Uluslararası hukuk uzmanları, Perinçek’in İsviçre aleyhine açtığı davayı kazanması halinde Fransa’nın AİHM içtihadını dikkate almak zorunda kalacağını söyledi.
Fransız parlamentosunda 22 Aralık’ta ele alınacak olan ve sözde soykırımı inkâr edenlerin cezalandırılmasını öngören tasarısı, ifade özgürlüğü tartışmalarını beraberinde getirdi. Uluslararası hukuk uzmanları, bu tasarının ifade özgürlüğünü ortadan kaldıracağı görüşünde birleşirken bu konuda dikkatler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki Doğu Perinçek davasına çevrildi. Perinçek davayı kazanırsa Fransa, AİHM içtihadını dikkate almak zorunda kalacak. Sözde soykırımı inkâr etmeyi suç olarak kabul eden İsviçre’de yerel mahkeme Perinçek’i Ermeni soykırımı iddiasını reddederek ırk ayrımcılığı yapma suçundan mahkûm etmiş, Perinçek de iç hukuk yollarını tükettikten sonra AİHM’ye bireysel başvuru yapmıştı.
Prof. HÜSEYİN PAZARCI
Uluslararası Hukuk Uzmanı
İfade özgürlüğüne girer, girecektir. Bir şeyle ilgili görüş beyan ediyorsunuz, bu suçtur deniyor. Kamu düzenini bozan özel bir niteliği de yok. Dolayısıyla bunu İsviçre’de kamu düzenine aykırı etkiler yapıyor Ermeni azınlık üzerinde, Perinçek olayında İsviçre mahkemesi değerlendirdi. Böyle bir değerlendirme doğru görünmüyor. Perinçek davası AİHM’ye götürüldü. Şu anda devam ediyor. Aynı şey Fransa’da herhangi bir cezalandırma söz konusu olursa, ki söz konusu olacaktır, öyle değerlendirilecektir diye düşünüyorum. Hukuken, 1948 sözleşmesi çerçevesinde bugüne kadar verilmiş özel bir karar yok. 1948 sözleşmesi çerçevesinde onun bir 9. maddesi vardır. Devletler aralarında uygulanma ve yorumu konusunda bu sözleşmede herhangi bir anlaşmazlık yaşarlarsa tek taraflı olarak Uluslararası Adalet Divanı’na başvurabilir diye, bir hüküm var ve Türkiye başvurabilir. Çünkü Fransa da 1948 sözleşmesine taraf. O zaman böyle bir olanak var da bu kullanılır da, soykırım 1948 sözleşmesi anlamında cezalandırılabilir türünden bir yoruma giderse Adalet Divanı, bu sefer bizim bakımımızdan beklenen şey olmaz. Ama bu ihtimal zayıftır, 1915 olaylarını 1948 sözleşmesine bağlamak. Uluslararası hukukta, ancak özel sözleşmeler çerçevesinde bu vardır denebilir, 1948’den öncesi için, geriye yürümezlik söz konusu... Onun dışında bireysel suçlar hesabına döküldüğü zaman da AİHS mekanizması, ifade özgürlüğünden dolayı değerlendirilebilecek bir unsurdur.
ÖMER ENGEN LÜTFEM:
Avrasya İncelemeleri Merkezi Başkanı
İfade özgürlüğü içine girer. Yahudiler bunu daha 90’lı yılların başında deldiler. Soykırımın olmadığını iddia edenlere ceza getirilmesi gibi. Ondan sonra Ermeniler de aynı yoldan yürümek istiyor, AB’nin çerçeve kararı var, o da aynı şekilde, soykırımı inkâr edenlere bir cezalandırılma getirilmesi yönünde. Soykırımı ifade özgürlüğünün dışında tutmak gibi Avrupa’da bir eğilim var. Ama ifade özgürlüğü, ifade özgürlüğüdür. Bütün sorun, Ermenilerin soykırımı olup olmadığına geldi dayandı. Normal koşullarda 1948 sözleşmesine göre soykırım olanlar için bunun uygulanması lazım. 1948’e göre bir mahkeme tarafından soykırım niteliği kabul edilmemiş olanların dışında kalması lazım. Fransa’da son zamanlara böyle bir kanı vardı. Bu duruma göre uluslararası mahkemelerden geçmiş soykırım suçu var, Yahudi soykırımı, Bosna ve Ruanda var. Fransa bir vücut çalımıyla, 2001’de kabul edilen kanunu çerçeve anlaşmasına dahil etti. Bunu da o taraftan geçirmek istiyor. Kimsenin Yahudi soykırımını tartışacak hali yok. Ruanda ve Bosna için de kimsenin sesi çıkmıyor. Buna mukabil Ermeni iddialarında, soykırımı inkâr edenler çok ciddi cezalandırılıyor. Fransa, bu gibi kavramları kendi siyasi ihtiraslarına göre eğip büküyor. Bu meselenin ortaya çıkmasında Sarkozy’nin seçilmesi ve seçilmemesi durumu var. Aslında Fransa’yı durduracak bir şey var, ama onun bize de zararı dokunur. Ekonomik tedbirler alacaksınız. Onları da kolay alamazsınız, AB tahtında bazı taahhütleriniz var.
Cumhuriyet Gazetesi
20 Aralık 2011