Bir kurgu roman… Ama tarihsel ve maddi gerçeklik temelinde kaleme alınmış. Aynı zamanda somut bilgilere dayanıyor. E. Tümg. Alaettin Parmaksız, TSK içinde uzun yıllar boyunca ve farklı görevlerde edindiği tecrübelere dayanarak, ABD’ye değil, Türkiye’ye ve TSK’ya rağmen bu bölgede bir şey yapılamayacağını ortaya koyuyor. İşte ABD’nin Metal Fırtınası’na karşı Türkiye’nin milli gücünün haykırışı... Tüm yurttaşlarımızın kitabı okumalarını, çevrelerine okutmalarını öneriyoruz.
Kitaptan seçmeler;
ABD’NİN HEDEFİ TÜRKİYE’Yİ BERTARAF ETMEK
Savunma Bakanı Gates atıldı: “Sayın Başkan, 24 Temmuz-15 Ağustos 2002 tarihlerinde California’da
Nevada Çölü’nde Millenium Challenge adlı bir manevra yapmıştık. Manveranın çerçevesini ağır bir deprem geçiren ve Uluslararası Mahkemede sınır ihtilafları olan bir ülkenin ordusunun 96 saatlik seferberlik süresinin dolmasından evvel ordumuz tarafından önemli kentlerinin işgal edilmesi
oluşturmaktaydı. Aslında Türkiye’nin işgalinin provası yapılmıştı. Siz de onaylarsanız, deprem olan ülke fikrinden hareketle harekatın adını ‘KanlıDeprem’ koymak istiyoruz.” (s.25)
Harekat, Kuzey Irak’taki iki Türk tugayı başta olmak üzere Türk birliklerinin imha edilmesiyle başlayacaktı. Kuzey Irak’taki Türk birlikleri imha edilirken, dünya kamuoyuna ABD’nin Suriye’nin El Kaide’ye verdiği desteği ve El Kaide’nin Suriye’den Irak’a sızarak istikrarsızlık yaratmasını sonlandırmak amacıyla ABD Ordusu’nun Suriye’ye cezalandırma operasyonu yapacağı duyurulacaktı. (...) dünyaya Kuzey Irak’taki çatışmaların suçlusunun buradaki Türk birlikleri olduğu ilan edilecekti. Washington, Ankara’ya dost ve müttefik Türkiye ile bir savaşa girmek istemediğini sürekli duyuracaktı.
Türk Ordusu, Kuzey Irak’ta çatışmaların başlaması üzerine artan terör olayları nedeniyle Şırnak ve Hakkari
ile gerisinde kademeli yığınağını güçlendirirken, Amerikan Ordusu Suriye’den geçerek İskenderun-Adana ekseninden Türk topraklarına girecekti. (...) Adana eksenine oturan Amerikan Ordusu güneyden kuzeye taarruzla Ankara’yı gele geçirecekti.(s. 138-139)
TÜRKİYE’NİN ÖZDEMİR BEY HAREKATI VE AMACI
(...) hem PKK ile hem de kurulması öngörülen Kürt devleti ile mücadele açısından stratejik anlamda ön almak ve Türkiye’nin kararlılığını sergilemek için “Özdemir Bey Harekatı” adı verilen karşı operasyonun uygulanmasını teklif etmiş ve bu plan hakkında gerekli bilgileri MGK üyelerine açıklamıştı. Harekata “Özdemir Bey Harekatı” adının verilmesinin nedeni tarihe bir gönderme yapmaktı. Özdemir Bey, 1922’de Gaziantep’te milis albayı iken Mustafa Kemal Paşa’nın emri ile Kuzey Irak’a 100 kişilik birlik ile gitmiş ve 18 ay bu coğrafyayı İngilizlere dar etmişti. (s.70)
ABD KARARGAHINDA BÜYÜK ŞAŞKINLIK
Bağdat’ta Amerikan karagahında tam bir şok yaşanıyordu. Bu nasıl olmuştu?Türklerin dağ ve komando tugayını saatlerce bombalamışlardı. Bölgede canlı sinek kalmaması lazımdı, ancak saldırıya uğramışlardı.(s. 200-201)
Açıklamalar inanılmazdı. 58 tank, 112 zırhlı araç, 2328 subay, astsubay ve er... Bu neydi böyle, birisi şaka mı yapıyordu? Yoksa kendileriyle dalga mı geçiyorlardı? Muharebe başlayalı 24 saat olmamıştı, verilen zayiat, bütün Irak harekatındaki zayiattan çoktu. Bunlara ilaveten 5 adet bombardıman uçağı, 7 adet silahlı helikopter kaybedilmişti. (s. 206)
ELEKTRONİK HARP Mİ? O DA NE?
Bağdat’taki Amerikan Hava Harekat Merkezi havada bulunan elektronik harp uçağına talimat verdi. Türk uçaklarının elektronik sistemleri kilitlenecekti. Nasıl olsa sistemleri kendileri yapmıştı. Biraz sonra bu uçakların uçan birer tabuttan farkı kalmayacaktı. (...) Teknolojik bağımlılığın sonucu bu diye düşündü. (...) Derhal bilgisayara Türk uçaklarının bilgisayar kodlarını girdi ve giriş düğmesine bastı. “Şimdi işleri tamam” dedi kendi kendine. Biraz sonra Türk uçaklarının atış
kontrol sistemleriyle komuta kontrol sistemleri devre dışı kalacaktı. Ancak ekrandaki yazı gözlerinin faltaşı gibi açılmasına yetti. Bilgisayar giriş kodlarını kabul etmemişti. Tekrar tekrar denedi
ama sonuç değişmedi. Yanlışlık olamazdı, bunların yazılım programı yapılırken bırakılan arka pencerelerden girecekti. Ancak hiçbiri çalışmıyordu. Durumu harekat merkezine rapor etti, onlar da şaşkınlık içindeydi. Bu, bütün yazılımların değiştirilmesi anlamına geliyordu. (s. 338-339)
GÜNEYDOĞU’DA PLAN NEYDİ, NE OLDU
Güneydoğu Anadolu bölgesindeki Türk birliklerinin sürekli bombalanmasına rağmen, ABD’nin değişik araçlarla teşvik ettiği PKK beklenen isyana bir türlü başlamadığı gibi en çok umut bağladıkları Diyarbakır’da örgütlenen bir gençlik grubu bütün Amerikan ajanlarını polise teslim etmişti. Diyarbakır halkı Amerika aleyhine gösteri yapmak için organizasyon yapıyordu. Diğer bölgelerde de halkı kışkırtmak ve isyana sevketmek için görevlendirilen ajanlar ve işbirlikçiler bir bir ihbar ediyordu. (...)
