Kalkınması ve Sosyalizmi ile Çin

Teori dergisi Mayıs ayı sayısında “Kalkınması ve Sosyalizmi ile Çin”i ele alıyor. Prof.Dr. Semih Koray, Arslan Başer Kafaoğlu, Mehmet Ulusoy, Nuri Türkeş, Adnan Akfırat, Tunca Arslan ve Wang Yu yazılarında Çin Halk Cumhuriyeti’ni siyasal ve ekonomik boyutlarıyla irdeliyorl...

Tarih:

Teori dergisi Mayıs ayı sayısında “Kalkınması ve Sosyalizmi ile Çin”i ele alıyor. Prof.Dr. Semih Koray, Arslan Başer Kafaoğlu, Mehmet Ulusoy, Nuri Türkeş, Adnan Akfırat, Tunca Arslan ve Wang Yu yazılarında Çin Halk Cumhuriyeti’ni siyasal ve ekonomik boyutlarıyla irdeliyorlar.

Dergide ayrıca Dr.Veysel Yıldız’ın, “Şefik Hüsnü Değmer” in yaşamını anlatan makalesi de yer alıyor.

Teoride yer alan makalelerin kısa birer özetini aşağıda sunuyoruz.


Semih Koray : “Çin’e özgü sosyalizm”

Neoliberaller, 1990’larda Çin’den söz edildiğinde, buradaki gelişmelerin küreselleşmenin karşı durulmazlığının bir kanıtı olarak değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürerlerdi. Bu söylem son zamanlarda nedense terk edilmiş ve yerini Çin ile nasıl başa çıkılabileceği sorusu almıştır. Çünkü Çin’in iktisadi gelişimi, bu ülkeyi, emperyalizme savunmasız biçimde açmak yerine, ABD’nin dünyayı kendi egemenliğinde küresel bir pazara dönüştürme çabalarının önündeki en önemli engellerden biri haline getirmiştir. Öte yandan ABD’nin tüm planları da, Çin’i ve diğer stratejik rakiplerini, koşullar kendisi için daha uygunsuz hale gelmeden, yeterince erken bir aşamada etkisiz hale getirme unsurunu içermektedir.

Batı Avrupa’da kapitalist üretim ilişkilerinin gelişmesi kendiliğinden bir süreç olarak ortaya çıkmıştır. Feodalizmin bağrında doğan bu ilişkiler, herhangi bir sınıf, grup ya da kişi tarafından tasarımlanmış değildir. Batı Avrupa’da Atlantik Okyanusu’na erişim olanağına sahip ülkelerde, Yeni Dünya’nın yağmalanmasının sermaye birikimini hızlandırması sonucu, burjuvazi güçlenmiş; feodalizm, aynı zamanda uluslararası düzlemde en zayıf olduğu bu halkadan kırılmıştır. Burjuvazinin iktidarı ele geçirmesiyle, kapitalizmin gelişmesi hızlanmış, oluşumları daha önce başlamış olan iktisadi kurumlar, yasal güvence altına alınarak hızla gelişmiştir. Toplumsal iklim, feodalizmin baskısından kurtulup özgürleşen bireylerin girişimciliğini yeni sistemin övünç kaynağı haline getirerek özendirmiştir.


Mehmet Ulusoy : Batıcı liberal tarihçilik, Mao ve Çin Devrimi

Çin’in bugünkü büyük başarısının nedenleri konusunda iki farklı bakış ve değerlendirme var. Kuşkusuz bunlar iki farklı sınıfsal ve ideolojik bakış açısına tekabül ediyor. Birincisine göre neden, Çin’in sosyalizmden uzaklaşıp kapitalist piyasacılığa geçmesidir. Ya da daha ortadan bir ifadeyle, sosyalist ve kapitalist ekonomilerin yan yana uygulandığı bugünkü Çin’in olağanüstü büyümesinin asıl nedeni kapitalist ekonomidir. Bizim de katıldığımız ikinci görüşe göre ise, bu, 1949 devrimiyle başlayan ve bugün inşası süreci devam eden sosyalizmin bir başarısıdır. Bu başarının sırrını açıklayabilmek için 20. yüzyılın başından günümüze Çin devriminin kritik aşamalarına, sürecin temel özelliklerine anahatlarıyla bir gözatmak gerekir.

