Meşhur meseledir. Suçüstü yakalanan hırsız, kendisini yakalayanlarla birlikte bağırır: “Hırsız kaçıyor, tutun!”
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, 17 Ocak günü yargıladığı sanıkları; “cinayette örgüt yok, suçu kendi başlarına bireysel olarak işlediler” gerekçesiyle, örgüt suçundan beraat ettirdi. “Bireysel eylemlerinden dolayı” dört sanığı 2 ay ile 12 yıl arasında değişen hapis cezalarına, Yasin Hayal’i ise “adam öldürmeye azmettirmekten” müebbet hapis cezasına çarptırdı.
Sahibin sesi “Taraf” ile bilumum F Tipi basın ve yandaşlar, hep bir ağızdan manşetlerden bağırıyorlar:
“Cinayette örgüt gizlendi. Örgüt Ergenekon’dur.”
SORUMLULAR
Aslında, yakın tarihimizde olan önemli siyasi cinayetler içinde, belki de failin kim olduğunun bu kadar aleni, bağıran kanıtlarla kendisini gösterdiği başka bir vaka yoktur.
Savcılık, siyasi iktidar, F tipi ve yandaş basın ve Hrant Dink’i sözüm ona savunan avukatlar elbirliği ile mahkemenin dünkü kararı almasını sağlamışlardır.
1- Savcıyı dinler misiniz? Bundan birkaç ay önce verdiği mütalaasında; “Elimde kanıt yok ama bu cinayeti Ergenekon’un Trabzon hücresi işledi.”
Elinde “kanıt” olmadan kanaat ifade eden bir kanun adamı! Tayyip Erdoğanların “ileri demokrasisine” çok yakışıyor.
Savcının bu sözleri üzerine söz söylemeye gerek yok. Ama en hafif tabiri ile burada, gerçek faili karartma çabasının olduğunu görmemek mümkün değil.
2- Siyasi iktidar, cinayetin işlenmesine bir şekilde dahil olduğu anlaşılan F tipi Emniyet görevlilerinin soruşturulmasına izin vermedi. Tam tersine o görevlileri ödüllendirdi.
Olayın içindeki Erhan Tuncel, zamanın Trabzon Emniyet Müdürü Fethullah sicilli Ramazan Akyürek’in istihbarat elemanı.
Ali Fuat Yılmazer, İstanbul’da yetkili konumda. O da cinayetin işleneceği istihbaratını gizlemekle itham ediliyor.
Ve diğerleri…
AKP iktidarı bütün bu devlet görevlileri hakkında soruşturma açılmasına izin vermiyor. Kısacası örgütü gizliyor.
3- F tipi ve yandaş basın. Son beş yıldır elbirliği ile büyük bir karartma ve
yanıltma kampanyası yürütüyorlar.
Sadece Hrant Dink cinayeti değil, Danıştay cinayeti, Zirve Kitapevi katliamı ve Rahip Santoro cinayeti. Bütün bu eylemlerin failleri, bir şekilde bulaşanları, Büyük Birlik Partisi’yle bağlantılı ve Fethullah’ın ışık evleriyle ilişkili.
Ama bu kadar açık gerçeği, bu “basın” görmedi. Savcılık görmedi! İktidar görmedi ve sözüm ona Hrant Dink’i savunan avukatlar da görmedi.
4- Sözde Hrant Dink’i savunmakla yükümlü avukatlar beş yıl boyunca gerçek failleri bulmak için çaba göstermek bir yana, tam tersine olayı karartmak için deyim yerindeyse ellerinden geleni yaptılar.
Kendilerinin istediği telefon dinleme kayıtlarının ortaya koyduğu bağlantıların adını bile söylemekten aciz avukat olabilir mi?
Savcının, “Elimde delil yok ama bu cinayeti Ergenekon’un Trabzon hücresi işledi” sözüne, hukuki bir değer ve cinayeti aydınlatacak bit tespit diye sarılan mağdur avukatı olabilir mi?
Fethullah’ın Işık evlerini, BBP’yi ve “Alperenler Ocağı”nı gösteren onca delile rağmen, “Veli Küçük, Kemal Kerinçsiz, Oktay Yıldırım isimleri araştırılsın” diyen avukatlar, gerçekte kimin avukatlarıdır?
5 yıllık yargılamanın sonunda, savcının Esas Hakkındaki Mütalaası üzerine verdikleri dilekçede; Genelkurmaydan başlayarak akla gelebilecek hemen herkesi sorumlu ilan eden avukatların bu yaptığı, gerçeği açığa çıkarma çabası mıdır yoksa bütün kanıtlarıyla orta yerde duran gerçek failleri gizlemek midir?
RAKEL DİNK’E ve HRANT’IN ÇOCUKLARINA AÇIK ÇAĞRI
Hrant Dink cinayeti, faili meçhul bir cinayet değil. Fail belli. İrtibatlı olduğu kişiler belli. Koruyanlar belli.
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, cinayetten bir müddet sonra yaptığı basın toplantısında sorunluları tek tek açıkladı. Ve Doğu Perinçek o zamandan beri hapiste.
Hrant’ın katledilişinden bu yana beş yıl geçti.
“Hrant’ın arkadaşları” etiketi ile beş yıldır ortalıkta dolaşanlar, timsah gözyaşları dökenler, tetikçilerin arkasındaki örgüte ulaşmak için ne yaptılar?
“Ne yaptılar” demeyelim, çok şey yaptılar. Hrant’ın katili olan F tipi Gladyo’yu gizlemek için canla başla çalıştılar.
TÜRKİYE’NİN AYDINI
Hrant’a gelince, o Türkiye’ye ait bir aydındı. Kayseri’de katıldığı panelde yaptığı konuşma, yurtsever bir aydın olarak O’nun, büyük sorumluluk bilincini göstermektedir:
“Kürtler, Ermenilerin yüzyıl önce yaşadıklarından ders almalıdır. Emperyalistler gelir, çıkarlarını düşünür, bizi birbirimize düşürür, sonra da çekip giderler. Olan burada kalan bizlere olur”.
"Geçmişte İngiliz, Fransız, Alman, Ruslar'ın şu topraklar üzerinde oynamış oldukları rol ne ise bugün başta ABD olmak üzere aynısı tekrarlanıyor. Ermeni halkı onlara güvendi. Kendilerine, 'Osmanlı'nın zulmünden' kurtaracakları vaat edildi. Ama öyle olmadı. Yanıldılar. Çünkü onlar geldiler, kendi işlerini, kendi hesaplarını yaptılar, çekip gittiler. Burada kardeşi kardeşe kırdırdılar. Kürtlerin yaşadığı aynı şey. ABD, Irak'ta bir Kürt devleti oluşturmak üzere geldi”.
Bu anlayışa uygun davranmayanlar “Hrant’ın arkadaşları” olamazlar.