“Fethullahçılar İstanbul Emniyeti’ni de ele geçirdi”

Genel Müdürlük merkez teşkilatından sonra bugünkü siyasal iktidarın desteği ile İstanbul Emniyeti’nin ele geçirilmesi başarılmıştır. Bir günde 121 amir ve müdür, İstanbul’dan sürülmüştür. 28 Şubat sürecinde irticacı oldukları belgelenen birçok polis, amir ve mü...

Tarih:

Genel Müdürlük merkez teşkilatından sonra bugünkü siyasal iktidarın desteği ile İstanbul Emniyeti’nin ele geçirilmesi başarılmıştır. Bir günde 121 amir ve müdür, İstanbul’dan sürülmüştür. 28 Şubat sürecinde irticacı oldukları belgelenen birçok polis, amir ve müdür, İstanbul’un ve teşkilatın en kilit noktalarına yerleştirilmiştir. “İstanbul’a hakim olursanız, mafyaya, basına ve işadamlarına hükmedersiniz” mantığıyla...

EMCET OLCAYTU, AYDINLIK, 11 HAZİRAN 2006, S. 986

Danıştay’a silahlı saldırının ertesinde görüştüğümüz, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesinin eski müdürü Dr. Adil Serdar Saçan’la son Atabeyler Operasyonu üzerine, tekrar görüştük. İşte Saçan’ın cesur açıklamaları.

AYDINLIK: F (Fethullah) tipi örgüt Emniyet Teşkilatı’na nasıl yerleşti?
DR. ADİL SERDAR SAÇAN: 1975 yılından itibaren Türk Emniyet Teşkilatı, sistemli, planlı ve gizli şekilde irticai örgütlenmeye sahne olmaktadır. O günden bugüne, hangi siyasi parti iktidara gelirse gelsin bu örgütlenme bazen açıkça bazen de gizlilik içinde faaliyettedir. Özellikle dini kullanan sağcı partilerin iktidara gelmesiyle aleni biçimde kilit noktalar ele geçirilmiştir. Genel Müdürlük merkez teşkilatından sonra bugünkü siyasal iktidarın desteği ile İstanbul Emniyeti’nin ele geçirilmesi başarılmıştır. Bir günde 121 amir ve müdür, İstanbul’dan sürülmüştür. 28 Şubat sürecinde irticacı oldukları belgelenen birçok polis, amir ve müdür, İstanbul’un ve teşkilatın en kilit noktalarına yerleştirilmiştir. İstanbul çok önemlidir. Nedeni; “İstanbul’a hakim olursanız, paraya, mafyaya, ekonomiye, basına ve işadamlarına hükmedersiniz” mantığıdır. Bu kilit noktadaki görevliler, herkesi şantaj ve komployla sindirebilir. Emniyet’teki Fetullah örgütünce, sivil imamların belirlediği hedefler, yasadışı dinlenmekte, izlenmekte, e-postalar kaydedilmekte, elde edilen bilgiler örgütün arşivinde saklanmakta, komplolar hazırlanmaktadır. Bakın Emin Çölaşan olayı yüzde yüz eminim, F (Fethullah) tipi örgütün işi. Emin Çölaşan buna teslim olmadı. Acaba başkaları ne yaptı?

ÖZAL, HİYANETİ VATANİYE KANUNU NİÇİN KALDIRDI?
AYDINLIK: O zaman emniyet teşkilatındaki durum kabul edilmiş mi oluyor?
DR. SAÇAN: Hepsi böyledir demiyorum. Kilit noktalardan bahsediyorum. Tanıdığımız birçok arkadaşımız var. Atatürk’e, Cumhuriyete bağlı.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin iki numaralı kanunu, Hıyaneti Vataniye, 25 Şubat 1925 günü bizzat Atatürk’ün teskeresiyle ile kabul edildi. Vatan haini şöyle tanımlanmıştı:
“Dini, mukadessatı diniyeyi siyasi gayelere esas veya alet ittihaz maksadıyla cemiyet teşkil veya bu cemiyete dahil olanlar, veya bu suretle devletin şeklini değiştirme veya devlet güvenliğini ihlal ve dini veya mukadessatı diniyeyi alet ittihaz ederek her ne surette olursa olsun ahali arasında fesat ve nifak ikası için gerek tek başına ve gerek toplu olarak anlaşma yoluyla veya yazıyla veyahut fiili bir şekilde veya nutuk iradı veyahut yayın yapma suretiyle harekette bulunanlar, haini-i vatan addolunur.”
İşte bu suçun cezası da idamdı. Bugün türban meselesini kaşıyanların Atatürk döneminde cezası idamdı. Bu kanunu Özal sessiz sedasız kaldırdı. Bunlar hep planlı işler. Amaç, Osmanlı döneminde olduğu gibi, herkes dergâhını kuracak, tekkesini kuracak, zaviyesini kuracak, bunlar da; onların başına geçecekler, bir elleri yağda, bir elleri balda, müritler bunlara hizmet edecekler… Atatürk devrimi bunlara karşı yaptı.

