İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Mehmet Cengiz, “Karargah Evleri” soruşturmasını yürüten ve halen tutuklu bulunan Hava Kuvvetleri Komutanlığı Başsavcısı Ahmet Zeki Üçok’un Ergenekon Savcıları tarafından sorgulanmasını eleştirdi. Cengiz’in açıklaması şöyle:
“Karargâh Evleri” soruşturmasını yürüten Hava Kuvvetleri Komutanlığı Başsavcısı Askeri Hâkim Sayın Ahmet Zeki Üçok, geçtiğimiz günlerde Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz tarafından sorgulanmış ve Beşiktaş Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuklanmıştı.
Biraz sonra ayrıntılarını açıklayacağımız bu “sorgu”, şu gerçekleri bir kez daha gözler önüne sermiştir:
I. TSK içinde sivillerin de katılımıyla “Karargâh Evleri” adlı bir yapılanmanın oluşturulduğu iddiası, TSK ve İşçi Partisi’ne yönelik bir tertiptir. Bu tertip, Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığınca yürütülen soruşturmada açığa çıkarılmıştır.
II. Bundan rahatsız olan tertip merkezi, “Karargâh Evleri” tertibini açığa çıkaran Askeri Savcıya tertip düzenlemişlerdir.
III. Tertibin aydınlatılmasına Başbakan ve Milli Savunma Bakanı engel olmaya çalışmışlardır.
IV. Ergenekon savcıları yetki ve görev sınırlarını aşmışlardır.
V. Cumhuriyet yargısı baskı altındadır. Hâkimlik teminatı hiçe sayılarak suç işlenmektedir.
(I)
Askeri Savcılık: “Örgüt Yok, Suç Yok”!
Askeri Savcı Sayın Üçok, Beşiktaş’taki sorgusunda olayı şöyle anlatıyor:
“Çalışmalarımızı, 1) Belgenin (“İP/Karargâh Evleri” isimli MİT raporunun) nasıl sızdırıldığını, 2) Belgenin içeriği doğruysa belgenin içeriğinin doğru olup olmadığını, 3) Belgenin içeriği doğruysa Ergenekon terör örgütü ile irtibatını tespit etmemiz halinde İstanbul Beşiktaş’taki özel yetkili Cumhuriyet Savcılığı’na dosyayı gönderecektik. Birinci aşamayı hazırlamakta olduğumuz iddianamemize geçirdik, herhangi bir örgütsel faaliyet tespit edemediğimiz, sizden aldığımız bütün Ergenekon sanıkları ile ilgili telefonları, Karargâh Evleri’nde adı geçen şahısların, telefonları ile HTS raporlarının karşılaştırılmasından hiçbir irtibatı olmadığını gördük. Bu nedenlerden dolayı bir örgütsel faaliyet olmadığına ulaştık, ayrıca Ergenekon terör örgütü ile irtibatlı olmadığını tespit ettik. Herhangi bir örgüt faaliyeti tespit edemediğimiz için görev alanınıza giren bir suç faaliyeti içerisinde olduklarını tespit edemedik”.
“Ben bütün kurumlarla irtibata geçtim. MİT, Emniyet Genel Müdürlüğü ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ile değişik yazışma ve görüşmeler yaptım. Bana MİT’ten özellikle söylenen (Emre Taner ve Afet Güneş’ten) aldığım bilgilerde, ellerinde hiçbir resim, telefon, görüntü, video kaydının olmadığını, sadece kendi hassas kaynaklarının İşçi Partisi’nden duyduklarını kaleme aldığını, herhangi bir belge olmadığını, kendilerinin de bu kişileri takip etmediğini, Genelkurmay Başkanlığı’ndan böyle bir talep gelmediğini, talep gelmeyince de böyle bir saha çalışması yapmadıklarını, bana hem yazılı hem sözlü olarak ilettiler”.
Askeri Savcı: “Tertip Kamuoyuna Açıklanmalıdır”!
Bu sonuca ulaşan Hava Kuvvetleri Askeri Savcısı Ahmet Zeki Üçok’un, Hava Kuvvetleri Komutanı’na ilettiği bilgi notunda, “Ergenekon” ve “Karargâh Evleri” tertibi ile “yasal olmayan deliller oluşturularak sanki TSK içinde terör örgütü yapılanmasının varmış gibi gösterildiğinin kamuoyuna duyurulması” önerilmiş.
MİT: “Rapor Duyuma Dayalıdır, Araştırma Yapmadık, Delil Yok”!
