Kemalist Devrim’in olmazsa olmazı: Avrasyacılık

“EMPERYALİZM MAHVOLACAK” DEMİŞTİ
Atatürk, yalnız 1920’lerde değil, 1930’lu yıllarda da “Emperyalizm mahv ve nabut olacak” diyordu. O “mahvolacak, yok olacak emperyalizm” kimdir? ABD’dir ve Avrupa’dır; yani Batı’dır.
Natotürkçülerimiz, Atatürkçülüğ...

Tarih:

“EMPERYALİZM MAHVOLACAK” DEMİŞTİ
Atatürk, yalnız 1920’lerde değil, 1930’lu yıllarda da “Emperyalizm mahv ve nabut olacak” diyordu. O “mahvolacak, yok olacak emperyalizm” kimdir? ABD’dir ve Avrupa’dır; yani Batı’dır.
Natotürkçülerimiz, Atatürkçülüğü Batı’ya yönelmek, Batı uygarlığıyla bütünleşmek olarak tanımlarlar. Natotürkçülük, Batı emperyalizminin esiri olmaktır.
Kemalist Devrim ise, halkçı ve aydınlanmış bir toplum kurma eylemi idi. O çağdaş toplum hedefine ulaşmanın ilk şartı, emperyalizmden bağımsız olmaktı.
O nedenle Atatürk’ün “emperyalizm mahvolacak” öngörüsü, dünyanın gidişi hakkında bir saptamada bulunmanın ötesinde, Kemalist Devrim’in geleceğinin güvence altında olduğu anlamını da içeriyordu.

“GÜNEŞ NASIL YARIN DOĞU’DAN DOĞACAKSA”
Büyük Devrimci Önder, emperyalizm yıkılırken, yükselen gücü de saptamıştı. 1936 yılında, mazlum milletlerin emperyalizme karşı zaferini ve refaha ilerleyişini, “güneşin yarın doğudan doğması” gibi kesin görüyordu.
21. Yüzyıl dünyasında, güneş doğudan doğmaktadır. ABD ve AB’siyle Batı emperyalizmi batmaktadır. Dünün mazlum ülkeleri, günümüzün parlayan yıldızlarıdır: Çin, Hindistan, Vietnam, Brezilya, Venezüela…
Emperyalizm ile Mazlum Milletler arasındaki stratejik hesaplaşmanın sonu görülmüştür. 20. Yüzyılda bu stratejik savaşın tarafları, Batı ve Doğu diye adlandırılıyordu.
Batı, batıyor.
Doğu yükseliyor.
Batan, bir coğrafi yön değil; emperyalist-kapitalist sistemdir.

YENİ UYGARLIK
Yükselen Doğu, Milli Demokratik Devrimler coğrafyasında hayat bulan yeni bir uygarlıktır. Bu yeni uygarlığın, kapitalizmin bir yeni dalgası olmayacağı, görülüyor. Halkçı, kamucu, aydınlanmacı; yöneliş, kapitalizmi tekrar etmeyecek, “arasız devrimler”le sosyalizme ilerleyecektir.
Çin, sosyalizmin ilk basamaklarındaki büyük başarılarıyla bu yeni uygarlığın yönü hakkında çok önemli işaretler veriyor. Vietnam, Hindistan, Brezilya, Venezüela ve yükselen diğer öncü ülkeler de, başarılarını hep kamuculuğa ve sosyalizme yönelik kurum ve ilişkilere bağlıyorlar.
Kemalist Devrim Türkiyesi, 1920’ler ve 1930’larda bu yeni uygarlık dalgasının öncü ülkelerindendi. Sovyetler Birliği’nden sonra 1930’ların en hızlı gelişen ikinci ülkesi; Atatürk’ün ülkesiydi.

BATI İLE BATMA SEÇENEĞİ
1945 sonrasında yaşadığımız Atlantik tecrübesi, bizi bugün Batı ile birlikte batma durumuna getirmiştir.
Bu yalnız bir ekonomik batış değildir. Herkes Türkiye’nin toprak bütünlüğünün, millet bütünlüğünün ciddi bir tehdit altında olduğunu görüyor. Toplum cemaat ve tarikatların ağlarında çırpınmaktadır.
Özeti şudur: Kemalist Devrim’le emperyalizme karşı dik durarak kurulan Türkiye, Atlantik sistemi içinde çözülmekte ve dağılmaktadır.
Türkiye’nin yüzyıla yaklaşan Kemalist Devrim ve karşıdevrim tecrübesini küresel ölçüler içinde şöyle özetlemek de mümkündür:
Kemalist Devrim için, Atlantik’te ölüm, Asya’da hayat vardır.

