Hz. Muhammed de, Mao da putları yıktı

“İşçi Partisi’ne karşı 20-25 yıldır psikolojik savaş yürütülüyor. Namaza durmasan ‘namaza durmadı’ diye başlık atacak, namaza durduğunda ‘vay namaza durdu’ diye başlık atıyor. ‘Hz. Muhammed, peygamberdir’ desen, böyle bir kampanya yürütüyor. Peygamberliğin...

Tarih:

“İşçi Partisi’ne karşı 20-25 yıldır psikolojik savaş yürütülüyor. Namaza durmasan ‘namaza durmadı’ diye başlık atacak, namaza durduğunda ‘vay namaza durdu’ diye başlık atıyor. ‘Hz. Muhammed, peygamberdir’ desen, böyle bir kampanya yürütüyor. Peygamberliğinden bahsetmesen, sırf medeniyet devrimcisi desen ‘gördünüz mü, peygamber olduğunu söylemedi’ diyecek.”

“Mao’yu programdan çıkarıp, yerine Hz. Muhammed konulunca cenaze namazı da kılınır” şeklindeki değerlendirmelere bir yanıt olması açısından Aydınlık dergisi’nin bu haftaki sayısında yayınlanan Tugay Şen’in İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’le yaptığı röportajı aynen aktarıyoruz. (İşçi Partisi Basın Bürosu)

AYDINLIK: Yazar Muzaffer Buyrukçu’nun cenaze namazını kılmanız üzerine tekrar gündeme geldiniz. Yeni programınıza Hz. Muhammed ile ilgili olarak eklediğiniz madde de bu çerçevede gündeme geldi. Bu sizin ilk cenaze namazınız mı?

PERİNÇEK: Bugün bir televizyonla görüşüyorduk. CHP İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek de oradaydı. Yine bu soruyu sordular. Dedim ki Berhan Şimşek ile beraber bundan 3-4 ay önce USİAD Başkanı sayın Kemal Özden’in cenazesinde birlikte en ön safta cenaze namazı kıldık. 1990 yılında Cemal Süreya’yı kaybettik mesela. Araştırdığınız zaman onun cenaze namazında da resimlerim bulunur. Babamın, annemin ve kızkardeşim Feyza Perinçek’in cenaze namazlarını kıldım. Dayım Tümgeneral Turhan Olcaytu’nun 1. Ordu’da cenaze töreni yapıldı; orada da cenaze namazına katıldım. En yakın arkadaşım Hasan Yalçın’ın cenaze namazını partiden arkadaşlarımla birlikte kıldık.

1968’DE BARANER’İN CENAZE NAMAZINI KIVILCIMLI İLE BERABER KILDIK

1968 yılının Ağustos ayında İstanbul Şişli Camii’nde Türkiye sosyalist hareketinin en önemli önderlerinden Reşat Fuat Baraner’in cenaze töreni vardı. Ben 26 yaşındaydım. Dev-Genç Genel Başkanıydım ve bir ay önce 68 hareketinin liderliğini yapmışım. Sosyalist hareketin önemli liderlerinden Hikmet Kıvılcımlı en önde namaza durdu. Biz de onun yanında, birlikte Reşat Fuat Baraner’in cenazesini kaldırdık. Hep böyle olmuştur. Daha önce de Yeni Şafak, Milliyet, Sabah, Zaman gibi gazetelerde katıldığım cenaze namazlarından fotoğraflar yayınlanmıştı. Yani ilk defa cenaze namazı kılmıyoruz.

“PERİNÇEK, İSLAMİYET’İ SİZDEN DAHA İYİ BİLİYOR”

Size enteresan bir hikaye anlatayım. 1979 yılı, Adana Ceyhan ilçesinin Hamitbey köyü. O zaman sel felaketi olmuştu. Köyü ziyaret ettik. O gün bir köylümüz hayatını kaybetmiş; cenaze töreni vardı. Cenaze törenine katıldık; fakat sonradan bir dedikodu olmuş. “Doğu Perinçek buraya geldi, abdestsiz cenaze namazı kıldı” diye. Sonra gel zaman git zaman bir imam köye geliyor. Bu dedikodular hala devam ediyormuş. Bunun üzerine imam diyor ki: “Doğu Perinçek, İslamiyet’i sizden daha iyi biliyor. Cenaze namazında abdest diye bir mecburiyet yoktur.”
Bakın 1979 yılı. Zaten 1980–85 yılları arasında cezaevinde olduğum için cenaze namazı kılma durumum söz konusu değil. Her katıldığım cenaze töreninde namaza durmuşumdur.

AYDINLIK: Yani ilk hatırladığınız 1968 yılı?

PERİNÇEK: Ben onu siyasi hayatım bakımından söylüyorum. Çocukluğumuzdan beri gittiğimiz cenaze törenlerinde, yakınlarımızın, dostlarımızın, hocalarımızın ve Türk siyasetinin ve bilim dünyasının seçkin insanlarının cenaze namazlarına katıldım.

TURAN DURSUN’LA İSLAMİYET TARTIŞMASI

AYDINLIK: Hz. Muhammed için devrimci diyerek parti programınıza koydunuz. “Peygamberdir, yani Allah’ın resulüdür” dediniz. Peki efendim, Hz. Muhammed ve İslamiyet ile ilgili bugün söyledikleriniz ile Turan Dursun’un sizin dergilerinizde Hz. Muhammed hakkındaki yazıları çelişmiyor mu? Turan Dursun adına her yıl düzenlenmekte olan bir yarıştırmanın da düzenli seçici kurul üyesisiniz.

