İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin bugün (6 Ağustos 2008) Partisinin İstanbul İl Merkezi'nde bir basın toplantısı düzenleyerek Doğu Perinçek'in PKK'yla olan ilişkisi yalanıyla amaçlanan Türkiye'nin Kürt sorununu çözmesini engellemektir dedi. Gültekin'in açıklaması şöyle:
Son günlerde basın yayın organlarına sürekli olarak servis edilen yalan, “Ergenekon’un PKK ile ilişkileri Doğu Perinçek vasıtası ile yürüttüğü” iftirasıdır.
Bu propaganda için üretilen yalanlar;
1. Doğu Perinçek’in 1990 yılında bir gazeteci olarak Bekaa’ya gitmesi;
2. 1998 yılında, bir PKK itirafçısı olan Sami Demirkıran’ın, kendi el yazısı ve sahte mühürlerle hazırladığı iki adet sahte belge ile 1997 yılında DGM Başsavcılığına yaptığı ihbar;
3. 2005 yılında Mersin’de Doğu Perinçek’in talimatıyla Türk Kürt çatışması çıkartılmak istendiği;
4. Doğu Perinçek’in 26 Mayıs 2000 tarihinde gelinen aşamada Kürt Sorunu’nun Çözümü’nün nasıl olacağı konusunda, kendisini Kürt Örgütü olarak nitelendiren oluşumların liderlerine yolladığı mektup.
Yani bu başlık altında dört tane yalan söz konusudur.
BEKAA RÖPORTAJI
1. Genel Başkanımız sayın Doğu Perinçek’in bir gazeteci olarak Bekaa’ya yaptığı ziyaret ve gerçekleştirdiği görüşmeler, noktası virgülüne 2000’e Doğru dergisinde yayınlandı ve daha sonra kitap olarak Kaynak yayınlarında basıldı.
Bu yayınlar üzerine o zaman dava açıldı ve yapılan yargılama beraatle sonuçlandı. (İst. DGM, 27.6.1990/148 Karar)Beraatle sonuçlanan bir davaya konu olan söz ve eylemin, bugün yeni bir davanın kanıtı olarak gündeme getirilmesi sadece ve sadece Agharta Savcısının kanun ve mahkeme tanımazlığının kanıtı olabilir. (EK: I)
1978’TE MAHKEMENİN SAPTADIĞI SAHTE BELGELER
2. 1978 yılında PKK itirafçısı Sami Demirkıran; kendi el yazısı ve sahte mühürler ile PKK’ya ait olduğunu iddia ettiği iki belge hazırladı. Tam 10 gündür tertip merkezi bu sahte belgelere dayanan yalan haberleri gazetelerde ısrarla yayınlatıyor. Bu yalanlara göre “PKK Doğu Perinçek’e bir mektup yollayarak teşekkür etti. Demirkıran’ın Savcılığa verdiği ihbar dilekçesine göre ise, 1993 yılında Bingöl’de 33 askerin şehit edilmesinde Doğu Perinçek’in parmağı vardı!”
1998 yılında açılan dava ile birlikte Mahkemeye sunulan belgelerin sahte olduğu, aynı kişinin (Sami Demirkıran) kaleminden çıktığı Emniyet raporu ile belgelendi. Doğu Perinçek beraat etti. Sami Demirkıran ise iftira atmaktan 15 ay hapis cezasına mahkum oldu. (EK. 2)
Agharta Savcısı, Genel Başkanımızı suçlayan sahte belgeleri İftiranamesine almıştır ama Mahkemenin beraat kararından, Emniyetin raporundan ve itirafçı Demirkıran’ın mahkûmiyetinden bahsetmemektedir.
Oysa yasalar Savcılara, sanıkların leh ve aleyhindeki bütün delilleri toplamasını emreder. Demek ki Zekeriya Öz kendisini yasalarla bağlı görmemektedir.
Ayrıca İddianame’de bu konudaki yalanlar basında yer aldıktan sonra, 1978 yılındaki yargılamanın sonucunu, bilirkişi raporunu ve Sami Demirkıran’ın mahkûmiyetinin belgelerini basına verdik. Bütün bunlara rağmen aynı yalanların yazılmasına devam ediliyor.
