Kemik sayma politikasının iflası

Şu Avrupa medeniyetinin geldiği noktaya bakınız, Ermeni soykırımı bulunmadığını söylemenin bedeli, beş yıl hapis yatmak olacakmış. Fransız Meclisi, 18 Mayıs 2006 tarihinde bu gündemle toplanacak.

SAVAŞTA ÖLDÜRÜLMEKLE ÖVÜNMEK
Türkiye'yi yönetenler, 30 yıl...

Tarih:

Şu Avrupa medeniyetinin geldiği noktaya bakınız, Ermeni soykırımı bulunmadığını söylemenin bedeli, beş yıl hapis yatmak olacakmış. Fransız Meclisi, 18 Mayıs 2006 tarihinde bu gündemle toplanacak.

SAVAŞTA ÖLDÜRÜLMEKLE ÖVÜNMEK
Türkiye'yi yönetenler, 30 yıldır meseleyi Türk-Ermeni çatışması içine hapsettiler, Ermeni meselesinin aslında bir emperyalizm meselesi olduğunu örtbas ettiler; hatta ABD ile AB'nin lütfunu kazanmak için çırpındılar.

Türkiye'nin, Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında kurtuluş savaşı yaptığını söylemekten çekinenlerin yapabileceği tek iş kalıyordu: "Asıl soykırımı Ermeniler yaptı" tezine sarılmak. Bu yüzden İstiklal Savaşı yapmış bir millet, öldürüldüğünü ispatlamaya çalışan ve öldürülmekle övünen bir duruma düşürülmüştür.

Emperyalistler, toprağın altındaki Ermeni kemiklerini sayarken, bizimkiler de Türk ve Müslüman kemiklerinin aritmetiğine kendilerini vakfetmişlerdir. Tarih görüşünden ve emperyalizme karşı konumlanmadan yoksunluk, "Kemik sayma" çaresine mahkûm olmuştur.

EN TEMEL İNSAN HAKKI
O kafaya göre, "haklı ve haksız savaş" yok. O kafa, en büyük insan hakkının "Bağımsız bir vatanda yaşamak olduğu"nu bilmiyor veya bilmeye izinli olmadığını düşünüyor. O kafa, vatan savunmasında düşmanı ve aletlerini bertaraf etmenin hak olduğunu savunacak bir ciğerden yoksundur. Bu yüzden sürekli çukur kazar ve çıkardığı Müslüman kemiklerini dünya kamuoyunun önüne serip, "Biz daha çok öldük" diye kendini acındırır. Atlantik kafası, Washington'da saldırgan bir kafadır ama bir Türkün vücudunun üzerine konunca zavallı bir kafa oluyor!

OYSA KAÇAZNUNİ
Bizim son 30 yıldaki başbakanlarımız, Ermenistan'ın ilk başbakanı Kaçaznuni kadar olamamışlardır. Çünkü Kaçaznuni, Türkiye'nin haklılığını, kemik sayısına değil, emperyalizme karşı savaş zeminine oturtur. İşte bu kadar. Yedi iklimde tartışmaya son veren saptamadır bu! Karşısında ne Fransız durabilir; ne Amerikan, ne de Alman!

İNSANDAKİ KEMİK SAYISI
Kemik sayanlar ise, ABD'ye bağlandığımız günden beri çırpınıp durmaktadırlar. Çünkü Encyclopaedia Britannica, her yeni basımında toprağın altındaki Ermeni kemik sayısını yükseltirken, ona verilen cevapların da aynı zeminde üretilmesi gerekiyor. Orhan Pamuk, Ermeni kemiklerinin sayısını 309 milyona çıkarınca, bizim Atlantik kafalılar, daha fazla Müslüman kemiği toplama telaşına düşmüşlerdir. Bu 309 milyon rakamını Orhan Pamuk bulmuş değildir. Ben buldum. Bilindiği gibi Orhan Pamuk, 1.5 milyon Ermeninin katledildiğini söylemektedir. Ben unutmuşum, oğlum 6. sınıf öğrencisi Can Perinçek'ten bir insanda kaç kemik bulunduğunu sordum, 206 olduğunu öğrendim. 206 ile 1.5 milyon sözüm ona katledilmiş Ermeni'yi çarptığım zaman 309 milyon kemik sayısına ulaşmış bulunuyorum. Demek ki, emperyalistlere cevap vermek için, ABD güdümlü Mavi "Türk"lerin de, yerin altında 309 milyon Ermeni kemiği bulunmadığını ispatlamaları veya 309 milyondan fazla Müslüman kemiği bulmaları gerekmektedir.