PERİNÇEK: Hayır, herhangi bir çelişki yok. Turan Dursun, büyük bir aydınlanmacı ve Türk milletine İslamiyet’i öğreten bir yazardır. Çoğu insanın beynini açmış ve büyük bir eğitim yapmıştır. Turan Dursun’un eserleri yeniden yayınlanmaktadır, milyonlarca kitabı satmıştır. Çok değerli bir dostumdur. Onun yaptığı hizmeti, çok az insan yapmıştır. Aydınlanma hareketimizde böyle yazarlarımız olacaktır.

Turan Dursun ile her konuda aynı değildik. Bazı konularda görüş farklılıklarımız vardı. O İslamiyet’e tarihsel bakmıyordu. Yani Turan Dursun diyordu ki, “İslamiyet’in bu hükümleri bugün uygulanamaz.” Bugün açısından bir yere oturtup, tarihsel olarak da İslam’ın oynadığı rolü reddediyordu. Bizim görüşümüz ise o zaman –ki Turan Dursun ile ben bunu çok tartışmışımdır- İslamiyet’in tarihte devrimci ve ilerici bir rol oynadığıydı. Bu görüşümüz, benim 1970’lerde yazdığım Bozkurt Efsaneleri ve Gerçek, 1985’te yazdığım Toplum ve Devlet kitaplarımda da vardır. Turan Dursun, bunu kabul etmedi.

UYGARLIK KURUCUSU VE DEVRİMCİ HZ. MUHAMMED

İslamiyet, bir ticaret uygarlığının önünü açtı. Bedevi toplumundan, kabile toplumundan, özel mülkiyet ve ticarete dayanan, dolayısıyla zenginliklerin biriktiği ve uygarlığın maddi koşullarının oluştuğu bir toplum yarattı. Bu büyük bir devrimdir. Zaten ilk büyük devrim, uygarlığa sıçrama devrimidir. O bakımdan Hazreti Muhammed, Cengiz Han, Bilge Kağan onlara benzer. Veyahut M.Ö. 5. yüzyılda Atina’nın Yunan uygarlığına geçişine benzer. Ondan biraz sonra Roma’da uygarlığın kurulmasına benzer. Bunu Turan Dursun görmüyordu. Her zaman Hz. Muhammed’in bir uygarlık kurucusu, bir devlet kurucusu olduğunu belirttik. Hz. Muhammed, ticaretin güvenliğini sağladığı için öncelikle güvence olmuş ve böylece mal dolaşımı sağlanmış, bunun sonucunda da zenginleşme gerçekleşmiştir. Bu zenginleşmeden ne çıktı? Emevi uygarlığı, Abbasi uygarlığı, ta Orta Asya’ya kadar uzanan Türk uygarlıkları, Selçuklular, Osmanlılar, Kuzey Afrika’dan Endülüs’e kadar uzanan uygarlık çıktı. Bunun ilk büyük adımını devlet kurucusu olarak Hz. Muhammed attı. 1960’lardan beri fikrim aynıdır ve fikrimde herhangi bir değişiklik yoktur. Hatta Bozkurt Efsaneleri ve Gerçek kitabını 1973 yılında hapishanede yazdım. Bu kitabı açın, Hz. Muhammed ile ilgili bu analiz vardır.

HZ. MUHAMMED’LE İLGİLİ ÜÇ YAZIM VAR

Hz. Muhammed ile ilgili benim üç tane özel araştırmam ve yazım da var. Bilim ve Ütopya’da çıkan Hz. Muhammed yazısı, Hz. Muhammed’in büyük bir medeniyet devrimi başlattığını anlatır. Bütün bunun kanıtlarını ortaya koyar. Yine 10 sene evvel Bilim Ütopya’da bir Hz. Muhammed sayımız oldu. Bir de Aydınlık’ta “Uygarlık kurucusu Hz. Muhammed” sayısı oldu.
Televizyonda da bu fikirleri anlattım. Hiç unutmuyorum, bundan 10 sene önceydi. Star TV’de olabilir, Nazlı Ilıcak’ın katıldığı bir programdı. Hz. Muhammed’den uygarlık kurucusu diye bahsettiğim zaman Nazlı Hanım, “Allah Allah bunu da duyduk. Hz. Muhammed devrimciymiş, uygarlık kurucusuymuş” şeklinde itirazları oldu.

HZ. MUHAMMED’İN PEYGAMBER OLDUĞUNU BİLMEYEN Mİ VAR?

O bakımdan Hz. Muhammed ile ilgili fikirlerimiz yeni değil. Şimdi bakın Hürriyet gazetesi, siz de söylediniz, “Hz. Muhammed, peygamberdir” diye başlık atıyor. Gülünç bu. Yani Hz. Muhammed’in peygamber olduğunu bilmeyen var mı?

AYDINLIK: Sizin bunu belirtmeniz çok ilginçmiş gibi sunuluyor.

PERİNÇEK: Mesela Doğu Perinçek “güneş doğudan doğar” dediğinde, bu ilginç mi oluyor? Hz. Muhammed’in peygamber olduğu bir gerçekliktir. Diğer dinler açısından da Hz. Muhammed, bir peygamber olarak tarih sahnesine çıkmıştır ve büyük bir medeniyet devrimine önderlik etmiştir. Bunu söylemeyen insan akılsızdır. Ama burada başka bir şey var. Aslında burada olan şudur. İşçi Partisi’ne karşı bir psikolojik savaş yürütmek, insanların kafasını karıştırmak. Normal olarak bunu bir insan sokakta duyduğunda “ ne var bunda, doğru” der. Ancak bunu kampanya haline getirdiğiniz zaman, artık bir görüntü mü ne yaratmak istiyorlar, bunu da tam anlamış değilim. Bir kumkumanın dolaştığı çok açık. Şunu da söyleyeyim. Başlıkları şöyle ya da böyle atıyorlar, ama altını okuduğu zaman insanlar, az çok gerçeği görüyor. Mesela Milliyet’in, arkasından Hürriyet’in yaptığı haberlerde yorumları kendilerine ait, ama altını okuduğu zaman insanlar gerçekleri görüyor.

