Günümüz İslamcılarına ve tabii ki AKP’ye göre de, Abdülhamit, “Cennetmekân Ulu Hakan”dır.
Her ne kadar; “Ulu Hakan”ın 33 yıllık iktidarında;
- Mısır, Kıbrıs, Girit, Bosna-Hersek, Sırbistan ve Karadağ Osmanlı ülkesinden koparılmışsa da,
- Devletin maliyesi Duyun-u Umumiye aracılığıyla yabancılara teslim edilmişse de,
- Vatanseverlere yönelik baskı, zindan, sürgün ve ölümlerden dolayı halk
33 yıllık dönemi “zalim” ve “istibdat” sözcükleri ile anmış olsa da Abdülhamit İslamcılar açısından hem “Ulu”dur, hem “Cennetmekân”dır. Çünkü;
Abdülhamit döneminde “İslamcı” politikalar baştacı edilmiştir. Tarikatları korumuş ve beslemiştir.
Onun için Abdülhamit dönemi, İslamcılar için “Altın Çağ” olmuştur, “kayıp cennet” olarak anılmıştır.
Vatana ne olduğunun çok fazla bir önemi yok. Kendileri devlet olanaklarına konmuş, bir elleri yağda, bir elleri balda yaşamışlardır.
Abdülhamit 33 yıllık icraatıyla birçok bakımdan kendinden sonraki İslamcılara ilham kaynağı oldu.
Tam yüzyıl sonra iktidar koltuklarına tırmanan AKP de, yönetim tarzının hatırı sayılır bir bölümünü Abdülhamid’ten almıştır.
HAFİYE TEŞKİLATI VE JURNAL
Abdülhamid, iktidarı döneminde 10 bini aşkın kişiden oluşturduğu gizli hafiye teşkilatı ile eşsizdir.
İmparatorluğun her tarafında örgütlediği hafiyelerin işi muhalifleri izlemek ve onları Yıldız Sarayı’na ihbar etmekti.
İhbarlar (jurnaller) para ödülü ile teşvik edildiğinden, zaman içinde doğrudan “teşkilat” içinde olmayan insanlar da jurnalciliğe soyunmuşlardır.
Bütün ülkede böylece bir “hafiye ve jurnal” terörü estirilmiştir.
Gizli hafiye teşkilatı ve jurnal böylece Abdülhamid’in baskı rejiminin “alâmetifarikası” olmuştur.
Abdülhamid, yüzyıl sonra bile döneminin bu özelliği ile anılıyor.
BUGÜN “KIYMETE BİNEN” MİRAS
Ama öyle görünüyor ki, Tayyip Erdoğan, “Hafiye Teşkilatı” örgütlemede ve “jurnal” eylemini muhaliflerini sindirme aracı olarak kullanmada “öğretmenini” geride bırakmıştır.
AKP, iktidarının ilk beş yılında iktidarını pekiştirdi. Sonraki beş yılda uygulamaya koyacağı baskı ve tasfiye eylemi için gerekli hazırlığı yaptı.
Ergenekon dava dosyasındaki belgelere göre Erdoğan; daha 2004 yılında Ordu içinde istihbarat toplayacak bir “hafiye teşkilatı” kurmak için harekete geçmiştir.
Gene Yavuz Donat’ın 2003 yılında yazdığı bir yazıdan öğreniyoruz ki, Başbakanlığa 500 metre mesafede tamamen gizli çalışan bir merkez oluşturulmuştur ve faaliyettedir.
Örtülü ödenek harcamalarının 2003- 2006 yıllarında birdenbire 10 -15 kat artmasının da, bu gizli çalışan merkezin inşasıyla bir ilişkisi olsa gerektir.
Ordu istihbaratının bu dönemde adım adım tasfiye edilmesi ve Ordu’nun elinde bulunan son teknoloji ürünü dinleme cihazlarının MİT’e devredilmesi, Tayyip Erdoğan’ın istihbaratı kendi tekeline alma çabasının sonucudur.
Bu arada Ordu’nun vatan savunmasıyla ilgili görevleri aksıyormuş; kimin umurunda?
Jurnaller de artık çağdaş yöntemlerle yapılıyor. “Etkisiz” kılınmak istenen kişilerle ilgili olarak “özel görevli savcılara” imzasız bir e-posta atmak yeterli oluyor.
NELER YAPILDI?
Tayyip Erdoğan’ın “Post modern Hafiye teşkilatı”nın icraatlarından bir demet:
- Ergenekon tertibi ile TSK ve İP başta olmak üzere yurtsever kurum ve örgütler ile aydınlara yönelik kapsamlı bir saldırı faaliyeti yürütüldü.
- TSK’nın 1000’i aşkın subayı sahte belge ve imzasız ihbarlarla tasfiye edildi.
- Ana muhalefet partisinin genel başkanı bir kasetle bertaraf edildi. CHP “majestelerinin” muhalefetine dönüştürüldü.
- 2011 yılındaki genel seçimler öncesinde MHP’nin 8 önde gelen yöneticisinin özel hayatları ile ilgili kasetler piyasaya sürüldü. Amaç bu Partiyi baraj altında bırakarak AKP’nin tek başına Anayasa yapacak çoğunluğa sahip olmasını sağlamaktı.
vb. vb.
Elbette daha önemli olan açıklanmayan görüntü ve ses kayıtlarıdır.
Açıklananları biliyoruz. Ama bir de, yeri ve zamanı geldiğinde muhataplarının önüne konularak teslim olmaları sağlanan ve dolayısıyla açıklanmasına gerek kalmayan ses ve görüntü kayıtları var.
Bu tür kayıtların gücü, gizli kalmasındadır.
AKP iktidarının sürmesinde, çok geniş olduğu söylenen bu ses ve görüntü arşivi önemli bir rol oynuyor.
Kısacası Tayyip, Abdülhamid’e rahmet okutmaktadır.
AKIBETLERİ AYNI OLACAK!
10 bin kişilik gizli hafiye örgütü ve Yıldız’a yapılan jurnal bombardımanı Abdülhamid’i kurtaramadı.
21. yüzyılın teknolojik olanaklarını, ABD’nin istihbarat desteğini, devletin maliyesini sonuna kadar kullanarak bütün halkı baskı ile teslim alabileceğini düşünen Tayyip Erdoğan fena halde yanılıyor.
AKP, dinleme, izleme, fişleme ve kaydetmede Abdülhamid’i geçti, ama unutulmamalıdır ki, bu halk yüzyıllardır bağımsızlık ve demokrasi mücadelesinde büyük tecrübeler, önemli başarılar kazandı.
Yazımızı, halkımızın binlerce yıllık bilgisiyle bağlayalım:
“- Haksızlık yapılarak abad olunmaz.”
“- Zulüm ile payidar kalınmaz.”