28 ŞUBAT BAŞLANGIÇTA BUNLARA GERİ ADIM ATTIRMIŞTI
28 Şubat müdahalesi bunlara geri adım attırmıştı. Kıvrıkoğlu paşa ne demişti? “28 Şubat süreci, 1923’ten bu yana sürmektedir. İrtica tehdidi bin yıl sürerse 28 Şubat süreci de bin yıl devam edecektir” demişti. Ama daha sonra bu olay tam tersine çevrildi. Kimin desteği ile? Türkiye’ye yerleşmiş Amerikalı ve Avrupalı küresel operatörlerin desteği ile. 2002 yılında bunlar ABD’nin Irak ve BOP projeleri doğrultusunda AKP etrafında toplanarak fiilen iktidarı ele geçirdiler. Tayyip Erdoğan’ın Wolfovitz’e yazdığı mektup, bunun kanıtı. Bu mektup yalanlanmadı. Adam, milletvekili değil, bir şey değil, üstelik yasaklı. ABD’ye gidiyor. Bush ile görüşüyor. Küresel güçlerin şahinler grubu bunların arkasında. Sen belediye başkanlığından hapse girmiş adamsın. Nereden tanıyorsun Wolfovitz’i de mektup yazıyorsun? Tabii ki bunlar Amerika destekli.

OPERASYONLARIN SENARYOLARI, SAMANYOLU TV’DE YAYINLANDI
Samanyolu tv’de Şubat Soğuğu diye bir dizi yayınlandı. Orada, hükümete karşı komplolar oluyor filan. O dizide yandaşlarına verdikleri mesajı, bugün ispatlamaya çalışıyorlar. Bu çok büyük bir psikolojik harekâttır. Bu dizilerin senaryolarını küresel güçler yazıyor. Samanyolu televizyonu yazmıyor. Bunların hedefi Türk Silahlı Kuvvetleri… TSK tökezlediği an, Türkiye’yi yerle bir ederler. Onun için aklı başında her vatandaşın TSK’nın arkasında olması lazım. Adamlar, karşı devrim sürecini tamamlamak üzere… Türkiye, biri uluslararası, biri de Türkiye içindeki iki karşı-devrim grubunun baskısı altında.

BÖLÜCÜ BAYRAKLARI KİM AÇTIRIYOR
İçişleri Bakanlığı bir genelge yayınlıyor. Diyor ki: Nevruz kutlamalarında bölücü bayrağa izin vermeyeceksiniz. Ama yüz bin kişi bölücü bayrakla çıkıyor meydana. Türk polisi de orada. Ama müdahale etmiyor. Neden? Ben o Türk polisinin içinden geldim. 1978 yılında polis kolejine girdim. 13 yaşımdaydım. 13 yaşımdan beri içinde bulunduğum polis teşkilatını çok iyi tanırım. Öyle yüz bin değil, beş yüz bin kişi olsalar onlara haddini bildirir. Ona sadece diyeceksin ki, “o bayrağı indir”. Bak nasıl indiriyor. İşte istihbarat örgütümüz, karşı istihbarat faaliyetlerini bozamıyorsa, sebebi birtakım siyasilerin o istihbarat ajanlarıyla kol kola olması olabilir. Sebep odur.

