Sayın Ergun Babahan
Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Sabah gazetesinin 3. sayfa yazarı Engin Ardıç, 23 Nisan bayram yazısında, “Ergenekon” diye adlandırılan örgütlenmeyi ve askerî darbeleri konu alan bir yazı yazdı. Bu yazıda “darbe ortamı yaratmak”la suçladığı komutanlara “Sizler kaç numarasınız koçlar?” başlığıyla kendisine yakışan bir üslupla hakarette bulundu. Yazısında, “örgütte”, “üç numaranın” E. General Veli Küçük olduğu söylentisini vurguladıktan sonra, “bazı söylentilere göre iki numaralı vatandaşın 06 DS, bir numaranın da 06 HK plakalı araba kullandığını” belirtti.
27 Nisan 2008 tarihli Aydınlık dergisinde, basında “bir numara, bir numara diye tutulan temponun sonunda, Engin Ardıç’ın bir numarayı ‘HK’ rumuzuyla Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu olarak açıkladığını” kamuoyunun dikkatine sundum.
ŞİMDİ DE ENGİN ARDIÇ’IN DS’SİNİ AÇIKLIYORUM
O yazımda, Engin Ardıç’ın “iki numara” olarak, hangi komutanımızı hedef gösterdiğine değinmemiştim. Şimdi bu fesat kampanyasını bütün rezilliğiyle sergilemek için, Engin Ardıç’ın “06 DS” rumuzuyla, E. Tümg. Doğu Silahçıoğlu’nun ismi çerçevesinde yürütülen şüphe yaratma kampanyasına katıldığını belirtiyorum.
Bir süreden beri AKP güdümlü basında baş harflerle sürdürülen psikolojik savaş kapsamında 06 HK ve 06 DS rumuzlarıyla kastedilen komutanlarla ilgili saptamalarım kesin ve kamuoyu önünde sergilenen kanıtlara dayanmaktadır.
Engin Ardıç, “şerefi üzerine yeminler ettiği” 16 Mayıs 2008 günlü yazısında, HK ve DS rumuzlarını “bazı yayın organlarında gözüne ilişen bazı söylentiler üzerine yazdığını” itiraf etmiştir.
KIVRIKOĞLU VE SİLAHÇIOĞLU ADLARINI
BASINDAN OKUDUĞUNUN İTİRAFI
Engin Ardıç, bu itirafında HK ve DS diye kodlandırılan “numaralı koçlar” diye söz ettiği isimlerin;
1. Bazı yayın organlarında yayınlandığını,
2. Bu yayınların gözüne iliştiğini,
3. Kendisinin bu “söylentiler üzerine yazdığını”,
kendi kalemiyle yazmış, kendi eliyle, kendi suçunun kanıtını kamuoyunun gözleri önüne sermiştir. Çünkü Engin Ardıç’ın yazısından önce yayın organlarında dillendirilen “söylentiler”de, HK ve DS rumuzunu karşılayan isimler olarak, yalnız Hüseyin Kıvrıkoğlu ve Doğu Silahçıoğlu adları görülüyor.
O İSİMLER HERKESİN “GÖZÜNE İLİŞTİ”
Engin Ardıç’ın “gözüne ilişen” o psikolojik savaş yazıları, herkesin “gözüne ilişiyor”. Biz de burada gazete ve kitap okuyoruz. İşte o gazete ve kitaplarda, Engin Ardıç’ın 23 Nisan 2008 tarihli yazısından önce herkesin “gözüne ilişen” söylentiler şunlardır:
1. İsmet Berkan’ın Engin Ardıç’tan 19 gün önce Radikal’de yayınlanan “Ergenekon’un Yakın Tarihi” başlıklı dizisinde, 23. Genelkurmay Başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu, 2001 sonbaharı ve 2002 Ağustos’unda gerçekleştirildiği “söylenen” “Birinci ve İkinci Ergenekon darbesi girişimlerinin lideri” olarak ilan edilmiştir (Radikal 4 Nisan 2008).
2. Engin Ardıç’tan bir ay önce yine Sabah gazetesi yazarı Emre Aköz, “Ergenekon denilen gizli örgütlenmenin zirve yönetiminde bazı emekli generaller olduğu tahmin ediliyor” dedikten sonra, E. Gen. Veli Küçük’le birlikte “eski Genelkurmay Başkanı, E. Org. Kıvrıkoğlu’nun” ismini açıkça anmıştır. Engin Ardıç’ın psikolojik savaştaki yakın silah arkadaşı Emre Aköz, tıpkı İsmet Berkan gibi, Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun “Ergenekon darbeciliğinin” sözümona kanıtı olarak, “Ben Org. Hilmi Özkök’ün Genelkurmay Başkanı olmasına karşıydım” açıklamasının yorumuna dayanmıştır. “Darbe” dedikleri budur!
