Tayyip Erdoğan, PKK ile mücadele kapsamında idamı geri getirmekten söz ediyor ve açlık grevleri konusunda en ufak bir taviz vermeyeceklerini söylüyordu.
PKK ise Tayyip’in tehditlerine karşılık sürekli “serhıldan” çağrıları yapıyor ve açlık grevlerini daha da yaygınlaştıracağı cevabını veriyordu.
İki tarafın açıklamalarına bakılacak olursa, giderek şiddetlenen bir çatışma söz konusuydu.
Derken Abdullah Öcalan hedeflerine ulaştıklarını söyledi ve açlık grevleri bitti.
Gerçekte olan biten nedir? Olgulara bakalım:
PKK’NIN TALEPLERİ VE AKP’NİN YAPTIKLARI
PKK’lı tutuklu ve hükümlüler, Kürtçe anadilinde eğitim ve savunma hakkı, özerklik düzenlemesi ile Öcalan’ın koşullarının iyileştirilmesi ve Kürt sorununda muhatap olarak alınması talepleri ile açlık grevine başladılar.
Talepler ile ilgili olarak AKP’nin yaptıkları ise şunlardır:
1. Anadilinde savunma hakkı konusunda yasa tasarısını hazırladı ve TBMM’ye sundu. Oslo görüşmelerinde Başbakan adına konuşan Hakan Fidan, anadilinde eğitimin ise zaman içinde halledileceğini söylemişti.
2. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, Bölge Kalkınma Ajansları ve bunları tamamlayan bir adım olarak Büyükşehir Yasası ile özerklik talebini karşılama yolunda önemli adımlar atılmış bulunuyor.
Esasen özerklik talebinin yerel yönetimler yasasında yapılan değişikliklerle karşılandığını, Oslo görüşmeleri sırasında AKP tarafından ifade edildiğini biliyoruz.
3. Öcalan’ın resmen muhatap alınabileceği, bizzat Tayyip Erdoğan tarafından söylendi. Bundan sonra PKK ile görüşmelerin esas olarak Öcalan üzerinden yapılacağı, değişik AKP sözcüleri tarafından dile getirildi. (Beşir Atalay, Bülent Arınç, Yalçın Akdoğan vb.)
Bütün bu olgular, PKK taleplerinin AKP tarafından esas olarak karşılandığını gösteriyor.
NELER OLACAK?
Önümüzdeki dönemde muhtemel gelişmeler ile ilgili olarak şu öngörülerde bulunabiliriz:
1. AKP, anadilinde savunma hakkını yasallaştıracak. Öcalan bir şekilde, (aile veya avukatlar aracılığıyla) sürece dâhil edilecek. Nitekim Öcalan, ailesi aracılığıyla yaptığı açıklama ile sürece fiilen dâhil oldu.
2. PKK, “Hükümet’in attığı adımları göz önüne alarak, hem bundan sonra atılacak diğer adımlara yardımcı olmak, hem de barışa bir şans daha tanımak amacıyla ateşkes ilan ettiğini” açıklayacak.
3. Hazırlanacak yeni yargı paketi ile KCK tutuklularının durumunda iyileştirmeler yapılacak ve gelişmelere göre genel af kapısı açık tutulacak.
4. Özerklik konusunda ve Abdullah Öcalan’ın durumunda, süreç içinde düşünülen diğer adımlar atılacak. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’ndan çekincelerin kaldırılması, yerel parlamento işlevi görecek Büyükşehir meclislerine eğitim, maliye vb. konularda daha fazla yetki vb.
DANIŞIKLI DÖVÜŞÜN NEDENİ
Bu “yol haritası” konusunda bir mutabakatın oluştuğu anlaşılmaktadır. Böyle bir anlaşmanın varlığına rağmen sergilenen karşılıklı “restleşmeleri” nasıl açıklamak gerekiyor?
Çünkü, AKP de, PKK da, bir yandan anlaşırlarken, öte yandan kamuoyuna “sonuna kadar mücadele ettikleri” propagandasını yapmak ihtiyacını duymaktadırlar.
AKP, böylece, Kürt sorununda yaşanan olumsuz gelişmelere karşı oluşan kamuoyu tepkisini kendi yararına değerlendirmek istiyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerime hazırlanan Tayyip Erdoğan, MHP tabanına oynuyor.
PKK ise, elde etmiş olduğu kamuoyu desteğinin devamının ve bazı kazanımlar elde etmenin yanı sıra Türk-Kürt ayrımı ve gerginliğinin devam etmesine bağlı olduğunu bilmektedir.
Gerçekte ABD’nin bölgemize ve ülkemize ilişkin stratejisi çerçevesinde iki taraf da kendisine verilen rolü oynuyor ve bir danışıklı dövüş sahneleniyor.
SAHNEDE SADECE ABD, AKP VE PKK MI VAR?
Fakat sahnede sadece ABD ve geleceklerini bu ülke ile yapmakta oldukları işbirliğine bağlayan aktörler yok.
Dolayısıyla önümüzdeki dönemde neler olacak sorusuna doğru cevap verebilmek için bölge halkları cephesinde emperyalizme karşı mücadele zemininde ortaya çıkan güçlere de bakmak gerekir.
Bu açıdan söyleyebileceklerimiz şunlar:
1. Türkiye’de 19 Mayıs, 29 Ekim ve 10 Kasım’da kendini ortaya koyan milli hareket, Kürt sorununda da kendi çözümüne sahiptir.
2. Suriye halkı ve hükümeti Beşar Esad’ın önderliğinde emperyalizmin ve işbirlikçilerinin ülkesine kurduğu tuzağı boşa çıkarıyor. Giderek güçlenen bir direnme sergiliyor.
3. Irak’ta Maliki yönetimi, Talabani ve Goran hareketini de yanına alarak İran ile birlikte anti Amerikan bir inisiyatif geliştiriyor.
Önümüzdeki dönem bütün bu güçlerin daha sıkı bir işbirliği halinde bölgenin tüm sorunlarına ağırlıklarını koyduğunu göreceğiz.