Hıyaneti Vataniye Kanunu'nun Gerekçesi

Türkiye, bir Haçlı saldırısını göğüslemektedir.
İslamcılık adına İslam milletlerine karşı cepheye sürülen Tayyip Erdoğan'ların gerçek kimlikleri ortaya çıkmıştır. Haçlı'nın büyük Ortadoğu Projesi'nde görev almışlardır ve Haçlı'nın bozgununu paylaşacak...

Tarih:

Türkiye, bir Haçlı saldırısını göğüslemektedir.
İslamcılık adına İslam milletlerine karşı cepheye sürülen Tayyip Erdoğan'ların gerçek kimlikleri ortaya çıkmıştır. Haçlı'nın büyük Ortadoğu Projesi'nde görev almışlardır ve Haçlı'nın bozgununu paylaşacaklardır.
Milletimizin önemli bir kesimi, Tayyip Erdoğan'ların İslamcı kisvesiyle ortaya çıkmalarına aldanmıştır. Bu olaya tarih ilk kez tanık olmuyor. Son yüzyıllar, ibretle doludur.

MİLLETİ MAHVEDEN DİN KİSVESİ ALTINDAKİ KÜFÜR
Atatürk, tarihimizi özetleyerek, dinlerin bir tahakküm ve sömürü aracı olarak kullanılmasını kesin bir dille mahkûm etmiştir:
"Din daima siyaset aracı, menfaat aracı, istibdat aracı yapıldı."1 Bu, yüzyıllar boyunca "görenek" oldu.2 Milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar, hep din kisvesi altındaki küfür ve melanetten gelmiştir."3

Atatürk, özellikle sultanlık ve ortaçağ kuvvetleriyle siyasal mücadelenin keskinleştiği Kurtuluş Savaşı'nın başlangıç yıllarında toplumun padişah ve halifeye dinî ve geleneksel bağlarının olumsuz etkilerine değinir.4 Padişah, düşmanla işbirliği halindedir ve dini yalnız kendi saltanatının bir aracı olarak değil, aynı zamanda düşman işgalini destekleyen bir payanda olarak kullanmaktadır. Bu durumda Atatürk'ün çözümü açık ve kesindir: "Osmanlı hükümetine, Osmanlı padişahına ve Müslümanların halifesine isyan etmek ve bütün milleti ve orduyu isyan ettirmek lazım geliyordu."5

Cumhuriyet'in ilk yıllarında saltanat ve hilafetle hesaplaşma bütün şiddetiyle gündemdedir. Bu koşullarda, Atatürk, Cumhuriyet'in ilanının birinci yıldönümünde din kisveli gericiliğe şu sözlerle meydan okur: "Türkiye, din ve şeriat oyunlarına sahne olmaktan çok yüksektir. Bu gibi oyuncular varsa, kendilerine başka taraflarda sahne arasınlar."6

