İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin, 16 Ocak 2009 günü Ankara 'da bir basın toplantısı yaparak, Ergenekon-Susurluk ilişkisi iddiaları hakkında açıklamalarda bulundu. Gültekin özetle şunları söyledi:
Son günlerde gazete sayfaları ve televizyon haberlerini dolduran yalan; Ergenekon soruşturmasının, Susurluk’un devamı olduğu iddiasıdır.
1996 yılında çetelerin ortaya çıkarılmasını isteyenleri ve bu amaçla alanlara çıkan kitleleri “gulu gulu dansı yapmakla” suçlayanlar, Susurlukla ortaya çıkan gerçeklere ise “fasa fiso” diyenler, şimdi Fethullahçı Gladyo ile birlikte yurtseverlere saldırıyorlar.
Abdullah Gül, o zaman çetelerden hesap sorulmasını isteyen kitlelere saldıran Hükümet’te, Bakan olarak görev yapıyordu.
Tayip Erdoğan da o zaman, içinde bulunduğu Parti ve bir parçası olduğu dönemin Hükümeti ile birlikte bütün gücüyle halk hareketinin karşısındaydı.
Tek tek araştırılabilir. Bugün Ergenekon tertibinde görev alanlar, bu tertibi savunanların hepsi, 1990’larda Susurluk’la ortaya çıkan Çete’nin savunuculuğunu yapmışlardır.
1990’lı yıllarda Susurluk gerçeğini ortaya çıkaranlar ise bugün hapiste ve yargılanıyorlar.
SUSURLUK’U DOĞU PERİNÇEK ORTAYA ÇIKARDI
1996 yılında Susurluk sonrası TBMM bir Susurluk Araştırma Komisyonu kurdu. Bu Komisyonun bilgisine ilk başvurduğu kişi Genel Başkanımız Sayın Doğu Perinçek’ti. TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu 24 Aralık 1996 günü Sayın Doğu Perinçek’i, o zaman Ana Muhalefet Partisi lideri olan Sayın Mesut Yılmaz’dan önce dinledi.
Çünkü Doğu Perinçek, Susurluk Çetesi’ne veya daha genel ve doğru olan ifadeyle söylersek Gladyo’ya karşı yıllardan beri mücadele ediyordu. Amerika’nın Türkiye’deki yasadışı Çetesi, yürütülen mücadele sonrasında isim isim ve eylemleriyle Sayın Perinçek ve İşçi Partisi tarafından ortaya çıkarılmıştı.
Dolaysıyla Susurluk ile ilgili olarak bilgi edinmek isteyen Araştırma Komisyonu’nun herkesten önce Sayın Perinçek’in bilgisine başvurmasından daha doğal bir şey olamazdı.
Sayın Doğu Perinçek Kasım 1996’da Susurluk Çetesi’nin yasadışı faaliyetleri ile ilgili kapsamlı bir dosyayı, Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel’e sundu. Aralık 1996’da ise yayınladığı “Çiller Özel Örgütü” kitabıyla Susurluk Çetesi’ni gözler önüne serdi.
Sayın Demirel, kendisine sunulan dosyayı Hükümete göndererek devletin ilgili kurumlarının harekete geçmesini sağladı.
Sayın Doğu Perinçek bütün bu mücadeleleri verirken bugün İşçi Partisi’ne saldıranlar ne yapıyordu? Onlar Susurluk çetesini savunuyorlardı.
Gerçek şudur: Gladyo 1990’larda, İşçi Partisi’nin “Çiller Özel Örgütü” olarak tanımladığı “Susurluk Çetesi” olarak Türkiye’nin yurtseverlerine saldırıyordu. Aynı Çete bugün de işbaşındadır ve Ergenekon tertibi ile Türk Ordusu’na, Atatürkçülere ve yurtsever devrimcilere saldırmaya devam etmektedir.
İŞÇİ PARTİSİ’NİN MÜCADELESİ
İşçi Partisi’nin 1990’lı yıllarda Susurluk Çetesi’ne karşı yürüttüğü mücadelenin belgeleri, sadece Sayın Doğu Perinçek’in “Çiller Özel Örgütü” ile sınırlı değildir.
Kaynak yayınları tarafından yayınlanan “Susurluk Komisyonu Tutanakları” ve “Bütün Yönleriyle Susurluk” kitapları, İşçi Partisi’nin Gladyo’ya, Susurluk çetesine karşı mücadelesinin tarihsel belgeleridir.
Genel Başkanımızın bütün bu mücadeleler içinde yaptığı araştırma ve incelemelerinin sonucu olan “Mafyokrasi” kitabı, sistemin nasıl mafyalaştığını anlatmaktadır.
Hikmet Çiçek arkadaşımızın “Hangi Hizbullah”, Adnan Akfırat arkadaşımızın “Eşref Bitlis Suikasti” ve “MİT’in yalanları”, İşçi Partisi’nin o dönemde konu ile ilgili olarak yayınladığı çok sayıda kitaplardan bazılarıdır.
Bütün bu kitaplara, gazete ve dergi sayfalarında yer alan binlerce sayfalık haber ve araştırmayı eklemek gerekir.
Bütün bu araştırmaları yapanlar ve Gladyo’ya karşı mücadele verenler, şimdi, “Susurluk’a karşı mücadele ediyoruz” yalanlarını utanmazca söyleyenler tarafından tutuklanmış bulunuyor.
TÜRK ORDUSU HEDEF ALINIYOR
Susurluk ile ilgili olarak belirlenmesi gereken bir diğer gerçek şudur: Susurluk Çetesi’nin ortaya çıkarılmasında birinci olarak İşçi Partisi ve halk hareketi rol oynadı. İkinci olarak ise Türk Ordusu’nun Amerika’nın Türkiye’deki derin devletine karşı tavır almasını saymak gerekir.
Türk Ordusu 28 Şubat süreci içinde kendi içindeki Gladyo uzantılarını tasfiye etti. Böylece Susurluk Çetesi’nin ortaya çıkarılmasına büyük katkıda bulundu.
Ama Türk Ordusu bugün, tıpkı İşçi Partisi gibi saldırıların hedefidir. Susurlukla ortaya çıkan bütün kirli ilişkilerin sorumlusu olarak gösterilmektedir.
Amerika, Türkiye’de işlediği bütün suçları, bütün kirli işlerini yurtseverlerin üstüne yıkarak bir taşla iki kuş vurmak istemektedir. Susurlukla ortaya çıkan kirli ilişkileri ve suçları şimdi “Ergenekon”a bağlamak istemelerinin nedeni budur.
Amerikan emperyalizmi ve Fethullahçı Gladyo boşuna çırpınıyor. Güneş balçıkla sıvanmaz. Türk Milleti her geçen gün sahnelenen tertibi daha iyi kavrıyor.
Fethullahçı Gladyo’nun ve AKP’nin sonu, Çiller Özel Örgütü’nün sonundan bin beter olacaktır.