Mehmet Bedri Gültekin Silivri'den yazdı: FETHULLAH HOCA’YA SELAM NE ANLAMA GELİYOR?

BDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in açıkladığına göre, Abdullah Öcalan, İmralı görüşmelerinde, “Muhterem Fethullah Gülen’e selamlarımı söyleyin. Onu en iyi anlayan benim” demiş.
Bu “muhabbet” hiç şüphesiz durup dururken olmuyor. Dayandığı bir zemin...

Tarih:

BDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in açıkladığına göre, Abdullah Öcalan, İmralı görüşmelerinde, “Muhterem Fethullah Gülen’e selamlarımı söyleyin. Onu en iyi anlayan benim” demiş.
Bu “muhabbet” hiç şüphesiz durup dururken olmuyor. Dayandığı bir zemin var.
ABD 2003 yılında Irak’ı işgal ettiği zaman, PKK, kurulacak olan “Yeni Ortadoğu Düzeni” içinde rol almaya hazır olduğunu ilan etmişti.
PKK, o günden bu yana geçen 10 yıl içinde, kendisine düşen “rolün” gereğini yaptı.
Fethullah Gülen ise, 1998 yılından beri ABD’de yaşıyor. Hoca Efendi, Müslümanların önümüzdeki 40-50 yıl süresince ABD ile birlikte hareket etmesinin “akıllıca bir davranış” olacağını hep söyledi.
Dünyanın en büyük hegemon gücü ile uyumlu hareket etmeyi, politikalarının esası yapan iki siyasi hareketin, birbirlerine selam yollaması ve “birbirlerini anlamaları”ndan daha doğal bir şey olamaz.

Sünni-Şii çatışmasına oynamak
Önemli olan “Öcalan-Gülen muhabbeti”nin Türkiye için ne ifade ettiğidir.
Öcalan’ın selamı, bölgemizde ortaya çıkan “saflaşma” göz önüne alındığında anlam kazanıyor.
ABD ve İsrail’in desteği ve yönlendirmesiyle, AKP, Barzanistan, ÖSO, Suudiler ve Körfez şeyhliklerinden oluşan bir “Sünni Cephe” ortaya çıkmıştır.
Abdullah Öcalan Nevruz mesajında, “Türklerle Kürtlerin bin yıldır İslam bayrağı altında birleştiklerini” söyleyerek, aslında kendilerinin de bu cephe içinde olduklarını duyurmaktadır.
Karşı cephede ise, İran, Irak, Suriye ve Lübnan Hizbullahı bulunuyor.
Suriye rejimi laik. İran ve Irak ise dış politikalarında Şiiliği ağızlarına bile almıyorlar; ama “Sünni Cephe”yi oluşturanlar, karşılarında bir “Şii Cephe” olduğunu söylüyorlar.
Tam da ABD’nin arzu ettiği bir tablo. On yıl boyunca bölgede böyle bir “çatlak”ın olması için çalıştı.
Aynı şekilde, İsrail’in de arayıp da bulamadığı bir durum ortaya çıkmıştır.

“Sünni Cephe”nin Türkiye’ye yansıması
Batı Asya çapında Sünni-Şii saflaşması, birinci olarak, Türkiye’ye tarikat ve cemaatlerin yobaz diktası olarak yansıyacaktır.
Yobaz diktası, elbette ki her şeyden önce milletimizin yurtsever-laik birikimi üzerinde diktatörlük olacaktır.
Sünni-Şii saflaşması, ikinci olarak, bizim ülkemizde Alevi-Sünni çatışması olarak yaşanır.
Abdullah Öcalan’ın böyle bir gelişmeyi pek de sorun yapmayacağı anlaşılıyor.
Öcalan (PKK) için önemli olan, kendi hâkimiyet bölgesinde iktidarının tanınmasıdır. Gerisinin fazla bir önemi yoktur.
Nevruz bildirisinin okunduğu 21 Mart’tan bu yana, PKK çizgisindeki Özgür Gündem yazarları, Öcalan’ın söylediklerinin Alevilerin aleyhine olmadığını anlatmak için çırpınıp duruyorlar.
Aslında bu tavırları bile, Fethullah’a yollanan selamın, Aleviler açısından ne anlama geldiğini, onların da çok iyi bildiklerini gösteriyor.

Yüzyıllarca geriye savrulmak
Fethullah Hoca’ya yollanan selam, son yıllarda Suriye ve Irak’ın her gün onlarca insanını kaybederek yaşadığı din ve mezhep kavgasına kapı aralamak anlamına gelir.
Böyle bir gelişme, Türkiye’nin yüzyıllarca geriye gitmesi demektir.
Sivas ve Kahramanmaraş katliamları gibi istisnai olayları saymazsak, halkımız tam üç yüz yıldır mezhep çatışması yaşamadı.
AKP, PKK ve F Tipi Örgüt arasında oluşan yeni koalisyon; Türkiye’ye yobaz diktası, mezhep çatışması ve etnik temelde bölünme vaat ediyor.
Böyle bir gelişmenin darbesini yiyecek toplum kesimlerinin başında Aleviler gelir.
Bir tehlike, herkesten önce o tehlikenin hedefi olanlar tarafından algılanır.
Nitekim Türkiye Alevileri, Diyarbakır konuşmasının mesajını hemen almışlardır.

Kamer Genç’in tespiti
Öcalan’ın gerçek mesajını doğru olarak algılayanlardan biri de Tunceli Milletvekili Kamer Genç’tir:
“Benim açımdan 21 Mart 2013, Nevruz değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet olarak bölündüğü ve rejimin de İslam bayrağı altında değiştirildiği bir dönemin başlangıcıdır. Diyarbakır’da okunan bildiride, bin yıldan beri Anadolu’da halkların İslam bayrağı altında yaşadığı belirtilmektedir. Artık Türkiye Cumhuriyeti’nin yerine İslam devleti kurulacaktır.” (Sözcü, 23 Mart 2013)
ABD’ye güvenerek Türkiye’yi yüzyıllar öncesine geri götürebileceklerini düşünenler, çok geçmeden yanıldıklarını göreceklerdir.

mbgultekin@ip.org.tr