Tayyip Erdoğan dün Bitlis’te “ibretlik” konuşmalarından birini daha yaptı. Kendilerinin hiçbir “aydın”ı hapse atmadığını söyledi. Silivridekiler ise aydın değildi Tayyip’e göre. Silivri’dekiler “karanlık bir takım işlere karıştıkları zannıyla içeri atılmışlardı.”
Doğu Perinçek bundan tam 1006 gün önce gözaltına alındığı zaman, kendisini götüren polislerin arasından “kanunsuzlar” diye bağırmıştı Tayip Erdoğanlara.
Evet Tayyip Erdoğanlar “kanunsuzdur”. Kanunları çiğnemeye devam ediyorlar. Yasalarımıza göre yargılanması devam eden kişiler, yargılama sona erinceye kadar masumdur. Hukukta buna “masumiyet karinesi” derler.
Bir ülkede herkesten daha önce ve daha titiz bir şekilde devlet yöneticilerinin “masumiyet karine”sine uygun hareket etmesi gerekir. Aksi taktirde hukuk devletinden, kanunların üstünlüğünden söz edilemez.
Devlet yöneticileri “masumiyet karinesi”ni yok saydıkları zaman, yurttaşlar açısından “ihkakı hak”, yani “kendi hakkını kendi inisiyatifiyle elde etme” meşru hale gelir.
Bu durum yönetilemeyen bir ülke demektir.
“OKUNAK SİYASETÇİSİ”
Şimdi gelelim Tayip Erdoğan’ın “aydın” konusunda söylediklerine. Ancak önündeki camdan akan (okunak – prompter) yazıları okuma yeteneğine sahip olan bir kişinin, kırktan fazla kitabı yayınlanmış olan İşçi Partisi Genel Başkanı sayın Doğu Perinçek’i “aydın” kategorisinde görmemesi normaldir.
Ama bu “normallik” gerçeği ortadan kaldırmaz. Doğu Perinçek, hukuk fakültesinde genç yaşında öğretim üyeliği yaptığı yıllardan bu yana, Türkiye sorunları üzerine kafa yoran politikalar ve çözümler üreten ve bunun mücadelesini veren seçkin bir aydındır.
Türkiye’nin yüz akı bir fikir ve eylem adamıdır. Çok sayıda kitabı yabancı dillere çevrilmiş, ülkemizin yetiştirdiği dünya çapında bir düşünürdür.
“Okunak (prompter) siyasetçisi”nin bu gerçeğin farkında olmaması doğaldır.
YÜZ AKI AYDINLARIMIZ
Sadece Doğu Perinçek değil, Silivri’de yargılanan diğer aydınlarımıza bakalım: Ferit İlsever, Nusret Senem, Adnan Akfırat, Serhan Bolluk, Hikmet Çiçek ve Emcet Olcaytu. Bu aydınlarımız da İşçi Partili. 30 – 40 yıldır mafya, gladyo, tarikat düzenine karşı mücadele ediyorlar ve özellikle Gladyo’ya karşı mücadelede hapsinin yayınlanmış olan kitapları var.
Ve İşçi Partililer dışında yargılanan aydınlarımız… Tuncay Özkan, Mustafa Balbay, Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, İnönü Üniveritesi Rektörü Fatih Hilmioğlu, yazar Ergün Poyraz ve diğerleri…
Aydınlık dergisi Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım ve Ulusal Kanal İstihbarat Şefi Ufuk Akkaya…
Bu listeyi daha da uzatabiliriz.
Değerli sinema yönetmenimiz Halit Refiğ kendisi ile yapılan bir söyleşide, “Silivri’de yargılananlara bakınca ‘ben niçin orada değilim, benim neyim eksik’ diye soruyorum kendi kendime” demişti.
Gerçekten AKP Hükümetinin izlediği politika; namuslu ve vatansever her aydının yerinin Silivri olduğu gerçeğini gösteriyor.
KARANLIK İŞLER
Tayip Erdoğan, Silivri’deki yüzakı aydınları “karanlık işlere” bulaşmakla suçluyor. Şimdi bu noktada durup Tayyip Erdoğan’a sormak gerekiyor:
- Doğu Perinçek’in 9 Aralık tarihinde mahkemede açıkladığı ve senin o günden beri ağzını açıp tek bir kelime ile olsun cevap vermediğin, telefon konuşmanda “Üçe kapatın” diye vermiş olduğun talimatla neyin satışını yaptın?
- Yakın dostun Remzi Gür’e gene telefonla “Sümeye’ye 20 25 gönder” dediğin para, kimin parasıdır ve hangi banka hesabından gönderildi?
- Gene yakın dostun Remzi Gür’e, Londra’da devletin örtülü ödenek parasından toplam 3 milyon sterlin ödeyerek almış olduğunuz binayı, yıllık bir Sterlin karşılığı kiraya vermenizin açıklaması nedir?
- TMSF tarafından 140 milyon lira değer biçilen Halis Toprak’a ait boğazdaki yalının, sadece 23 milyon liraya gene Remzi Gür’e satılması nasıl mümkün oldu?
- Siyasi hayatına başladığın zaman Kasımpaşa’da mütevazı bir apartman dairesinde oturuyordun. Şimdi milyon dolarlık villaların, oğulcuğuna aldığın 100 milyon dolarlık gemiciğin, üstünde 40 bin dolarlık elbise ve eşinin parmağında 60 bin liralık yüzük var.
Servetinden Amerikan dizli belgelerinde, yurtdışındaki gizli hesaplarda milyar dolarlar olarak bahsediliyor.
- Ve hepsinden önemlisi… Tam otuz dört yerde kameralar önünde “Ben Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesinin eşbaşkanıyım. Bana bir görev verildi. Ben bu görevi yapıyorum” dedin.
Bağımsız ve egemen bir ülkenin Başbakanı nasıl olur da başka bir ülkenin projesinde görev alır? Ne zaman aldın bu görevi? Türkiye Cumhuriyeti’nin hangi yetkili organı bu görevi onayladı?
Bu liste uzatılabilir. Doğu Perinçek’in Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına sunduğu ve daha sonra yayınladığı “Tayip Erdoğan’ın Yüce Divan Dosyası” kitabında cevap verilmesi, daha doğrusu hesabının verilmesi gereken çok sayıda suç kanıtlarıyla birlikte var.
İşte “karanlık işler” bunlardır.
Tayyip Erdoğan bu ülkenin yüz akı ve namuslu aydınlarına, devrimcilerine kara çalarak bu gerçeklerin üstünü örtemez.