ESAS HEDEF KİM?

ABD, Neoconlar tarafından üretilen Büyük Ortadoğu Projesini hayata geçirmek için, son on yıl içinde değişik ülkeleri hedef tahtasının en başına koydu.
Bu amaçla askeri, siyasi, ekonomik ve diplomatik alanlarda bu ülkelere karşı topyekûn bir savaş yürüttü.
ABD ...

Tarih:

ABD, Neoconlar tarafından üretilen Büyük Ortadoğu Projesini hayata geçirmek için, son on yıl içinde değişik ülkeleri hedef tahtasının en başına koydu.
Bu amaçla askeri, siyasi, ekonomik ve diplomatik alanlarda bu ülkelere karşı topyekûn bir savaş yürüttü.
ABD hedefine ulaşamadı ama bu büyük projesinden vazgeçmiş de değildir. Kendince bazı hesaplar yapmakta, kaçınılmaz sonunu önlemek için çılgınca planlar peşinde koşmaya devam etmektedir.
ABD’nin son on yılına bakarak bugün izlemekte olduğu politikayı anlamaya çalışalım:

AGANİSTAN
Amerikan dış politikasının esası, dünya enerji kaynaklarının büyük çoğunluğunun yer aldığı Ortadoğu ve Ortaasya’ya hâkim olmaktır.
Böylece bir yandan büyük zenginlikleri eline geçirirken, öte yandan Çin, Avrupa, Japonya ve Rusya gibi rakiplerini kontrol altına alma olanağını elde edecektir.
Bu hedefe ulaşmada planlanan ilk adım, Afganistan’ın işgali olmuştur.
Afganistan stratejik konumu bakımından önemlidir. Asya’nın kalbindedir. Çin, Rusya, Hindistan ve İran’a komşudur. Taliban yönetimi ise bütün dünyada tecrit vaziyetindeydi.
Amerika, Afganistan işgali ile bir taşla birkaç kuş vuracaktı. Bizzat planladığı ikiz kuleler provokasyonu ile istediği ortamı yarattı ve Afganistan’ı işgal etti.

IRAK
Afganistan’ı Irak takip etti. Baas yönetimi antiemperyalist bir tavır içindeydi ve Amerikan planlarının önünde engeldi. Öte yandan Irak yalnız başına dünya petrol rezervlerinin yüzde 15’ine sahipti. 1991 yılından beri süren ambargo ise Irak’ı yıpratmış ve zayıf düşürmüştü.
Bütün bunlardan dolayı ABD, BOP yürüyüşünde ikinci hedef olarak Irak’ı belirledi. Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesi ABD’ye istediği bahaneyi verdi. Oysa bugün biliyoruz ki ABD’nin, Irak’ın Kuveyt’i ilhak niyetlerinden haberi vardır ve buna karşı hayırhah bir tavır alarak Irak’ı cesaretlendirmiştir.
Ama Afganistan’dan farklı olarak dünyanın büyük çoğunluğu, Irak’ın işgaline karşı çıktı. ABD itirazları dinlemedi, burnu henüz Kaf dağındaydı ve İngiltere gibi birkaç hempasının desteği ile savaşı başlattı.

İRAN VE SURİYE
Amerikan emperyalistlerinin Irak’tan sonra hedeflerinde İran ve Suriye bulunuyordu. 2003 yazından itibaren Amerikan propaganda makinesi bütün gücüyle bu iki ülkeyi, ama esas olarak da İran’ı hedef aldı.
2003 yılı sonu ve 2004 yılında bütün dünya Amerika’nın İran’a ne zaman gireceğini konuşuyordu. Tartışılan konu, ABD İran’a girecek mi yoksa hava saldırısı mı ile yetinecek seçenekleri üzerineydi.
Amerikan propaganda mekanizması bu sefer bu yeni hedefe kilitlenmişti. Holivud harekete geçirildi. “300 Ispartalı” filmi vizyona sokuldu. Bütün dünya “Barbar ve insanlık düşmanı İranlıları” izledi.
Ama Amerika bu hamlesinde başarısız oldu. Her şeyden önce Irak ve Afganistan halklarının direnişi ABD’yi durdurdu. Amerika bu ülkelerde askeri bakımdan saplandığı çıkmazdan sonra, İran gibi daha büyük ölçeklerdeki bir rakibe karşı savaşı göze alamadı.

VE TÜRKİYE
İran’a yönelik kuşatmanın ve saldırı niyetinin boşa çıkmasından sonra ABD Büyük Ortadoğu Projesinden vazgeçmedi. BOP’ tan vazgeçmek, ABD açısından dünya hegemonyasından vazgeçmek demektir ve bu da bu Süper Güç açısından ölümden başka bir anlama gelmez.
Obama, Irak sonrası ABD’nin bütün gücüyle Afganistan’a yoğunlaşacağını söyledi. Gelişmeler içinde bunun da çok kolay olmadığı ortaya çıktı.
Amerika Irak’tan çekiliyor. Ama çekilirken bu ilkenin kuzeyinde kurduğu kukla devleti güvenceye almak istiyor.
2005 yılından itibaren ABD dış politikasının ilgi merkezi Türkiye’dir. Çünkü Türkiye, işbirlikçilerin teslimiyetçi politikalarından dolayı bu ülke tarafından içerden kuşatılmıştır.

DERENİN TAŞI İLE DERENİN KUŞUNU VURMAK
Yani Amerika Türkiye’de “Derenin taşları ile derenin kuşlarını vurma” olanağına sahiptir.
İktidarda ABD’nin BOP eşbaşkanı olduğunu söyleyenler vardır.
Türkiye, dünyanın en kırılgan ekonomisine sahiptir ve bütün ipler batılı merkezlerin elindedir.
Amerikan derin devleti, F Tipi Gladyo aracılığı Türk devletinin ve toplumunun en ücra hücrelerine kadar sızmıştır.
Türkiye’nin basın yayın dünyası, Amerikan propaganda mekanizmasına esas olarak eklemlenmiştir.
AB kapısında ve ABD güdümünde izlenen politikaların sonucu olarak milletimiz etnik bakımdan önemli ölçüde ayrıştırılmış ve Kürtlerin temsilcisi olarak son yıllarda iyice palazlanan PKK ve DTP, geleceklerini ABD planlarının başarısına bağlar duruma gelmişlerdir.
Bu liste uzatılabilir.
Amerika İran’ı düşürme mücadelesinde sadece askeri gücüne güvenmek durumundaydı.
Ama Türkiye’ye karşı ise, askeri gücünün yanı sıra ve daha önemli olarak ülke içinde elde ettiği mevzilerden saldırmak olanağına sahiptir.
Bütün bunların sonucu, 2005 sonrasında ABD hedef aldığı ülkelerin en başına, adım adım Türkiye’yi koymuştur.
Ergenekon Tertibi bu tercihin sonucunda sahneye kondu. “Açılımlar” bunun için birbirinin peşi sıra geliyor.
Durum budur. Millet olarak karşı karşıya olduğumuz tehdidi doğru teşhis edelim.
Bütün okuyucuların Ramazan Bayramını kutlarım.
mbgultekin@ip.org.tr