Mehmet Bedri Gültekin Silivri'den Yazdı: “12 EYLÜL’Ü YARGILIYORUZ” TİYATROSU!

Son Darbe
“12 Eylül’ü yargılıyoruz” tiyatrosunun ikinci ve üçüncü günlerinde, ellerinde tuzlukla koşturanlar yavaş yavaş ayıldılar. Üçüncü günde, televizyonların haber görüntülerinde adliye önünde artık kimse yoktu.
Şimdi basında, bu yargılamanın bir...

Tarih:

Son Darbe
“12 Eylül’ü yargılıyoruz” tiyatrosunun ikinci ve üçüncü günlerinde, ellerinde tuzlukla koşturanlar yavaş yavaş ayıldılar. Üçüncü günde, televizyonların haber görüntülerinde adliye önünde artık kimse yoktu.
Şimdi basında, bu yargılamanın bir aldatmaca olduğu yolunda görüşler ifade ediliyor. “İtirazlar” şöyle ifade edilmektedir:
- “Sadece iki kişinin yargılanmasından bir şey çıkmaz. 12 Eylül’ün belli başlı bütün sorumluları, işkencecileri mahkeme önüne çıkarılmalıdır”
- “Yargılamayla önemli bir adım atıldı ama daha da önemli olan darbeci zihniyetin yargılanmasıdır”
- “Darbenin dış bağlantıları da mahkemece araştırılmalıdır” vb.

Bütün bu sözümona “ayakları suya erenler”, en önemli gerçeği görmemekte inat etmektedirler.

“GÖZBAĞI” YA DA “NARKOZ”
Nedir görülmeyen o “en önemli gerçek”?
4 Nisan günü Ankara’da sahneye konan “12 Eylül Tiyatrosu”, tarihte kalmış bir olayı “çarpıtan” veya “üstünü örten” veya bir şekilde AKP’nin siyasi ranta dönüştürmek istediği bir olay değil; Amerika’nın, Türkiye’deki görevlileriyle beraber gerçekleştirmekte olduğu “Son Darbe”nin üstünü örtme eylemidir.
Yani Amerika, 12 Mart’la başladığı, 12 Eylül, 2002 ve 2007 hamleleriyle hep bir adım ileri götürdüğü operasyonu, 2012 yılında bir “Son Darbe” ile tamamlamak istemektedir.
“Son Darbe”, üniter devleti, milli birliği ve laik devleti tarihe havale edecek “Yeni Anayasa” ile vurulacaktır.
Cumhuriyet’e son darbe vurulurken, milletin gözünün bağlanması lazım.
“12 Eylül tiyatrosu”, işte o “gözbağıdır.”
12 Eylül’le kıyaslanmayacak kadar ağır bir “Darbe”nin hissedilmemesi için verilen bir “Narkoz” eylemi sözkonusudur.

RİCCİARDONE’NİN “ÖNGÖRÜSÜ”!
12 Eylül’de olduğu gibi bu Son Darbe’nin de esas sahibi Amerika’dır.
Fehmi Koru, 7 Nisan tarihli yazısında (Taha Kıvanç imzalı) ABD elçisi Riccardone’nin Ankara’ya gelir gelmez ayağının tozuyla “12 Eylül darbesinde ABD’nin hiçbir rolü yok” dediğini yazıyor.
“Demek ki” diyor Fehmi Koru; “ABD 12 Eylül’le hesaplaşılacağı konusunda bizim ‘göreceksiniz, yargılayamayacaklar’ deyip duran saftiriklerden daha öngörülüymüş.”
Fehmi Koru, “Narkoz operasyonunda” üstüne düşen görevin gereğini yapıyor.
İnandırıcı olmak için oyunu, gerçeğe en yakın biçim de sahnelemek gerekir.
Frank Ricciardone, “Son Darbe”yi tamamlamak göreviyle geldi Ankara’ya.
O, daha Ankara’ya adımını atmadan, “12 Eylül Tiyatrosu”nun, “Son Darbe”nin bir parçası olarak sahneleneceğini biliyordu.
Yani Fehmi Koru’nun söylediği gibi bir “öngörü” değil, senaryoyu yazanlardan biri olarak nelerin olacağını biliyor ve ülkesi adına muhtemel olumsuz gelişmelere karşı tedbirini alıyordu.

DOĞU TİMOR
İşlediği suçları, muhaliflerinin üzerine atarak “bir taşla iki kuş vurmak” klasik kontrgerilla taktiğidir.
Bu “taktik” her ne kadar insanlık tarihinin geçmiş yüzyıllarında uygulanmışsa da, Vietnam ve Latin Amerika pratiklerinde sistemleştiren ve teorisini yapan Amerika oldu.
Son başarılı uygulama Endonezya’da yapıldı. Amerika bu ülkede Endonezya Ordusuna işlettiği suçları, daha sonra da bu Ordunun pasifize edilmesinde kullandı.
Doğu Timor bu şekilde Endonezya’dan koparıldı.
Aynı taktik şimdi Türkiye’de uygulanıyor.
12 Mart, 12 Eylül, 1990’ların kontrgerilla cinayetleri. Bunların hepsi Amerika tarafından gerçekleştirildi.
Aynı eylemler şimdi, gene Amerika tarafından, Türkiye’nin yurtsever devrimcilerini ve Ordusunu vurmak için kullanılıyor.
Çünkü Türkiye’nin de bir “Doğu Timor”u var!