*VİDEO HABER*
İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin, bugün (7 Ağustos 2009) Ankara'da bir basın toplantısı düzenleyerek Amerika merkezli "Kürt Açılımı" girişimlerine hakkında değerlendirmelerde bulunarak İşçi Partisi'nin çözüm önerilerini açıkladı. Gültekin özetle şunları söyledi;
• “Kürt açılımı” adı altında Türkiye, ABD’nin kuzey Irak planına teslim alınmak isteniyor.
• Kürt Sorunu, yurttaşlarımızın demokratik haklarını kullanma sorunu olmaktan çıkmış, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere emperyalizmin Ortadoğu’ya ve ülkemize yönelik planlarının bir aracı haline gelmiştir.
• “Kürt açılımı”nın sahibi ABD’dir. Büyükelçi Jeffrey’nin parti parti dolaşıp “açılımı” desteklediğini açıklaması, bu ülkenin sürece doğrudan dahil olduğunun kanıtıdır.
• Emperyalizmin ve bölücülüğün öncelikli hedefi, “muhatap alma” adı altında Türkiye’nin etnik temelde yeniden yapılanması yolunda ilk adımın atılmasıdır.
• Kurtuluş Savaşı modeli, Kürt sorununun çözümünde ülkemizin koşullarına uygun biricik modeldir.
Kürt sorunu, arkada kalan on yıllar içinde demokratik kültürel hakların kullanımı açısından (Radyo televizyon, gazete, dergi yayını; kültürel kurumların açılması ve serbestçe faaliyeti, üniversitelerde Kürt Dili ve Edebiyatı bölümlerinin açılması, Kürtçe dil kursları vb.) esas olarak çözülmüştür. Hala gerçekleşmeyen hakların elde edilmesi konusunda ise bir toplumsal mutabakat oluşmuştur.
Bütün bu olumlu gelişmelere rağmen bu sorunun varlığından kaynaklanan ve ülke bütünlüğüne ve yurttaşlarımızın güvenliğine yönelik tehdit; 10 yıl öncesine göre, 20 yıl öncesine göre çok daha büyümüş durumdadır.
Çünkü Kürt Sorunu, yurttaşlarımızın demokratik haklarını kullanma sorunu olmaktan çıkmış, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere emperyalizmin Ortadoğu’ya ve ülkemize yönelik planlarının bir aracı haline gelmiştir.
Bugün ülkemizin ve milletimizin önüne getirilmiş olan sorun; emperyalizm ve feodalizme karşı mücadelenin sonunda kurulmuş olan Atatürk Türkiye’sinden geriye kalan ne varsa onların da bir kenara atılması çalışmasından başka bir şey değildir.
Tarihi bir yol ayrımında bulunuyoruz. Bugün esas olarak iki programın varlığından bahsedebiliriz. Önümüzdeki dönemde gelişmelere göre bu programlardan biri uygulanacaktır.
Birinci Program ABD’nin programıdır. Avrupa Birliği de bu programı desteklemektedir. Kısacası bu program; “Türkiye’nin etnik farklılıklar temelinde yapılandırılması”nı öngörmektedir.
İkinci Program, Türkiye’nin yeniden Kemalist Devrim yoluna girmesini öngören programdır. Özetle bu program, antiemperyalizm temelinde Kürt yurttaşların bütün demokratik haklarının özgürce kullanıldığı, baskı ve zorla asimilasyonun olmadığı koşullarda Türkiye’de yaşayan bütün yurttaşların tek bir millet olmaya doğru evrilmelerini amaçlamaktadır.
ABD BÜYÜKELÇİSİNİN PARTİ BAŞKANLARI İLE NE İŞİ VAR?
ABD’nin Ankara Büyükelçisi James Jeffrey önceki gün CHP Genel Başkanı Baykal ile, dün de DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ve diğer Parti yöneticileri ile görüştü. Öyle anlaşılıyor ki “Açılım”ın esas sahibi taşeronlara güvenmemekte, bizzat sahne almaktadır.
İşte Türkiye bu duruma düşürülmüştür. Osmanlı Devletinin son döneminde olduğu gibi emperyalist devletlerin büyükelçileri, ülke sorunlarına doğrudan taraf olmaktadırlar.
“Bu sorun bizim sorunumuzdur. Sen karışamazsın” diyen çıkmamaktadır.
Ama Amerikanın acelesi vardır. 2011 yılında askerlerini Irak’tan çekmeden önce Türkiye’nin Ortadoğu planlarına uygun olarak yeniden düzenlenmesi için çabalamaktadır.
Kısacası bugün “Kürt açılımı” adı altında önümüze getirilen, bir Amerikan iradesidir. Türk’ü ve Kürdü ile milletimizin değil, Amerika’nın çıkarları söz konusudur.
