Denizlili köylü önderi Hüseyin Sağlık yakalandığı hastalıktan kurtulamayarak
19 Temmuz sabahı aramızdan ayrıldı. Cenazesi aynı gün Çal’ın Selcen beldesinde toprağa verildi. Sevilen sayılan Denizli’nin “Hüseyin Asi”si bilge bir kişi, büyük bir vatansever, bilimsel sosyalizme inanan bir devrimciydi, İP militanıydı.
YOKSUL KÖYLÜ ÇOCUĞU
İç-Batı Anadolu’daki bir yörük köyünde topraksız bir ailenin çocuğu olarak doğan Hüseyin Sağlık, genç yaşta annesini kaybetti. Kardeş çocuğu köylüsü Azize Sağlık ile evlenen Hüseyin’in yitirdiği kızının ardından doğan ikinci kızı Fadime kendi
ifadesi ile “hem annesi hem kızı” oldu. Hüseyin Sağlık 1969 yılında o sıralarda yükselen köylü mücadelesinin içinde üzüm üreticilerinin sorunlarını basına iletme çalışmaları sırasında İşçi-Köylü gazetesiyle ilişki kurdu. Aydınlık hareketine katıldı. O gün bu gündür dur-durak bilmedi; Menderes boylarında yüzlerce köylüyü örgütlü mücadeleye kattı, binlerce genci eğitti.
MENDERES BOYLARINDAKİ SELCEN KÖYÜ
Dağların, tepelerin arasından kıvrıla kıvrıla Ege’ye doğru akan Menderes’in yarattığı güzel topraklar, yaklaşık 2500 yıl uygarlığa beşiklik etti. Tarım burada gelişti, insanoğlu doğanın yasalarını bu coğrafyada keşfetti. İyonyalılar, Persler, Romalılar
derken Selçuklu Türkleri Menderes boylarına ulaştılar. Hüseyin Sağlık’ın atalarıydı onlar. “Dörtnala gelip uzak Asya’dan / Akdeniz’e bir kısrak başı gibi” uzandılar.
Göçerdiler, zaman içinde yerleşik düzene geçtiler; köyler kurdular. Dayanışmacı, yardımlaşmacı, eşitlikçi kültürlerini o bereketli topraklara taşıdılar. Köylerini
yurtlarını düşmanlara karşı savundular. Güzelim toprakları canla savunarak, kanla sulayarak kutsal vatan toprağına dönüştürdüler. Kuvvacı bir kökeni olmaması
mümkün değil. Ne de olsa Çal, Batı Cephesi’nin ateş hattı üzerinde değil miydi?
KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR
Köylü vatanı için canını verirse millete de ona hak ettiğini vermek düşer.
Mustafa Kemal Atatürk 1 Mart 1922’de Meclis’in Üçüncü Toplantı Yılını
açtığı tarihi konuşmada hakkı sahibine teslim etti. “Türkiye’nin sahibi ve efendisi
kimdir. …Türkiye’nin hakiki sahibi ve efendisi hakiki üretic iolan köylüdür…
O halde , herkesten daha çok refah, saadet ve servete müstehak ve layık olan köylüdür. … Yedi asırdan beri cihanın muhtelif taraflarına sevk ederek kanlarını akıttığımız ve kemiklerin topraklarında bıraktığımız buna karşılık daima hakaret ve
aşağılama ile mukabele ettiğimiz ve bunca fedakarlık ve ihsanlarına karşı nankörlük, küstahlık ve cabbarlıkla uşak menzilesine indirmek istediğimiz bu asli sahibin
huzurunda bugün büyük bir hicap ve ihtiramla hakiki vaziyetimizi alalım…
Efendiler, milletimiz çiftçidir.” Bu Hüseyin Sağlıkların kullara, rençberlere yurttaşlık çağrısıydı. Büyük bir devrimdi ama teslim edelim, köylülüğün bin yıllık kötü kaderini değiştirmek kolay değildi. Çare köylünün kendi sorunlarına sahip çıkmasıydı.