Yukarıdaki iki farklı bakışın tarihe yaklaşımı da tamamen farklıdır. Nasıl bir gelecek öngörüyorsan tarihi de öyle yazarsın. O nedenle, tarihi gerçekleri çarpıtmak ve yalanlar üretmek, emperyalist liberal tarihçiliğin günümüzde neredeyse asli işlevini oluşturuyor. Hele konu birçok yönüyle heniz bilinmeyen, “esrarını koruyan” bir Çin olunca, sosyalizm konusunda umudunu yitirmiş Batılı ve Batıcı aydın için yalan ve uydurmalara dayanan bir Çin imal etmek emperyalist medya açısından çok kolay oluyor. ABD ve AB’nin ideolojik merkezlerinde, dünya tarihini Batı merkezli liberal anlayışla yeniden yazmak için birçoğu Ezilen Dünya’dan devşirilmiş aydınlar görevlendirildi. Özellikle bütün 20. yüzyılı kapsayan antiemperyalist ulusal kurtuluş devrimleriyle doğan ulusal devletlerin tarihi, gayrimeşru, uygarlık karşıtı, “katliamlar tarihi” olarak mahkum edilip yeniden yazılmaya çalışılıyor. Türkiye’de Toplumsal Tarih Vakfı, Bilgi Üniversitesi, Soros vakıfları vb bu ideolojik faaliyetin taşeronluğunu yapmaktadır. Bilgi Üniversitesi’nin 2005 yılında çıkardığı Çinli tarihçi Ray Huang’ın(1), Çin Tarihi Bir Makro Tarih Yaklaşımı da bu tür kitaplardan biridir.


Arslan Başer Kafaoğlu: Çin kalkınmasının dayanıklılığı ve dinamikleri

2003 yılı Aralık ayında yayınlanan Ekonomik Bunalım adlı kitapta şunlar yazılmıştı:
“Ekonomi’de yeni lider bölge... 20. yüzyılın ilk kırk yılında, dünyanın önderliğini Batı ve bir derece de Orta Avrupa ülkeleri yürüttü… 1940’tan sonra ise, liderlik ABD ve Rusya’ya geçti. Daha çok ABD’nin ağırlığının belirgin biçimde yükseldiği son 20 senede, Sovyetler Birliği liderler sahnesinden çekildikten sonra ABD tek kutuplu bir dünya kurdu ve yönetmeye başladı. Avrupa ülkeleri, gerek AB ve gerekse bazı birey devletler olarak ABD’yi etkiler göründüyse de, önemli bir yayın organı olan Le Monde Diplomatique dergisinde sık sık belirtildiği gibi, Fransız deyimiyle bir vasal, yani “emirlere uyan” devlet niteliğini geçemediler. Bunun nedeni, kuşkusuz, ABD’nin dünya üretiminde çok büyük bir payı gerçekleştirmesinin yanı sıra, Amerikan silâhlı kuvvetlerinin ulaşılması güç üstünlüğüne dayanmaktaydı.”
“Ne var ki 21. yüzyıla girerken, hatta daha önceleri ABD ekonomisi çöküşe geçince(1) Doğu ve Güney Asya ülkeleri özellikle ekonomik alanda lider bölge olma niteliğine girdiler. Şimdi burada Güney ve Doğu Asya’nın önde gelen ülkelerine bir göz atalım…”
Görüldüğü gibi Çin Halk Cumhuriyeti’nin son yirmi yılda kaydettiği ekonomideki dev kalkınma hamleleri sadece kendi topraklarıyla sınırlı kalmamış, dünya nüfusunun üçte bir insanını barındıran bir ülkeyi dünya ekonomisinin lokomotifi haline getirmiştir.
Çin Halk Cumhuriyeti’nin son yirmi yılında kaydettiği gelişme gerçekten dünya ekonomi tarihinde eşi görülmemiş bir performanstır. Bu kadar uzun bir süre kalkınma sadece ABD ekonomisinin 1850 yılından 1914 yılına kadar gösterdiği performansla karşılaştırılabilir. Ama daha yakından bakınca Çin’deki kalkınma onu bile geride bırakmıştır. Çünkü;
1) ABD kalkınması ancak tarihte görülmemiş bir ölçüdeki dış sermaye akımı ile mümkün olmuştur. Çin’e de bir yabancı sermaye girişi varsa da bu asla özellikle Batı basınının belirttiği ölçüde değildir ve hele 19. yüzyılda eski dünyadan yeni dünyaya akan sermaye ölçüleri ile karşılaştırılacak miktarlarda değildir.(2)
Daha önemlisi Amerikan ekonomisinde kalkınma hiçbir dönemde insanlara büyük acılar çektiren “bunalım” dönemlerinden geçilmeden gerçekleştirilmiş değildir. Gelişme dönemleri kısa aralıklarla daima “dönemsel” denilen ve adeta kaçınılmaz bir kader gibi kabul edilen “bunalım” dalgalarıyla kesilmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti’nde ise konjoktür ve kalkınma hep aynı tempoda devam etmektedir.


