Kürt Sorununda Çözüm mü? (3)

Koma Civaken Kürdistan (KCK) Yürütme Konseyi Başkanlığı 5 Mayıs günü bir açıklama yaptı. Bu açıklamayla 29 Mart seçimleri ile birlikte ortaya çıkan durumu değerlendirdi ve bazı politikalar açıkladı.
PKK, Öcalan'ın "Demokratik Konfederalizm" önerisine uygun olarak ...

Tarih:

Koma Civaken Kürdistan (KCK) Yürütme Konseyi Başkanlığı 5 Mayıs günü bir açıklama yaptı. Bu açıklamayla 29 Mart seçimleri ile birlikte ortaya çıkan durumu değerlendirdi ve bazı politikalar açıkladı.
PKK, Öcalan'ın "Demokratik Konfederalizm" önerisine uygun olarak kendi yapılanmasını KCK olarak ifade ediyor. Ama biz gene de herkesin bildiği PKK adını kullanacağız.
29 Mart seçim sonuçları doğal olarak PKK'ya büyük bir moral kazandırmıştır. Güneydoğu'da seçmen çoğunluğunun desteğini almış olmalarını ve 98 kadar Belediye Başkanlığını kazanmalarını "büyük bir başarı" olarak tanımlıyorlar.
PKK (KCK) Yürütme Konseyi Başkanlığının bildirisi; Kürt sorununda tarihi bir çözüm fırsatının doğup doğmadığını göstermesi açısından önemli veriler sunmaktadır.

PKK'NIN ÖNCELİĞİ
Bildiri, başlıca üç başlıkta özetlenebilir. Birinci olarak 29 Mart seçimleri ile birlikte ortaya çıkan elverişli durum tahlil edilmekte, İkinci olarak Bütün Kürt Örgütlerinin katılacağı bir Kürt Konferansı önerilmekte, Üçüncü olarak ise Türkiye'de bir Demokrasi Konferansının toplanması istenmektedir.
Bütün Kürt Örgütlerinin katılacağı Konferansın hedefi; "ulusal demokratik strateji ve kurumların oluşturulması" olarak belirtilmektedir. Sadece toplanıp dağılan bir çabanın ötesine geçmek için Konferans sonucunda bir "ulusal demokratik Halk Meclisi" ve bu Meclisin aldığı kararları uygulayacak bir "Yürütme Organının" seçilmesi öngörülmektedir.
Ve "bütün bu kazanımları savunacak ulusal savunma güçlerinin oluşturulmasından" söz edilmektedir.
Belirlenen hedefler önemlidir ve PKK'nın bilinen amacını bütün açıklığı ile ortaya koymaktadır.
Meclis, Meclis kararlarını uygulayacak Yürütme Organı (yani Hükümet) ve bu kurumların yaptırım gücü; silahlı kuvvet.
Kısacası PKK, bütün unsurlarıyla dört ülkede yaşayan Kürtlerin birliğini ve bu birliğin bir devlet için gerekli olan kurumlarının oluşturulmasından bahsediyor. Bütün bunlar söylendikten sonra "Bölge devletlerinin sınırlarına saygılıyız" türünden sözler havada kalan sözler olmaktan öteye geçememektedir.
PKK'nın söz konusu Konferansla ilgili diğer saptamaları, bu Konferansın "Lozan Antlaşmasının Kürtler açısından tamamlanması anlamına geleceği" ve "Kürtlerin savaş ve barışa ilişkin tutumunu" belirleyeceğidir.
Atılması düşünülen bütün bu adımların, Kürtlerin yaşadığı devletlere karşı atılacak adımlar olduğu açıktır.
Hiçbir devlet kendi yurttaşlarının, otoritesine tabi olacağı başka bir Meclis, başka hükümet ve başka bir silahlı kuvvetin varlığına savaş meydanında yenilmedikçe müsaade etmez.
PKK'nın bildirisinin neredeyse tamamı bu konuya ayrılmış bulunuyor. Bildirinin kalan yüzde 10'luk bölümü ise Türkiye için önerilen "Demokrasi Konferansına" ayrılmış. Sadece bu durum bile PKK'nın sorunlarını Türkiye'de, Türkiye'nin bütünlüğü içinde çözme söyleminin sadece lafta olduğunu göstermeye yeter. PKK'nın bütün kafası ve enerjisi geleceğini Türkiye dışında düşünmeye yöneliktir.
Ama Türkiye Kürtlerinin ezici çoğunluğunun hala ayrılıkçı bir tutumdan yana olmaması, şimdilik birlik siyasetinin arkasına saklanmasını gerektiriyor.
Bu durumda "barış için tarihi fırsat" nasıl ortaya çıkıyor?

AMERİKA İLE ÇÖZÜM!
PKK, söz konusu bildiride düşünülen Kürt Konferansına bölge ile ilgili "uluslar arası güçlerin katılmasını" önemle belirtmiş.
Bildirinin bir başka yerinde bu "uluslararası güçlerden" kastettiğinin ABD ve AB olduğunu açıkça yazmış.
Ve nihayet bildirinin sonunda Amerika'ya açıkça çağrı yapılmış ve süreci desteklemesi istenmiş.
Amerika ve Avrupa, PKK'nı bildirisinde Kürt sorununun çözülmesinde olumlu katkıları istenen güçler durumundadır.
Irak'ı işgal eden, Büyük Ortadoğu Projesi ile bütün Müslüman Dünyasını hedef alan Amerika, PKK için olumlu rol oynayacak bir güçtür.
Bu yaklaşım, PKK'nın hem Kürt sorunu, hem de Bölgeye ilişkin planlarında Amerika ile birlikte hareket ettiğini gösterir.
Ve bir kez daha belirtelim: Amerika'nın esas aktör olarak devreye girdiği hiçbir uluslararası sorundan barış çıkmaz.

BARIŞ DEĞİL ÇATIŞMA
PKK (KCK) Yürütme Konseyi Başkanlığı 12 Mayıs tarihinde bir açıklama daha yaptı. Abdullah Gül'ün açıklamalarını "ileri bir adım" olarak değerlendirdi.
Amerika, Abdullah Gül ve elbette AKP ve PKK. Aktörleri bu güçlerden oluşan bir "barış süreci" ile karşı karşıyayız.
Böyle bir süreçten barış değil bütün Bölge halklarının ve elbette ki Kürt halkının da daha büyük acılar yaşayacağı yeni çatışmaların çıkacağı kuşkusuzdur.
Öte yandan Barış gerçekten de şimdi Bölgemize ve ülkemize oldukça yakındır.
Ama ABD, AKP, PKK ve bilumum arabulucuların bahsettiği nedenlerden dolayı değil, tamamıyla bambaşka nedenlerden dolayı.
Gelecek yazımızda "Barış ve Çözüm nasıl olur" konusunu ele alacağız.
mbgultekin@ip.org.tr