Bir Sayfaya Sığan Dünya Tablosu (1)
28 Aralık tarihli Hürriyet gazetesinde, ekonomi haberlerinin yer aldığı 2. sayfasındaki haber, adeta günümüz dünyasının bir özeti gibiydi.
2008 yılında ABD’de patlayan ve ardından bütün dünyayı etkileyen krizle birlikte değişen ve değişmeye devam eden ekonomik ve siyasi tablo, tek bir sayfaya sığmış.
Elbette bu, durum Dünya’daki değişimin artık her gün ve dünyanın her tarafında, kendisini çok belirgin bir şekilde yaşanan çok sayıda olgu ile ortaya koymasının bir sonucudur.
Hürriyet gazetesinin (28 Aralık 2011, Çarşamba) 2. sayfasında yer alan haberlere bakalım:
1. Haber: Çin ve Japonya İkili Ticarette ABD Dolarını Aradan Çıkarıyor:
Amerika’nın hâla dünyanın en büyük gücü olması, ABD ekonomisinin hâla en büyük ekonomi olmasının nedeni, bilindiği gibi üretim gücünden kaynaklanmıyor. Dünyanın dört bir yanında 725 üs’te bulunan Amerikan askerî varlığı önemlidir. Ama bu varlıkta yalnız başına birincilik durumunu açıklayamaz.
Bütün olumsuzluklara rağmen, ABD ekonomisinin hala GSMH büyüklüğü bakımından dünyanın en büyük ekonomisi olması, dolar’ın uluslararası ticaretle ve para ilişkilerinde hâla değişim parası olmasından dolayıdır.
1944 yılında Bretton Woods’ta kurulan sistem, yıllar içinde ABD lehine yapılan değişiklerle bugüne kadar geldi.
Kapitalist dünyanın 1970 yılından sonra içine girdiği kriz, 1973 yılındaki petrol krizi (OPEC’in ham petrol fiyatlarına yaptığı büyük zam) ile derinleşince, ABD çareyi altın esasına bağlı dolar prensibinden vazgeçmekte buldu.
Artık sıkıştığında istediği kadar dolar basabilecekti.
Nitekim 2008 yılında patlak veren son krize ABD’nin bulduğu “en etkili çare”, bol miktarda dolar basmak olmuştur.
Elbette bu “para”nın da karşılığı vardır. Karşılık, dünyanın ezilen milyarlarının alınteri ile yarattığı değerdir.
Yani ABD, Cent’e mâlettiği boyalı kâğıt parçasını 100 dolar olarak, dünyanın geri kalanına dayatmaktadır.
Bunu mümkün kılan ise dünyanın dört bir yanında, 735 askerî üs’te konuşlanmış olan savaş makinesidir.
Aksi takdirde, GSMH’nın sadece yüzde 13’ünü kendi ülkesi içinde üreten bir ülke, dünyanın en büyük ekonomisi olamaz.
ÇİN, JAPONYA, HİNDİSTAN
İşte bu “saadet zinciri” şimdi kopmaktadır.
Çin ve Japonya kendi aralarındaki ticarette doları devre dışı bırakıyorlar. Japonya, önümüzdeki dönemde benzer bir antlaşmayı Hindistan’la da yapacağını açıkladı.
Çin ile Japonya’nın dış ticaret hacmi 2010 yılında 339 milyar dolar olarak gerçekleşti. 2011 yılında bu rakamın 400 milyar dolar civarında olacağı tahmin ediliyor.
Sadece bu iki ülkenin doları devre dışı bırakması bile ABD ekonomisine büyük bir darbedir.
Böyle bir adım, yıllık 400 milyar dolar gibi bir Amerikan parasının, kös kös anayurduna geri dönmesi anlamına gelir.
BRİC ÜYELERİ
Çin ve Rusya ise kendi aralarındaki ticaretle, doları devre dışı bırakmak istediklerini çok daha önce açıklamışlardı.
İran bütün dış ticaretini dolar dışında başka bir rezerv para (Euro) ile yapmak isteğini ilan etmiş ve bu yönde çağrıda bulunmuştu.
BRIC ülkelerinin tümünde bu yönde bir eğilim olduğu biliniyor. Çin, dolar dışında başka rezerv paralara geçme politikasını, bilindiği üzere zamana yayarak uyguluyor.
Ama BRIC ülkelerinin, doları devre dışı bırakmaları demek, Amerikan hâkimiyetine en öldürücü darbenin vurulması demektir.
Satın alma gücü paritesi esas alınarak yapılan hesaplamalara göre BRIC ülkelerinin ekonomik büyüklükleri, Çin 10.1, Hindistan 4, Rusya 2.2, Brezilya 2.1 trilyon dolardır.
Bu rakamlar toplam olarak ABD’den daha büyük, AB’ ye ise neredeyse eşittir.
AB’nin içinde bulunduğu derin kriz ve BRIC üyelerinin ise yakaladıkları büyüme eğilimi göz önüne alındığında, BRIC’in dünyanın bir numaralı ekonomik gücü olmasının, yaşadığımız günlerin sorunu olduğunu söyleyebiliriz.
İşte bu ekonomik gücün, doları devre dışı bırakması demek, Amerikan hakimiyetinin sonu demektir.
Ve Amerika’nın bu gelişme karşısında yapabileceği hiçbir şey yoktur.
JAPONYA’NIN TAVRI
Çin’in söz konusu antlaşmayı Japonya ile yapması üzerinde durmak gerekiyor.
Japonya bilindiği üzere II. Dünya Savaşı’ndan sonra Amerika’ nın bölgedeki en yakın müttefiki olageldi.
1980’lerde Dünya’nın iki nolu ekonomik gücü haline gelen Japonya’nın Amerika için yarattığı tehdit, bu ülkenin para biriminin (Yen) değerini Pasifik üzerinden gelen baskılara direnemeyerek yükseltmesiyle sonuçlandı. Bunun sonucunda Amerika rahat bir nefes aldı. Ama Japonya, tam 20 yıldır kronik durgunluk ile boğuşuyor.
İşte bu Japonya, şimdi en hayati meselede, dolar’ın egemenliği konusunda Amerika ile değil, Çin ile birlikte hareket ediyor.
“Amerikan Çağı”nın sonuna geldiğimizin tartışma götürmez bir kanıtı da budur.
ABD’NİN BORÇ ÇIKMAZI
2. Haber: ABD, 15,2 Trilyon Dolar Olan Borç Limitini, 100 Milyar Dolar Aştı:
2. sayfanın bu haberine göre ABD, Kongre tarafından belirlenmiş borç limitini 100 Milyar dolar aşmış bulunuyor. Oysa daha geçen Temmuz ayında Obama yönetimi, Kongre’den 400 milyar dolar daha borçlanmak için yetki istemişti.
Yetmemiş 100 milyar dolar daha fazla borçlanmışlar.
Ve Obama yönetimi, -gazete haberine göre- 1,2 trilyon dolar daha borçlanmak için Kongre’ye başvurmaya hazırlanıyor.
Bu bir kısır döngüdür. Son otuz yıldır ABD, giderek artan bir hızla borçlanıyor. Üreten ekonomi olmaktan çıkıyor.
Şu anda toplam borç yükü GSMH’nı aşmış vaziyette. Herkes Yunanistan, İtalya, İrlanda ve İspanya’yı konuşuyor “borçlarını nasıl ödeyecekler?” diye…
Oysa asıl konuşulması gereken ABD’dir…
28 Aralık tarihli Hürriyet’in 2. sayfa haberlerini konuşmaya devam edeceğiz.