DEVLETİN ARŞİVİ, FETHULLAHÇILARIN ELİNDE
Tablo açık aslında. Onlar “A” diyor. Devletin içinde operasyon yapılıyor. Bakın Türk askerinin başına çuval geçirilmesi olayında da bunlar var. Şemdinli hadisesinde de bunlar var. Doğu ve Güneydoğu’da, “özgürlükler, halk hareketi, bilmem ne”… arkasında bunlar var. Şimdi son Atabeyler operasyonu, Ahmetler, Mehmetler operasyonu… Ben buradan iddia ediyorum. Türk emniyet teşkilatı içerisinde ciddi bir irticai örgütlenme vardır. Bunlar laik Türkiye Cumhuriyeti’nin polisini etkisiz hale getirmişlerdir. Ve tarihte ilk defa, dikkat edin bütün polisten bahsetmiyorum, Türk polisi adının altındaki bu çeteler, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne operasyon yapmaktadırlar. Hukuk kullanılmak suretiyle bu yapılmaktadır. Devletin arşivini özel arşiv haline getirenler onlardır. Fethullah, Amerika’dan bağırıyor. Diyor ki; “Türkiye’de önemli cinayetler olacak”. Devletin haberi yok. O zaman, devletin içindeki çeteler, sana haber veriyor. Demek ki bunlar, devlete değil, Fethullah’a çalışıyor.

F TİPİ ÇETENİN OPERASYONLARI
Bunlar bir grubu yok etmek istediklerinde, “belden aşağı” operasyonlar düzenlerler. TSK’ya yaptıkları gibi, “çeteci” gösterirler. Hâlbuki kendileri çetedir. Ankara’da Genelkurmay Başkanlığı’nın önünde, son Atabeyler operasyonunda, iki genç çocuk, gazetecileri telefonla çağırıp operasyon dosyasını verdiler. Ben, Ali Fevzi Bir’in, spor müsabakalarındaki şike ile ilgili telefon görüşmeleri gazetelerde yayınlandı diye meslekten atıldım. Aslında, bunlara karşı mücadele ettiğim için atıldım. Ben görevdeyken, bunlara karşı operasyon hazırlığındaydım. Çalışma yaparken bilgi sızdı bunlara. Çünkü teknik birimler bunların ellerinde. Peki, Genelkurmay’ın önünde gazetecilere dosya verenleri Emniyet niye yakalayamadı? Devlet, o belgeleri verenleri yakalamak ve sorgulamak zorundadır. Asıl çete odur. Bunların Türkiye örgütlenmesinde, Türkiye imamları, il imamları, bölge sorumluları, semt sorumluları, ışık evleri sorumluları var. Bu örgüt değil de nedir yahu? Vatana ihanet kanununu kaldır, 163’ü kaldır, Terör Kanununu değiştir, karşı-devrim grupları istediği gibi hareket etsin, sonra devletin resmi polis teşkilatı içerisinde hücreler kur, örgüt kur, adliyelerin içerisinde hücreler kur, ondan sonra; Cumhuriyet’in kanunlarına dayanarak cumhuriyetçileri yok et.



“Atamaları Tayyip, Fethullahçılarla birlikte planladı”

Bir ara Emniyet’te Nakşîlerin adamların vardı. Şu anda Emniyet’teki tarikatçıların hepsi Fethullahçı. Karar mekanizmalarının hepsi Fethullahçılarda. Ben son operasyonlardan çok önce, geçen yıl, 19 Nisan olması lazım, Emniyet’te Fethulahçı örgütlenme vardır diye açıklama yaptım. Cumhurbaşkanı devlet denetleme kurulunu görevlendirsin, ben tek tek isim isim veririm dedim.
AYDINLIK: Hiç olmazsa Savcılar da ilgilenmedi mi?
SAÇAN: İlgilendiler… Benim hakkımda dava açtılar.
AYDINLIK: Ne davası?
SAÇAN: Polisin sorunları diye bir yazı yazmıştım. Şöyle demiştim: “neden bazı başbakanlar İstanbul’un ücra ilçelerinde İstanbul polisinde yapılacak atamaları en alt düzeye kadar planlamaktadırlar…”
AYDINLIK: Hangi başbakan, Tayyip Erdoğan mı?
SAÇAN: Evet! Tayyip Erdoğan gelmişti, Silivri’de… İstanbul Emniyeti’nin başkomiser atamalarına kadar planlandığını anlatmıştım… O yazıdan dava açtılar. Bakırköy Asliye Ceza Mahkemesinde yargılandım ve yakın zamanda beraat ettim.


