(Hikmet Çiçek - İşçi Partisi Merkez Basın Bürosu Başkanı)
Bugünkü (7 Temuz 2006) Cumhuriyet ve Ülkede Gündem gazetelerinde Hizbullah davasında yeni ulaşılan belgelere yer veriliyor. Bu belgelerde Hizbullah’ın MİT ve Emniyet ile olan ilişkileri açıklanıyor. Hizbullah militanlarının Diyarbakır Çevik Kuvvet Merkezi’nde eğitildikleri saptanıyor.
14 yıl önce, 16 Şubat 1992 tarihli 2000’e Doğru dergisinin kapak haberi “Hizbullah Çevik Kuvvet’te eğitiliyor” idi. 2000’e Doğru’nun Diyarbakır Temsilcisi, sevgili kardeşimiz Halit Güngen’in son haberi bu oldu.
Halit Güngen, haberi yazdıktan iki gün sonra, 18 Şubat akşamı derginin Diyarbakır bürosunun içinde Hizbullahçılar tarafından öldürüldü.
Türkiye kamuoyu Hizbullah’ın liderinin Hüseyin Velioğlu olduğunu ilk kez 2000’e Doğru dergisinden öğrendi.
Velioğlu’nun fotoğrafı basında gene ilk kez 2000’e Doğru’da çıktı.
CIA denetiminde bir Kontrgerilla örgütlenmesidir, Hizbullah.
Bu örgütleri Kanlı Pazar’lardan tanıyoruz. 1960’larda gelişen işçi-gençlik hareketinin de karşısına çıkartılmışlardı. Amerikan 6. Filosu karşısında secdeye durmuşlardı.
Şeriatçı terörün uluslararası bağlantılarına, özellikle ABD ilişkisine değinmekten bilinçli bir biçimde kaçınarak “derin devlet” teorileri üretmek, Oral Çalışlar, Murat Belge vb. Batıcı libaral aydınların marifetidir.
Türkiye’deki Hizbullah, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin değil, fakat “Küçük Amerika” sürecinin çocuğudur. ABD reçetelerine göre kurulan yeraltı örgütlerinden biridir.
Türk devleti içindeki Amerikancı kanat, ABD ve NATO reçetelerine göre, yeraltı örgütleri kurmuştur. Bu örgütler, Türkiye’ye bir NATO armağanıdır.
“Milliyetçi- mukaddesatçı” partilerin illegal örgütleri, 1960’lı yıllarda İlim Yayma Cemiyetleri ve Komünizmle Mücadele Dernekleri’nden başlayarak palazlandılar. Türkiye İslam Ordusu, Türkiye İslam Kurtuluş Cephesi, İslam Devriminin Acil Mücahitleri, Türkiye İslam Kurtuluş Birliği, Dünya Şeriat Kurtuluş Ordusu, Şeriatçı İntikam Mangaları, İslami Hareket Örgütü, İslami Yumruk, İslami Büyük Doğu Akıncılar Cephesi (İBDA-C) gibi örgütler, Sağ partilerin yan kuruluşları olarak işlev yaptılar. Hizbullah (İlim grubu) da bunlardan biridir.
“Küçük Amerika”nın terör çocuğu Hizbullah, bu koşullarda üretilip büyütülmüştür.
İşçi Partisi, 40 yıldır ABD emperyalizmine, Kontrgerilla’ya ve bunların yeraltı örgütlerine karşı mücadele ediyor.
İstanbul’da Turan Dursun, Diyarbakır’da Halit Güngen, Cizre'de Mele Resul Sakar ve İbrahim Sarıca, Sıvas'ta Hasret Gültekin ve Metin Altıok Türkiye'nin aydınlığa çıkması için canlarını verdiler.
ABD'yi görmeyen, Hizbullah’ı göremez. ABD'yi görmeyen, bir Ortaçağ zihniyetinin, Güneydoğu’da bu güce nasıl eriştiğini anlayamaz.
Türkiye'nin emperyalizme bağımlılığını sorgulamadan, Hizbullah ve benzeri örgütlerin tasfiyesi yönünde hiçbir ciddî adım atılamaz. Evet, Hizbullah’ın bazı tetikçileri ve yöneticileri yakalanmıştır fakat “karargah” varlığını sürdürmektedir. Meselenin özü buradadır. Hizbullah bir "çete" değildir; dünya kapitalist sisteminin bir aletidir.
Sevgili Halit Güngen, 14 yıl önce yazdığın gerçeğe yeni ulaştılar.