ÇÜNKÜ İŞÇİ PARTİSİ TEK SEÇENEK

AYDINLIK: 1970’lerden beri Hz. Muhammed hakkındaki fikriniz aynı şekilde devam ettiği halde, bir ilkmiş gibi bugün bu kadar gündeme gelmesini neye bağlıyorsunuz?

PERİNÇEK: Doğu Perinçek’e ve İşçi Partisi’ne karşı 20–25 yıldır bir psikolojik savaş yürütülüyor. Bu bizim gücümüzü gösteriyor. Çünkü İşçi Partisi, etkili ve sistemi sarsan bir parti. Sistemin biricik seçeneğini oluşturuyor. Ne yapsanız; örneğin namaza durmasan “namaza durmadı” diye başlık atacak, namaza durduğunda “vay namaza durdu” diye başlık atıyor. “Hz. Muhammed, peygamberdir” desen, böyle bir kampanya yürütüyor. Peygamberliğinden bahsetmesen, sırf medeniyet devrimcisi desen “gördünüz mü, peygamber olduğunu söylemedi” diyecek.

“İP’YE KARŞI PSİKOLOJİK SAVAŞ İÇİN MAAŞ VERİLEN ADAMLAR VAR”

Kesinlikle ABD merkezli sistemin bir kampanyasını görüyoruz. Son yirmi yılda mevcut mafya-tarikat basınının sol partilerin herhangi birine karşı en ufak aleyhte bir haberini gördünüz mü? ÖDP, EMEP, TKP adını taşıyan parti ve diğer sol-sosyalist partilere karşı en ufak bir mücadele yoktur. Bunlara karşı bir uydurma haber yoktur. Bunlara karşı psikolojik savaş yürütülmez. Sistem bunları İşçi Partisi’ni kuşatacak, daraltacak ve mümkünse solu bölecek unsurlar olarak değerlendirmektedir. İşçi Partisi’nin aleyhine ise her hafta onlarca haber çıkıyor. Hatta çeşitli gazetelerde sırf İşçi Partisi’ne karşı psikolojik savaş yürütsün diye maaş verilen adamlar vardır. Bunlar, psikolojik savaş elemanları. Hürriyet’teki Hadi Uluengin, Ahmet Hakan, Ahmet Kekeç, Nuh Gönültaş, Emre Aköz gibi. Bunların bazıları, sırf Doğu Perinçek’e saldırsın diye oradan maaş almaktadırlar.

AYDINLIK: İsmini belirttiğiniz köşe yazarlarından Ahmet Kekeç ve Nuh Gönültaş, yazılarında sizin din düşmanlığından bu noktaya geldiğinizi iddia ediyorlar. Geçmişten bugüne düşündüğünüzde hiç din düşmanlığı yaptınız veya dini hedef aldınız mı?

PERİNÇEK: Hayatımda din düşmanlığı yaptığımı gösteren bir dönem yok. Hiçbir zaman din düşmanlığı gibi bir temayla toplumun önüne çıkmadım. Her zaman laikliği savundum ve bu konuda halkı doğru bilgilendirdim. Mesela Kuran-ı Kerim’in Nur, Nahl, Rum ve Ahzab surelerinde kölelik ve cariyelik var. Ben mesela bunu sürekli gündeme getirmişimdir. İslamiyet, 6. ve 7. yüzyıla göre tarihin bir büyük atılımı ve ilerlemesidir. O günkü kuralları bugüne getirip aynen uygulamaya kalktığınız zaman olmaz. Çünkü her şey zamana göredir. Hz. Muhammed de bunu belirtiyor. Aklınızı kullanın, “İlim Çin’de olsa gidip bulun” diyor. “Her şey bu kitaptadır, bu kitabın dışında bir şey yoktur, ilmi de bunda bulursunuz” diye bir sözü var mı? Demek ki kitabın dışında bir bilim var. Keşifler yapılıyor, insanlık ve bilim ilerliyor. O bakımdan Hz. Muhammed, araştırmaya ve bilime yönlendiren bu müthiş sözü ifade etmiş. Hep bunlara dikkat çektim. Bunun din düşmanlığıyla ilgisi yok.


ŞERİATI BUGÜNE UYGULAMAYA KALKMAK İSLAMİYET’E EN BÜYÜK KÖTÜLÜK

Ben yine şunu söylüyorum. Şeriatı, ayetleri, sureleri getirip bugüne aynen kimse uygulayamaz. Buna kalkıştıkları zaman İslamiyet’e de en büyük kötülüğü yapmış olurlar. Çünkü İslamiyet o uygarlık ve ilerleme döneminde içtihat kapısını daima açık bırakmıştır. Ve Kuran-ı Kerim’de de birçok düzenlemeler o zamanın ihtiyaçlarına göre yapılmıştır. Kadın mirastan yarım hisse alsın deniyor. Siz bunu bugün savunabilir misiniz? Köleliği ve cariyeliği bir kurum olarak Kuran-ı Kerim kabul ediyor diye, bugün uygulamak mümkün mü? Bugünün şartlarına göre her şey uygulanacaktır. Laiklik niçin ortaya çıkmış? Aklımızı kullanarak, toplumun çıkarını düşünerek, halkın ve emeğin menfaatlerini öne çıkararak ekonomiyi, kültürü ve toplumun diğer alanlarını düzenlemek. Yani din vicdandadır, vicdanlardaki dine herkes saygı gösterecektir. İbadet ve inanç özgürlüğü olacaktır. Ama vicdanlardan taşıp ekonomiyi, siyaseti, devleti vs. düzenlemeyecektir. Düzenleyecektir dediğiniz zaman 6. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar ileri olan bir şey ayak bağı haline getirilir. Laikliğin zaten ortaya çıkış sebebi budur.