Bu sonucu içine sindiremeyen Savcı Zekeriya Öz, “Karargâh Evleri yapılanması ile ilgili herhangi bir bilgiye ulaşmadınız mı?” diye sorduğunda Ahmet Zeki Üçok şu cevabı veriyor:
“Hayır, böyle bir yapılanmanın gerçek olduğuna ilişkin somut ve hukuki bir delile ulaşmadık. Tek elde ettiğimiz delil ‘Cengiz Köylü’den gelenler’ klasörü içerisinde Selçuk Çakmaklı’nın bilgisayarındaki klasördeki Karargâh Evleri yapılanmasına ilişkin MİT raporudur”.
“MİT tarafından hazırlanan raporun, yasal ve hukuki hiçbir yönü yoktur. Yasal ve hukuki hiçbir delile dayanmamaktadır. Bizzat bunu Emre Taner ve Afet Güneş hem yazılı, hem sözlü olarak bize söylemiştir”.
“Gerçekten MİT raporunun hiçbir hukuki bağlayıcılığı olmadığı gibi hukuki bir delile dayanmıyordu. Bunu bizzat MİT Müsteşarı da bana söyledi. ‘Biz duyum alırız, durum çok ciddiyse hemen bunu ilgili kuruma ulaştırırız, herhangi bir araştırma yapmayız, ancak ilgili kurum bize geri döner araştırma yapın derse, biz saha çalışması yaparız’ dedi. ‘Hatta, AŞTİ’de bomba olduğu ihbarı gelse, biz bunu araştırmadan polise bildiririz, polis bize araştırın derse biz araştırırız. Bu olay bunun gibidir’ dedi”.
(II)
Z. Öz, As. Savcılığın Yürüttüğü Soruşturmadan Rahatsız!
Bu sorguda Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’ün, Askeri Savcı Ahmet Zeki Üçok’a yönelttiği şu sorular olayın vahametini ve Ahmet Zeki Üçok’un neden tutuklandığını gözler önüne sermektedir:
- Ne zamandan beri Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcısısın? Bu süre içinde hangi önemli soruşturmaları yürüttün? Bu soruşturmalar hakkında bilgi ver.
- “Karargâh Evleri” isimli soruşturmayı ne zamandan beri, kimlerle yürütüyorsun?
- “Karargâh Evleri” soruşturmasıyla ilgili ne çalışmalar yaptın, ne tür bilgilere ulaştın?
- Bu soruşturmanın yürütülmesiyle ilgili üst makamlara (yani Hava Kuvvetleri Komutanı’na) bilgi notu hazırladın mı? Neden hazırladın? Bu bilgi notunda neler vardı?
- Bu soruşturmada görevlendirme yapılırken sana hangi görevler verildi?
- Yürüttüğün soruşturmalarla ilgili basına bilgi verdin mi?
- “Karargâh Evleri” soruşturmasını kapatmaya çalışmanın sebebi nedir? Niçin sanıklar lehine olabilecek delilleri de topladın? (Cevap: “CMK 100’e göre Savcılar sanıkların lehine olabilecek delilleri de toplamak zorundadır)…
(III)
Tertibin Aydınlatılmasına Başbakanlık Engeli!
Üçok, sorgusunda şu bilgileri aktarıyor:
“Daha sonra görüşmeyi resmi bir hüviyete kavuşturmak için, daha doğrusu yukarıdaki şifahi görüşmeler olmadan önce Afet Hanımı tanık sıfatıyla dinlemek üzere, Emre Taner’e yazı yazdım. Emre Taner izin vermedi. Bunun yerine MİT Müsteşarını ifadeye çağırmak için Başbakanlık’a yazı yazdım. Yazdığım yazıda, her ne kadar CMK ve MİT Kanunu’nda Müsteşar’ın dinlenmesi için herhangi bir izin şartının olmamasına rağmen ve nezaket kuralları gereği bağlı olduğu Sayın Başbakan’a yazı yazdım. Hatta sızmasın diye de yazıyı elden gönderdim. Daha sonra Sayın Başbakanımız, 29. maddeyi gerekçe göstererek izin vermeyeceğini söyledi. Bunun üzerine Başbakanlık’a müsteşarla ilgili böyle bir zorunluluk olmadığından hazır bulundurulmasını. Kibar bir dille yazarak bildirdim. Daha sonra MİT hukuk danışmanlarından biri tarafından bir sürü fırça atar tarzda ‘siz yanlış biliyorsunuz, mensuplarına koruma var da amirine niye yok’ tarzında bir yazı yazdılar”.
“MİT Müsteşarı Şaşırdı, Hatta İnanamadı”!
