Andy-Ar Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin yaptığı ve AKP’nin yüzde 46’lara düştüğünü gösteren kamuoyu araştırması basında büyük yankı buldu.
Herkes, aynı şirketin Kasım ayında yaptığı araştırmaya göre AKP oylarında meydana gelen 9 puanlık düşüş üzerinde durdu.
“Stratejik derinlik” ve “Yeni Osmanlı” afra tafralarıyla Suriye’de içine girilen çıkmaz ile bölücü terör karşısında sergilenen acz, AKP’deki düşüşün esas açıklamasını oluşturuyor.
Elbette bu iki temel nedene; eğitim, yargı ve emniyet başta olmak üzere hemen her alanda AKP’nin F Tipi Çete’yle kol kola Cumhuriyet’e karşı açmış olduğu savaşın, kitlelerde yarattığı karşı tepkiyi de eklemek gerekir.
Ama Andy-Ar’ın kamuoyu araştırmasındaki en önemli sonuç AKP’nin oylarındaki düşüş değildir.
Araştırmanın en önemli sonucu, seçmenin yeni parti arayışı içinde olduğunu gösteren verilerdir.
YENİ BİR PARTİ
Andy-Ar’ın anketinde yer alan “Türkiye’nin şu an siyasi ortamını ve dengelerini göz önünde bulundurduğunuzda yeni bir siyasi parti ve lidere ihtiyaç olduğunu düşünüyor musunuz” sorusuna yüzde 60.4 “evet” cevabını vermiş. Yüzde 10.7’sinin bir fikri yok. “Hayır” diyenler ise yüzde 28.9.
“Hayır” cevabını verenlerin, desteklediği Parti ve liderden memnun olanlar olduğunu düşünecek olursak, AKP ve Tayyip Erdoğan’dan memnun olan yurttaş oranının çok daha aşağılarda olduğu gerçeği ile karşılaşıyoruz.
67 yıllık çok partili hayat döneminde hiçbir zaman yüzde 60 gibi bir seçmen kitlesi “Yeni bir Parti, yeni bir lider” arzusu içinde olmadı.
AKP’YE DESTEK NEDEN YÜKSEK?
Halk bu kadar güçlü bir arayış içindeyken, hâlâ AKP’nin ardında duran yüzde 50’ye yakın halk desteğini nasıl açıklamak gerekiyor?
Bu sorunun cevabı iki maddeden oluşuyor:
Birincisi, halk hâlâ Parlamento içi seçenekler üzerinde düşünüyor. Böyle olunca da CHP ve MHP, AKP’nin en büyük şansı olarak ortaya çıkıyorlar.
Halk gerek CHP’nin, gerekse MHP’nin yürüttüğü muhalefette, ne AKP’ye seçenek olabilecek farklı bir program, ne de güven verici, ikna edici bir duruş görüyor.
İkincisi, bütün olumsuzluk ve yanlışlıklarına rağmen ekonomi çarkının hâlâ dönüyor olmasıdır.
Merkez Bankası 15 Haziran - 17 Ağustos 2012 tarihleri arasında, ülkeye giren “sıcak para”nın 11.6 milyar dolar olduğunu açıkladı. Hükümet, dövize dünyanın en yüksek faizini ödeyerek ihtiyaç duyduğu parayı hâlâ sağlayabiliyor.
Elbette bunun sonu gelecek. Ama o zamana kadar dönen çark, AKP’ye belli bir kitle desteği olarak işlev görecek.
ARANAN PARTİ’NİN PROGRAMI
Halk, yüzde 60 gibi çok yüksek bir oranda (“fikrim yok” diyen yüzde 10’un da en azından bir kısmını dahil edersek daha yüksek bir orana ulaşırız) yeni bir parti ve yeni bir lider arayışında.
Aslında halk, nasıl bir Parti arayışı içinde olduğunu Ağustos ayı sonunda yapılan iki kamuoyu araştırmasıyla ortaya koymuş durumda.
Birinci araştırma sözünü ettiğimiz Andy-Ar’ın: “Hükümet’in Suriye politikasını nasıl buluyorsunuz” sorusuna deneklerin yüzde 67.1’i “yanlış buluyorum” cevabını vermiş.Yüzde 14.6’sının ise “fikri yok”.
Yani halkımız ezici çoğunlukla AKP’nin, ABD emperyalizmi adına komşularımızı arkadan hançerleme politikasını onaylamıyor.
Türk milleti; Atatürk’ün komşularla dostluk ve birlik, “Yurtta sulh, cihanda sulh” diye özetleyeceğimiz politikasını savunuyor.
İkinci araştırmayı “Türkiye - Avrupa Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı” yaptı. 23 Ağustos tarihli gazetelerde yayımlandı. Buna göre;
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olacağını düşünenlerin oranı yüzde 17.
“AB olmazsa Türkiye hangi birliğe üye olsun” şeklindeki soruya ise, cevap verenlerin yüzde 46’sı Rusya başta olmak üzere komşularla işbirliğini geliştirelim, yüzde 28’i BRICS ülkeler topluluğuna, yüzde 5’i Karadeniz İşbirliği Örgütü’ne, yüzde 21’i ise İslam İşbirliği Örgütü’ne katılalım diye cevap vermiş.
Milletimizin ezici çoğunluğu komşularımız başta olmak üzere Avrasya’da yeni bir arayıştan yana.
Bütün bunların yanı sıra, Türk halkının ABD emperyalizmine olan karşıtlığının hiçbir zaman yüzde 90’ların altına düşmediğini de hatırlayalım.
MADDELER VE ADRES
Kamuoyu araştırmalarının gösterdiği sonuçları madde madde sıralayalım.
1. Türkiye AB’ye üyelik başvurusunu geri çekmeli, komşularımız başta olmak üzere yüzünü Asya’ya ve gelişen dünyaya dönmelidir.
2. Suriye dostumuz ve kardeşimizdir. Türkiye topraklarında terörist kamplarına izin verilemez.
3. ABD, Türkiye’nin stratejik müttefiki değil, en hayati çıkarlarımızla çatışma halinde olan bir emperyalist devlettir. Türkiye toprak bütünlüğünü ve güvenliğini en başta ABD’ye karşı korumak durumundadır.
4. Halkın büyük çoğunlukla “işbirliği yapalım” dediği ülkelerin hepsi değişik biçimlerde “halkçı - devletçi ekonomi” politikasını uyguluyor. Türkiye de Serbest Piyasa’nın soygun sistemini terk etmeli, Atatürk’ün halkçı - devletçi modeline dönmelidir.
Anketlerin verdiği sonuçlardan çıkardığımız, halkın aradığı Parti’nin program maddelerinin başlıcaları bunlar.
Peki, bu programı savunan bir Parti yok mu Türkiye’de?
Var! Anketlerin gizlemeye çalıştığı, AKP iktidarının “Özel Görevli Mahkemeler Hukuku” ve “Silivri Zindanı”yla bastırmaya çalıştığı İşçi Partisi, yıllardan beri bu programı savunuyor.
Hiçbir baskı ve engelleme, “akan suyun yatağını bulmasını” engelleyemez.