'Dört Kitabın Manası'nı öğreten tarihin kızı: MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ

Muazzez İlmiye Çığ, bütün boyutlarıyla yaşama aşkıdır; çalışma aşkı, öğrenme aşkı, öğretme aşkı, üretme aşkı! Bu aşk, hepimize ölümsüzlük duygusu veriyor.

BİLİMİ HALKA TAŞIMAK
Muazzez İlmiye Çığ'da Cumhuriyet vicdanının yıkılmazlığını...

Tarih:

Muazzez İlmiye Çığ, bütün boyutlarıyla yaşama aşkıdır; çalışma aşkı, öğrenme aşkı, öğretme aşkı, üretme aşkı! Bu aşk, hepimize ölümsüzlük duygusu veriyor.

BİLİMİ HALKA TAŞIMAK
Muazzez İlmiye Çığ'da Cumhuriyet vicdanının yıkılmazlığını yaşıyoruz. Önce kendisine karşı dürüsttür. Kendisine dürüst her devrimci aydın gibi, halkına karşı dürüsttür; insanlığa karşı dürüsttür.
Milletine ikiyüzlülük, onun için en büyük suçtur. Beynini ve yüreğini bütün berraklığıyla ve coşkuyla halkına açmıştır. Halkı Allah'la aldatma kültürünün karşısına, halkı tarihle eğitme kültürüyle çıkmıştır.
İbn Haldun'un dediği gibi, "Tarih bilimlerin anasıdır". Toplum bilimi tektir ve tarihten başka bir şey değildir. İşte Muazzez İlmiye Çığ, bilimi halklaştırmıştır. Bilimlerin anası olan tarihi, üniversite salonlarından, laboratuvarlardan çıkarmış, halka taşımıştır. İşte gerçek demokratlık budur. Halkı aldatılan, kullanılan, omuzlarına basılan, köçek gibi ortada oynatılan bir nesne olmaktan çıkarmak; halkı bilgi ve iktidar sahibi yapmak: Muazzez İlmiye Çığ'ın yaptığı budur!
Yunus Emre, yedi yüzyıl önce, softa takımına, özetle "İlim ilim bilmektir, ya nice okumaktır, hepisinden iyice bir gönüle girmektir" diye seslenmişti.
Gerçek erenlerinden, halkın gönüldeşlerinden gelen bu kültürü, Atatürk cumhuriyeti Muazzez İlmiye Çığ'larla ayağa kaldırmıştır. Halka bilimi götürmek, halktaki gönüllere akma birikimini canlandırmak; cumhuriyet aydınının büyük işidir.
Perdeler kaldırılmış, kuyulara diri diri gömülen gerçekler yeniden gün ışığına çıkarılmış, çamurların içinde kalan doğruların üzerindeki kir ve pas temizlenmiş ve milletin önüne konmuştur.
Yunus Emre, "Dört kitabın manası budur işte var ise" diyor ya, Muazzez İlmiye Çığ, işte o "Dört Kitabın Manası"nı halkına açıklamıştır: Kur'an, İncil ve Tevrat'ın Sümer'deki Kökeni.
İşte bu da bir kitap! Kutsal kitapların esrarını ortaya koyan kitap! Muazzez İlmiye Çığ'ın kitabı!
Muazzez İlmiye Çığ'ın bu kitabını, 20. Yüzyıl Türkiye'sinde yayımlanmış on binlerce kitabın arasından alıyorum, Halk Kitaplığı'nın, Cumhuriyet Eserleri'nin başköşesine koyuyorum. Hani bir halkın geleceğini belirleyen başucu eserleri vardır ya, işte onların arasına.