“Bu olaylar sırasında Emre Bey bizim komutanın yanına gitmiş, ’82 yıllık MİT tarihinde ilk defa bir müsteşarı tanık olarak çağırıyorlar, şimdi beni zorla mı getirecek’ diye sitem etmiş. Bunun üzerine Hava Kuvvetleri Komutanı (Babaoğlu) beni çağırıp, benim işime asla karışmayacağını, ancak devlet kurumları arasında çatışmanın uygun olmayacağını, bu sebeple ‘bu sorunu kendileriyle yüz yüze görüşüp konuşsanız daha iyi olmaz mı’ dedi. Ben bunun üzerine MİT Müsteşarı ile görüştüm. Görüşmeden önce bazı öğretim görevlilerinden usul ile alakalı destek talep ettim. Bunun üzerine MİT Müsteşarı ile görüşürken normalde ifadeye gelmesi gerektiğini, bu konuda Milli Savunma Bakanlığı’nın İdare Mahkemesi’ne başvurması gerektiğini söyledim. Ancak Savunma Bakanlığı, bu yola gitmeyeceğini yazıyla bana bildirdi. Benim bundan sonra yapacak bir şeyim yoktu, ben bu soruşturmadan ötürü birçok kişinin Türk Silahlı Kuvvetleri’nden uzaklaştırıldıklarını anlatınca MİT Müsteşarı şaşırdı, hatta inanamadı”.
(IV)
“Savulun Savcı Geliyor”!
Yıllardır söylüyoruz; CMK’nun 250. maddesinde tanımlanan fiillerin soruşturmasını yalnızca yetkilendirildikleri alanda yürütmekle görevlendirilen Beşiktaş Savcıları, hem yetkilerini hem de görev sınırlarını aşmaktadırlar.
Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz TBB Başkanı Özdemir Özok, Adli Yıl açılış konuşmasında bir tehlikeye işaret etmiş ve “savulun savcı geliyor” demişti. Aktardığımız bu sorgulama, Beşiktaş Savcılarının görev ve yetki sınırlarını aşma konusundaki ısrarlarını da göstermektedir.
Beşiktaş Savcıları: “Her Şeye Biz Yetkiliyiz”!
Sorgudan anlaşıldığına göre; 2009 yılı başında “Karargâh Evleri” soruşturmasının kimin tarafından yürütüleceği hususu, İstanbul’a giden Hava Kuvvetleri Askeri Savcıları ile Ergenekon Savcıları arasında tartışma konusu olmuş. Ahmet Zeki Üçok olayı şöyle anlatıyor:
“Ben kendi dosyamdaki delillere bakıp karar verdim. Yoksa örgüt soruşturması yapmadım. Örgütün varlığını tespit etseydik dosyayı (250. maddeye göre yetkili C. Savcılığı’na) gönderecektik. Biz hatta İstanbul’da görüşmeye geldiğimizde soruşturmayı önce biz yapalım diye teklif ettik, örgüt tespit etmemiz halinde görevsizlik kararı ile gönderme teklifinde bulunduk. Ancak görevli savcılar bize belgenin İşçi Partisi’nde bulunduğunu, bunun da örgütsel bir birlikteliği gösterdiğini bu nedenle kendilerinin yetkili olduğunu söylediler. Anlaşmazlık ortaya çıkınca Turan Çolakkadı, o zaman herkes kendi soruşturmasını yürütsün, söz o örgütsel faaliyeti tespit ettiğinizde görevsizlik kararı verin bize gönderin dedi”.
(V)
Hâkimlik Teminatı Hiçe Sayılmıştır!
Hava Kuvvetleri Komutanlığı Başsavcısı Askeri Hâkim Sayın Ahmet Zeki Üçok hakkında İstanbul C. Savcılığı’nca doğrudan soruşturma başlatılması ve Üçok’un İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nce tutuklanması hâkimlik teminatının hiçe sayılmasıdır.
Doğrudan Soruşturma Açılamaz!
357 sayılı Askeri Hakimler Kanunu’nun 23. maddesinde; “Askeri hakimler ve savcılar(ın) ...görevleri sırasında işledikleri suçlar veya sıfat ve görevlerinin gereklerine uymayan hal ve eylemleri...öğrenilirse, soruşturma izni verilmesine lüzum olup olmadığının tespiti için Milli Savunma Bakanı tarafından ilgili şahıstan kıdemli bir askeri adalet müfettişi görevlendirilir” deniliyor.
Aynı yasanın 25. maddesi ise şöyle: “Milli Savunma Bakanı, soruşturma yapmaya memur edilen askeri adalet müfettişince düzenlenen ve düşüncesini de kapsayan evrakı inceler, elde edilen sonuca göre hazırlık soruşturması yapılması için izin verilmesine ...yahut kovuşturma yapılmasına lüzum görmezse evrakın işlemden kaldırılmasına karar verir”.
