ABD Büyükelçisinin Bingazi’de öldürülmesinden sonra en anlamlı lafı Hillary Clinton etti: “Ama biz onları özgürleştirmiştik…”
Bayan Clinton’un uğradığı hayal kırıklığı, örgütlediği, besleyip büyüttüğü ve nihayet Libya’da kendilerine iktidar yolunu açtığı dinci grupların kendilerine saldırmalarından kaynaklanıyor.
Gerçekten de çarpıcı bir durum söz konudur. Tarihsel gelişmenin önemli bir yasası ile karşı karşıyayız:
Yükselen kuvvetler mıknatıs gibidir. İçerde olanlar birbirine daha sıkı bir şekilde yapışır. Dışarıda olanlar, yükselen kuvvetin etki alanına girer ve merkeze doğru yaklaşır.
Çöken kuvvetlerde ise merkezkaç ilişkisi devreye girer. Çevredeki güçler uzaklaşır. İçerde bulunan farklı unsurlar ise başına buyruk hareket etmeye başlar. Birbirine yanaşma değil, birbirinden uzaklaşma söz konusudur.
ABD’NİN HAYAT VERDİĞİ ÖRGÜTLER
Bölgemizdeki bütün dinci örgütler emperyalizmin desteği ile var oldular. Hatta bazılarının kuruluşunda, emperyalizmin gizli servisleri doğrudan rol oynadı.
Baascılık ve Nasırcılığa karşı Müslüman Kardeşler, El Fetih’e karşı Hamas. Bunların kuruluşunda emperyalizmin ve Mossad’ın doğrudan dahli olduğu biliniyor.
Son yıllarda sözü çok edilen El Kaide bizzat ABD gizli servisi tarafından Afganistan’da Sovyetlere karşı savaş için kurduruldu.
Libya’da savaşan dinci militanların başında, bizzat ABD tarafından daha önce Afganistan, Bosna ve Çeçenistan gibi yerlerde devşirilmiş olanların var olduğu basına yansıdı.
Clinton’un şaşkınlık içinde söylediği sözleri şöyle okumak gerekir. ABD’nin örgütlediği ve büyüttüğü dinci örgütler, Libya’da ve diğer bazı Arap ülkelerinde ABD hedeflerine saldırmaktadır.
Neden?
ABD ÇÖKÜŞ SÜRECİNDE
Nedeni, ABD’nin çöküş sürecini yaşıyor olmasında aramak gerekir. Son rakamlar daha net olarak ortaya konmadı ama ABD büyük ihtimalle artık dünyanın en büyük ekonomik gücü değildir.
Daha önemlisi bu ülkeye hakim olan yönelimdir. ABD ekonomisi çaresi olmayan bir kriz içindedir ve baş aşağı gitmektedir.
Irak ve Afganistan yenilgilerinden sonra ABD askeri bakımdan da iflas etmiştir. Bu çaresizlik son olarak Genelkurmay Başkanı Dempsey’in ağzından Suriye’ye ilişkin olarak dile getirildi.
Böyle olduğu için, meşhur deyişle ABD’nin “on parmağının altında on pire bulunmaktadır.” Kıpırdayamaz durumdadır.
Artık yaptığı her hamle dönmekte ve kendisini vurmaktadır.
Milliyet gazetesinden Aslı Aydıntaşbaş, Amerika’da yaptığı gözlemlere dayanarak, bu ülkede hem halk içinde hem de siyasetçiler arasında; “içimize dönelim, kendi dertlerimizle uğraşalım” eğiliminin yaygınlaştığını söylüyor.
UZAKLAŞAN KUVVETLER
Avrupa Birliği’nin en güçlü ülkesi Almanya nicedir, açıkça ABD’den ayrı bir yol tutmuştur. Rusya ve Çin ile birlikte hareket etmenin kendisinin daha fazla çıkarına olacağını düşünmektedir.
Doğu Asya’da Japonya ve Filipinler gibi ABD’nin geleneksel müttefikleri giderek daha fazla Çin ile birlikte hareket ediyorlar. Japonya Çin ile olan ticaretinde Dolar kullanımına son verdi.
10 yılık Irak işgalinin ardından Irak’ın başına gelen Maliki yönetimi bugün Amerika’dan daha çok İran ile birlikte hareket etmektedir. Emperyalist komploya karşı direnen Esad yönetimi, en büyük yardımı Irak üzerinden almaktadır.
El Kaide gibi ABD mamulü terör örgütleri, ne yapacakları belli olmayan serseri mayınlara dönüşmüşlerdir.
Müslümanlığa ve Hazreti Muhammed’e hakaret eden film dolayısı ile en şiddetli tepkiler, ABD’nin en yakın müttefikleri olan veya son bir iki yıl içinde ABD eliyle iktidara taşınan dincilerin etkin olduğu ülkelerde gerçekleşti.
YENİ BİR DÖNEM
“Kurt kocayınca…” diye başlayan bir atasözü vardır. Atasözünün sonrasını söylemiyorum, çünkü ABD artık dünya halklarının “maskarası” olmaktadır.
Bu arada şimdiye kadar işbirliği yaptığı kuvvetler, hatta besleyip büyüttüğü çakallar da kendi başlarının çaresine bakmaktadırlar.
Bunların bazılarının kaderi, serseri mayın olmaktır. Sağa sola çarparak kendi sonlarına koşmaktadırlar.
Biraz daha ciddi konumda olanlar, dünyanın değişen durumuna bakmakta, moda deyimle “zamanın ruhuna” uygun hareket etmeye hazırlanmaktadırlar.
Ama en önemlisi yeni ve daha adil bir dünya için mücadele eden halkların ve devletlerin önünde, koşulların çok daha elverişli olduğu bir dönem açılmıştır.