sunuyoruz.
Konu, CHP Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart tarafından soru önergesi biçiminde TBMM gündemine getirilmiştir.
CHP Milletvekilleri Atilla Kart, İsa Gök ve Nur Serter, TBMM’de düzenledikleri basın toplantısında olayı “mesleğin şeref ve nüfuzunu kötüye kullanma” olarak nitelendirmişler ve “Adalet Bakanlığı’nın sınırlı bir kısım yargıç ve savcıların zafiyetlerini bildiği halde, bu durumu bir baskı yöntemi olarak kullanıp bu kişileri kritik olay ve davalarda kullandığı anlamına gelmez mi?” diye sormuşlardır.
Böylece Hakim Haşıloğlu’nun fiili kamuoyu tarafından da öğrenilmiştir. Bu durum, yalnız bizim güvenimizin kaybolmasına değil, kamuoyunda da kendisine karşı ciddi kuşkular duyulmasına yol açmıştır.
Adı geçen hâkimin de görev yaptığı bu Ergenekon davası, siyasi bir davadır. O kadar siyasidir ki, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bu davanın “savcısı” olduğunu ilan etmiştir. Yalnızca o değil, yürütme erki bütünüyle bu davada taraftır.
Hâkim Haşıloğlu, yukarıda belirtilen olaylar nedeniyle, Adalet Bakanlığı’nın, hakkında soruşturma açılması ya da açılmaması yönünde verilecek kararından büyük ölçüde etkileneceği açıktır. Çünkü böyle bir konum, her türlü tehdide ve şantaja açık olmak demektir. Yürütmenin bu derece taraf olduğu bir davada, hakkında soruşturma açılması ya da açılmaması Adalet Bakanı’nın kararına bağlı olan bir yargıcın, tarafsızlığını koruması, adil bir yargılama yapması ve hukuku uygulaması mümkün değildir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 22 ve devamı maddelerinde hâkimin davaya bakamayacağı haller düzenlenmiştir. 24. maddede “hâkimin… tarafsızlığını şüpheye düşürecek … sebeplerden dolayı da reddi istenebilir” denilmektedir. 30. maddede ise hâkimin kendiliğinden “tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebeplerle çekinmesi” hali düzenlenmiştir.
Tarafsızlığı konusunda şüphe doğan “hâkimin reddi” gibi “hâkimin çekinmesi” de usul mevzuatımızda öngörülen bir müessesedir.
Yukarıda özetlediğimiz olgular Mahkemeniz üyesi Hakim Sedat Haşıloğlu’nun tarafsız bir yargılama yapamayacağını gösterdiği gibi, bu konuda hakkında HSYK’na şikâyette bulunmamız nedeniyle aramızda husumet oluşmuştur. Bu da tek başına çekilme nedenidir.
Açıklanan nedenlerle tarafsızlığı konusunda yoğun şüphe oluşan ve güvenimizi yitiren Mahkemeniz üyesi Sayın Sedat Sami Haşıloğlu’nun Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 30. maddesi uyarınca davadan çekilmesini talep ediyoruz.
Talep üzerine mahkeme duruşmaya kısa bir ara verdi. Aranın ardından Mahkeme başkanı, üye hakim Haşıloğlu'nun "ispatlanmamış iddialar nedeniyle davadan çekilmeyeceğini" bildirdiğini açıkladı. Haşıloğlu'nun olayı inkar etmeyerek, ispatlanmamış olduğu savına sığınması dikkat çekici bulundu.