Mevzuat bu olmakla birlikte, Sayın Üçok hakkında Milli Savunma Bakanı’ndan gerekli izin alınmaksızın soruşturma başlatılmış ve bu kanunsuz soruşturma kapsamında tutuklanmıştır.
Bu teminat, yalnızca askeri hâkim ve savcılara özgü değildir. Sivil hâkimler ve savcılar da aynı teminata sahiptirler. Nitekim, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 82. maddesinde; “Hâkim ve savcıların… görev sırasında işlenen suçları, sıfat ve görevleri gereğine uymayan tutum ve davranışları nedeniyle, haklarında inceleme ve soruşturma yapılması Adalet Bakanlığının iznine bağlıdır” deniliyor.
Ergenekon Savcılarına Özel Muamele!
Bu teminat, sivil savcılar -özellikle Ergenekon savcıları- için titizlikle ve hatta ölçüleri kaçırılarak uygulanırken, sıra askeri savcılara -özellikle siyasal iktidarca beğenilmeyen icraatlara imza atan askeri savcılara- gelince görmezden gelinmektedir.
Olay, son derece dikkat çekicidir. Örnekleyelim:
Bu sorgulamayı yapan Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz hakkında;
“- Çine C. Savcısı olarak görev yaptığı dönemde, Mehmet Ocak isimli iş adamından haraç ve bu kişiye ait benzin istasyonundan ücretsiz benzin aldığı,
“- Haraç ve ücretsiz benzin alması nedeniyle Mehmet Ocak tarafından rehin alındığı halde şikâyetçi olamadığı,
“- Çine’de görev yaptığı sırada, diğer C. Savcısına ATGV adına tahsil edilen gelirleri paylaşma teklifinde bulunduğu,
“- İstanbullular Nakliyat isimli firma ile araba alım-satım işi yaparak ticari faaliyet yürüttüğü,
“- Fethullahçılar tarikatı ile ilişkili olduğu…” gibi iddialarla ilgili olarak, belirttiğimiz yasa hükümlerine dayanılarak Adalet Bakanlığı’nca soruşturma izni verilmemişken (Bkz: Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 2008/13207 sayı ve 07.01.2009 “Olur” tarihli yazısı), Başsavcı Askeri Hâkim Sayın Üçok hakkında böyle bir soruşturma açılmasını, böylesine pervasız bir sorguya tabi tutularak hâkimlik teminatının hiçe sayılmasını anlamak mümkün değildir. Adalet Bakanı soruşturmaya izin vermeme yetkisini Zekeriya Öz’ün bu şahsi suçları için dahi kullanırken, Üçok’un doğrudan göreviyle bağlantılı iddialar gündeme geldiğinde Milli Savunma Bakanı’nın devre dışı kalması açıklanamaz.
SONUÇ
“Karargâh Evleri” İddiasının Bir Tertip Olduğu Açığa Çıkmıştır!
Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturmada “Karargâh Evleri” uydurmasının, TSK ve İşçi Partisi’ne yönelik bir tertip olduğu saptanmıştır. Bu saptamadan rahatsız olanlar, bu kez yargının ulaştığı sonucun açıklanmasını önlemek için yeni tertiplere girişmişlerdir. Yaşanan olgular, “yargıya güvenelim” aymazlığı içinde olanlar açısından uyarıcı olmalıdır.
Bu Sorgu, “Ergenekon Davası”nın Niteliğini Göstermektedir!
Tek başına suç oluşturan bu sorgu, yalnızca Beşiktaş Savcılarının yetki ve görev sınırlarını aşmalarını değil, “Ergenekon soruşturması”nın hangi yaklaşımla ve hangi mekanizmalar kullanılarak sürdürüldüğünü de göstermesi bakımından anlamlıdır.
Kendi Hukukunu Savunamayan Ülkeyi Savunamaz!
Konu, yalnızca Sayın Üçok’un mağduriyetinden ibaret değildir, bunun çok ötesindedir. Hâkimlik teminatını ortadan kaldıran bir uygulamadır. Bu kapı da açılırsa, güvencesi olmayan hâkimler ve savcılar eliyle yürütülecek yargının, tümüyle siyasal iktidarın denetimine geçirilmesi operasyonu tamamlanmış olacaktır.
Her kurum öncelikle kendi hukukunu savunmak zorundadır. Bu, ülkeyi savunmanın da önkoşuludur. Kendi hukukunu savunamayan kurumlar ve kişiler ülkeyi savunamaz.
Somut olayda, sırasıyla Milli Savunma Bakanı’nı kendisine ait olan soruşturma izin yetkisine; Genelkurmay Başkanı ve Hava Kuvvetleri Komutanı’nı askeri yargının hukukuna, hâkimler ve savcılarımızı da hâkimlik teminatına sahip çıkmaya çağırıyoruz.