Çin ekonomi politikalarında
Türkiye'yi etkileyecek devrimci değişimler
M. Adnan Akfırat
Çin İş Geliştirme ve Dostluk Derneği Genel Sekreteri

3 Aralık 2005 günü "Türk Çin Eş Platform" toplantısında yaptığı sunuş

ÇKP Merkez Komitesi, 2006-2010 yılları arasında uygulanacak 11. Beş Yıllık Plan’ın temel ilkelerini belirlerken, Çin'in ekonomi politikalarında devrimci bir değişimi başlattı. ÇKP'nin yeni kararları, kamuya daha fazla ağırlık verme, dengeli büyüme, fırsat eşitliği ve sosyal adalete doğru stratejik bir dönüşü simgeliyor. Bu felsefi değişiklik, gelir dağılımını değiştirme ve kamu finansmanını yeniden yapılandırmada kendini gösteriyor.

Çin'in yeni kararları, dünyada kamuculuğun yeniden atağa geçişinin işareti. Çin, hem son 26 yıllık göz kamaştıran gelişmesiyle hem de aldığı son kararlarla "dünyada devletçilik bitti" propagandasını çürütüyor.

ÇKP'nin yeni yöneliminde "sosyalizme" daha kuvvetli vurgu yapılması dikkat çekiyor. 11. Beş Yıllık Plana'a ilişkin metinlerde, "Ortak refahın erişilmez bir hedef değil, sosyalizmin temel ve ulaşılmak istenen bir ilkesi" olduğunun altı çiziliyor.

Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi, 8–11 Ekim günlerinde Pekin’de, önemli bir toplantı yaptı, 2006 – 2010 yıllarını kapsayacak “Çin’in Ekonomik ve Sosyal Gelişmesi için 11. Beş Yıllık Plan”ın temel politikalarını belirledi. Çin yönetimi, iç pazarını geliştirmeye ağırlık vermek için kamuculuğu geliştirmeye karar verdi. Türkiye gözünü AB ve ABD'ye diktiği için bu önemli gelişmeyi algılayamadı. Batı basınında, "Mao dogmatizmine dönüş" diye kötülenerek duyurulan bu gelişme, Türkiye'yi de çok yakından ilgilendiriyor. Özellikle, Çin'in önümüzdeki beş yılda, iç pazarını geliştirmeye ağırlık vermesi, uluslararası rekabette, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerle karşı karşıya gelmeyecek bir stratejiyi kararlaştırması, eğer değerlendirilebilirse Türk-Çin ekonomik ilişkilerini iyileştirmede kendini gösterecek.
Çin'in yeni kararları, dünyada kamuculuğun yeniden atağa geçişinin işareti. Çin, hem son 26 yıllık göz kamaştıran gelişmesiyle hem de aldığı son kararlarla "dünyada devletçilik bitti" propagandasını çürütüyor.

Toplantıda ÇKP Genel Sekreteri Hu Jintao, yeni Beş Yıllık Plan'ın, Çin'in deneyimlerinin eleştirisi temelinde yenilikler yaratma yeteneğini artırmaya ağırlık vermesi gerektiğini belirtti. "Kendi gücüne dayanarak yenilikler yaratmak, ulusal kalkınmanın motoru olacaktır" dedi. Yeni politikalar, bütün kamu kurumları tarafından uygulamaya konuldu. 29 Kasım'da başlayan ve 1 Aralık günü süren Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi'nin, Çin Devlet Konseyi ile birlikte düzenlediği "Ekonomi Konferansı"nda önümüzdeki yılın ekonomik hedefleri de bu yeni yaklaşıma göre belirlendi.