TÜRBAN, BİR SOSYETE GİYSİSİDİR

AYDINLIK: Ahmet Hakan’ın bugünkü köşe yazısında yer alan iki iddia var. Birincisi sizin “türbanlılar İran’a gitsin” dediğiniz. Geçmişte böyle bir açıklamanız oldu mu?

PERİNÇEK: Türban, bir sosyete giysisidir. ABD tarafından Türk kadınının başına 1970’lerin sonunda geçirilmiştir. İslamiyet’te böyle bir hüküm yok. İslamiyet’te ziynetlerinizi örtün deniyor. Ancak örtünün derken kafanıza çuval geçirin demiyor. Kadının bir cinsel varlık olarak sahnelenmemesine dikkat ediyor. Bir soru atıyorum ortaya. Türbanlı olarak tarlada çapa yapabilir misiniz? Kadın, çapa yapıyor. Türbanla bir laboratuarda çalışabilir misiniz? Bir doktor, türbanlı olarak doktorluk görevini yerine getirebilir mi? Kafasında o giysiyle bir hastanın akciğerlerini dinleyebilir mi? Hayata uymuyor.

Kökü nerededir türbanın? Rahibe kıyafeti, Hıristiyanlıktan gelme bir giysi. Bizim tarihimizde yok. Bana bir tane türban resmi göstersinler 1970’ten önce. Osmanlı tarihinde de türban yok. Her zaman tutumum bu olmuştur. Ama türban giyen insanlar bizim kardeşlerimiz. O türbanı giyen kardeşlerimize ben “İran’a gitsinler” der miyim? Bu kadar terbiyesiz ve bizim vicdanımıza sığmayacak bir tavır olabilir mi? Ben, Cumhuriyet’i yıkmak için bir bayrak olarak kullanıldığı, toplumumuzda da kadını bir cinsel nesne haline getirdiği için türbanın yanlış olduğunu hep söylemiş ve anlatmışımdır.

Tabii Ahmet Hakan namuslu bir insansa “türbanlılar İran’a gitsin” dediğimi göstersin bakalım.

PSİKOLOJİK SAVAŞ ELEMANLARININ AKLI

AYDINLIK: Ahmet Hakan, ayrıca sabetaycılık kitaplarıyla ünlenen Soner Yalçın’ın sizin de dedenizin Selanik’ten göç ettiğini yazabileceğini belirtiyor. Dedenizin Selanik’ten göç etmesi gibi bir durum söz konusu mu? Ayrıca Ahmet Hakan neden böyle bir şey yazma ihtiyacı duymuş olabilir?

PERİNÇEK: İlk önce ikincisine cevap vereyim. Böyle bir soruyu bir tek psikolojik savaş elemanları, yani CIA gibi kuruluşlarda psikolojik savaş dersi görmüş olanlar yazar. Doğu Perinçek’in dedesi baba tarafından şöyle; babam Sadık Perinçek. babası Mehmet Cemal Perinçek, onun babası Hacı Sadık. Gördüğünüz gibi dedemin babası Hacı. Ayrıca akrabalarımızın bir kısmı hala Suudi Arabistan’dadır. 1915 yılında benim dedemin babası Mekke’de, amcası da Cide’de posta müdürü. Hacı Sadık’ın babası Mehmet, onun babası Hacı Yaşar, Hacı Yaşar’ın babası yine Mehmet. Mehmet’in babası Hasan Kafkaslardan gelmiş. Ben şimdi sekiz göbeğimi saydım. 1760’larda Kafkaslardan geliyorlar. Öte tarafa geçeyim. Dedem öğretmen İbrahim Olcaytu, Darendeli. Darende’de herkesin bildiği Hacıoğulları ailesidir. İbrahim’in babası Bekir, Bekir’in babası, tekrar İbrahim, İbrahim’in babası Hacı, Hacı’nın babası Mehmet, Mehmet’in babası tekrar İbrahim. Veyahut da benim dedem Selanik’ten gelse ne olur? Selanik’ten gelenler bizim yurttaşımız değil mi? Ama burada bir şey var? Bakın Selanik’ten geldiler demiyor. Yakında Soner Yalçın böyle yazar diyor. Amaç okuyanda şöyle bir izlenim bırakmak: Doğu Perinçek’in dedeleri de acaba Yahudi mi? Yani Yahudi demek istiyor. Bunu bir tek psikolojik savaş elemanı akıl eder. Normal bir insanın aklına böyle bir şey gelmez. Yani öyle bir şey söyleyecek ki, okuyanda şüphe uyandıracak. Diyelim 500 bin okuyucusu varsa Hürriyet’in, bunun bini bunun böyle olmadığını bilecek. Ama 499 bin kişiyi aldatmış olacak. Psikolojik savaş zaten budur. Bir gazetecinin, ahlaklı bir insanın yapabileceği bir iş değildir.

DEĞİŞİKLİK ŞU: İP’NİN BÜYÜMESİNİ TESPİT ETTİLER

AYDINLIK: Mao çizgisindesiniz ve Turan Dursunlarla birlikteydiniz, bugün Hz. Muhammed ile ilgili açıklamalarınız üzerine başka bir çizgiye geçtiğiniz söylenebilir mi?

