Politika ikili yapıya sıkıştı kaldı!.. Meydan R. T. Erdoğan’la D. Baykal’ın!.. Bolca paslaşıyorlar. Krizin, işsizliğin, kapanan fabrikaların, geçim derdinin, artan yoksulluğun çarelerini tartışmıyorlar! Aklı başında tek projeleri yok! Lafları incir çekirdeğini doldurmuyor! Vatandaşı umutlandırmıyor! Birbirlerinden farkları yok! Ancak seçmen ikili yapının kıskacından kurtulamıyor... AKP’den bıkmış, CHP’den umudunu kesmiş, oy verecek parti arıyor. Aşağısı sakal, yukarısı bıyık... Herkes “kime oy verelim” diye soruyor...
Nedeni seçeneksizlik! DYP ve ANAP silikleşti. Elli kadar parti var. İnandırıcı değiller! Pazarlık partilerini halk bilir, ilgilenmez. Amatörce kurulanlar dernek düzeyini aşamadı, ses getiremedi. “Hareket” adıyla hareketlenenler cazibe oluşturamadı... İşçi Partisi yaygınlaşan beğenisini sandığa taşıyamadı... MHP’nin yalpalı siyaseti endişe yaratıyor!.. DSP’nin canlanması koşullara bağlı...
***
K. Kılıçdaroğlu’nun iktidarı sarsabilecek rezillikleri ortaya dökmesi, CHP’li A. Kılıç’ın “Deniz Feneri” dosyasını Türkiye’ye Adalet Bakanlığı’ndan önce getirmesi, partinin sönük yelkenine aradığı rüzgârdı... Yazık ki, CHP bu şansını da yitirecek! Tam suçlamalar R. T. Erdoğan’ın dilini dolaştırıp, üslubunu hakarete dönüştürürken, CHP aynı kirli suda yıkanmaya çalışıyor!.. M. Sevigen’in “şecaat arz ederken merdi Kıpti sirkatin söyler” misali itirafı, “pilav üstü az kuru” benzeri “az etik” değerlendirmesi vahimdir! Etik ahlâk demek. Az ahlâk CHP’ye yetiyor mu?!.. Baykal’ın “kanıt göstersinler partiden atayım!” babalanması, R. T. Erdoğan’ın “kızdırmasınlar açıklarım...” tehdidi gibi boş! Başbakan’ın bildiği suçu açıklamaması suçtur! Baykal’ın susmasıysa, farklı bağlantılara yorulur! Oysa yapabilseler, Baykal ve Sevigen’in istifaları CHP’yi kanatlandırır, Türkiye’yi ferahlatır!..
CHP suskunluğuyla yolsuzluk iddialarından bunalan R. T. Erdoğan’ı gene(!) kurtarıyor!.. AKP’nin şaibeleri umursamadan borusunu öttürmesini kolaylaştırıyor! IMF’den kaçarak sadaka dağıtımını sürdürmesine çanak tutuyor! Baykal silkinmezse, anlayın ki, durumdan şikâyetçi değil... Zaten AKP intikam peşinde!... Cumhurbaşkanı seçiminin rövanşını 2007’de almıştı. Sıra “kapatma davası”nda! İsrail’in dış politikamıza zarar vereceğini bile bile Davos’ta kavga çıkartması bu yüzden...Yolsuzluk iddialarını yanıtlamaması bu yüzden... AKP mutlaka, yüzde 50 oya ulaşmak, rant kapısı belediyeleri tekrar kazanmak istiyor. Ardından anayasa değişikliklerini ve “türban”ı gündeme getirecek! Düşlediği düzeni yerleştirecek. Hedefe bu denli yaklaşmışken, kimse umutlanmasın, asla geri adım atmayacak!..
Zaten yolsuzluk vatandaşın gündeminde ilk sıradan düştü... Hatta çaresizlikten kendisi için yolsuzluk fırsatı arayanlar çoğalıyor! Bulamayanlar bulanlara değil, kendilerine fırsat tanımayan kaderlerine kızıyor!.. Şaibeler CHP yönetimine de bulaşınca duyarsızlık artıyor!
***
CHP bu haliyle AKP’den kaçmaya hazır tarafsız seçmene güven vermiyor. Fanatikler ve partililer dışında CHP’nin desteği azalıyor! Çoğu yerde parti kayıtlı üyelerinin sayısı kadar oy alamıyor!.. AKP’nin daha güçlenmesinden çekinenlerin oyuyla yetiniyor! Kısaca, CHP seçeneksizliğin oyunu alıyor! Ayrıca CHP Ankara ve İstanbul’u kazanmaya istekli görünmüyor!.. Parti örgütleri çalışmıyor! Parti oligarşisi Kılıçdaroğlu’nu saf dışı ettiğini düşünüyor. Şansı yükselen Karayalçın’ın kazanmasından da çekiniyor!.. Amaç belediyeleri kazanmak değil, oyları korumak!
Durumdan çıkarılacak vazife gerçekte basit: Seçmen elbette dilediği, başkan adayına oyunu verecek. Ama ülke çapında oy oranını belirleyen “il genel meclisi” ne verilen oylardır. İl genel meclisinde bu iki parti yerine başka bir partiye verilecek oylar kısır döngüyü kırar! Seçmen bunu başarabilse, politikayı çürüten Erdoğan-Baykal sendromundan, yani iltihaplı seçeneksizlik hastalığından kurtulabiliriz! Seçimden sonra vatandaşa yeni ufuklar açılabilir!..