MUSUL KERKÜK OLTASI İLE ABD PLANININ PARÇASI OLMAK
Irak’ta çıkmaza giren ve çekilme kararı alan ABD, bu ülkenin Kuzeyinde kurduğu Kukla Devleti güvence altına almak istemektedir.
Türkiye’nin himayesinde Kukla Kürdistan… Amerika açısından bu otuz yıllık planın sonuçlandırılması, Irak yenilgisinden sonra artık bir hayat- memat sorunu olmuştur. Etnik temelde yapılandırılmış Türkiye, Kuzey Irak’a daha farklı gözle bakacaktır. Musul Kerkük oltasını yutmak o zaman daha kolay mümkün olacaktır.
Musul Kerkük üzerinden Irak bataklığına çekilmiş olan bir Türkiye, Amerika için bir “can simidi” olacaktır. Böylece Araplardan, Irak’ın kuzeyine çekilecek olan ABD Ordusu’na ve Kukla Devlet’e yönelecek tehdide karşı, Türk Ordusu kalkan görevi üstlenebilecektir.
Öte yandan üniter yapısını yitirmiş, yabancıların inisiyatifiyle iki ayrı millet olma yoluna girmiş Türkiye, dış müdahaleler karşısında tarihinde görülmedik ölçüde zaaf içine düşürülmüş olacaktır.
Böyle bir Türkiye, ülkesindeki etnik toplulukların himayesini Batılı devletlere devreden 19. yüzyıl Osmanlı Devletine benzeyecektir.
EMPERYALİZMİN VE BÖLÜCÜLÜĞÜN ÖNCELİKLİ HEDEFİ
Emperyalizmin ve onunla işbirliği halinde olan bölücülüğün öncelikli hedefi; Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından birilerinin “Kürtlerin temsilcisi” olarak“muhatap alınmasıdır.”
Böylece en kritik adım atılmış olacaktır.
“Muhatap” konusuna neden bu kadar önem verilmektedir? Çünkü o zaman Kürtlerin ve Türklerin ayrı ayrı temsilcileri olduğu, Devlet tarafından resmen kabul edilmiş olacaktır. Ve böyle bir adım, Türkiye’nin kendi kuruluş felsefesini terk etmesinden başka bir anlama gelmez.
Üniter devlet ilkesinden taviz veren Türkiye, emperyalizmin askeri bir güç olarak bölgede olduğu koşullarda adım adım bölünmeye doğru gider.
BİN YILDIR TEK BİR MİLLET OLMAYA DOĞRU YÜRÜYORUZ
Mustafa Kemal; milli devletin üzerinde yükseldiği milleti; “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” şeklinde tanımlamıştı. Bu tanımlama, Türklerin ve Kürtlerin bin yıllık beraberliğinin, milli devlet çağında tek bir millet potasında kaynaşmaya doğru evrildiği anlamına gelir.
Şimdi Devletin, bazı kurum veya kişileri, Kürt yurttaşların sorununu görüşmek üzere muhatap alması ise Cumhuriyetin bu kuruluş felsefesinden köklü bir ayrılmayı ifade eder.
O zaman etnik farklılıklar temelinde milletin ayrışması resmen kabul edilmiş olacaktır. Türklerin ve Kürtlerin tek bir millet olmaya doğru evrilmelerinin yerine, ayrı ayrı milletler olarak aralarındaki farkların derinleşmesi ve elbette ki siyasal yapının da buna göre şekillenmesi söz konusu olacaktır.
Kürt kökenli yurttaşları, Devletin karşısında etnik farklılıklarından hareketle bir takım “temsilciler” tarafından savunulur duruma getirmek, - adına “özerk” denebilir, “federal” denebilir, her ne denirse densin – etnik yapılanmaların kapısını aralar. Uluslararası konjonktüre bağlı olarak bu yola giriş, ayrılmaya kadar gidebilir.
Türk ile Kürdü birbirinden nasıl ayıracaksınız? Doğu illerinde yaşayan Kürt’ten daha fazla Kürt Batı illerimizde yaşıyor. Yugoslavya örneği ortadadır. Etnik temelde Türkiye’yi yeniden yapılandırma, ancak ve ancak yüz binlerce ve hatta milyonlarca insanımızın hayatı pahasına gerçekleşebilir.
Emperyalistlerin böyle bir felaketi, ellerini ovuşturarak seyredecekleri kuşkusuzdur. Ama bundan zarar görecek olan başta Kürt yurttaşlarımız olmak üzere bütün milletimizdir.
Çözün Kurtuluş Savaşımızın denenmiş sınanmış politikalarını yeniden hayata geçirmektir.
İşçi Partisi’nin bu anlayışla geliştirdiği, “Yurtta Barış, Ortadoğu’da Barış Programı’nı bir kez daha kamuoyunun bilgisine sunuyoruz.