PERİNÇEK: Turan Dursun bugün yaşasa yine bizim dergilerimizde yazar. Turan Dursun, büyük bir bilim insanıdır, milletimizi aydınlatan büyük bir değerdir. Turan Dursun’dan vazgeçilir mi?

Az evvel belirttiğim gibi ben 30 yıl önce de Hz. Muhammed hakkında bu fikirlerimi açıklıyordum. Büyük bir devrimci olduğunu söylüyorum. O zaman da laikliği savunuyordum, bugün de laikliği savunuyorum. O zaman da bilimsel sosyalisttim, bugün de bilimsel sosyalistim. Değişen bir şey yok. Ama ne var? Değişen şu; İP çok büyük bir hızla büyüyor. Bunu karşı taraf tespit etti. Bu gelişmeye karşı nasıl bir kumkuma, bir kampanya yürütebiliriz sıkıntısı içindeler. Değişen bu. Kuvvetlenen İşçi Partisi’ne karşı düşman da bazı tedbirler alıyor.

HER BİRİ KENDİ ÇAĞININ DEVRİMCİSİ

AYDINLIK: Mao’nun bırakılması gibi bir durum söz konusu değilse, Mao ile Hz. Muhammed’e birlikte sahip çıkıyorsunuz sonucu mu çıkıyor?

PERİNÇEK: Mao da putları kırdı, 1920’lerin Çin’inden başlayarak, 1976 yılında ölene kadar. Mao bir put kırıcısıydı. Hangi putları kırdı? Emperyalizme karşı savaştı. Zulme, haksızlığa, sömürüye karşı vatanının bağımsızlığını sağladı. Çin’in bugünkü hale gelmesinde ve atağında yatan esas etken, Mao’nun attığı temeldir. Hz. Muhammed de putları kırdı. Yani Mao ile Hz. Muhammed karşı karşıya konacak insanlar değil ki. Hz. Muhammed, Mao, Lenin, Cengiz Han, Mete… Herkes kendi bulunduğu dönemin devrimini yapar. Şimdi Hz. Muhammed’e 7. yüzyılda bir sosyalist devrim yaptıramazsın. Veya 21. yüzyılda Mao’ya Hz. Muhammed’in yaptığı işi yaptıramazsın. Her çağda toplumların önünde bir atılım vardır ve o çağa göre olur. Hz. Muhammed 20. yüzyılda dünyaya gelmez, Mao da 7. yüzyılda dünyaya gelmez. Atatürk 12-13. yüzyılda gelemezdi. O yüzyılların toplumu çürüyen bir Osmanlı toplumu değildi. Çöken Osmanlı devletinden yeni bir Cumhuriyet’in kurulması değil mi Atatürk? 1240’ta Moğollar gelip Selçukluları yendikten sonra devlet dağıldı, cumhuriyet kuruldu mu? Tekrar Selçuklu devletinin yerine Osmanlı devleti beylikleri bir araya getiriyor. Çünkü bu çağda cumhuriyet kurulamazdı. O dönemde milli devletin lafı bile edilemezdi. Ama 1920’lerde cumhuriyetin koşulları vardı. 1800’lerin sonlarından itibaren bir cumhuriyet Türkiye’de oluşmaya başlamıştır. Onun için her devrimci, çağının devrimcisidir. Çağında yapılacak devrimi ancak yapabilir. Her toplum kendi önündeki sorunu çözer. Diyelim 1920’de toplumun sorunu işgalden kurtulmaktı. Atatürk, Kurtuluş Savaşı’yla o sorunu çözdü. Hz. Muhammed 571’de doğduğuna göre, 6. yüzyılın sonunda ve 7. yüzyılın başında da oradaki Bedevi toplumunun sorunu neydi? Kervanların ticaret güvenliğini sağlamak, ağır tefeciliği ortadan kaldırmak, can ve mal emniyetini sağlamak, işte Hz. Muhammed de bunu yaptı.

MAO’YU ERDOĞAN BİLE REDDEDEMEZ

Şimdi Mao konusuna da gelelim. Niçin İşçi Partisi’nin yeni tüzüğünde Mao’nun ismi yok.? Bunun yanıtı, “Türkiye nereye geldi” sorusuyla verilebilir. Ülkenin bütünlüğü, milli devlet ve Cumhuriyet tehdit altında. Siz ABD’den gelen bu tehditleri ve iç yıkıcılığı ancak Atatürk bayrağı altında önleyebilirsiniz. Mao bayrağı altında Türkiye’de milliyetçileri, halkçıları, sosyalistleri bir araya getirmeniz mümkün değil. Bugünün gereklerini İşçi Partisi tespit etti. Ve programından Mao’yu çıkardı. Bu Mao’ya sırtını dönmek, Mao’yu reddetmek değil. Çünkü bugün Mao’yu Tayyip Erdoğan bile reddedemez. Her Çin’e giden çarpılarak geliyor. ABD’de ve Avrupa’da Çin hayranlığı gelişiyor. Neden, Çin, 50 yıldan beri yılda yüzde 10 gibi tempolu bir gelişme gösteriyor. 50 yılda bir toplum dünya tarihinde bu kadar gelişmez. Ekonomik, kültürel ve toplumsal bakımdan ilerleyemez. Bu Mao’nun büyük başarısı. Mao’dan öğrenmeden, Mao’yu incelemeden bugünkü Çin hakkında bir analiz yapabilir misiniz? Bunun için bugünün dünyasını anlamakta Mao’yu inceleyeceksin. Atatürk’ü bilmeden de 21. yüzyılı çözemezsin.

AYDINLIK: İsrafil Kumbasar, bugünkü köşe yazısında Yeniçağ gazetesine ziyaretiniz sırasındaki görüşmede “milli unsurları, başkalarının kahramanlarının gölgesi altında toplamak mümkün değil” dediğinizi belirtiyor. Siz, Marks, Lenin ve Mao’yu “başkalarının kahramanları” olduğu için mi programınızdan çıkardınız?

