Mehmet Bedri Gültekin Silivri' den yazdıİRAN’DA VE TÜRKİYE’DE KADIN!

24 Aralık tarihli Milliyet gazetesinde çarpıcı bir haber yer aldı. İran’da kız öğrenciler, üniversite öğrencileri içinde yüzde 65’lik bir oran oluşturuyorlar.
Gazete bir kıyaslama da yapmış durumun ne ifade ettiğini tam olarak anlayabilmemiz için. Türkiye’de kız ...

Tarih:

24 Aralık tarihli Milliyet gazetesinde çarpıcı bir haber yer aldı. İran’da kız öğrenciler, üniversite öğrencileri içinde yüzde 65’lik bir oran oluşturuyorlar.
Gazete bir kıyaslama da yapmış durumun ne ifade ettiğini tam olarak anlayabilmemiz için. Türkiye’de kız öğrencilerin üniversite öğrencileri içinde ki oranı ise yüzde 45.
İki ülkenin nüfusu aşağı yukarı eşit. 72 milyon civarında. İki ülkenin nüfusunun eşit olmasına rağmen, İran’da üniversite öğrencisi sayısı Türkiye’den daha fazla. Türkiye’de 3 milyon 817 bin 86, İran’da ise 4 milyon 200 bin.
Bu da önemli bir fark. Ama hiç şüphe yok ki, kız öğrenci oranının, hem de oldukça yüksek bir oranda Türkiye’den daha yüksek olması üzerinde düşünmek gerekiyor.

KEMALİST DEVRİM ETKENİ
Üstelik Türkiye, bilindiği üzere geçen yüzyılın ilk yarısında büyük bir Cumhuriyet Devrimi yaşadı ve dünyada kadına, siyasette ve hayatın her alanında erkekle aynı hakları tanıyan ilk ülkelerden biri oldu.
Bizler, Türkiyeli kadınların, diğer İslam ülkelerinin kadınlarından daha farklı olmalarıyla övündük haklı olarak geçmiş dönemde.
Elimizde rakamlar yok ama, hiç şüphe yok, araştırıldığında görülecektir ki bundan 15-20 yıl öncesine kadar kadınların siyaset, bilim, toplum hayatındaki konumları bakımından Türkiye, İran’ın önündeydi.
Peki ne değişti de Türkiye kadının konumu açısından Milliyet gazetesinin haberinin ortaya koyduğu tabloya mahkum oldu.
Sorun sadece üniversitelerde okuyan kız öğrenci oranı değildir.
Kadın cinayetleri ve intiharları neden son yıllarda giderek artıyor. Kadın, toplum, siyaset ve bilim alanlarından, daha geri planlara neden sürülüyor?

AKP ve KADIN
Elbette bu sorulara cevap aranırken hemen akla gelen ilk cevap, 10 yıldır Türkiye’yi yöneten AKP iktidarının kadına bakışıdır.
Toplumu aldatmak için vitrine çıkarılan “propaganda malzemelerini” bir yana bırakırsak, AKP’nin il ve ilçe yönetimlerinde neden kadınlara yer yoktur.
AKP yanlısı işveren örgütlerinde, propaganda niyetine de olsa, tek bir kadının bulunmaması öğretici değil midir?
Keza özellikle son yıllarda doludizgin gerçekleştirilen kadrolaşmada adı geçen iktidar yandaşlarının hepsi neden erkektir?
AKP’nin ideolojisinde kadına; devlet ve siyasette, toplum hayatında ön planda yer yoktur. Kadının yeri evidir.
AKP ideolojisinde kadın bir cinsel nesnedir her şeyden önce. Bu bakımdan AKP’nin ideolojisiyle, kadını bir “meta” olarak gören kapitalist serbest piyasa ideolojisi, ikiz kardeştirler.
Günümüzde de bu ikiz kardeşlerin egemenliği söz konusu olduğu için, kadına gösterilen istikametin, holding basınının 3. sayfası olması kaçınılmazdır.
Elbette ki bu koşullarda üniversiteli kız öğrenci oranı İran’dan daha düşük olacaktır.

TAM BAĞIMSIZLIK ETKENİ
Denebilir ki, “İran’da bundan 34 yıl önce mollalar iktidara geldi. Onlar Ortaçağ’ı, yani kadını ikinci sınıf insan olarak gören bir ideolojinin iktidarını en katı haliyle yaşadılar. Üstelik onların geçmişinde bir Kemalist Devrim de yoktu. O halde bugünkü tablo nasıl ortaya çıktı?
Bu yazdıklarımızın hepsi doğru. İran kadınları 1978 yılındaki molla iktidarı ile birlikte haklarını önemli ölçüde kaybettiler. 1980’li yıllar, kadın hakları açısından İran’ın geriye gittiği yıllardır.
Ama İran bu olumsuzluğun yanı sıra, tam bağımsızlık politikasını en başından beri titizlikle uygulandı. Emperyalizme tavır aldı.
Ve yıllar için de İran’a karakterini veren ve bütün diğer alanlardaki politikalarını da belirleyen “Tam bağımsızlık” politikası oldu.

TOPLUMUN YAPISI
İran özellikle son 10 yıldır emperyalist tehdidin hedefidir.
Amerikan emperyalizmi ve müttefikleri İran’ı nasıl düşüreceklerinin hesabını yapıyorlar yıllar boyu. Ambargolar, psikolojik savaş yalanları, bölgeye ve Hint Okyanusuna yığılan emperyalist ordular, “Füze kalkanları” İran içindir.
Çok basit bir hesap vardır ortada. Nüfusunun yarısını eve hapseden bir İran, bu tehditle başa çıkamaz.
İşte en başta bu emperyalist tehdide karşı mücadele ihtiyacı, İranlı kadını evden çıkarıyor, üniversiteye gitmesine, devlet ve toplum hayatından aktif roller üstlenmesini sağlıyor.

GERİCİLİĞİN MERKEZİ: EMPERYALİZM
Bir gerçeğin altını bir kez daha bu vesileyle çizmemiz gerekiyor.
Günümüzde her türlü gericiliğin merkezi emperyalizmdir. Bir ülke emperyalist merkezlere ne kadar yakınsa, her türlü “hak”kın da o kadar uzağındadır.
Bir ülke emperyalizmden ne kadar uzaksa, olumlu anlamda aklınıza gelebilecek her şeye o kadar yakındır.
Ezilen dünyada emperyalist merkezlere en yakın ülkeler özelleştirme şampiyonlarıdır, kamu ekonomisini yok etmişlerdir. Bu ülkelerde parasız eğitim ve parasız sağlık kalmamıştır. Küçük üretici ve esnaf, büyük kapitalist tekellerin ayakları altındadır.
Bu ülkelerden her tarafa Ortaçağ karanlığı yayılmaktadır.
Böyle bir tablo içinde, kadının hakları ve konumu konusunda Türkiye’nin, İran’ın arkasına düşmesi de kaçınılmazdır.