3. Şamil Tayyar, son basımı Nisan 2008’de; yani Engin Ardıç’ın yazısıyla aynı ayda yayınlanan “Operasyon Ergenekon” adlı kitabında, “Sarı Kız” operasyonuyla bağlantılı olarak, “günlüklere” göndermede bulunarak şöyle yazmıştır: “ Org. Kıvrıkoğlu, Hilmi Özkök’e onu hiçe sayar gibi muamele ediyor, her fikrini tersliyor ve bazen de onunla alay ediyordu.” (s.25).
O YAZI ARŞİVE GİRDİ
İsteyen, şerefsizliğiyle orantılı olarak, affedersiniz tükürdüğünü yalayabilir; bunu engelleme gücümüz ne yazık ki yok; ama hiç kimse bu yazıları silebilme kudretine sahip değildir.
“Ergenekon darbeleri” bağlamında, gazete ve kitaplarda Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun adı açıkça anılan söylentilerden “göze ilişen” daha birçok örneği sıralayabiliriz. Bunlar, Engin Ardıç’ın yazısıyla aynı tarihlerde yazılanlar.
RUMUZLARIN ARKASINA SAKLANMA ŞEREFİ
Bu fesat kampanyasında HK rumuzuyla gösterilebilecek başka bir komutanın adına da rastlanmamaktadır. Engin Ardıç’ın bu açıdan kaçabileceği bir sığınak bulunmuyor.
İsmet Berkan, Emre Aköz ve Şamil Tayyar gibiler Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun adını rumuza başvurmadan, açıkça “Ergenekon darbe girişimlerinin lideri” olarak anmaktadırlar. Engin Ardıç ise o yazılardan gözüne ilişen Hüseyin Kıvrıkoğlu adını “sizler kaç numarasınız koçlar” terbiyesizliğini yapabilmek için “06 HK” rumuzunun arkasına saklanarak yazmıştır.
GELELİM “06 DS” RUMUZUNA
Gelelim “06 DS” rumuzuna. E. Tümg. Doğu Silahçıoğlu’na “Ergenekon darbeciliği” suçlaması yönelten çok yakın tarihteki yazılardan “göze ilişenler” şunlardır:
1. Ahmet Kekeç, 3 Nisan 2008 günü Star’da çıkan yazısında, “Doğu Silahçıoğlu Paşa’nın normal ve demokratik koşullarda bertaraf edilemeyen AKP hükümetini işbaşından uzaklaştırmak ve kendilerine ‘ulusalcı’ diyen güçlere iktidar yolunu açmak” maksadını güttüğünü yazıyor. Başka deyişle General Silahçıoğlu’nu “normal ve demokratik olmayan yollardan” iktidar mücadelesi vermekle suçluyor.
2. Nuh Gönültaş, 22 Mart 2008 günü Bugün gazetesinde çıkan yazısında, İlhan Selçuk, Doğu Perinçek ve Kemal Alemdaroğlu ile birlikte “SD yada DS” nin de tutuklanması fetvasını veriyor.
3. Şamil Tayyar, Star gazetesinde yayınlanan 30 Ocak 2008 tarihli yazısında ve Nisan ayında son basımı yapılan “Operasyon Ergenekon” adlı kitabında, tıpkı Engin Ardıç gibi, “2 numaralı Ergenekon darbecisinin DS rumuzuyla emekli bir paşa” olduğunu belirtiyor.
4. Eser Karakaş, Star gazetesinde, 2 Nisan 2008 günü yayınladığı “Sözü Doğu Silahçıoğlu Paşa’ya bırakmak” başlıklı yorumsuz yazısıyla DS rumuzunu kullanan Engin Ardıç gibilere ilham vermiştir.
Ergenekon soruşturmalarında Emniyet ve Savcılık’ta yapılan sorgularda, savcının ve polisin en çok sorduğu generaller arasında E. Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu ve E. Tümg. Doğu Silahçıoğlu bulunmaktadır.
