Milliyet gazetesinden Güneri Cıvaoğlu, 24 Ocak 2013 tarihli köşe yazısında, “Esad güçlerinin 60 bin sivili öldürdüğünü” yazdı.
Tayip Erdoğan ve diğer AKP sözcüleri de ağızlarını her açtıklarında Suriye’de Esad’ın öldürdüğü 60 bin kişiden söz ediyorlar.
Gerçeği ters yüz etmek, yalan ve iftira; sömürücülerin ve zalimlerin başvurdukları bir mücadele yöntemidir.
Emperyalistler ise bu yöntemin teorisini yapmışlardır. Önce Faşist Hitler Almanyası, ardından dünyanın dört bir yanında Amerikan emperyalistleri, dünya halklarına karşı yürüttükleri savaşlar içinde “psikolojik savaş”ın teorisini ve pratiğini geliştirdiler.
Amerikan emperyalizminin 2. Dünya Savaşında yürüttüğü hegemonya savaşının adı, “diktatörlere karşı hür dünyanın savunulması”dır. Son üç yıldır, Batı güdümlü şeriatçı örgütlerin; Libya, Mısır, Cezayir ve Suriye’de gerçekleştirdikleri kanlı katliamların adı “Arap Baharı”dır.
Suriye’de eli kanlı çetelerin işlediği suçların Esad yönetimine fatura edilmek istenmesi de aynı psikolojik savaş yöntemlerinin seslendirilmesinden başka bir anlama gelmiyor.
Suriye’de neler oluyor?
Türkiye ve Ürdün üzerinden Suriye’ye sızan çetelerin ilk eylemleri, Mart 2011’de gerçekleşti. Mayıs 2011’de ise, Türkiye’den gittiği anlaşılan kalabalık bir grup, Cisr es-Şuğur kasabasında tamamen hazırlıksız oldukları anlaşılan güvenlik kuvvetlerine (çoğu polis memuru) saldırdı ve 110’un üzerinde kişi vahşice katledildi. (Gazeteler, bazı görevlilerin ayaklarından farklı yönlere hareket eden araçlara bağlandıktan sonra parçalanarak öldürüldüklerini yazdılar.)
Sonraki aylar içinde Esad yönetiminin bütün uzlaşma gayretlerine rağmen, çeteler saldırmaya ve sabotajlar düzenlemeye devam ettiler.
Elbette Suriye Hükümeti bu saldırılara karşı vatanını ve halkını savundu.
Ama bütün tarafsız gözlemcilerin de saptadığı üzere, ölen 60 bin kişinin çoğunluğu çeteler tarafından katledilmiştir.
Katiller kendini ele veriyor
Bu gerçeğin kanıtı, katil çetelerinin bizzat kendilerinin kaydettiği ve daha sonra propaganda ve yıldırma amaçlı olarak servis etikleri görüntülerdir. Hatırlayalım:
- Halep’te bir postanede çalışan memurlar, binanın 5. katından canlı olarak aşağı atıldı.
- Bir başka görüntüde, elleri arkadan bağlı yere çömeltilmiş askerler, arkadan kafalarına kurşun sıkılarak infaz ediliyor.
- Çeteciler, Hama’da yaşı en fazla 10-11 olan bir çocuğun eline pala vererek yere yatırmış oldukları sivil giyimli bir şahsın kafasını kestiriyorlar.
- Son olarak Halep’te, elleri arkadan bağlanmış ve kafalarına kurşun sıkılarak öldürülmüş 80 kişinin cesetleri bulundu.
- Suudi Arabistanlı bir din görevlisinin, ‘Suriyeli kadınların, orada savaşan mücahitlerle geçici nikâh kıyarak cinsel ihtiyaçlarını karşılamaları’ yönünde verdiği fetva (tecavüze dinsel meşruiyet kazandırma).
Bu örnekler çoğaltılabilir. Unutulmamalıdır ki, sözünü ettiğimiz görüntüler, bizzat çeteciler tarafından servis edilmiştir.
Hiç kimsenin şüphesi olmasın, bunlar yaşananların küçük bir parçasıdır.
Vicdan sahibi herkes bu görüntüleri izledikten sonra 6o bin kişinin katili kim sorusuna doğru cevabı bulacaktır.
AKP, suç ortağıdır
Suriye’de 60 bin kişinin katlinden, AKP iktidarı da doğrudan sorumludur.
AKP iktidarı daha ortada hiçbir şey yokken, Hatay’da Suriye sınırında, her türlü altyapısını hazırladığı çadır kentler kurmuş ve açıktan açığa Suriye’den mültecilerin gelmesi için çağrılar yapmıştır.
Bu çağrılar uzun süre karşılık bulmadı. İlk propaganda ile gelen yaklaşık 15 bin kişiden dokuz bini, bir müddet sonra ülkelerine geri döndü. Kendilerine yapılan vaatlerin (maaş, ev, iş vb.) tutulmadığını söylediler.
Ama bu arada Libya, Afganistan, Çeçenistan, Arabistan vb. gibi yerlerden devşirilen silahlı militanların Türkiye üzerinden Suriye’ye geçişi devam etti. Türkiye kaynaklı terör yoğunlaşarak sürdü ve halk açısından can güvenliği bir müddet sonra gerçekten en büyük sorun oldu.
Bunun üzerine göçmen akını yeniden başladı.
AKP yetkililerinin de açıkça söylediği üzere, Türkiye, çetecilerin yürüttüğü terör faaliyetine yüz milyonlarca dolar kaynak akıtmakta, çeteleri kendi topraklarında eğitmektedir.
Türkiye çetecilerin barınma, dinlenme ve eğitim üssü olmuştur.
Davutoğlu, Ağustos 2012’de Şam rejiminin birkaç hafta içinde yıkılacağını söylüyordu.
Tayip Erdoğan, aynı günlerde “Bayram namazını inşallah Emevi Camii’nde kılacağız” diyordu.
Bu sözler birer itiraftır. Suriye’de hayatını kaybeden 60 bin kişinin gerçek katillerinin kimler olduğunu gözler önüne seren itiraflar.
Bu gerçeğe gözünü kapatarak 60 bin Suriyelinin ölümünden Şam yönetimini sorumlu tutan ise, gazetecilikten başka bir mesleği icra etmektedir.
mbgultekin@ip.org.tr