Ulusal Kanal’ın beyaz camından izliyorum. Söke köylüleri Ahmet Uyanık’ın tabutunu omuzlamış götürüyorlar. Tam Ahmet’in istediği manzara: Bütün Avşar köyü ve çevre köyler ve Söke’den gelenler, hepsi omuz omuza, hepsi yürek yüreğe.
CABBAR HİÇ UNUTUR MU AHMETLERİNİ
Ağır ağır zeybek yürüyüşüyle taşıyorlar yarım yüzyılı, yarım yüzyılın onurunu, yarım yüzyılın bilincini ve yiğitliğini. Bir çelenk gözüme çarpıyor. Üzerinde tek bir sözcük: Cabbar. Unutur mu Cabbar hiç Ahmetlerini.
Avşar toprağı, kocaman bağrını açıyor, kucaklıyor topraksızını. Elli yılın toprak özlemi, bir insan boyundaki toprağına kavuşuyor. Ahmet Uyanık da, Yunus Emre gibi, Nazım Hikmet gibi bir insan boyu toprağın sahibidir artık.
Hey gidinin Avşar Beyleri, karşıda düşmanların bakışır, size vezirlik yakışır. Ahmet Uyanık, bir halk iktidarını görmeden gitti bu dünyadan. Ama o emekçi iktidarının gerçekleşeceğini adı gibi bilerek.
AH ŞU SÖKE OVASINI ELBİRLİĞİYLE NE GÜZEL İŞLERİZ
Avşar köyü, yüksekten şahin gibi Söke ovasına bakar. Gururlu gururlu, ama bir karış toprağın hasretiyle. O topraksız köylüler, “Ah” derlerdi, “Şu Söke ovası köylünün olacak, dünyanın pamuğunu kaldırırız, gönül birliğiyle, elbirliğiyle.”
Bir zamanlar ekim mevsiminde geceleri bile yüzlerce traktör harıl harıl sürerdi karanlıkları. Yukardan deniz gibi görünürdü ova. Gecenin siyahında, traktör ışıkları umutla, özlemle yürürdü. Son gidişimde, o sevecen Yörük şivesiyle “Artık Söke ovasına pamuk ekilmiyor” dediler, “Amerikan pamuğu, Yunan pamuğu geliyor ya.”
AVŞAR TARİHİNDE TEK BİR DÖNEK YOK
Türkiyemizin şahin bakışlı köylerindendir Avşar. Ahmet Uyanık, o Avşar’ın yiğitlerinden. Öyle üç beş günün, üç beş yılın yiğidi değil, yarım yüzyılın bir gün bile şaşırmamış yiğidi. Soluklu, güvenilir, dayanıklı, vicdanlı, sonuna kadar namuslu ve sonuna kadar yürekli! Bilinci çakır gözleri gibi ışıl ışıl.
Kimler geldi geçti, o Avşar’dan, kimler çapa yaptı, cetvel yaptı. Ama bir de Avşar toprağının Durmuş ve Ahmet Uyanıkları, Mehmet Bakanları, Hüseyin Albakları, Osman Taşyumruları, Mehmet Öztürkleri, Şükrüleri ve diğer yiğitleri var.
Erdal Atabek, Cumhuriyet’te döneklerin karakterini yazıyordu. Dönekler geldi geçti Avşar köyünden, ama Avşar köyünden bir tane dönek çıkmadı. Yüzlercesi hep sapasağlam.
Ahmet Uyanık, kırk yıllık yoldaş tanımına girer. Dile kolay, 1968’den bu yana 40 yılı aşan bir parti arkadaşlığı. Söke ovasının köylü mücadelelerinde, Beşparmak dağlarında, 12 Mart’ın köy baskınlarında, falakalarda, elektriklerde, bombalanan mağralardan tüten dumanlarda, Bafa gölünden çıkan bölük bölük askerin ayak seslerinde, Kontrgerilla işkencehanelerinde, Mamak cezaevlerinde, 12 Eylüllerde ve sonrasında sınanmış bir arkadaşlık. Hiç of pof etmeden ve hep güle oynaya!
SU İÇER VE EKMEK YER GİBİ SÖZÜNDE DURMAK
Ahmet Uyanık için, sözünde durmak, su içmek, ekmek yemek gibidir. Başka türlü yaşanamaz. O nedenle emek davasına bağlı olmak, sınav falan değildir; nefes almaktır. Erkan Yücel’in deyişiyle devrimcilik, “Sigara mıdır ki bırakılsın.”
Avşar’dan Hüseyin Albak, Serçin’den Rüştü Karakaş, Güzeltepe’den Hüseyin Kaya ve şimdi de Ahmet Uyanık! Bir tarih gömülüyor toprağa. Bu tarih, başka bir tarih. Sarayların tarihi değil, konakların ve köşklerin tarihi değil; emeğin tarihi, namusun tarihi, gönül zenginliklerinin ve insan güzelliklerinin tarihi. Durmuş Uyanık’ın Aşılı Zeytin kitabını okuyun, o tarih vardır.
KİMİNİN KANI KİMİNİN TERİ
İşçi Partisi’ni parti yapan işte bu kadrolardır. Bismil’li Muhyettin Öksün’lerin Söke’deki ağabeyleri, kardaşları.
Kemalist Devrim-7 Toprak Ağalığı ve Kürt Sorunu kitabını bitirince, önsözde onların adlarını tek tek anmayı düşündüm. Çünkü o çalışma, yalnız masada okunanların ürünü değildir; köylü mücadelelerinde kanla canla yazılmıştır. Kiminin sımsıcak kanı vardır o kitapta, kiminin mübarek teri. İşte Ahmet Uyanık, o efsane kadrolardandır. Baktım o kadar çoklar ki ve o kadar karşılıksız vermişler ki kendilerini. Adlarını saymak bile onların bu adanmışlıklarına saygısızlık gibi geldi. Hepsini Muhyettin Öksün’de özetledim.
Gidenleriyle kalanlarıyla Ahmet Uyanıklara bakıyorum, eşleri benzerleri yoktur. O kadrolar kırk yılda yaratılır. Hem de ateşler içindeki bir kırk yılda. İşçi Partisi büyük birikimdir ve kendine güvenmelidir.
www.doguperincek.info
www.doguperincek.com.tr