PERİNÇEK: “Başkalarının kahramanları” sözünü ben kullanmadım. Ben aynı size söylediğim gibi, Mao diye söyledim. ABD emperyalizmine karşı Mao bayrağıyla mücadele yürütemezsiniz. Biz bunu 40 yıldır biliyoruz. Ama bugün değişen ne? Mao’nun önemini kabul etmeyen ve saptamayan insanlarla da bir partide buluşuyorsunuz. Onun kabul etmediği bir şeyi parti programında tutmak bizi başarıya götürmez. “Başkalarının kahramanları” lafını kullanmadım, ama bunun o kadar önemi yok. Sayın Kumbasar, Mao’nun adını geçirmemek için belki bunu bir incelik olarak yaptı.

“MUHAFAZAKAR DEDİKLERİNİ KAZANACAĞIM”

AYDINLIK : Son açıklamalarınız ve program değişikliği sağ veya muhafazakar seçmene yönelik bir hamle mi, başka bir deyişle dindar vatandaşlara göz kırpmak mı? Örneğin CHP lideri Baykal’ın sağ seçmene yönelik açıklamalarından sizi ayıran ne?

PERİNÇEK: Hayır hiçbir ilgisi yok. Onların muhafazakar dediği seçmen, benim milletim. Tabi ben onları kazanmaya çalışacağım. Bunları neyle kazanmaya çalışacağım? AB’ye karşı savunduğum programla, ABD denetiminden Türkiye’yi çıkarma programıyla, özelleştirmelere karşı KİT’leri savunarak, tarımın çökmesi durumundaki köylüye doğru programlar getirerek, Türk bayrağı altında Türk lirası olur, dolar ve avro yasaklansın diyerek, ekonomik, kültürel, her yönden o insanlarımızın menfaatlerini savunarak…

Muhafazakar dedikleri işçidir, esnaftır, köylüdür ve ben onları kazanacağım. Ama onların diyelim inançları doğrultunda belli yönelişler içerisine gireceğim, onların sempatisini kazanacağım. Bunlar çok büyük yanlışlar. Neden, çünkü İşçi Partisi laiklik konusunda sağlamdır. Dünya işleri, dünyevi akılla çözülür. Ama vicdanda herkesin inancı vardır ve ona saygılıyız. Atatürk’ün “dünya işleriyle din işlerini ayırmak” -ki Mustafa Celalettin Paşa tarafından ilk kez ifade edilmiştir- tanımından hiçbir vazgeçme olmaz. Hz. Muhammed konusunda söylediklerimiz de bir sempati toplama falan değil. Nedir, bilimsel gerçekleri toplumumuza sunmak. Hatta Hz. Muhammed konusunda bizim yaptığımız açıklamalar, insanlarımızı eğitmek, dönüştürmek için. Bakın Ege Bölgesinde bir imam beni ziyaret etmişti. Ona “İlahiyat fakültelerinde İslam bilim tarihi okutuluyor mu” diye sordum. Şaşırarak okutulmadığını öğrendim.

“İSLAM’IN UYGARLIĞIN ÖNDERİ OLDUĞUNU ÖĞRETECEĞİZ”

İslam, 7.-16. yüzyıllar arasında Orta Asya’dan Endülüs’e kadar olan uygarlığın önderiydi. Emeviler, Abbasiler, Selçuklular, Osmanlılar vs… Bunlar 7-8 yüzyıl insanlığa önderlik ettiler. Logaritmayı el-Harezmi, -Avrupalılar Harezmi’yi logaritma diye söyleyebildiler- keşfetti. El-Cabir cebiri, el-Şemih kimyayı buldu. Farabi ve İbn-i Sina tıpta Batı’nın hocaları durumuna geldiler. Astronomide Uluğ Bey, matematikte Ömer Hayyam. Bakın bunları biz hep işlemişizdir. Bakın bir Ebul-izz El-Ceziri vardır. 13. yüzyılda ilk otomatik makineleri yapan El-Ceziri’dir. Otomasyonun ilk başlangıcıdır. Bütün bunları biz eskiden beri işliyoruz. Bunu siz halka öğrettiğiniz zaman, hem geçmişte uygarlığa katkıda bulunmuş olmakla İslam olarak, Türk olarak kendine güven gelir; Batı medeniyetine hayranlık kalmaz. Hz. Muhammed’i de Batı’nın kabul edeceği bir medeniyet devrimcisi olarak anlattığınız zaman Batı’nın karşısında ezilmez. Boynu bükük olmaz.

AUGUST BEBEL DE Mİ HİDAYETE ERDİ?

Hz. Muhammed’i Hıristiyanlara peygamber olarak kabul ettiremeyebilirsin, ancak onun büyük bir medeniyet devrimcisi olduğunu anlattığınız zaman saygıyla eğilirler. Örneğin Karl Marks, bir Hz. Muhammed hayranı. Büyük Alman şairi Goethe de öyle, hatta onun Müslüman olduğu birçok yerde söylenir. Kitaplarında Hz. Muhammed’den büyük bir hayranlıkla söz eder. Büyük Alman sosyalist düşünür ve siyaset adamı August Bebel’i ele alın. “Hz. Muhammed” diye çok güzel bir kitabı vardır. Bu kitabı okuduğunuz zaman “August Bebel hidayete erdi” mi diyeceksiniz?