İŞÇİ PARTİSİ'NİN YURTTA BARIŞ
ORTADOĞU'DA BARIŞ PROGRAMI
21 Haziran 2007
Bölücü Terörün Nedeni ve Zemini
Terör, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir aracıdır. AB kapısına bağlanan Türkiye, orada terörle tehdit edilmekte ve parçalanmaya itilmektedir. ABD, Irak’ın kuzeyinde İkinci İsrail devletini kurmuş ve bu devleti Kerkük, Telafer ve Diyarbakır’a doğru genişletme planını uygulamaktadır. ABD güdümünde ve AB kapısında teröre çare yoktur.
Terörün zemini ise, Türkiye’nin emperyalizme bağımlı, yarı Ortaçağlı toplumsal ve ekonomik yapısıdır. ABD güdümlü büyük faizcilerin, dolar ve borsa vurguncularının, hortumcuların bir sülük gibi ülke kaynaklarını emdiği koşullarda, terör gittikçe azgınlaşır. Üç Sülük Ekonomisi’nde teröre çözüm yoktur.
PROGRAM
1. Doğru Felsefe, Büyük Millet Kavramı
Bölücü terör belâsından kurtulmak için öncelikle doğru felsefe gerekir. Ülkemize hükmeden anlayışa göre, yurdumuzun güneydoğu bölgesi “başka bir coğrafya”dır ve orada yaşayan insanlarımız “başka bir sosyolojik yapıda”dır. Bu görüş, PKK’nın görüşüyle aynıdır.
Türk kavramını bir etnik gruba, bir ırka indirgeyen anlayış, Kürt yurttaşlarımızı kucaklayamamakta, onları itmektedir. İşçi Partisi, bölücülüğe temel olan bu anlayışı, öncelikle devlet katından ve zamanla toplumdan temizleyecektir.
Türk milletinin tanımı, tarihsel temeline oturtulacaktır. Türk milleti, bir etnik grup veya ırk değildir. Atatürk’ün 1930 yılında Medeni Bilgiler kitabında tanımladığı üzere, “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.”
Türk milletinin tarihsel kökleri, binlerce yıllık bir imparatorluklar geleneğine, kıtalararası ticaret yolları üzerindeki egemenliğe ve Türk dilinin gücüne dayanır. İmparatorluk kültürü, halkları birlikte yaşatma kültürüdür. Türk milleti, farklı etnik grupları kaynaştıran bu tarihsel mirastan kuvvet alan çağdaş bir devrimle, Atatürk Devrimi’yle meydana gelmiştir.
İşçi Partisi, bu tarihsel gerçeğe dayanarak, her etnik kökenden yurttaşımızı öz kardeş, tek millet anlayışı temelinde birleştirecek ve terörün ırkçı zeminini temizleyecektir. Türkiye’de “biz ve onlar” ayrımını kabul etmiyoruz. Türk de biziz, Kürt de biziz; hepimiz Türk milletiyiz.
2. ABD Güdümünden ve AB Kapısından Kurtulmak
Türkiye, terörü bitirmek için ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ne karşı konumlanmak ve AB aday üyeliğinden derhal çekilmek zorundadır. Irak’ı işgal ederek bölen ABD, oradan Türkiye’ye terör ihraç etmektedir. ABD ile ittifak, bugün teröre kucak açmak anlamına gelmektedir. Öte yandan AB’ye üye olma programı, Türkiye Cumhuriyeti devletinin tasfiye edilmekte olduğu kanısını perçinlemekte ve Türkiye’yi öncelikle yurttaşlarımızın zihninde bölmektedir. Milletimizin ve özellikle milletimizin ayrılmaz parçası olan Kürt yurttaşlarımızın beklentileri, Washington ve Brüksel’e yönlendirilmiştir; Türkiye Cumhuriyeti bir umut olmaktan çıkarılmaktadır. Oysa Millî Devlet, özgürleşme ve zenginleşmenin biricik siyasal çerçevesi ve aracıdır.
3. Halkı Kazanmak ve Seferber Etmek
Türkiyemizin her bölgesinde ve özellikle güneydoğu’da yaşayan yurttaşlarımızı kazanmak, terörü bitirmenin en temel şartıdır. Halkı kazanan savaşı kazanır.
İşçi Partisi, iktidara gelir gelmez, “Yurtta Barış Ortadoğu’da Barış Programı” gereği, binlerce gönüllüyü seferber ederek, güneydoğu bölgemizde en uzak dağın başındaki mezraya kadar bir Halk Seferberliği yürütecektir. Bu seferberlikte, yurttaşlarımıza talepleri sorulacak, halk kucaklanacak ve bölücülüğün ve terörün nelere malolacağı anlatılacaktır.