Hüseyin Sağlık Cumhuriyet’in köylü yurttaşlarının simgesidir. Hani şu hemşehrisi Çallı İbrahim’in tablolarına taşıdığı köylülerin… Bizim derviş dur durak bilmedi.
Bamyacılık, üzümcülük derken ülkenin dört bir yanını dolaştı. Cumhuriyet’in “kimsesizlerin kimsesi” olduğunun bilincine varınca, Ağa-eşrafın yanı sıra türedilere, parababalarına karşı mü-emeğinin hakkını aradı. İşçi- Köylü Gazetesi
ile temasa geçiş hayatının akışını değiştirdi. Sadece hemşehrilerini, köylüleri
değil, bütün insanlığı kurtarmak için aradığı kaynağı bilimsel sosyalizmde
buldu. Eşitlikçi Yörük kültürü ile sosyalizm arasında setler yoktu, birinden ötekine kolayca geçiverdi. “Yarin yanağından gayri her yerde, her şeyde birlikte olalım” dizelerini Nazım onu düşünerek mi yazmıştı acaba? Alman köylü önderleriyle,
Hunanlı Mao ile gönül bağlarını pekiştirdi. “Acar” propagandacısı bir yandan da bölgenin en güzel bağını yetiştirdi
HALKIN ÖĞRETMENİ
Hüseyin Sağlık adındaki bilge köylü tek bir şeye özendi: İyi bir öğretmen olmak. Halkına bıkmadan usanmadan doğruları, bilimsel gerçeği anlattı. Kimi köylüleri
ona “koca komünist” diye takılsa da, bildiği yoldan şaşmadı. Kendisi gibi bilge, uzaktan komşusu Atinalı Platon ilk Akademiya’yı zeytin ağaçlarının altında
kurmuştu. Bizim ihtiyar Platon’dan çok derviş geleneğini temsil ediyordu. Kasaba kasaba, köy köy dolaştı. Mekanı kahvelerdi, çardaklardı, tarla kenarlarıydı...
Köylüsüne kentlisine, bıkmadan usanmadan sorular sordu, lafı açtı, taş gediğine oturttu.
BADEM AĞACI
Nazım Destanın sonunda Bedrettin’in Osmanlı iktidarı ile “kelle koltukta” hesaplaşmasını tasvir eder: “Ortada yere saplı bir kılıç gibi dimdik bizim ihtiyar,
Karşıda Hünkar, Bakıştılar” Bizim ihtiyar Hünkar’ın değil Hayat’ın karşısında dimdik durdu. Yere saplı bir kılıçtan çok Ege toprağına kök salmış bir badem ağacı gibiydi; O kadar sağlam, o kadar dayanıklı… Hiçbir fırtınanın, selin, depremin yerinden oynatamayacağı, araziye uyumlu, yüz binlerce yıllık bir Badem Ağacı... Başkan Perinçek bir konuşmasında “Bizim en büyük yeraltı zenginliğimiz toprağın altındaki şehitlerimizin, atalarımızın kemikleridir” demişti. O bu toprakların altında yattıkça bu vatanı savunmak bizim için bir namus borcudur aynı zamanda. Menderes boylarının en tatlı dilli konuşmacısı, Bölgenin örnek bağcısı, Platon’un komşusu, kafadarı, Şeyh Bedrettin’in müridi, İşçi Köylü Partisi’nin militanı Hüseyin Sağlık, Bilge bir kişiydi,
Örgütçü bir çağdaş dervişti. İyi bir eş, iyi bir baba, sadık bir yoldaştı. Anadolu’nun 1000 yıllık Türkmen kültürünün çağdaş temsilcisiydi. Mustafa Kemal’in millet adına
kendilerinden özür dilediği, devrimi emanet ettiği köylülerdendi. Yaşamında toprağı işledi, bağlara hayat verdi; şimdi gönüllerimizi ısıtıyor, bilincimizi aydınlatıyor.
(Cüneyt Akalın / Aydınlık Dergisi)