Mahkeme acze düşmüştür. Cumhuriyet mahkemesi acze düşemez. Buna izin verilemez!

I. Ergenekon Davasına devam edildi. Danıştay davası sanıklarının sorgularına başlanması beklenirken, Baro tarafından tayin edilen avukatların gelmemesi üzerine başkaca yapacak işlemi bulunmayan mahkeme, sanıklar ve avukatlarının taleplerini almaya başladı.
İşçi Partis...

Tarih:

I. Ergenekon Davasına devam edildi. Danıştay davası sanıklarının sorgularına başlanması beklenirken, Baro tarafından tayin edilen avukatların gelmemesi üzerine başkaca yapacak işlemi bulunmayan mahkeme, sanıklar ve avukatlarının taleplerini almaya başladı.
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve diğer İşçi Partililerin avukatlarından Servet Bora söz alarak davanın başından bu yana geçen süreci özetleyerek şunları söyledi;
“Burada geçen bir yıllık kovuşturma süresince Tuncay Güney mülakatının yasadışı yollarla elde edildiği, delil olarak kabul edilemeyeceği ortaya çıktı. Bombaların Ümraniye’de gecekonduda değil Polis Merkezinde bulunduğu anlaşıldı. Doğu Perinçek’in Bilecik’te toplantıya katılmadığı kanıtlandı. Davada İşçi Partisi’nin yasal, meşru, siyasal çalışmaları yargılanmaya çalışıldı. Sayın Yargıçlar Devlet Bağımsız değilse, bağımsız yargıdan da söz edilemez. Bu davada, Amerikan’ın milli devletimizi yıkma saldırısına, işgaline karşı çıkan yurtsever esir alınmışlardır. Burası bir kaleye dönüştürüldü. Kalenin başında siz varsınız ama anahtar sizde değil, Amerikanın elinde. Onlar ne zaman isterse kilit o zaman açılacak. Siz de beklemeye devam edeceksiniz. Buna izin veremezsiniz. Heyetinizin iki üyesinin tarafsızlıklarını yitirmeleri üzerine çekilmelerini istedik. Kabul etmediler. Heyet Başkanı olarak tek kaldınız. Bu ikiye bir halinde sağlıklı bir yargılama yapmak adil karar çıkarmak mümkün değildir. Mahkeme başkanı olarak sizin ‘bu durumda adil yargılama yapılamaz’ diyerek çekilmesini tavsiye ederim. Bunu sizi korumak için söylüyorum. Bu tertip küp üstüne küp konularak başlatıldı ve en altındaki çekildi. Şimdi bir de siz alttaki küpü çekin bu sefer onlar düşünsünler.”

Bora’nın ardından söz alan Doğu Perinçek ve diğer İşçi Partililerin Avukatı Hasan Basri Özbey ise şunları söyledi;
“Mahkemeniz işsiz kalmıştır. Tertibin bir parçası olarak getirilip bu davayla birleştirilen Danıştay Davasının usulü işlemlerini tamamlamaya karar verdiniz. Ama bir türlü süreci başlatıp ilerletemiyorsunuz. Mahkeme acze düşmüştür. Cumhuriyet mahkemesi acze düşemez. Buna iddianameyi ve birleştirmeyi kabul ederek heyetiniz yol açtı. Sorumluluğunuz vardır. Bu nedenle sorumluluğunuzu yerine getiren ve Danıştay davasının usul işlemlerini tamamlayarak bu davadan bir an önce ayırın.
Bilindiği üzere Ergenekon davasının, iddianamesinin temeli ve tek sözde delili Tuncay Güney’in 2001 yılında alınan mülakatıdır. Kanada’dan gelen yanıtta Tuncay Güneyin ifade vermek istemediği ve Kanada kanunlarına göre ifade vermeye zorlanamayacağı bildiriliyor. Tuncay Güney mülakatında yer alan tüm uydurma, yalan ve ifiraları burada kesin kanıtlarıyla teker teker çürüttü. Bu mülakatta yer alan bilgileri MİT Müsteşarı Atasagun saçma sapan olarak tanımladı. Mülakat görüntülerini izleyen mahkemeniz mülakatın kanunsuz yolla elde edildiğini görerek emniyet görevlileri hakkında suç duyurusunda bulundu. Artık Tuncay Güney Mülakatı layık olduğu yere yani ÇÖP SEPETİNE atılmalı ve bu davada bir daha ondan söz edilmemelidir.
Doğu Perinçek, Tuncay Güney’in CMK’ya göre delil kabul edilemez ve yalan ve iftira oldukları kesin olarak kanıtlanan bu mülakatındaki uydurmalar nedeniyle tutukludur. Sayın Perinçek derhal ve bihakkın tahliye edilmelidir.”