HAÇLI GERİCİLİK İLE BÖLÜCÜLÜĞÜN İŞBİRLİĞİ
Şeyh Sait İsyanı, emperyalizm ile gericilik arasındaki işbirliğini bir kez daha gündeme getirir. 24 Şubat 1925 günü Hıyaneti Vataniye Kanunu'nu değiştiren yasa Büyük Millet Meclisi'ne sunulur. Bu yasanın gerekçesinin Atatürk tarafından yazıldığı kaynak gösterilmeden belirtilmiştir.7 Sözler Atatürk'ün sözleridir ve üslup Atatürk'ün üslubudur. Atatürk yazmış olsa da olmasa da, tavır Kemalist Devrim'in tavrıdır:
"İnsanlığa saadet getirmek üzere ortaya konan ve yayılan mukaddes dinler, tarihin seyrinde hırs düşkünü, haksız ve zalimane emellerin yerine getirilmesi ve tatminine araç edilmek gibi, gayeleriyle tamamen zıt ve aksi bir akıbete uğratıldılar. Denebilir ki, insaniyet en tahammülsüz, en kanlı hayat safhalarını, talihin hazin bir tecellisi ile din ve dini mukaddesat mücadeleleri arasına yazdı. Tarihin elleri satırlı, zorba ve müstebit taç sahipleri, maceracıları, türediler, zulümlerine, tahakkümlerine ve zorbalıklarına dinleri dayanak gösterecek ve alet edecek kadar ilahi hükümlerden istifade etmek yollarını buldular. Anılması pek elimdir ki, insaniyete bir saadet ve yükselme rehberi olmak üzere vahyedilmiş ve indirilmiş olan mukaddes dinler, mazlum insanlığın en mukaddes hukukunu en kesin bir azim ile elde etmeye araç olan devrimlerin pek amansız bir hasmı olan zalimler hesabına irtica yolunda kullanıldı. Esasen siyasete alet edilen dinlerin insanlık hayatındaki akıbetleri bundan başka bir şekilde tecelli edememiş, bundan başka bir sonuç verememiştir.
"İşte insanlığın kaderinin en karanlık ve en kanlı yaprakları bunlardır. İslamiyet tarihi din namına işlenen bu yürek yakan facialardan uzaklarda kalamadı. Yüksek esaslarına rağmen İslam dini Dört Halife devirlerinden sonra, zorba hanedanların elinde on dört asır İslam milletlerinin saltanat istibdatlarının en kan dökücü sistemleriyle idaresine gerekçe olarak gösterildi. O rütbe ki, halifeler ve sultanlar, ilahi hükümler namına 'Allah'ın yeryüzündeki gölgesi' unvanını takınarak İslam milletlerinin kaderinde en kanlı tahakkümleri reva gördüler. Safhaları pek canlı bir şekilde yaşayan Türk vatanının ve Türk milliyetinin istiklal savaşlarında, kovulmuş hilafet hanedanı, dini hükümler namına mücahitlerin katline fetva çıkartacak kadar, Türk tarihinin asla affedemeyeceği hainane cüretlerde bulundu. Yılmaz ve kararları çok kesin devrimimizin en zorlu günlerinde, din, düşmanları kârına kullanılmış oldu. Devrimimize ve onun en kutlu eseri olan, Türk milletinin toplumsal ve siyasal rüşdünü ispat eden Cumhuriyetimize karşı son günlerde irticakâr suikastlarla hareket edenlerin, gene dinin mukaddes hükümleri ile bir kısım halkı
hilafet hanedanı, dini hükümler namına mücahitlerin katline fetva çıkartacak kadar, Türk tarihinin asla affedemeyeceği hainane cüretlerde bulundu. Yılmaz ve kararları çok kesin devrimimizin en zorlu günlerinde, din, düşmanları kârına kullanılmış oldu. Devrimimize ve onun en kutlu eseri olan, Türk milletinin toplumsal ve siyasal rüşdünü ispat eden Cumhuriyetimize karşı son günlerde irticakâr suikastlarla hareket edenlerin, gene dinin mukaddes hükümleri ile bir kısım halkı aldatmakta ve yoldan çıkarmakta oldukları tahakkuk etmiştir.

"Vicdan ile Allah arasında bir anlayış aracı olan dinler, siyaset aracı ve sonuçta ihtiras aracı oldukça temiz kutsallıklarının etkileneceğinde şüphe yoktur. Hükümetimiz vicdan ile Allah arasında siyasetin ve siyasi oluşumların aracılık yetkisi olamayacağı kanısındadır.

"İslamiyet ise bunu doğrulamaktadır. Aksi anlayışların mutlaka zorbalık ve istibdat sonucunu doğurduğu ve doğuracağı tarihi gerçeklerle saptanmış ve doğrulanmıştır.

"Tarihin sürekli tecrübelere dayanarak vecize haline koyduğu bu gerçeklerden esinlenen hükümetimiz, bundan böyle dinin ve dini mukaddesatın bir siyaset ve sonuçta menfaat ve ihtiras aracı edilmemesini ve ona gerçek ve mukaddes konumunu sağlamak üzere hazırladığı kanunu, acil olarak yüce Meclis'in oluruna arz eder."8

Dipnotlar :
1) Atatürk'ün Bütün Eserleri, c.15, Kaynak Yayınları, İstanbul, Şubat 2005, s.242. Yine bkz. Recep Peker, İnkılâp Dersleri, s.72.
2) Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c.I, s.330.
3) Atatürk'ün Bütün Eserleri, c.15, Kaynak Yayınları, İstanbul, Şubat 2005, s.218.
4) Age, c.19, Kaynak Yayınları, İstanbul, Eylül 2006, s.19 ve 29.
5) Age, c.19, Kaynak Yayınları, İstanbul, Eylül 2006, s.31.
6) Age, c.17, Kaynak Yayınları, İstanbul, Ağustos 2005, s.110.
7) Bkz. Gürbüz Tüfekçi, Bitmeyen Yürüyüş, Demirbank Yayını, tarihsiz, s.276.
8) TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, c.14, TBMM Matbaası, 1976, s.309-310; Türk Parlamento Tarihi, TBMM-II. Dönem 1923-1927, c.I, Türkiye Büyük Millet Meclisi Vakfı Yayınları, Ankara 1993, s.619 vd.
dperincek@ip.org.tr
www.doguperincek.gen.tr

Aydınlık 1 Ekim 2006