Seni sevgiyle anıyoruz.
MİT'e dinci sızma
Hizbullah'ın yıllar sonra deşifre edilen hard disklerinden çarpıcı bilgiler çıktı. Recep Buttanrı adlı bir kişinin hem MİT hem de şeriatçı örgüt için muhbirlik yaptığı, istihbaratçıları deşifre ettiği belirlendi
MAHMUT ORAL
Cumhuriyet, 7 Temmuz 2006
DİYARBAKIR - ABD'de deşifresi yapılan Hizbullah disketlerinin çözümleri şeriatçı örgütün, devletin istihbarat birimlerine kadar nasıl sızdığını gözler önüne seriyor. Örgüt tarafından infaz edilen Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Sekreteri İbrahim Sarı 'nın emniyet istihbaratına çalışmasına karşın Hizbullah'a da üniversite personeli hakkında bilgi verdiği ortaya çıktı. Sarı, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu 'nun kayınbiraderi Ahmet Göksu 'nun da MİT çalışanı olduğunu açıkladı. Recep Buttanrı adlı bir kişinin de hem MİT hem de Hizbullah için muhbirlik yaptığı, istihbaratçıları deşifre ettiği belirlendi. Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu 'nun 17 Ocak 2000'de öldürüldüğü Beykoz operasyonunda polisin eline geçmesin diye militanlar tarafından kurşun yağmuruna tutularak tahrip edilmek istenen 41 bilgisayardan 24'ünün hard diskinin çözümleri yıllar sonra yapılabildi. Örgütün askeri kanat sorumlusu Cemal Tutar ile siyasi kanat sorumlusu Edip Gümüş 'ün de yargılandığı Hizbullah ana davası dosyasında yer alan hard diskler mahkeme kararıyla çözüm için Amerika'ya gönderildi. Disket çözümleri sonunda mahkemeye ulaştı
D'de deşifre edilen disketler, şeriatçı örgütün istihbarat birimlerine bile sızdığını ortaya çıkardı
Hem Hizbullahçı hem MİT'çi
*Beykoz operasyonunda ele geçirilen Hizbullah arşivinin çözümleri ancak yıllar sonra yapılabildi. ABD'li uzmanların yaptığı ve mahkemeye ulaşan deşifrelere göre, örgüt emniyet istihbaratı ve MİT çalışanları hakkında arşiv tuttu; ayrıca istihbarat birimleri içindeki elemanları aracılığıyla deşifre ettiği istihbaratçıları öldürdü.
Hizbullah'ın kaçırdığı kişiler veya kuşkulandığı militanların sorgu çözümlerinin yer aldığı belgeleri ele geçirdi. Onlarca kişinin sorgu çözümlerinin yer aldığı yüzlerce sayfalık belgelerde, örgütün neredeyse tüm Diyarbakır halkı hakkında istihbarat topladığı açıkça anlaşılıyor.
Hizbullah tarafından kaçırıldıktan sonra öldürülen Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Sekreteri İbrahim Sarı'nın da örgüte ayrıntılı bilgi verdiği belirleniyor. Dönemin Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan 'ın ''Adı Hizbullah'a ait dokümanlarda geçiyor'' dediği ve daha sonra kemikleri Diyarbakır'da örgüte ait Mardinkapı Savaş Mahallesi Küçüksavaş Sokak'taki 11 No'lu sorgu evinde bulunan Sarı'nın ifadeleri, bir çelişkiyi de ortaya koyuyor. Sarı sorgusunda Diyarbakır polisine çalışan sadık bir muhbir olduğu ve bu gücünü kullanarak üniversite veya günlük yaşam içinde sıkıntılarla karşılaşan çok sayıda kişiyi de muhbirliğe zorladığını söylüyor. Dicle Üniversitesi'nde çok sayıda kişi hakkında ayrıntılı bilgi veren Sarı'nın bazı kişiler hakkında anlattıkları şöyle:
Abbas Hüseyinoğlu: Erganilidir. İmam hatip okulu mezunudur. Öğretmenlik yapmıştır. Sonra Siirt Öğrenci Yurdu Müdürlüğü'nde çalışmıştır. Eski Rektör Prof. Sedat Arıtürk zamanında personel daire başkanlığına getirilmiştir. Siirt'te iken soruşturma geçirmiş, idari görev alamaz denilmesine rağmen personel daire başkanı olmuştur. Sonra burada da yolsuzluklara katılınca, DYP kanalıyla Milli Eğitim Müdürü olmuştur. Bu kadar yolsuzluklara bulaşmasına rağmen devletin en üst kademelerinde bulunması, Prof. Dr. Sedat Arıtürk'ün onu personel daire başkanı yapması nedeniyle açık açık MİT'tir.