KEMİKBİLİM
Ancak bu müthiş araştırma faaliyetinde kemiklerin sünnetli veya sünnetsiz oluşu, hayati önemdedir. Çünkü sünnetsiz kemikler, düşmanın artı hanesine yazılmakta, sünnetli kemikler ise bize puan kazandırmaktadır. Fakat kemiklerin hangisinin sünnetli hangisinin sünnetsiz olduğu, Ermeni sorununun çözümünde henüz halledilmemiş bir muamma olarak durmaktadır. Kadın kemiklerinin Müslüman mı yoksa Ermeni mi olduğuna dair veriler de tartışılmaktadır. Ermeni meselesi, öyle görülüyor ki, Tarih biliminden çok, kemikbilimi geliştiren bir rol oynamaktadır. Kemikbilim kavramı da, eğer bugüne kadar keşfedilmemiş ise, bana aittir. Ermeni meselesindeki tetkikler, gördüğünüz gibi bizi yeni bilim dalları bulmaya zorlamaktadır.

İFLAS
Ermeni meselesini alet olarak kullanan Haçlı saldırısına kemik sayma politikasıyla karşı konamayacağı artık apaçık ortaya çıkmıştır. Biz, Birinci Dünya Savaşı'nda vatanımızı savunduk. Rus Çarının ordularında 200 bin Ermeni askeri savaşıyordu. Türkiye'yi içerden ve arkadan vuran çeteler buna dahil değildir. Fransız emperyalizmi binlerce Ermeni'yi Fransız üniforması giydirerek üzerimize sürdü. İngiliz emperyalizmi bu yöntemlerin zaten piridir. Türkiye, Çanakkale cephesinde ne yaptıysa, Doğu ve Güneydoğu cephelerinde de onu yapmıştır. Hatta iç cephelerde İngilizlerin Mustafa Kemal Ankara'sının üzerine sürdüğü insanların çoğu Türk değil miydi? Onlara ne yapıldıysa, emperyalizmin aleti olanlara da aynı işlem uygulanmıştır. Savaş cepheleri dışında, Müslümanlar ve Ermeniler arasında karşılıklı öldürüşmelerin yaşandığı da bir gerçektir.

Bütün bu facialar, soykırım değildir; savaştır. Haklı olan taraf ise, vatan savunması yapan Türkiye'dir. Dahası, büyük devlet geleneği olan Türkiye, yönettiği yerlerde mal ve can güvenliğini korumuştur. Devlet geleneğinden yoksun Ermeni örgütleri ise, otorite kurabilmek için yakıp yıkma ve kırım yoluna başvurmuştur. Bu saptamayı yapanlar, Ermeni devlet adamı ve tarihçileridir. Kaynak Yayınları'nın peş peşe çıkardığı kitaplardaki en önemli gerçeklerden biri de budur. Şimdi bu tarihsel olguların yeniden keşfedildiği yere gelmiş bulunuyoruz.

İşçi Partisi'nin milli kuvvetlerin öncüleriyle birlikte yürüttüğü gerçeğe dayanan direnme çizgisi, büyük başarılar kazanmıştır. Türkiye'nin tezi altı sözcüktür: Biz vatanımızı savunduk. Gerekirse yine savunuruz.

Artık Türk devleti, bu doğru politikayı benimseme sancıları içine girmiştir.

dperincek@ip.org.tr
www.doguperincek.gen.tr