İşte bütün dünya görüyor: Güney Kıbrıs, ABD’nin savaş üssüdür. KKTC’yi bitirme çabalarının tek amacı, bütün adayı ABD saldırganlığının emrine vermektir. KKTC, insanlığın ön cephesi haline gelmiştir. ABD belasına tavır alan her ülke, KKTC’nin konumunu pekiştirmek durumundadır.
Ortadoğu’da başlayan savaş, Kıbrıs’ı hemen öne çıkardı. Güney Kıbrıs Rum kesimi, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ndeki göreviyle savaş sahnesindeki yerini almış bulunuyor. İngilizlerin Güney Kıbrıs’taki Agratur hava ve Dikelya deniz üslerine ABD askerleri inmeye başladı. On yıllardan beri vurguluyoruz, Güney Kıbrıs, ABD’nin olası Ortadoğu saldırılarındaki en önemli üssüdür. Bu arada 3 Ağustos 2006 günlü gazeteler, Güney Kıbrıs’a Fransız askerlerinin yerleşeceğini de yazdılar.
NİÇİN KUZEY KIBRIS’A DEĞİL?
Hemen sorulacak bir soru var: ABD askerleri niçin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne değil de Güney’e yerleşiyor? Bu tablo, hangi Kıbrs’ın ABD ittifakı içinde yer aldığını sergiliyor. Büyük Ortadoğu Projesi’nin saflaşması bellidir: Türkiye parçalanmak istenen ülkeler arasındadır; ABD’nin düşman olarak belirlediği ülkelerin başındadır. Güney Kıbrıs ise, Kukla Devletçik ile birlikte ABD-İsrail saldırganlığının piyon listesindedir.
Ortadoğu ve Asya ülkelerine, bu saflaşmayı, arkada kalan yıllarda İşçi Partisi olarak hep anlattık. Irak’a, İran’a, Suriye’ye, Filistinli kardeşlerimize ve diğer Arap ülkeleri ve partilerine hep vurgulayarak belirttik: “Sizi bombalayacak uçaklar Güney Kıbrıs’tan havalanacak; Sizi topa tutacak zırhlılar, Güney Kıbrıs limanlarından hareket edecek.”
Asya ülkelerine de aynı uyarıları yaptık. Çin Devlet Başkanı ve Çin Komünist Partisi Genel Sekreteri Hu Cin Tao’ya 16 Aralık 2004 tarihinde yolladığım mektuptaki şu satırlar, büktün Asya ve Ortadoğu ülkelerine defalarca anlatılmıştır:
“Birleşik Kıbrıs’ı bugün yine yapay olarak kurmak isteyen, ABD’dir. ‘Birleşik Kıbrıs’, Rumların Birleşik Kıbrıs’ı olmayacaktır, ABD’nin Birleşik Kıbrıs’ı olacaktır. Ve çok önemlidir: Birleşik Kıbrıs, bölünmüş Türkiye, bölünmüş Rusya, bölünmüş İran, bölünmüş Suriye projelerinin çok kuvvetli bir hamlesidir. Bu nedenle ABD, Kıbrıs’ı kendi askeri işgali altında birleştirerek, Doğu Akdeniz, Ortadoğu, Kafkaslar, Balkanlar ve Orta Asya’daki stratejik hedeflerine ilerleme planı içindedir. Bu açıdan Birleşik Kıbrıs, aynı zamanda Çin toprakları içindeki etnik bölücülüğün ve dinsel bölücülüğün de üssü haline gelecektir. (…) Çin Halk Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ekonomik ambargolarla, siyasal kuşatmalarla boğmaya kalkışan ABD planları karşısında inisiyatifsiz kalmamalı, Çin’in güvenliği ve Kıbrıs gerçekleri açısından meseleyi yeniden ele alarak gerçekçi çözümler geliştirmeli, bugün en azından KKTC’yi dünyadan koparmaya (izolasyon) yönelik uygulamaları kaldırmaya hizmet eden bir açılım olanağını değerlendirmelidir. Yakıcı hale gelen böyle bir açılım, hem Çin’in, hem Türkiye’nin, hem de bütün dünya güvenliğinin yararına olacaktır. “
HEPSİ ANLADILAR
Ortadoğu ve Asya ülkeleri ne dediğimizi anladılar. Bize şunu belirttiler: Bu tahlil doğru, Güney Kıbrıs, ABD’nin bölgeye ve Asya’ya karşı bir saldırı üssüdür. KKTC’nin ortadan kaldırılması, ABD’nin bütün adayı savaş üssü haline getirmesinden başka bir şeye hizmet etmeyecektir. Ancak Türkiye hükümeti, bizden KKTC’yi tanımamızı istemiyor. Tersine Kuzey Kıbrıs’ı Güneye vermek peşindedir. Türkiye’nin tasfiye etmeye karar verdiği bir KKTC’yi biz nasıl tanıyabiliriz?