Bu tutum “gazetecilik” faaliyeti ile açıklanamaz.
MERSİN’DE BAYRAK PROVOKASYONU
3. 2005 Yılında Nevruz gösterileri sırasında Türk Bayrağı’nın çiğnenmesi üzerine “Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Derneği” tarafından düzenlenen protesto gösterisi ile Türk Kürt çatışmasının yaratılmasının hedeflendiği ve bunun talimatının da Doğu Perinçek tarafından verildiği yalanı. (Zaman, 30.07.08)
Bu yalana; Doğu Perinçek’in sözü edilen kışkırtmanın ardından 27 Mart tarihinde Aydınlık’ta yayınlanan başyazısındaki sözleriyle cevap verelim:
“Mersin mitinginin arkasında CIA takımının bulunduğunu, Aydınlık bu sayıda bütün kanıtlarıyla açıklıyor. Bayrağı yere attıran da Atlantik’in ötesindedir, arkasından Kürt düşmanlığı kışkırtan da.” (EK: 3)
KÜRT SORUNUNA ÇÖZÜM POLİTİKAMIZ
4. İşçi Partisi Türkiye’nin Kürt sorununa kendi çözümünün olmasını savunan biricik Partidir. Yıllar boyunca bu konuda çalışmış, programlar üretmiştir. Milletimizin ayrılmaz bir parçası olan Kürt yurttaşlarımızın Türkiye’nin bütünlüğü ve Türk milletinin birliği çerçevesinde sorunlarının çözümü için mücadele etmiştir.
Türkiye, bu önemli sorunun çözümü yolunda program ve politika üretmediği içindir ki emperyalistlerin soruna müdahil olmalarının zemini hep var olageldi. Çözüm üretemeyen Partiler, kaçınılmaz olarak emperyalist programların bir parçası oldular.
Abdullah Öcalan’ın 1999 yılında yakalanmasından sonra Kürt sorununun çözümü için Türkiye bir fırsat yakaladı. Öcalan “devlete hizmet etmeye hazır olduğunu” açıkladı.
İşçi Partisi bu durumu da göz önüne alarak 2000 yılı itibariyle gelinen aşamayı tahlil etti ve izlenecek politikaları içeren bir mektubu, kendini “Kürt Örgütü” olarak tanımlayan bütün kuruluşların liderlerine gönderdi.
Aynı mektup, avukatlarının talebi üzerine Abdullah Öcalan’a da yollandı ayrıca bilgi için Genelkurmay Başkanlığına da sunuldu.
Mektup Aralık 2000 tarihinde Teori Dergisi’nde tam metin olarak yayınlandı.
Görüldüğü gibi bu mektup gizli saklı bir mektup değil, bütün kamuoyunun ve yetkililerin bilgisi dahilinde gerçekleşen bir siyasi faaliyettir.
İşçi Partisi o mektupta dile getirilen görüşleri bugünde savunmaktadır. Mektupta özetle; “Batı emperyalizmi Kürt Sorununu kullanarak Türkiye’yi bölüp parçalamak istemekte, Türkiye ise ancak Kemalist Devrim yoluna girerek bu saldırıyı önler” denilmektedir. ‘Birlikte örgütlenmenin birliğe, ayrı örgütlenmenin ayrılığa’ götürdüğünü saptayan mektup, “çözüm Brüksel’de değil, Ankara’da” demektedir.
Mektup’taki en dikkat çekici politikalardan biri; “PKK ve HADEP’in dağıtılması gerektiğinin” ifade edilmesidir. (EK:4)
ATATÜRK’ÜN BİRLİK POLİTİKASI
İşçi Partisi Türkü ve Kürdü ile bütün milletimizi birleştirecek biricik Parti’dir. Onun içindir ki Amerikan imalatı Agharta Tertibi ile İşçi Partisi’ni hedef tahtasına koyanlar, Partimizin Kürt sorunu ile ilgili duruşunu yalanlarla karalamak istemektedirler.
Bu boşuna bir çabadır.
İşçi Partisi, Kürt Sorunu’nda Atatürk’ün kardeşlik ve birlik politikasını savunuyor. “Aghartacılar”ın yalanları bu büyük gerçeği karartamaz.