HEPSİ 10 GÜNLÜK FİYAKA
HK rumuzundaki H ve K harflerinin bir araya gelmesi bir rastlantı değildir. Zaten Sabah yazarı Engin Ardıç basında “gözüne ilişen söylentileri” yazdığını itiraf etmiştir. Kaldı ki HK harflerinin bir araya gelme olasılığı 784’te bir’dir.
DS harflerinin bir araya gelme olasılığı da yine 784’te bir’dir.
HKDS harflerinin bir araya gelmesi ise milyonlarda bir’le ifade edilebilecek bir rastlantı olabilir.
Engin Ardıç, yaptığı işi bildiği için, başlangıçta cüretkarlığını sürdürebileceğini sanmış ve 23. Genelkurmay Başkanı’nın 5 Mayıs 2008 tarihli açıklamasını, on gün kaale almamış, sonra yayınlamak zorunda kalmıştır. Aynı açıklamanın bir örneği bir ön yazıyla 5 Mayıs 2008 günü Org. Kıvrıkoğlu tarafından Aydınlık’a da gönderilmiştir. Türkiye tarihinde bir Genelkurmay Başkanı açıklamasının on gün kaybolduğu görülmemiştir. Bu nedenle “elime çok geç ulaştı” açıklaması, gerçekleri saptırmayı meslek haline getiren bir karakteri yansıtmaktadır.
Cüreti de, fiyakası da, direnme “şov”u da hepsi on gün sürmüştür. Muvakkat şeref!
FESAT VE FİTNENİN ÖZETİ
Türkiye, Türk Ordusu ve İşçi Partisi, 2001 yılından beri bir fesat ve fitne kampanyasıyla karşı karşıyadır. Bu fesadın kökü, 1991 Körfez Savaşı’na ve 1993 yılında Org. Eşref Bitlis’in şehit edilmesine kadar uzanır.
Dikkat edilirse, “Ergenekon darbeciliği” diye yapılan suçlamaların özeti, dışta ABD’nin Türkiye’mize Irak’ın kuzeyinden yönelttiği tehdide karşı vatanı savunmanın ve içte Haçlı İrtica ile bölücülüğe karşı Atatürk Devrimi’ne dayanan cumhuriyete bağlılığın hedef alınmasıdır.
Türk devrimciliğine ve vatanseverliğine “Sizler kaç numarasınız koçlar?” diye hitap etme küstahlığı sırtını doğrudan doğruya ABD emperyalizmine ve Fethullahçı Gladyo’ya dayamaktadır.
Sabah yazarı, Tekirdağ “İnfaz Savcısına” talimat vererek, tutuklu bulunanların “makale yazıp yayınlatmalarını” önlemesini istiyor.
Oysa yazı yazmak ve yayınlatmak, herkesin anayasal hakkıdır. O “herkes” kavramına, tutuklu hatta hükümlüler de dahildir. “Susturma” çağrılarının bir gazetede yayınlanması, hukuk bilmemenin ötesinde, bir meslek ayıbıdır. Emekçi halkın devrimciliğini ve Türkiye vatanseverliğini iki yüzyıldır susturamayanları bekleyen, yine hüsrandır ve yine perişan olmaktır.
YALANINI YUTAN KAHRAMAN
Yal, yalan, yalamak, yalak, yalaka sözcüklerinin, Türkçe’mizde aynı “yal” kökünden türediğini Ergenekon Operasyonu denen fesattan sonra farkettim.
Bilindiği gibi yal, itin önüne konan yiyecektir. Yalamak, dilin herhangi bir nesneye değdirilmesi eylemi oluyor.
“Tükürdüğünü yalamak” yalan söyleyenlerin kuvveti görünce korkudan yalanlarını yutmalarını anlatan hoş bir deyim.
Türkçe’de yalan sözcüğünün, yalama eyleminden türemesi, ayrı bir araştırma konusu.
Deniz sularının yaladığı köşklere ise “yalı” deniyor.
ŞEREFLİ ADAM ŞEREFİ ÜZERİNE YEMİN ETMEZ
“Şeref üzerine yeminler”, sözüne güvenilmeyen kimselerin ihtiyaç duyduğu inandırma yöntemidir.
Şerefi olan insanlar, hiçbir zaman şeref üzerine yeminlere başvurmaz; şereflerini olur olmaz piyasaya sürmezler. Doğruyu söylerler, o kadar.
Kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi için bu açıklamanın Sabah gazetesinde yayınlanmasını rica ederim.
Saygılarımla.
Doğu Perinçek
İşçi Partisi Genel Başkanı