Wang Yu: Yolumuz, Çin’e özgü sosyalizm inşası

Political Affairs Magazine adlı dergide yayınlanan bu makalenin altına, Wang Yu’nun Çin Komünist Partisi adına yazdığı notu düşülmüştür. Makale Ocak 2004’te derginin www.politicalaffairs.net adlı İngilizce sitesinde yayımlanmış, çeviri buradan yapılmıştır.

Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) ve önderlik ettiği Çin halkının sosyalizmi inşa etmeye başlamasından bu yana 45 yıl geçti. 1978 sonlarında toplanan ÇKP 11. Merkez Komitesi’nin 3. Genel Oturumu, Çin’e özgü sosyalizmi inşa için bir patika aydınlattı. Bu patika kolay bulunmadı: ÇKP’nin ve Çin halkının yarım yüzyıllık sıkı araştırmasının ve ağır bir bedelin sonucudur.

Çin gibi kalabalık nüfuslu az gelişmiş doğu ülkelerinde sosyalizmi ekonomik ve toplumsal olarak inşa etmek çok zordur. Çinli komünistlerin karşı karşıya bulunduğu milli koşullar yalnız Marksizmin kurucularının öngördüklerinden değil, aynı zamanda öteki sosyalist ülkelerinkinden de oldukça farklıdır. Sosyalizmin inşasında ne kitapların söylediği şeyleri körü körüne izlemek, ne de öbür ülkelerin deneyimlerini toptan kopya etmek işe yarar. Çin’de sosyalizmi inşada yeni yollar bulmak için Çin’in gerçeklerinden hareket etmek ve Marksizmin temel ilkelerini bu somut gerçeklerle birleştirmek zorundaydık. Bu, Çinli komünistlerin kendi deneyimleriyle ulaştıkları esas tarihi sonuçtur.

Çin, uzunca bir süre, sosyalizmin ne olduğu ve nasıl inşa edileceği konusunda “bütünüyle berraklaşmış değildi” ve bu konuda “farklı anlayışlar olduğundan emin değildi.” Sonuçta sosyalizmin hakimiyeti tam olarak sağlanamadı, toplumsal üretici güçler tam olarak geliştirilemedi ve halkın yaşam standardı olması gerektiği gibi yükseltilemedi. Çin, yoksulluğu ve geriliği bertaraf etmekte başarısız oldu. Çinli komünistler ve Çin halkı katı gerçeklikle yüz yüze gelince temel bir soru üzerinde kafa yormaya başladılar: Sosyalizm nedir ve nasıl kurulur?


Nuri Türkeş: 11. Beş Yıllık Plan ve Çin ekonomisine genel bir bakış

Çin Komünist Partisi (ÇKP) 16. Merkez Komitesi’nin 8-11 Ekim 2005 günlerinde yapılan 5. Genişletilmiş Toplantısında 2006-2010 yıllarını kapsayacak 11. Beş Yıllık Plan’ın temel politikaları belirlendi. Bu politikalar, “Ulusal Ekonomi ve Sosyal Gelişme için 11. Beş Yıl Anahatları Üzerine Çalışma Önerileri” başlığı ile Devlet Konseyi’ne gönderildi, kamuoyuna da duyuruldu.
Devlet Konseyi “11. Beş Yıllık Kalkınma Planının Anahatları”nı hazırladı ve 9-16 Mart 2006 tarihlerinde toplanan Çin 10. Ulusal Halk Kongresi (UHM ) 4. Genel Kurulu’na sundu. Meclis çalışmalarında, milletvekillerinin yaptığı 1000’den fazla değişiklik önerisinden 47’si kabul edildi ve Anahatlar son şeklini aldı.