“HANGİSİ ABD’YE ZAMAN’DAN DAHA UZAK”

AYDINLIK: Yeni tüzük ve programınız hakkında bilgilendirmek amacıyla gazeteleri ziyaret ediyorsunuz. Ancak bu ziyaretlerden biri çok dikkat çekti? Sizin bazı basın toplantılarınızda “İP’yi karalamak için çıkarılıyor” dediğiniz Zaman gazetesine yaptığınız ziyaret. Bu ziyaret üzerine “tutarsızlık” iddiaları gündeme geldi.

PERİNÇEK: Son derece tutarlı. Çünkü biz basın toplantılarımıza bütün gazeteleri çağırırız. Şu gazeteyi, bu televizyonu beğenmiyorum ve çağırmıyorum demeyiz. Zaman gazetesine bütün basın toplantılarımızı bildiririz. Yalnız Zaman’a değil, Türkiye’deki bütün gazetelere hiçbir ayrım yapmadan bildiririz. Peki tüzüğümüzü ve programımızı yapmışız. Nereyi ziyaret edeceğimize karar verirken hangi kıstasa göre ayrım yapacağız. Bu gazetelerden hangisi diyelim ABD’ye Zaman’dan daha uzak. Oturup bunu mu tartışacağız? Gazete gazetedir, televizyon televizyondur. Parti olarak görevimiz, kendimizle ilgili doğru bilgileri onlara ulaştırmaktır. Onlardan da beklentilerimiz bunları topluma doğru şekilde yansıtmalarıdır. Burada önyargılarla “ona gitmiyorum, buna gitmiyorum” olmaz. Bu şekilde karar verdiğiniz zaman, hiçbirine gitmemeniz lazım. Ama daha ilgincini söyleyeyim. Gazetelerde “Zaman’a gitti” başlıklı haberler yer alıyor. Bu gazetelere soruyorum. Niçin siz Fethullah Hoca’dan ödül alan Ecevitleri, Süleyman Demirelleri, Hikmet Çetinleri, kendi yazarlarınızı göklere çıkardınız? Onlara hiç en ufak bir eleştiri yaptınız mı? Ben Fethullah Hoca’dan ödül aldım mı? Onunla görüşmeyi kabul ettim mi?

FETHULLAH HOCA HABERLERİNE SANSÜR

Bu gazeteler, Fethullah Hoca ile ilgili hangi haberi yayınladılar? Sanırsınız ki Fethullah Hoca, bu gazeteler açısından boykot edilmesi gereken bir kişi. Fethullah Hoca’yı tepelerinde taşıyan bu gazeteler. Hürriyet, Sabah, Milliyet, Vatan ve diğerleri Fethullah Hoca’yı tepelerinde taşımadılar mı? Fethullah Hoca ile ilgili açıkladığımız bilgileri sansür etmediler mi? Daha yeni Danıştay saldırısı oldu. Danıştay tertibinin başında olan Emniyet İstihbarat Daire Başkanını açıkladık. Bu gazeteler açıklamamıza yer vermediler. Neden çünkü bu istihbarat daire başkanı Fethullahçı. Fethullahçı olduğuna dair bir valinin raporunu açıkladık. Ama bu gazeteler Fethullah ile işbirliği halindedir. Ben Fethullah ile işbirliği yaparsam bombardımana tutsunlar beni.

TÜM ÖZEL OKULLAR KAMULAŞTIRILACAK

İşçi Partisi bu programda neyi getiriyor? Tüm özel okullar kamulaştırılacak. Cumhuriyet’in eğitimini yapacak. Vatanın ipliği nasıl satılır diye eğitim yapan, tarikat eğitimiyle milletin beynini sulandıran özel okullar Tevhid-i Tedrisat Kanunu gereği eğitimin birliği için kamulaştırılacak ve Cumhuriyet’in eğitim kurumları haline getirilecektir. Bu gazeteler, bu programın bu maddesini verebiliyorlar mı?

Bunların hepsi Fethullah Hoca ile sermaye ilişkisi ve alışveriş içerisindeler. Fethullah Hoca’nın bu gazetelerde özel bir yeri vardır. Ona kimse dokunamaz. Hatta bunu söyleyen yazarlar vardır. “Biz, Fethullah Hoca hakkında bir yazı yazamayız” diye.

Zaman gazetesi Fethullah Hoca’nın diye bir şey yok benim için. Hürriyet gazetesi de Aydın Doğan’ın. Sabah gazetesi de Turgay Ciner’in. Gazete gazetedir benim için. Hepsine bilgileri veririm. Onları yayınlamak, değerlendirmek onların bileceği bir iştir.

“GEREKİRSE BUSH’LA DA GÖRÜŞÜRÜM”

AYDINLIK: Zaman’ın ziyaretiniz üzerine “Zaman’ı ziyaret eden Perinçek, yakında Fethullah Hoca ile de görüşür” yorumları yapıldı. Fethullah Hoca ile görüşür müsünüz?

