Mehmet Bedri Gültekin Silivri'den yazdı: GENÇLİĞİN BEYNİNİ ELE GEÇİRMEK!

Herkesin üzerinde hem fikir olduğu gerçek şudur: 31 Mayıs’ta başlayan büyük halk hareketinin katılımcıları esas olarak gençlerdir.
Sistemin efendileri korku içindeler. Tarihi tecrübelerle sabittir. Bir toplumsal hareket, gençler ve kadınlar tarafından sahiplen...

Tarih:

Herkesin üzerinde hem fikir olduğu gerçek şudur: 31 Mayıs’ta başlayan büyük halk hareketinin katılımcıları esas olarak gençlerdir.
Sistemin efendileri korku içindeler. Tarihi tecrübelerle sabittir. Bir toplumsal hareket, gençler ve kadınlar tarafından sahiplenilmişse, devrim kapıyı çalıyor demektir.
Fethullah Gülen, yaptığı açıklamada, Türkiye’nin genç neslini “yozlaşmış, kayıp bir nesil” olarak niteliyor.
ABD’nin kanatları altında faaliyetlerini sürdüren Gülen’in, gençlik için kullandığı “nesebi gayrı sahih” (piç) nitelemesi üzerinde durmuyoruz. Halk hareketi karşısında kendini kaybetmiş bir softanın hezeyanı da diyebiliriz bu sözler için.
Ama Gülen’in “…enkaz halindeki bir neslin yeniden elden geçirilmesine, restorasyona tabi tutulmasına ihtiyaç var… beyinleri onların elden geçirilmezse, nöronlarına onların yeni bir adab u erkan talim edilmezse, bu azgınlıklar devam eder” şeklindeki sözleri üzerinde durmakta yarar var.

Cemaatin hedefi
“Beyinleri elden geçirmek!” Gülen Cemaatinin ve AKP iktidarının gençliğe ve eğitime bakışı, en güzel bu cümle ile ifade edilebilir.
Eğitimle bir insanı, bilimsel düşünen, insan haklarına saygılı, kendine değil başkalarına yararlı olduğu zaman mutlu olan, bencillikten uzak olarak yetiştirebilirsiniz.
Veya bunun tam tersi de mümkündür.
Bir insanı, kafası hurafelerle dolu, bilime düşman, kendisi gibi düşünmeyene yaşama hakkını fazla gören, kendi inancında olmayanın yaşamasını en büyük felaket olarak değerlendiren bir yobaz haline de getirebilirsiniz.
Böyle olduğu içindir ki, hemen herkes eğitime önem verir.
AKP’nin İmam Hatiplerle yetinmeyip, 4+4+4 sistemi ile bütün eğitim sistemini dincileştirmek istemesinin nedeni budur.
F Tipi Örgüt, bilindiği üzere faaliyetine, eğitim alanında yaptığı çalışmalarla başladı. Kuran kursları, dershaneler, ilk ve ortaöğretim kurumları ve üniversiteler.
Örgüt, Türkiye’deki eğitim kurumlarını bir ahtapot gibi sarıp sarmalamasının ardından CIA’nın finansmanı ve “öğretmen” desteğini alarak şimdi dünya ölçeğinde, bin kadar okulla çalışmalarını sürdürüyor.

Benzer örgütlenmeler
Benzer çalışma, Amerikan emperyalizminin koruması, maddi desteği ve yönlendirmesi ile hemen hemen bütün İslam ülkelerinde yarım yüzyıldan fazla bir zamandır yürütülüyor.
Suriye ve Mısır’da Müslüman Kardeşler, Tunus’ta En Nahda ve bütün iç çatışma alanlarında gördüğümüz El Kaide, El Nusra, El Şebap, Boko İslam gibi örgütler bu faaliyetin ürünleri olarak ortaya çıktılar.
İşte bu çalışmanın sonucunda, insanlar hala bin beş yüz yıl öncesinin ideolojisiyle harekete geçirilebiliyor.
Kimi insanlar; hayatını da ortaya koyarak, kendi inancından değil diye hiçbir suçu olmayan kadın-çocuk onlarca, yüzlerce kişiyi gözünü kırpmadan öldürebiliyor.
En vahşi işkenceyi yapabiliyor. Sokakta kelle kesiyor, kalbini çıkarıyor, çiğ çiğ yiyor kamera karşısında.
Bırakınız çağdaş insanı, günümüz dünyasında eğitim görmemiş bir insana bile bu vahşeti kolay kolay yaptıramazsınız.
Bütün bu eylemleri ancak daha küçük yaşlardan itibaren farklı inanç ve düşünceden olan insanları öldürmeyi kutsayan, yücelten bir bilinç ile yetişen insanlara yaptırabilirsiniz.
Anahtar cümle, Fethullah Gülen’in “beyinleri ele geçirmek” sözcüklerinden oluşuyor.

Çağımızın gerçeği
21. yüzyıldayız. İnsanoğlu laboratuvar ortamında canlı yaratıyor.
Gen teknolojisiyle canlının doğasına müdahale ediliyor. Artık bir canlının doğumu için bir anne ve baba zorunlu değil.
Farklı türlerden canlılar kopyalandı. İnsan da kopyalanabilir.
Ortalama ömür, yüz yıl öncesinin 30’lu yaşlarından, bugün 80’li yaşlara dayandı. 120 yaşın herkes için ulaşılabilir olması, çok geçmeden hayal olmaktan çıkacak.
Atom’un parçalanması çok gerilerde kaldı. Şimdi atomun içine doğru olan yolculuğumuzda 50 yıl öncesiyle kıyaslanmayacak bir noktadayız.
Öte yandan, ufkumuz, galaksimizin çok ötelerine uzandı. Artık evrenimizin sınırlarını zorluyoruz.
Her geçen gün yeni şeyler öğreniyoruz. Mutlak doğrunun olmadığını biliyoruz. Sadece “doğru”ya her geçen gün biraz daha yaklaşıyoruz.
Başka bir gezegende yaşam da, bugün, en azından geleceğe ait öngörülerimizin içine girdi. Vb. vb.
En önemlisi, insanların ezici çoğunluğu, “emeğini özgürce satarak” geçiniyor. Yani yaşamanın bir beyin kulu, ağanın marabası veya şeyhin müridi olmaya bağlı olduğu çağ, esas olarak geride kaldı.
Sonuç olarak bu söylediklerimiz çağımızın maddi gerçekliğini ifade ediyor.

Kaybediyorlar
Onun için Fethullah Gülenler boşa kürek çekiyorlar.
10 yıldır devlet ellerinde. Sadece kendilerine ait eğitim kurumlarını değil, devletin bütün eğitim kurumlarını istedikleri gibi değerlendirdiler.
Televizyonlar, gazeteler, radyolar onların ideolojisini propaganda ediyor.
Bütün bunlara rağmen, 2013 Haziranında gençliğin tümünü, “kayıp bir nesil” olarak nitelemek durumunda kaldılar.
Kaybediyorlar ve anlamıyorlar.
Binlerce yıl öncesinin kafasıyla 21. yüzyılın dünyası yönetilemez.