“Türkiye’de derin devlet olduğuna inanmıyorum”

Türkiye’de derin devlet yok bence… Derin devlet, istihbarata karşı istihbarattır. Mesela askeri istihbarat. Milli Güvenlik Kurulu Kanunu değiştikten sonra, MGK Genel Sekreterliğinin bilgi alma hakkı kaldırıldı. Diğer taraftan MİT hakkında bilgim yok. Ne yaparlar, ne ederler bilmiyorum. Türkiye’nin büyük kesimi CIA ajanlarının karargâhı haline gelmiş. Türkiye’nin birçok büyük otellerinde, Güneydoğusu’nda, en ücra köşelerinde CIA istasyonları kurulmuş. CIA ajanları istedikleri gibi hareket ediyorlar. İstihbarata karşı, istihbarat yapacaksın. Espiyonaja, kontr-espiyonaj ile karşılık vereceksin.
AYDINLIK: Bizde böyle bir birim yok mu?
SAÇAN: Yok! Nerde, hani?
AYDINLIK: Sizin içte ve dıştaki karşı-devrimciler dediğiniz güçler, sürekli derin devletten bahsediyorlar.
SAÇAN: Yok efendim, ne derin devletinden bahsediyorlar. Onlar devleti yıkmaya çalışıyorlar. Derin devlet dedikleri eğer, bazıların kafasına taktığı gladyo ise, gladyo’yu kuran güç NATO’dur. Amerika’dır. Eh o zaman bizim hükümet de, şu anda Amerika’ya dayandığına göre, gladyo da hükümettir o zaman. Al sana derin devlet işte! Gladyo’yu kuran kim? Biz miyiz? Gladyo, NATO’nun anti-komünist teşkilatı. Yani, güya komünizme karşı ülkemizi koruyacakmış. Ama ne yaptılar? Kendi sömürgelerini kurdular. Emperyalizmin borusunu öttürdüler. Devlet örgütünün önemli yerlerini ele geçirmiş bir karşı devrim gücünden söz ediyoruz. Bu karşı devrim grubunun ABD istihbarat örgütü ile iç içe olduğunu da biliyoruz.



İLK KEZ AYDINLIK’TA
FBI ajanları, Türkiye’de polisin silahını aldı vermedi

Bakın FBI ajanları geldi Türkiye’ye. NATO toplantısında bakanların avuçlarını bile kontrol etti. Sultanahmet’te ciplerle dolaştılar, devriye gezdiler, Türk halkına kimlik kontrolü yaptılar FBI ajanları… Türk polisini dövüp silahlarını aldılar. Basından gizlendi bu. O silahları da vermediler. O silahların nerede olduğu belli değil. O polislerimiz için bir de soruşturma açtılar.
Hani hükümranlığınız, nerde egemenlik hakkınız? Bunu kim engelleyecek? İstanbul Emniyet Müdürü engelleyecek. FBI kim oluyor da benim ülkemde bunları yapabiliyor? İstanbul Emniyet Müdürü olarak sen, kendi bakanının avucunu kontrol edebiliyor musun? Daha yeni, Şile’de dört polis memurunu açığa almışlar. Bir milletvekilinin oğlu, kafa tutuyor trafik polislerine… Ceza kesmek istiyorlar diye. Polisler de bunu gözaltına aldı diye, o polisleri açığa almışlar. Kim sorumlu? Emniyet Müdürü. O Müdür, bugün “ben başarılıyım” diye bıyık burup dolaşıyor Türkiye’de…


Emniyet’te Fethullahçılığı teknik birimlere ilk sokan müdür: H. A.

İstihbarat dairesinde komiserdim. O zamandan biliyorum. Emniyet teşkilatında Fethullahçılığı teknik birimlere sokan ilk müdür H. A.’dır. Fetullahçıdır. Bir de Ş. D. var. “Avcı” diye geçer. Cinayet büro amirliği yaptı. AKP iktidara geldiğinde H.A. daire başkanı, Ş.D de teknik şube müdürü olmuştu. Bu iki kişi, emniyet teşkilatındaki Fethullahçılara “teknik çalışmayı” öğretenlerdir. Şimdi bunlar başka görevdeler. Bugün Cumhuriyetin polisi, müdürlerinden değil, imamlarından emir alan irticai bir polis örgütlenmesi ile karşı karşıyadır. “Susurluk”, bu örgütlenmenin yanında ancak “havasını” alır.