GİZLİLİK KARARI, DENİZ FENERİ SORUŞTURMASININ KARARTILMASINA YÖNELİKTİR

*VİDEO HABER*
İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Mehmet Cengiz, 9 Mart 2009 günü Ankara'da bir basın toplantısı yaparak, Deniz Feneri soruşturmasındaki son gelişmeler ve gizlilik kararını değerlendirdi. Cengiz'in açıklamalarını ve haberin video görüntüsünü a...

Tarih:

*VİDEO HABER*
İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Mehmet Cengiz, 9 Mart 2009 günü Ankara'da bir basın toplantısı yaparak, Deniz Feneri soruşturmasındaki son gelişmeler ve gizlilik kararını değerlendirdi. Cengiz'in açıklamalarını ve haberin video görüntüsünü aşağıda sunuyoruz.

Deniz Feneri yolsuzluğunun, Türkiye ayağının soruşturulmasında “gizlilik” kararı alınması, delilerin karartılmasına hizmet etmektedir.
Bilindiği gibi, 8 Eylül 2008 tarihinde, Alman Savcılığı’nın İddianamesini de ekleyerek Ankara C. Başsavcılığı’na başvurmuş ve başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile RTÜK Başkanı Zahid Akman olmak üzere; Türkiye’de kurulu Deniz Feneri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin yöneticileri, Kanal 7 Televizyonu ile bu yolsuzlukla bağlantılı Türkiye’de kurulu şirketlerin yöneticileri ve diğer failler hakkında soruşturma açılmasını istemiş idik.



Aradan bunca zaman geçmiş olmasına karşın soruşturmada bir ilerleme kaydedilemedi. Alman yargısının hükmen saptadığı Deniz Feneri yolsuzluğunun Türkiye’deki uzantıları henüz yargı önüne çıkarılamadı.
Ortaya çıkan somut kanıtlardan; bu yolsuzluğun, başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP olmak üzere, RTÜK Başkanı Zahid Akman, Türkiye’de kurulu Deniz Feneri Derneği ve Kanal 7 Televizyonu’na kadar uzandığı anlaşılmıştır.
Alman makamları, yöneticileri yolsuzluğa karışan ve bu yolsuzlukla elde edilen paralarla finanse edildiği anlaşılan Kanal 7 Televizyonunun yayın lisansını iptal ederken, bu televizyonun Türkiye’deki yapılanması faaliyetini sürdürmektedir.
Soruşturma, aylardır Almanya’dan gelecek dosyaya endekslenmiştir. Oysa Deniz Feneri yolsuzluğunun soruşturulmasını gerektiren kanıtları, daha 2004 yılında Kanal 7 Televizyonun sahibi Yeni Dünya İletişim A.Ş’de, SPK müfettişlerince yapılan “sınırlı” denetleme ile dahi saptanmış bulunmaktadır.
Bu incelemede, bugün Deniz Feneri yolsuzluğu kapsamında soruşturulması gereken yurtdışındaki gizli hesaplar saptanmış ve Başbakanlık’tan suç duyurusunda bulunması istenmişti. Aradan 5 yıl geçmesine rağmen Başbakanlık bu görevini yerine getirmemiş, suç duyurusunda bulunmamış ve ilgili belgeleri Cumhuriyet Savcılığı’na göndermemiştir.

Şimdi, alınan gizlilik kararı kamuoyuna ve suçun mağdurlarına yöneliktir. Suçun failleri ve suçlanan siyasal iktidar zaten her türlü kanıtı ellerinde bulundurmakta ve yıllardır gizlemektedirler.
Hükümet, elindeki belge ve bilgileri Cumhuriyet Savcılıklarından gizleyerek, zaten yargıya karşı eylemli bir “gizlilik” uygulamaktadır. Bunu aşamayan, siyasal iktidarın kendilerine karşı delilleri gizleme eylemine karşı çıkamayan Savcılık, bu duruma müdahale etmek yerine işin kolayına kaçmış; kamuoyuna, biz müştekilere ve mağdurlara karşı “gizlilik” uygulama yolunu seçmiştir.
Hatırlanacağı gibi, Alman Savcısı’nın İddianamesinde, sanıkların muhasebe kayıtlarını gayri resmi tuttukları ve bu gayri resmi muhasebe kayıtlarının, Almanya Deniz Feneri Derneğinin bilgisayarında olmadığı, bunların 2005 sonlarından bu yana Türkiye’de Kanal 7’de bulunan bir ‘server’de kaydedildiği ve ancak ‘online’ yoluyla ulaşılabildiği belirtilmişti (İddianame, s.85-87, 136-138, ).
Bütün bunlardan daha vahimi, Almanya’da yürütülen bu soruşturma süresince, soruşturmalara defalarca siyasi etki yapılmaya, bilhassa Türk Hükümeti tarafından devam etmekte olan tutukluluğa mani olunmaya çalışıldığı açıkça ifade edilmiş; Türk Hükümeti’nin bu eylemi örtbas edici ve suçu koruyucu tutumu nedeniyle suç örgütünün Türkiye’ye kaçan mensuplarına, Türkiye’deki kanıtlara, Türkiye’deki yapılanmasına ve işledikleri suça ulaşılamadığı vurgusu yapılmıştı (İddianame, s. 42).
Almanya’daki soruşturmayı engelleyemeyen AKP Hükümeti, şimdi Deniz Feneri yolsuzluğunun kendilerine de uzanan Türkiye ayağının soruşturulmasını önlemeye çalışmaktadır.
Bu koşullarda alınan “gizlilik” kararı soruşturmanın karartılması, kamuoyunun gözetim ve denetiminden uzakta sürdürülecek soruşturmada delillerin Hükümetçe daha kolay gizlenmesine hizmet edecektir.
Öte yandan alınan bu “gizlilik” kararının uygulanış tarzı da yasaya aykırıdır. Ceza Muhakemesi Kanununun 153/3. maddesine göre “gizlilik” kararı alınması halinde dahi bu karar, soruşturmada şikâyetçi konumunda bulunan bize karşı uygulanamaz.
“Cumhuriyet Savcıları”nın doğrudan ülkemizin güvenliğini ilgilendiren bu suçun soruşturulmasında en az “Alman Şansölyelerinin Savcıları” kadar etkin ve cesur olacaklarına inanmak istiyoruz.
Deniz Feneri yolsuzluğunun karartılmasına hizmet edeceği açık olan bu gizlilik kararına ve uygulamasına itiraz edeceğiz.