Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin, Suriye’ye “yaptırım ve kınama”yı öngören karar teklifini görüşmesinin hemen öncesinde, 4 Şubat gecesi Humus’ta önemli saldırılar gerçekleşti.
ABD ve Avrupa Birliği başta olmak üzere, Batılı emperyalistlerin işbirlikçisi Körfez emirlikleri, AKP iktidarı ve bütün bu güçler tarafından silahlandırılıp ortalığa salınan Suriye’deki muhalif güçler, saldırının Esad yönetimi tarafından yapıldığını iddia ettiler.
Suriye yönetimi ve Rusya ise, Humus’taki saldırının Suriye yönetimi ile hiçbir ilgisinin olmadığını açıkladılar.
Şimdi düşünelim:
Bir-iki gün içinde Güvenlik Konseyi toplanıyor, Suriye’yi konuşacak ve meydana gelen olaylar bahane edilerek müdahale edilmesi istenecek.
Böyle bir durumda, Suriye yönetiminin yapacağı tek şey herhalde, BM’deki görüşme sonuçlanana kadar, mümkünse Suriye’de mantar tabancasının patlamasından bile sakınmak olacaktır.
Peki, Esad yönetimine karşı olanların çıkarına olan nedir?
Onlar da, görüşme öncesinde ne kadar çok olay olursa, ne kadar çok insan ölürse, kendileri açısından o kadar iyi olacağını düşüneceklerdir.
Evet, normal akıl sahibi herkes, 3-4-5 Şubat günlerinde Suriye’de meydana gelen gelişmeleri, böyle bakış açısıyla değerlendirecektir.
Ama öyle olmadı. Türkiye’deki F Tipi ve yandaş medya, ipini satmış liberal takımı ve Tayyip’in teslim aldığı Holding basını, olayın hemen ertesinde, bir yerden düğmeye basılmış gibi (aslında “gibisi” fazla) aynı manşetleri attılar.
MANŞETLER (5 Şubat 2012)
Zaman : Suriye’de Mevlit gecesi katliamı: 200 ölü
Taraf : Babasının oğlu, 300’den fazla ölü
Sabah : Esad’ın gece katliamı: 345 ölü
Bugün : Kandil’de camileri bombaladı, 337 ölü
Star : Kandil gecesi katliamı, 337 ölü
Milliyet : Babasının oğlu, 200 ölü
Vatan : Çıldırmış olmalı, 35’i çocuk 300’den fazla ölü
HaberTürk : Esad Kandil gecesi vurdu, 337 ölü
Yeni Şafak : Baban kadar katilsin, Humus’ta Esad katliamı: 337 ölü
Yeni Akit : Kandil Gecesi Humus’ta katliam, 500 ölü, 1500 yaralı
AKP adına ise Bülent Arınç konuştu. Arınç, ölüm rakamını 500’ün üzerine çıkardı.
Bütün bu manşetler ABD’nin işaret parmağına bakılarak atılan manşetlerdir. “ABD’nin işaret parmağı” diyoruz çünkü herkes biliyor ki AKP ve F Tipi Gladyo; Amerika’nın Suriye “işinin” taşeronluğunu almışlardır.
6 Şubat günü ABD’nin Şam’daki büyükelçisini geri çekmesi de “Operasyon”un bir adım daha ileri götürülmek istendiğinin kanıtıdır.
“Bir adım ileri gitme kararı”, Türkiye’de gazete manşetlerinde ve televizyon haberlerinde işte böyle yankılanıyor.
FARKLI AHLAK TANIMLARI
Ama bu yazıda üzerinde duracağımız esas konu, emperyalist saldırganlığın emrinde Suriye’ye yönelik Haçlı Savaşı’na katılan Taraf gazetesinin Başyazarı Ahmet Altan’ın “Diktatörlük” ve “Ahlak” üzerine yazdıklarıdır.
Ahmet Altan, bugünlerde iktidar yandaşı ve F Tipi medya ile birlikte, Atatürk’e saldırı kampanyasını, bir üst düzeye taşıdı. Suriye’ye yönelik saldırıyı manşetlerden verdiği günlerde, Atatürk dönemine yönelik sözüm ona eleştirisini “Diktatörlüklerin ahlakı yoktur” sözleriyle ifade etti.
Herkes için geçerli bir genel “ahlak” tanımının olmadığı büyük bir gerçektir.
Örneğin, dünyanın en zalim ve en kanlı diktatörlüğünün (ABD emperyalizmi) kanatları altına sığınarak kalem oynatanların ahlak anlayışı ile emperyalizme karşı mücadele eden bir yurtseverin ahlak anlayışı birbirinin zıddı olacaktır.
Tam dokuz yıldır Irak’ta 1,5 Milyon insanın ölümüyle sonuçlanan ABD işgaline sessiz kalmak en büyük ahlaksızlıktır. Ama Ahmet Altan bu işgali onaylamıştır.
Örnekler çoğaltılabilir.
“EMBEDDED (İLİŞTİRİLMİŞ) AHLAK”
Birinci Körfez Savaşı sırasında, işgalci Amerikan askerlerinin yanında cepheye götürülen gazeteciler vardı. Onlara işgalin “psikolojik savaş” boyutunu icra etme görevi verilmişti.
Onun için bu “gazetecilere”, “embedded (iliştirilmiş) gazeteci” denildi.
5 Şubat günü yukarıda saydığımız manşetleri atan sözüm ona gazetecilerin hepsi “embedded (iliştirilmiş) gazeteci” olmuşlardır.
O sözüm ona gazetecilerin hepsi 3 Şubat gecesi, Suriye ordusundan Humus’a yönelik bir saldırının olmadığını bilmektedirler.
Daha da ötesi; Türkiye’den sağlanan üs, iaşe ve silah desteği, Körfez şeyhlerinin parası ve ABD’nin bölgeye hakim olma stratejik hedefi olma doğrultusunda yaptığı koruma olmasa, Suriye’de tek bir silahın patlamayacağını ve tek bir Suriyelinin ölmeyeceğini de bilmektedir.
Ama onların görevi bu gerçeği gizlemektir.
Çünkü onlar “embedded gazetecidirler”.
“Embedded (iliştirilmiş) gazeteci”ler, “embedded (iliştirilmiş) ahlak” sahibi olurlar.