Hatta Putin yönetimi, Dugin gibi kurmayları aracılığıyla, Rusya’nın güvenlik sınırının Kıbrıs’ta başladığını belirtmiş ve Cumhurbaşkanı Denktaş’ı destekleyen açıklamalar yapmışlardır. İran, Suriye ve Çin de bu tür açılımlara hazır hale gelmişlerdir.
KKTC İNSANLIĞIN ÖN CEPHESİ
Hele şu an, Türkiye ve KKTC için, çok elverişli koşullar ortaya çıkmıştır. İşte bütün dünya görüyor: Güney Kıbrıs, ABD’nin savaş üssüdür; bir eşkıya yatağıdır. KKTC’yi bitirme çabalarının tek amacı, bütün adayı ABD saldırganlığının emrine vermek ve parçalama haritaları yapılan Türkiye’yi Akdeniz’den de baskı altına almak ve kuşatmaktır. KKTC, insanlığın ön cephesi haline gelmiştir.
Bu durumda, başta ABD tehdidiyle yüz yüze gelen ülkeler olmak üzere, İsrail ve Barzani’nin Küçük İsrail’i dışındaki bütün bölge ülkeleri ve dünyanın barış isteyen bütün devletleri, KKTC’nin konumunu pekiştirmek durumundadırlar. KKTC’nin tanınmasına yönelik çabaların çok verimli sonuçlara ulaşabileceği bir döneme girilmiştir. Tabii Türkiye’nin ve KKTC’nin başındaki BOP görevlilerinden kurtulmak şartıyla.
Öyle görülüyor ki, İşçi Partisi önderliğinde kurulacak bir Millî Hükümet, altı ay gibi bir süre içinde 20’nin üzerinde ülkenin KKTC’yi tanımasını sağlayacak girişimler geliştirebilecektir.
TÜRKİYE’NİN DIŞ SİYASET EKSENİ
ABD’nin yayınladığı harita ve BOP için düğmeye basması, bir kez daha göstermiştir ki, Türkiye dış siyasetini her cephede emperyalizm karşıtlığı temeline oturtmak zorundadır. Kuzey Irak cephesinde de bu zorunluluk vardır; Kıbrıs cephesinde de. Devlet Bahçeli’ lerin ABD güdümlü etnik grup bağnazlığı iflas etmiştir. Rum veya Kürt veya İran veya Arap düşmanlığıyla tek bir ülkeyi Türkiye’nin yanına çekemezler. Görevleri de budur zaten: Türkiye’yi ABD güdümüne mecbur ve mahkum etmek.
ABD tehdidine karşı kararlı tutum ise, Türkiye için artık bir yaşam sorunudur. Hem milletin öz gücünü seferber etmek için, hem de müttefiklerini kazanmak için. KKTC, ancak emperyalizme karşı berrak siyasetlerle yaşatılabilir. KKTC’yi yaşatmak ise, Türkiye’yi yaşatmanın şartıdır.