ÇAĞDAŞ TOPLUMUN OLMAZSA OLMAZI
Avrasya seçeneğini, kimileri bir dış siyaset tercihi olarak görüyorlar. Oysa Türkiye’nin yükselen Avrasya uygarlığı içindeki yerini alması, Kemalist Devrim’le önüne koyduğu çağdaş toplum hedefine ilerlemesi için şarttır, olmazsa olmazdır.
Çağdaş toplumu, başka değişle bağımsız ve demokratik bir toplumu kurmak, bir devrim programıydı. O devrim programı, emperyalizme ve Ortaçağ ilişkilerine karşıydı. Tersten okursak o devrim programı, ABD ve AB emperyalizmiyle el ele verilerek gerçekleştirilemezdi. Çağdaş toplum, işçi ve köylüden milli sanayiciye kadar halk sınıflarıyla kurulabilirdi.
Yalnız ülke içinde değil, küresel düzlemde de o devrim programı, dünyanın diğer bağımsızlıkçı ve halkçı güçleriyle işbirliği yaparak gerçekleştirilebilirdi.

BREZİLYA İŞÇİ PARTİSİ’NİN BAŞARISI
Geçen hafta Türkiye’yi ziyaret eden Devlet Başkanı Lula Da Silva önderliğinde, Brezilya’nın ulaştığı başarılar herkesi etkiledi. Brezilya İşçi Partisi iktidarı, öncelikle emperyalist denetime tavır aldı. Dünyada da kendisiyle aynı bağımsızlıkçı tavrı paylaşan Çin gibi, Venezüela gibi ülkeleri buldu. Brezilya coğrafya olarak Batı’dadır; ama siyasal konumlanışıyla bir doğu ülkesidir, yani emperyalizme karşı cephededir.
İşçi Partisi’nin yönetimindeki Brezilya, daha on yıl önce Türkiye gibi dış borç batağında boğuluyordu. Şimdi halkçı ve devletçi ekonomiyle borçlarını ödediği gibi, borç veren ülke haline gelmiştir. Lula’nın Brezilya halkı için, “üç öğün yemek rüyası” gerçek olmuş, Brezilya dünya sanayi üretiminin parlayan yıldızları arasında yer almıştır. Lula, bu başarıların sırrını soranlara iki sözcükle cevap verdi: Bağımsız bir halk iktidarı ve Devletçilik! Başka deyişle bizim Kemalist Devrimimizin programı.
Brezilya, coğrafya olarak Güney Amerika'dadır; ancak Atlantik’e karşı Avrasya cephesindedir. Avrasya, yükselen uygarlığın programıdır.

DEVRİM SEÇENEĞİ
Brezilya ve Çin örnekleri de gösteriyor ki, Avrasya Seçeneği, basit dış politika seçeneği değil; bütün boyutlarıyla bir devrim seçeneğidir.
Avrasyacılık; halkçılık, devletçilik ve aydınlanmacılıktır. Yoksa ABD tehdidini, Rusya ve Çin’le engellemek gibi, 19. Yüzyılın çöken Osmanlı Devleti’nin büyük devletleri birbirine karşı kullanma kurnazlığı değildir.
Türkiye, önce önüne programını, yani hedefini koyacak!
Bu hedef, Atatürk zamanında halkçı, devletçi, aydınlanmış, devrimci bir toplum kurmaktı. Natotürkiye, o programı terk etti ve yıkımla karşı karşıya!
İşçi Partisi, 21. Yüzyıl koşullarında Türkiye’nin önüne Atatürk Devrimi’nin hedefini koyuyor. Halkımızın mutluluğu için, Kemalist Devrim’i tamamlamak zorundayız.
Peki Kemalist Devrim’i tamamlamak için, dünya ölçeğinde nerede konumlanacağız, Batı emperyalizmi ile birlikte batacak mıyız?
İşte Avrasya Seçeneği, bu soruya verilen ret cevabıdır. Hayır, batmayacağız; Brezilya, Çin, Hindistan, Rusya, Vietnam, Venezüella gibi 21. Yüzyılın yükselen uygarlığının içinde ve hatta öncüleri arasında olacağız.
Kemalist Devrim’in modası geçmemiştir. Dünya yeniden milli demokratik devrimler dönemine girdi.
Başımızda büyük tefeciler, hortumcular, kara para baronları, tarikat ve cemaat şeyhleri otursun; ama biz büyük devletler arasında dengeleme politikaları ile durumu idare edelim: Bu, Avrasyacılık değildir.
Kemalist Devrim’i tamamlamak için, hortumcuların malına el koyacağız, iç borç faizleriyle ülkenin kanını emen sülükleri koparıp atacağız, Ortaçağ kurum ve ilişkilerinin kökünü kazıyacağız; işte Avrasyacılık budur.
Avrasya Seçeneği, Gladyo-Mafya- Tarikat rejimi içinde idare-i maslahatçılık değil; çağdaş Türkiye için halkçılık, devletçilik ve devrimciliktir.
Avrasya Seçeneği, bir devrim seçeneğidir ve bir hayat seçeneğidir.
Çünkü çağdaş Türkiye, ancak Avrasya’da varolabilir.