4. Aciz Devlete Son, Güçlü Devlet
Bugün devlet teröre karşı acz içindedir. Devlet cenaze törenlerinde ağlamaktadır. Çünkü ABD güdümünde ve AB kapısında eli kolu bağlanmış, çaresiz kalmıştır. Ülkenin kanını emen iktidar sahipleri, çıkarlarını ABD’nin emelleriyle birleştirmişlerdir. Onlar, Büyük Ortadoğu Projesi’ndeki görevleri gereği, Türk Ordusu’nun yenilgiye uğratılması planlarına hizmet etmektedirler. Bu iktidar kesinlikle devrilecektir.
İşçi Partisi’nin kuracağı Milli Hükümet, bölücü teröre karşı, devletin yaptırım gücünü, milletin bütün olanaklarını seferber ederek, kararlı ve etkin biçimde uygulayacaktır. Teröre aman verilmeyecektir.
Devleti çaresizlikten ve çözülmeden kurtaracağız!
Güçlü devleti kuracağız!
Vatanı bölücüden, yıkıcıdan kurtaracağız!
5. Teröre ve Bölünmeye Özgürlük Yok,
İkiz İhanet Yasası Kaldırılacak
Geldiğimiz aşamada Kürt sorunu, demokratik haklar açısından esas olarak çözülmüştür. Kürt dili üzerindeki yasak ve baskılar kaldırılmıştır. Kürtçe öğrenim kurumları açılabilmekte, Kürt kültür kurumları faaliyet gösterebilmektedir. Televizyonlardan Kürtçe yayınların önü açılmış, Kürtçe gazete ve dergiler yayınlanmaktadır.
AB kapısında Türkiyemize “İnsan hakları” yaftası altında teröre özgürlük hukuku dayatılmıştır. 2001 yılında DSP-MHP-ANAP Hükümeti’nin Bakanlar Kurulu kararıyla kabul ettiği ve 2003 yılında AKP ve CHP oylarıyla yasalaştırılan İkiz İhanet Yasası derhal kaldırılacaktır. Teröre ve bölücülüğe özgürlük sağlayan düzenlemeler değiştirilecek, terörün kararlılıkla tasfiyesi için gerekli hukuki düzenlemeler getirilecektir. Etnik grup, din ve mezhep temelinde siyasal örgütlenme yasağı kararlı olarak uygulanacaktır. Bağımsızlık ve barış içinde yaşamak, en büyük insan hakkıdır.
6. Herkese İş, Köylüye Toprak, Çarşıya Bereket,
Bölgeler Arası Denge, Vatana Bütünlük
Kamu yatırımlarıyla güneydoğuda herkese iş sağlanacaktır. Köklü bir toprak reformuyla hazine toprakları, mayınlı araziler, aşiret ve ağa toprakları köylüye dağıtılacak, bölgedeki ağalık ve şeyhlik düzeni tasfiye edilecektir. 1934 tarihli ve 2510 sayılı İskan Kanunu’nun topraksız ve yoksul köylüyü destekleyen hükümleri uygulanacaktır. Koperatifleşme yoluyla çağdaş ve verimli tarım geliştirilecek, köylü özgürleştirilecek ve zenginleştirilecektir. Ucuz mazot, ucuz gübre, ucuz tarım ilacı ve tohumluk, faizsiz kredi ile köylü desteklenecektir.
Türkiyemizin varlığını tehdit eden dış ve iç güçlere karşı bir millî direnme ekonomisi yapılandırılacak, bölgeler arasında dengesizlikler giderilecektir.
7. Irak’ın Toprak Bütünlüğü
Irak’ın toprak bütünlüğü Türkiye’nin toprak bütünlüğüdür. Irak halkı ve bölge ülkeleriyle işbirliği yapılarak, Irak’ın toprak bütünlüğü sağlanacaktır.
8. Ortadoğu İttifakıyla Ortadoğu’ya Barış
Türkiyemizin ve bölge ülkelerinin bağımsızlığı, egemenliği, bütünlüğü ve barış amacıyla Irak halkı başta olmak üzere İran, Suriye ve Azerbaycan ile ittifak kurulacak ve geliştirilecektir. Bu ülkelerle güvenlik dahil her alanda işbirliği yapılacak, gümrüklerin kaldırılmasından bir Ortadoğu Devletler Birliği’ne uzanan kapsamlı bir beraberliğin koşulları adım adım geliştirilecektir.
9. Avrasya İttifakı
Türkiye, ABD’nin Haçlı saldırısına, etnik bölücülüğüne ve yıkıcılığına karşı, Rusya, Orta Asya Cumhuriyetleri, Hindistan ve Çin Halk Cumhuriyeti ekseninde oluşan Avrasya işbirliğine katılacaktır.