Aralarında Kemal Kerinçsiz’in de bulunduğu bir kısım sanık söz alarak, mahkeme üyelerinin 2008 yılında İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü tarafındna düzenlenen boğaz gezisi ve iftar yemeğine katıldıklarına dair basında yer alan haberleri değerlendirdiler. Sanıklar şunları söylediler:
“7.10.2009 Tarihinde yayın organlarında bu tertibi iktidarın kanatları altında yürüten emniyetin bir kısım mensupları, soruşturmanın savcıları, usul tedbirlerine bir an dahi duraksamadan, insan unsurunu bir kenara atarak imzalayan soruşturma sürecine katılan hakimler ile en önemlisi şahsım ve buradaki sanıkların yaşamları hakkında karar verecek hakimlerin bağımsız ve tarafsız yargı etiği ilkeleri ile bağdaşmayan görüntüleri, kovuşturma sürecine çok büyük gölge düşürmüş ve sayın heyetin vereceği her türlü kararı şaibeli hale getirmiştir.
Hakimlerin görevlerini hangi ilkelere göre yapacaklarını BANGALOR İLKELERİ ile belirlenmiş olup, 2001 yılında kabul edilen meslek etiği kuralları Yüksek Hakimler ve Savcılar Kurulunun 27.6.2006 gün, 3015 sayılı kararı ile benimsenmiş, Personel genel Müdürlüğü kanalı ile tüm adli teşkilata duyurulmuştur.
Bu ilkelere göre;
• Yargıç hem bireysel hem de kurumsal yönleriyle yargı bağımsızlığını temsil ve muhafaza etmelidir.
• Yargıç yasama ve yürütme organlarının etkisi ve bu organlarla uygun olmayan ilişkilerden fiilen uzak olmakla kalmayıp aynı zamanda öyle görünmelidir.
• Hakim mahkemede ve mahkeme dışında yargı ve yargıç tarafsızlığı açısından kamuoyu hukuk mesleği ve dava taraflarının güvenini sağlayacak ve arttıracak davranışlar içerisinde olmalıdır.
• Hakim tarafsız olarak karar veremeyeceği durumda veya makul olarak düşünme yeteneği olan bir kişide tarafsız olarak karar veremeyeceği izlenimi yaratması halinde, yargılamanın herhangi bir aşamasında katılmaktan çekinmelidir.
• Hakim, yargısal görevlerini layıkıyla yerine getirmesine uygun düşmeyen davranışlar içerisinde bulunamaz.
Bu ilkeler bağımsızlık, tarafsızlık, doğruluk, tutarlılık, dürüstlük, eşitlik, ehliyet ve liyakattır.
Bağımsızlığın özü hakimin genelde toplumdan ve kamuoyundan, özelde ise karar vermek zorunda olduğu ihtilafın taraflarından ki buna savcılık ve emniyet kurumları da dahil olmak üzere bağımsız olmaktır.
Meslek etiğini belirleyen ilkeler ışığında kovuşturmayı yürüten siz sayın hakimlerin;
Kamuoyunun çok önemli bir kesiminin sözde Ergenekon sürecinin tertipçisi olarak gördüğü bir kısım emniyet mensupları ile iktidara tabi olarak bu siyasi projeyi yürüten savcılarla birlikte bu kadar yakın ve samimi ilişkiler içerisinde bulunmanın ne kadar savunulabileceği konusunun yorumunu heyetinizin taktirine bırakıyorum.
Hukukun tüm ilke ve prensiplerinin çiğnendiği bu ölçüde taraflı ve adil olmayan soruşturma ve kovuşturma süreci sonunda sanıklardaki mahkemeye karşı olan güven duygusunun ne ölçüde zayıfladığı hususunun ve ayrıca Yargıtay kararında belirtildiği üzere empati yapılıp normal bir sanığın yerine geçilerek sanık sandalyesinden kürsünün tutum ve ilişkilerinde hukuk ve adalet boyutundan ne kadar ödün verildiği noktasının sayın heyet tarafından bir kez daha değerlendirilmesini talep ediyoruz.”

Taleplerin ardından Mahkeme heyeti müzakereye çekildiği sırada sanıklardan O. Yıldırım’ın vekili Mahkeme heyetinden Başkan Köksal Şengün ve üye H.Hüseyin Özese’nin reddine dair dilekçe verdi. Bunun üzerine mahkeme heyeti, tahliye istemleri konusunda karar vermeksizin, reddi hakim talebi konusunda karar verilmek üzere duruşmaya 19 Ekim 2009 gününe erteledi.