Abdullah Getiren: Sağlık Kültür Daire (SKS) Başkanı'dır. Aslen Sivereklidir. Diyarbakır'da doğup büyümüştür. Yurt-Kur Bölge Müdürlüğü'nden üniversiteye geçmiştir. SKS üniversitenin beynidir. Tüm sosyal tesisler, kantinler, konukevi, öğrenci harçları buraya bağlıdır. Kendisi şu anda rektörün (Prof. Dr. Mehmet Özaydın ) kasası gibidir. Emniyetin istihbaratıyla ilişkilidir.
Ahmet (Ahmet Göksu, eski Diyarbakırspor Kulübü Başkanı): Abdülkadir Aksu'nun kayınbiraderi. Soyadını hatırlayamadım. Kendisi İhracatçılar Birliği Başkanı'dır. Diyarbakır'da yapılacak tüm ihracat mallarının onun kontrolünden ve mühründen geçmesi lazım. Bu nedenle geniş bir çevresi olduğu gibi Abdülkadir Aksu'dan da kaynaklanan bir çevresi vardır. Doç. Dr. Mehmet Emin Yılmaz 'ın yanına o da çok gelir, ben de çok giderim. Yılmaz'ın ona defalarca kızdığını gördüm. ''Bırak şu lüzumsuz işleri, kimsenin gizlisine saklısına karışma, MİT her zaman insanı kullanır, atar. İstihbaratçılarla gezme diyorum sana'' türünden sözler söyler. Ahmet MİT'tir, buna ben tanık oldum.
Ahmet Oğuz: Uzun süre imam hatip lisesi müdürlüğü yapmıştır. Müdürlüğü sırasında hakkında çok şeyler söylenmiştir. O dönemde en çok söylenen sözün, Ahmet Oğuz'un MİT olduğuydu.
Candan Hamamcı: Orhan Hamamcı' nın eşidir. Fen edebiyat fakültesindedir. Eşi ise diş hekimliği fakültesindedir. Prof. Candan Hamamcı sarışın, beyaz tenlidir. Genellikle saçlarını dalgalı yaptırır. Çok açık giyinir. MİT ile ilişkisi olduğu söylenir. Derslerine başörtülü öğrencileri almamaktadır.
Cemil Güzelsoy: Geçen yıl şu anda dekanlığın altında bulunan polislerin amiri olan Tuncay Komiser'le konuşurken ''Hastaneyi ne yapıyorsunuz'' dedim. ''Bir probleminiz var mı? Mehmet Tuncay'dan iş çıkmaz'' dedim. ''Ayıp ediyorsun ağabey, Mehmet Tuncay ve Cemil Güzelsoy ve Başhemşire Medihe Tekin avcumuzun içindedir'' dedi.
MİT'çileri deşifre
Örgüt tarafından sorgulanan bir başka kişi olan Recep Buttanrı ise MİT çalışanlarıyla bağlantı kurarak örgüte bilgi sağlıyor. MİT binasına yakın bir pastanede çalışan ve muhbirlik yapan Buttanrı da Hizbullah tarafından sorgulanıyor. Buttanrı da Diyarbakır'da MİT binasında çalışan onlarca kişinin fiziki görünümünü, günlük yaşamda müdavimi oldukları mekânları, ailelerinde kaç kişi olduğunu, MİT binasının dışında çalışıp çalışmadığını detaylarıyla anlatıyor. Buttanrı anlatımlarında MİT lojmanlarına sık sık gidip rapor verdiğini de belirtirken çok sayıda tanıdığını da MİT ile çalışmaya teşvik ettiğini dile getiriyor.
HİZBULLAH'I DEVLET EĞİTTİ
SİDAR BORAN – ANF
ÜLKEDE ÖZGÜR GÜNDEM 7 TEMMUZ 2006
Hizbullah'a yönelik olarak 2000 yılında İstanbul Beykoz'da yapılan operasyon sonucunda, ele geçmemesi için kurşunlanan ve yakılmak istenen bilgisayarlara ait 41 Hard Disk'ten çözümü yapılamayan ve ABD'de FBI tarafından deşifre edilerek Hizbullah ana davalarının görüldüğü İstanbul ve Diyarbakır'daki mahkemelere gönderilen çözümleri ANF ele geçirdi.