Yeni kalınma planının ilkelerinin açıklandığı günlerden itibaren başta ÇKP Genel Sekreteri ve Devlet Başkanı Hu Jintao ve Başbakan Wen Jiabao olmak üzere her düzeyde Parti ve Devlet yöneticisi, başta Halkın Günlüğü olmak üzere basın, bilim ve araştırma kurumları ve akademisyenler 11. Beş Yıllık Kalınma Planı’nın içeriğini ve önemini anlatıyor, açıklıyor, tartışıyor, yorumluyorlar. Bunların tümünde ortak bir nokta dikkati çekmektedir. Planda tanımlanan politikaların “yeni” olduğu, Çin’in ekonomik ve sosyal kalkınma politikalarında “devrimci değişiklikler” ve “devrimci yönelim” oluşturacağı ifade edilmektedir.

Yazılı ve göresel basın, tartışma kuşaklarından reklamlara uzanan çok geniş bir yayın yelpazesi içinde, Planı topluma sundu, bir anlamda tanıtımını yaptı, halen yapmaya devam ediyor.
11. Beş Yıllık Plan, ÇHC ekonomisinin 3. kez plan altında yapılandırılması ve tarihi bir değişim olarak değerlendiriliyor.


Tunca Arslan: Bugünkü Çin’i yaratan program: Dört Modernleşme

“Kapitalizmin sosyalizme dönüşmesi, devlet kapitalizmi yoluyla gerçekleştirilecektir.”
(Mao Zedung, Seçme Eserler, cilt 5, Aydınlık Yayınları, s.122)

Çin Komünist Partisi’nin 1978 Aralık ayında yapılan 11. Merkez Komitesi 3. Genel Toplantısı, bugünkü Çin’in yolunu çizen politikaların açıklandığı ve izlenecek çizginin belirlendiği, tarihi öneme sahip bir dönüm noktasıdır. Günümüzdeki Çin’i analiz etmek ve anlamak, 100 yıl önce nüfusunun yüzde 95’i açlık çeken, binlerce yıldır ezilmiş, sömürülmüş, işgalciler tarafından itilip kakılan aşırı kalabalık bir halkın nereden nereye geldiğini görebilmek için elbette ki çok daha gerilere, devrimin başarıya ulaşıp Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1949 yılına, Çan Kayşek faşizminin yenilgiye uğratıldığı iç savaş yıllarına, Japon Emperyalizmine Karşı Direniş Savaşı dönemine, destansı Uzun Yürüyüş’e, Çin Komünist Partisi’nin ulusal bir güç olarak belirdiği 1920’lerin başlarına kadar gitmek, bütün ÇKP kongrelerini tek tek incelemek gerekir. Ama 22 Aralık 1978’de açıklanan 3. Genel Toplantı Bildirisi’yle birlikte, hemen sonrasında 1979’da onaylanan diğer bazı raporlar, bugünkü Çin gerçeğini, dünyanın en büyük ekonomisi olmaya doğru giden sosyalist bir devletin dinamiklerini kavramak açısından özellikle önemlidir.


Dr. Veysel Yıldız : Millete ve sosyalizme adanmış bir hayat: Dr. Şefik Hüsnü Değmer

Türkiye bilimsel sosyalist hareketinin kurucusu ve ilk büyük önderi Dr. Şefik Hüsnü Değmer, o zaman Osmanlı toprakları içerisinde bulunan Selânik’te doğdu. Mekteb-i Fevziye’den sonra 1905 yılında Selânik İdâdisi’nden mezun oldu. Paris Sorbon Üniversitesi Fen ve Tıp fakültelerini bitirdikten sonra, 1912 yılında, Asabiye ve Kalbiye (Nöroloji ve Kardiyoloji -Sinir Hastalıkları ve Kalp Hastalıkları ) ihtisaslarını orada tamamladı. Öğrenciliği sırasında Jön Türk Hareketi ve daha sonra İttihat ve Terakki Fırkası ile bağlar kurdu. Fransız sosyalizminin önde gelen isimleri olan Anatole France, Jean Jaures ve Marcel Cachin ile temaslarda bulundu ve yakınlık kurdu. Birinci Dünya Savaşı arifesinde, ezilen dünyanın en önde gelen ülkesinin çocuğu olarak, millî ve toplumsal kurtuluş dâvâsı ile yakından ilgilendi.