PERİNÇEK: ABD Başkanı Bush ile görüşsem ne diyecekler? Bakın şöyle bir yanlış var. Ben, Fethullah Gülen’in temsil ettiği tarikatlarla savaş açmış bir insanım. O başka bir şey, görüşmek başka bir şey. Fethullah Hoca ile görüşmem geçmişte söz konusu değildi ama, peki ben ABD Başkanı Bush ile görüşsem, Fethullah’tan daha iyi bir adam mı? Ben 1990’da Lüksemburg’da Avrupa’nın bir numaralı lideri Poos’la görüştüm. Türkiye’de başbakanlar bu liderle görüşememiştir. Beni davet ettiler Lüksemburg’a ve Avrupa Parlamentosu’nda konuşma yaptım. Bundan dolayı eleştirsinler beni. Sen Avrupa’nın en büyük adamıyla neden görüştün diye? Bir politikacı, devrimci, düşmanıyla da görüşür. Ben Bush’la da görüşürüm, Avrupa’nın bir numaralı adamıyla da görüşürüm. Çin Halk Cumhuriyeti’nin liderleriyle de görüştüm. Mao’dan sonraki lider Hua Guo Feng’le görüştüm ve Çin’in değişik devlet adamlarıyla 31 seneden beri görüşüyorum. Yani ben devrimci ve ilerici devlet adamlarıyla da görüşürüm, karşı tarafın liderleriyle de gerektiği zaman görüşürüm.
Atatürk, Anadolu’ya gelirken çeşitli İngiliz ve diğer yabancı devlet temsilcileriyle görüştü. Niye görüşmesin? İsmet Paşa gitti, Lozan’da düşmanımız olan İngilizlerle, Fransızlarla masaya oturdu. Ama Fethullah Hoca’yla bir görüşme yapmamım hiçbir anlamı yok. Görüşmek, kendi başına bir değerlendirme gerekçesi olamaz. Hangi amaçla görüşülmüş, bu önemli.

“TÜSİAD’IN KONUMU BELLİ”

AYDINLIK: Zaman gazetesinin ziyaretinizde “TÜSİAD’ı da ziyaret eder misiniz?” sorusunu “Gideriz, niye gitmeyelim” diye yanıtlamışsınız. İşçi sınıfını adına taşıyan bir parti olarak, TÜSİAD’la görüşmeniz doğru olur mu?

PERİNÇEK: Buralarda “etmem, ederim, edeceğim” gibi bir şey yok. Türkiye bugün büyük tehditlerle karşı karşıyadır. TÜSİAD’ın ise konumu belli. TÜSİAD, Türkiye’nin son 20-25 yılda batağa sürüklenmesinde çok olumsuz roller oynamış olan sermaye grubunun yoğun olduğu bir kurumdur. ABD ve Avrupa ile çok kuvvetli bağları vardır. Ama görüşülmez diye bir şey yok. Ama benim bugün aklıma TÜSİAD ile görüşme hiçbir şekilde gelmedi. Koşullar gerektirir, bir anlamı olur, o zaman elbette görüşülebilir. Ben kimseyle görüşmeyi bir kalemde reddetmem. Kimseyle de faydasız ve anlamsız görüşmeler yapmam.

1969’DA KEMALİST DİYE SUÇLANDIM

AYDINLIK: Ahmet Kekeç de köşe yazısında sizin 70’li yıllarda “Kurtuluş Savaşı, Yunan emekçilerinin zaferidir” dediğinizi iddia ediyor. Bunun yanında “Kemalist burjuvazinin emekçileri ezdiğini” söylediğinizi de iddia ediyor. Siz 1970’lerde “Yunan emekçilerinin zaferi ardından emekçiler Kemalist burjuvazi tarafından ezildi” iddiasını taşıyıp, yaklaşık 30 yıl sonra mı Kemalist Devrimi tamamlamak fikrine ulaştınız?

PERİNÇEK: “Kurtuluş Savaşı, Yunan emekçilerinin zaferi” demek, delilerin yazabileceği bir şey. Benim 1960’lardan beri kitaplarım var. Türkiye sol hareketi içinde başından beri Kemalist Devrimi savunan bir tek biziz. TİKKO bizden neden ayrıldı? Garbis Altunoğulları, İbrahim Kaypakkayalar bizi “Kemalizm’i savunuyorlar” diye suçladılar. 1969-70’te Garbis Altunoğulları ve birinci tasfiyeciler, ardından İbrahim Kaypakkaya ne diyordu? “Doğu Perinçek, Kemalist’tir. Benim Kemalist Devrim kitaplarım ne zaman çıkmaya başladı? 1974-75 yıllarında. 31 sene önce ilki ve şu anda 4 cildi buldu. İlk çıkan kitap nedir? Sol içinde Kemalizm’e saldırgan tutum alanlara yanıt. Birinci sayfasında bir ithaf vardır. Ne der? “Kurtuluş Savaşı’nın büyük önderi, büyük devrimci Mustafa Kemal Atatürk’ün anısına…” Kurtuluş Savaşı’nı Yunan emekçileri kazandı diyen biri bunu yapar mı? Ama Yunan Komünist Partisi bizim Kurtuluş Savaşımız sırasında Yunan ordusu içerisinde bildiri dağıtmıştır. Bildiride “Türkiye emperyalizme karşı savaşıyor. Emperyalizme alet olmayın” denilmiştir.

Kemalist Devrimin işçi ve köylü politikasına gelince… Devletin ilk sermaye birikimi nereden olur? İşçilerin ve köylülerin sırtından olur. Yani işçi ve köylülerin mümkün olduğu kadar tüketimlerini sınırlı tutmak, buradan bir birikim sağlayıp yatırım yapmak. Tasarrufu nereden sağlayacaksınız? Tüketimi kısarak tasarruf sağlayacaksınız ki, Türkiye o fabrikaları kuracak, demiryollarını yapacak vs. Bu ekonomik bakımdan doğrudur.

Çin için de aynı şeyi söylemiyorlar mı? Çin’de işçiler düşük ücret alıyor falan filan. Çünkü Çin topluma verdiği ücreti dar tutuyor ama, üretimini ucuza mal ederek bütün dünyada muazzam bir atak yapıyor. Çin’de üretimi artırdığı için işsizlik de olmuyor. Az ücret veriyor, ama herkesi çalıştırabileceği bir ekonomi politikası izliyor. Stalin dönemi Rusya’sında, Atatürk dönemi Türkiye’sinde ve Çin’de uygulanan işçi ve çiftçiye yönelik politikalar aşağı yukarı aynıdır.

AYDINLIK: Sayın Perinçek, çok teşekkür ederiz