Hizbullah MİT ilişkisi
Çözümleri ancak 6 yıl sonra yapılabilen Hard Disk, CD ve kasetlerin içinde oldukça ilginç bilgiler çıktı. Bölgede istihbaratı yapılan ve hedef listesine konulan işadamları, gazeteciler, biliminsanları vb. Hizbullah-Mit-Emniyet ilişkileri; Hizbullah'ın bölgede fişlediği imamlar, işadamları, öğrenciler, Dicle Üniversitesi'nde görev yapan profesör ve doçentler; Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Çevik Kuvvet Merkezi’nde yapılan istihbarat eğitimi ve ders toplantıları; Mezar evlerde cesetleri bulunan kişileri öldürmeden önce sorgu kayıtları... gibi birçok ilginç ve çarpıcı bilginin yer aldığı dosyalar gün ışığına çıktı.
Tahrip edilmişti
İstanbul Beykoz'da 17 Ocak 2000 tarihinde Hizbullah'a yönelik yapılan operasyonda örgüt lideri Hüseyin Velioğlu'nun öldürülmesi ardından, villada bulunan Hizbullah arşivine el konulmuştu. Hizbullah'ın arşivinin bir kısmı sağlam olarak ele geçirilirken, Beykoz'daki villaya yapılan operasyon sürerken, Velioğlu ve beraberindekiler ana arşivlerin bulunduğu bilgisayar Hard Diskleri, CD ve kasetleri kurşunlamış, bazılarını yakmış, bazıların da su doldurdukları küvete atarak tahrip etmek istemişlerdi.
Operasyon sonucunda ele geçirilen ve tahrip oldukları için çözümü yapılamayan 41 Hard Disk'ten 24'ü ile kurşunlanmış ve kısmen yakılmış bazı kaset ve CD'ler mahkeme kararıyla çözümlerinin yapılması için ABD'ye gönderilmişti.
Emniyette eğitim
Ortaya çıkan arşivlerde Hizbullah'ın özellikle Diyarbakır'da bazı semtlerde ev ev, dükkan dükkan istihbarat çalışması yaptığı belirlendi. Çözümleri yapılan ve yazılı ortamda ikibine yakın sayfadan oluşan Hard Disk, CD ve kasetlerin ayrıntılarında Hizbullah'ın sorguladığı kişilerin ayrıntılı ifadelerine yer verilmiş. Bu ifadelerin birinde Diyarbakır Çevik Kuvvet Müdürlüğü'nde yapılan istihbarat ve eğitim toplantısı da ayrıntılı bir şekilde belirtilmiş.
Polisle bağlantının kanıtları
Hizbullahçı Haydar Kaya'nın örgüt içinde yapılan sorgulamasında polisle Hizbullah arasındaki ilişki gözler önüne seriliyor. İşte Kaya'nın sorgusundan alınan ilginç bilgiler: '2 Şubat 1993'te Diyarbakır Çevik Kuvvet'te eğitim aldım. Okulun zemin katında bir sınıfı andıran bir salonda 30 kişi eğitim alıyorduk. Ben her zaman polis Erdal'ın Şahin marka arabasıyla gidip geliyordum. Eğitim boyunca yemeklerimiz ve masraflarımızı onlar karşılıyordu. 1996 yıllarının başları. Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü'nde özel harekat biriminde çalışan iki kadın polis Diyarbakır'da tanıdığımız müslümanların aileleli ile tanışmak istedi. Bu kadın polislerden birinin adı Nadide, diğerinin adı Zuhal.
Nadide adlı kadın polisi kendi başıma çarşaflı bir halde Yasin'in evine götürdüm. Bu kadın polisler hem müslüman kadınlar üzerinde çalışma yapıyor hem de cinsel yollardan elde edebilecekleri müslüman erkekleri tespit etmemi istiyorlardı. Ben 5 Nisan Mahallesi'nde Kemal adlıboyacı Müslümanı bu cinsel zaafiyete uygun birisi olarak tespit ettim. Çünkü psikopat bir geçmişi vardı. Onu bu kadınla tanıştırdım. Bu polisler onu ve ortağı Ramazan adlı Müslümanı bir daireye boyama için çağırdılar, ilişki kurmayı planladılar. Ben yakalandıktan sonra ne olduğunu bilmiyorum.
DİYARBAKIR