Atatürk Cumhuriyetine son darbeyi vurmak üzere beş yıldır yürütülmekte olan operasyon, değişik kurum ve partileri hedef aldı.
TSK, İşçi Partisi, Ulusal Kanal, Aydınlık, CHP ve MHP farklı biçimlerde saldırıya uğradılar.
Operasyon kimi yerlerde tam başarılı oldu, kimi yerlerde ise kısmen.
Operasyonun kim tarafından ve ne amaçlı yapıldığını doğru tespit edenler, önemli bir direniş gösterdiler.
Bu tespiti yapamayanlar veya yapmayanlar ise kaybettiler.
TSK, MHP, İP, AYDINLIK, ULUSAL KANAL
En ağır saldırı TSK’ya karşı yapıldı, yapılıyor. 60’a yakın muvazzaf general ve yüzlerce subay hapiste,
Ama şimdi 28 Şubat bahanesi ile başlayan yeni tutuklama dalgaları, Tertip Merkezi’nin TSK ile ilgili olarak hâlâ hedefine ulaşamadığını gösteriyor.
Seçim öncesinde MHP’ye yönelik kaset operasyonlarından sonra, bu partiye yönelik yeni saldırılar olmadı. Bahçeli en kritik anlarda AKP’nin önünü açan tavrıyla, en azından şimdilik “tertiplere” olan ihtiyacı ortadan kaldırıyor.
İşçi Partisi, Ulusal Kanal ve Aydınlık; ilk günden itibaren tertibe karşı önemli bir mücadele yürüttüler. İşçi Partisi Genel Başkanı beş yıldır hapiste. Dokuz ay önce Genel Başkan Vekili ve iki Genel Başkan Yardımcısı da tutuklandı.
Aydınlık ve Ulusal Kanal son dört yıl içinde tam dört kez polis operasyonunun hedefi oldular.
Ama tertip merkezi en az “başarıyı” burada elde etti. Çünkü ciddi bir mücadele ile karşılaştı.
TERTİP, CHP’Yİ TESLİM ALDI
Tertip, CHP’yi de hedef aldı. Baykal’a kaset operasyonu ile başlayan saldırı, ne yazık ki hedefine ulaşmıştır, başarılı olmuştur.
Kılıçdaroğlu ekibi, CHP yönetimine geçtiği günden bu yana, Atatürk Devrimi’ne ve Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı AKP ve F Tipi Gladyo aracılığı ile yürütülen tertibin önünü açan bir rol oynamaktadır.
19 Nisan günü 28 Şubat bahanesi ile TSK’ya karşı yapılan saldırının ikinci dalgası geldi.
Aynı gün Kılıçdaroğlu yaptığı açıklamada; “Darbe hukukundan Türkiye Cumhuriyeti’ni kurtarmak her siyasal partinin, her siyasetçinin namus görevidir.” dedi.
Ve “Türkiye’de demokratik bir rejimin oturabilmesi için hukuki olmayan ne varsa hesaplaşılsın” diye de ekledi.
Kılıçdaroğlu göğsünü AKP’ye siper ediyor. Ergenekon davalarındaki hukuksuzluklarla köşeye sıkışan AKP; CHP sayesinde, hem de yeni kanunsuz eylemiyle, “demokratik bir zeminin oturabilmesi için çalışan Parti” oluyor.
28 Şubat operasyonunu alkışlıyor Kılıçdaroğlu. “Ben olsaydım 28 Şubat kararlarını imzalamazdım” diyor.
Şimdi de Bahçeli ile beraber “Haydi, şimdi de sıra 27 Nisan e-muhtırasında” diye tempo tutuyor.
EN BÜYÜK YALAN AKLANIYOR
Bugün darbelerle hesaplaşıldığını söylemek halka en büyük yalanı söylemektir.
Oysa bugün 12 Mart ve 12 Eylül’le kıyaslanmayacak bir darbe sürecini yaşıyoruz.
Cumhuriyet’in hukuku, hiçbir darbe döneminde bu kadar ayak altına alınmadı.
Ne 12 Eylül, ne de 12 Mart, laikliğe bu kadar düşman olmadı. Mezhepçilik yapmadı.
Hiçbir gerici darbe döneminde Türkiye ABD’nin çıkarları için komşularıyla savaşın eşiğine gelmedi. AKP iktidarı ise son hızla savaşa doğru koşuyor.
Hiçbir gerici darbe döneminde basın şimdi olduğu kadar baskı altına alınmadı. Onlarca gazeteci işinden atılmadı. Bu kadar çok gazeteci tutuklanmadı.
KILIÇDAROĞLU’NDAN İNCİLER
Bütün bunlar olup biterken Kılıçdaroğlu;
- “Türkiye’de laiklik tehdit altında değildir,”
- “Yargıda cemaat kadrolaşması vardır diyemem,”
- “Dersim katliamından CHP sorumludur,”
- “Sabahattin Ali’yi CHP öldürdü,”
- “27 Mayıs ve 28 Şubat’la hesaplaşılması gerekir,” dedi.
Ve nihayet, yüzlerce TSK mensubunun bir Gladyo operasyonuyla hapse atılmaları üzerine;
- “Türkiye’nin demokratik bir zemine oturabilmesi için darbe hukuku ile hesaplaşmak gerekir” diyerek AKP’ye inanılmaz bir destek sundu.
CHP NEREDE?
CHP üyesi olan ve CHP’ye gönül vermiş bütün yurttaşların kabul etmeleri gereken acı gerçek şudur:
Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Atatürk Devrimi’ni hedef almış olan Gladyo operasyonunun CHP ayağı hedefine ulaşılmıştır.
CHP yönetimi, devam eden kavgada, Cumhuriyet Devrimi saflarında değil, ABD-AKP-F Tipi Gladyo’nun yolunu temizleme görevindedir.