Mehmet Bedri Gültekin Silivri'den yazdı: “BÜYÜK OYUN”DA SON HAMLELER

Avrupalı emperyalistlerin 19. yüzyıl boyunca ve 20. yüzyılın başında Doğu dünyasını kendi aralarında bölüşüp sömürgeleştirme siyaseti, “Büyük Oyun” olarak adlandırılıyordu.
20. yüzyılın sonu ve 21. yüzyılın başında ABD ve müttefikleri “Büyük Oyun”...

Tarih:

Avrupalı emperyalistlerin 19. yüzyıl boyunca ve 20. yüzyılın başında Doğu dünyasını kendi aralarında bölüşüp sömürgeleştirme siyaseti, “Büyük Oyun” olarak adlandırılıyordu.
20. yüzyılın sonu ve 21. yüzyılın başında ABD ve müttefikleri “Büyük Oyun”u yeniden oynamaya soyundular. Bu çabaları hâlâ devam ediyor.
Geçen hafta dört önemli gelişme yaşandı:
18 Mart 2013, Pazartesi: Savcılık, Ergenekon davasında İşçi Partisi yöneticileri, milletvekilleri ve önemli bir kısmı TSK’da üst düzey komutanlık yapmış 64 kişi hakkında, ağırlaştırılmış müebbet hapis istedi.
19 Mart 2013, Salı: Ankara’da AKP Genel Merkezi’ne lav silahı ve Adalet Bakanlığına el bombaları ile saldırı düzenlendi.
21 Mart 2013, Perşembe: Abdullah Öcalan, BDP milletvekilleri aracılığı ile Diyarbakır’da düzenlenen Nevruz kutlamalarında, AKP ile yaptıkları anlaşmayı açıkladı.
22 Mart 2013, Cuma: Resmi bir gezi nedeniyle İsrail’de bulunan ABD Başkanı Obama’nın girişimleri sonucu İsrail Başbakanı Netanyahu, Türkiye’den Mavi Marmara baskını dolayısıyla özür diledi.

İlan edilen program
Bütün bu gelişmeler birbiriyle ilişkilidir ve hepsi içinde belirleyici olan Abdullah Öcalan’a açıklattırılan “Anlaşma”dır.
Böylece ABD’nin “Üç İsrail Planı” yolunda çok önemli bir adım atılmıştır.
Öcalan’ın mesajında birinci olarak; “Misak-ı Milli sınırlarını savunmak” adı altında Kuzey Suriye ile Kerkük-Musul’u kapsayan yeni sınır düzenlemesi,
İkinci olarak; Türk ile Kürt’ü İslam’ın birleştirdiği görüşüne bağlı olarak milletimizin din ve mezhep ayrılıkları temelinde yeniden yapılandırılması,
Üçüncü olarak; “suni” ve “cendere” olarak nitelenen Cumhuriyet’ten kurtulmak ile uygulanacak programın ana hatları ortaya konulmuştur.
Bütün bu görüşler bilindiği üzere öteden beri AKP tarafından savunuluyor. PKK da teorisi ve pratiğiyle bugüne kadar bu programa hizmet etti.
Bundan sonra programı uygulamada el ele yürüyeceklerini ilan ediyorlar.
Yani iki Parti birlikte Türkiye’yi komşularına terör ihraç eden en büyük terör üssü yapacaklar; tarikatların ve cemaatlerin yobaz diktasını gerçekleştirecekler; Cumhuriyet’e, ulusal devlete ve milli birliğe açtıkları savaşla ülkeyi kaosa, iç savaşa sürükleyeceklerdir.
Bu programın asıl sahibi Atlantik ötesindedir. “Büyük Müttefik” yıllardır uygulamakta olduğu stratejide son hamle için “enstrümanları” harekete geçirmiştir.

Silivri’deki hamle
Özel görevli 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bütün usul hükümleri çiğneyerek 18 Mart günü Savcılığa esas hakkında mütalaayı okutması, şimdi daha da anlam kazanmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti’ni tasfiyeye yönelik büyük hamle yapılırken, buna karşı direnebilecek güçlere –İşçi Partisi, TSK ve yurtsever aydınlar– bir gözdağı verilmiştir.
Gözdağı ile sindirilmek istenen bütün bir millettir.

Ankara’daki saldırılar
Esas hakkındaki mütalaa okunduktan bir gün sonra Ankara’da AKP Genel Merkezine ve Adalet Bakanlığı’na yapılan saldırılar, aslında gerçek failin kimliğini ele vermektedir.
Saldırının üzerinden daha saatler geçmişken, F Tipi ve yandaş basın, “saldırıyı Ergenekon yaptı” propagandasına başladı.
Tayyip Erdoğan ertesi gün yurtdışından alelacele, faili, “Ergenekon” olarak açıkladı.
AKP’ye yapılan saldırıda Ergenekon tertibinin bir parçası olarak sağa sola gömülen mühimmat içinden çıkan ve zamanında epey propagandası yapılan lav silahının kullanılması da son derece önemli.
Kısacası, bir hedef şaşırtma ve kitlelerin kafasını karıştırma eylemiyle karşı karşıyayız.
Diyarbakır’da Türkiye’yi bölme programını açıklayan, yurtseverlere yönelik ağır hapis terörü estiren merkezle, Ankara’da tetiği çektiren merkez aynıdır.

İsrail’in özrünün zamanlaması
Operasyonun son hamlesi, haftanın son çalışma gününde İsrail’den geldi.
Diyarbakır’da açıklanan savaş ve kaos programına ve Silivri’de sahnelenen zulme karşı oluşacak büyük halk tepkisi, sağa sola yapılan birkaç provokasyon saldırısı ile gözlerden kaçırılamazdı.
Obama doğrudan devreye girdi ve üç yıldır özür dilemeye yanaşmayan Netanyahu, Mavi Marmara baskınından dolayı özür diledi.
Diyarbakır’da atılan adımın önemini herkesten daha iyi anlayacak olan İsrail’dir.
Kan ve ateş içine yuvarlanacak bir Müslüman dünyasının sağlayacağı “avantajların” yanında, İsrail için Türkiye’den özür dilemenin lafı bile edilmez. “Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez”.
Tayyip Erdoğan ise, “Eşbaşkan” olarak görevine, şimdi elini biraz daha güçlendirmiş olarak devam edebilir.

mbgultekin@ip.org.tr