Seçimlerde bölücü örgüte oy veren semtler ve ilçelerde dahil, PKK ve Amerika’nın bütün tahriklerine
rağmen herhangi ciddi bir kımıldama olmamasını nedeni, aslında örgüt yanlısı partilere oy veren insanların çok büyük bir bölümünün özünde Türkiye Cumhuriyeti Devletine sadık olmalarından kaynaklanıyordu. Örgüt yanlısı partilere destek vermelerinin, hatta doğrudan örgütü desteklemelerinin değişik nedenleri vardı. Bu, zaman zaman bir protesto idi; zaman zaman işsizliğe kızgınlık,; zaman zaman örgüt tarafından beslenen mağduriyet psikolojisinin,kendisini ikinci sınıf vatandaş olarak algılamaya verilen tepkiydi. Ancak şimdi kendilerinden istenen ihanetti. Bir başka ülkenin, ABD’nin ordusuna, bayrağına hizmet etmekti. O kadar da uzun boylu değildi bu iş. (s. 375-376)
VE ÇUVALA ÇUVAL
(...) Odaya bir Albay girdi, (...) Özel kuvvetler Komutanı, General’e dönerek “Albayımı tanıdınız mı General?” diye sordu. General, Albay’a dikkatlice baktı ancak hiçbirşey söyleyemedi. “(...) Tanımak istemediğiniz Albay, misafir hukukunu hiçe sayarak başlarına kahpece çuval geçirdiğiniz Albayımız.
Şimdi sizi ona teslim ediyorum. Endişelenmeyin, kendilerine yapmadığınız hiçbir muamele size de yapılmayacaktır.” (...) Albay, önce General’in ellerini arkaya alarak plastik kelepçeleri geçirdi.
Arkasından elinde tuttuğu çantasını açtı, “Gerçi siz bu kadar nazik değildiniz ama bu kadar farkımız olsun” diyerek çantadan çıkardığı çuvalı General’in başına geçirdi. (s. 449-450)
KİTAPTAN BÖLÜMLER
Cumhuriyet mitingleri, Mehmetçik mitingleri. Esas kuvvet, ABD’nin karşısında Ordusu’yla beraber
dimdik ayakta… İşte ABD’nin kabusu.
ALAETTİN PARMAKSIZ KİMDİR?
E. Tümgeneral Alaettin Parmaksız Karaman Ermenek’te 1951 yılında doğdu.
İlk ve orta öğrenimini Ermenek’te tamamladıktan sonra liseyi Edirne’de okudu.
1973 yılında Kara Harp Okulu’ndan, 1974’te Piyade Okulu’ndan mezun oldu.
1975 yılında Komando İhtisas Kursu’nu bitirdikten sonra tayin olduğu Erzurum’da, 1980’de Kara Harp Akademisi’ni kazandı.
1982’de Akademi’yi bitirdi.
1992-1993’te NATO Savunma Koleji’ni, 1996’da Silahlı Kuvvetler Akademisi’ni bitirdi. 1982-1984 yıllarında Kıbrıs’ta, 1984-1990 yıllarında Genelkurmay Karargahı Harekat Başkanlığı’nda görev yaptı.
1990-1992’de Hakkari Dağ Komando Tabur Komutanlığı, 1992-1993’te Genelkurmay
Karargahı Anlaşmaları İzleme Şubesi’nde Proje Subaylığı, 1993-1995’te Kore Askeri Ataşeliği, 1995-1996’da Dağ Komando Okulu ve Eğitim Merkez Komutanlığı Kurmay Başkanlığı ve Azerbaycan 887 Tugay Eğitim Komutanlığı, 1996-1997’de Kara Kuvvetleri Psikolojik Harekat Şube Müdürlüğü, 1997-1999’da Gökçeada 5. Komando Alay Komutanlığı görevlerinde bulundu.
1999’da Tuğgeneralliğe terfi ederek Dağ ve Komando Tugay komutanlığı’na atandı. Hakkari’de iki yıl Tugay Komutanlığı’nın ardından 2001’de Edremit’te bulunan 19. Piyade Tugay komutanlığı’na atanarak iki yıl bu görevde bulundu.
2003’te tümgeneralliğe terfi eden ve Genelkurmay İstihbarat ve İstihbarata Karşı Koyma Daire Başkanlığı görevine atanan Emekli tümgeneral Parmaksız, 2004 yılında
Tümgenaral rütbesindeyken istifa ederek emekli oldu.
Emekli General Parmaksız’ın Kanlı deprem Türk Amerikan Savaşı’nın yanısıra yayımlanmış “Burası hakkari Ankara’dan Göründüğü Gibi Değil” ve “Komutanım Ben Şehit miyim” adlı, tecrübelerinden yola çıkarak terör sorununu, çözüm önerilerini ele aldığı iki kitabı daha bulunuyor.