MUAZZEZ HANIM'IN KABURGASINDAN YARATILMAK
Bizim halkımız, Yunus Emre'ler neslinden gelen Muazzez İlmiye Çığ'lar sayesinde kolay cevaplardan kurtulmayı öğrenmektedir. Evet beyinlerimizin kıvrımlarında dolaşan o büyük soru: Varlık nedir, kökü nedir, sebebi nedir?
Muazzez İlmiye Çığ'lar, bu sorulara sonsuzda bulunan cevabın ipuçlarını veren o büyük çabanın yorulmaz emekçileridir.
Alın size o ipuçlarından biri: Tarih Sümer'de başlar. Böylece Hazreti Âdem ve O'nun kaburga kemiğinden yaratılan Havva ile 4 bin 500 yıl önce başlatılan tarihe bir seçenek buluyoruz.
Hazreti Âdem "ilk insan" ve aynı zamanda okuma yazma biliyor; okuyor!? Böylece insanlık yazıyı keşfedene kadar harcadığı 1.5 milyon yıllık zahmetten kurtarılmış oluyor.
Muazzez İlmiye Çığ, halkın beyninde o şimşekleri çaktırıyor. Hz. Âdem, olsa olsa Sümerlerin o çiviyazılarını ilk okuyan ve yazanlarındandır.
Peki Havva?
Muazzez İlmiye Çığ, kadının erkeğin kaburgasından yaratılmadığını, kişiliğiyle, daima dik duran başıyla, daima içine herkesi sığdırdığı o uçsuz bucaksız gönlüyle yeniden ispatlamıştır.
Belki bizler, Muazzez İlmiye Çığ'ın kaburgasından yaratıldık! Öğrenmek, derinleşmek, köklerimize uzanmak, kendimizi bilmek: Bu eylemler de bir tür yeniden yaratılmak değil mi? Bunu borçlu olduğumuz yaratıcılardan biri de Muazzez İlmiye Çığ'dır.
Bilim ve sanatın yaratıcılığı, toplumların yeniden üretilmesi; yeniden yaratılmasıdır.

YA DEVRİM OLMASAYDI
Burada birden bir kaygı ürpertir yüreğinizi: Ya Muazzez İlmiye Çığ'lar olmasaydı?
Bu soru aslında ya cumhuriyet olmasaydı, ya Atatürk olmasaydı sorusudur. Daha doğrusu ya Devrim olmasaydı?
Bu sorunun cevabını da yine Muazzez İlmiye Çığ'lardan öğrenebiliriz: Devrim olmaz olur mu, Atatürk olmaz olur mu? Tarih var ya!
Tarih, nasıl ki Sümer'den başlar, o tarih devrimlerin tarihidir. Sümer'den başlayan tarih, Mustafa Kemal'lerle devam etmekte ve geleceğe uzanmaktadır. Kim demiş, "Tarihin sonu" diye.
"Tarihin sonu" gelmedi! Gelseydi, Muazzez İlmiye Çığ, o gülen, ışıldayan gözleriyle bize bakamayacaktı. Tarihin sonu gelseydi, Muazzez İlmiye Çığ, bütün topluma iyimserlik saçan o şen kahkahalarıyla umutlarımızı göğertmeyecekti.
Tarih varsa, yarın da vardır!
Tarihin sonu gelmez. Muazzez İlmiye Çığ'ın da sonu gelmez. O, gürültüsüz, sessiz adımlarıyla, abartısız onuru ve gururuyla, sevgiyle, sevinçle ve gerçeklik duygularıyla sonsuza doğru yürümektedir.
Bizim Devrimci Cumhuriyetimizin cevheri tükenmez. O cevheri bir uygarlık tarihi beslemektedir. Muazzez İlmiye Çığ, Cumhuriyet Devrimi'nin toprağın altında bulduğu, ortaya çıkardığı ve işlediği cevherdir.
Cumhuriyet Devrimi olmasa, tarihin kızı, toprağın altında kayaların arasında, çeperlerin içinde kalırdı.
Tarihin biriktirdiği devrim, tarihsel birikimin ürünü olan Atatürk, tarihin kızını keşfetti ve Türkiye halkına öğretmen atadı.

UYKUSUZ BIRAKAN SORULAR
Muazzez İlmiye Çığ'ın 1990'larda ikinci keşfi, Bilim ve Ütopya dergisinin çabasıyla olmuştur.
Demek ki, Kemalist Devrim'in aydınlanması, bilimselliği, halkçılığı bastırılamıyor; yok edilemiyor. Çünkü Sümer'den gelen aslında O'dur. "Dört kitabın Manası", uygarlık birikimidir. O birikim hareket halindedir; tarihten beslenerek bağrından yeniyi üretir.
Ve uygarlık birikimi, bize hep cevabı sonsuzda bulunan soruları sorar. Geceleri beni uykusuz bırakan sorular vardır. Sayın İlmiye Çığ, önemli bir kısmı Topkapı Sarayı'nda, depolarda, dehlizlerde bulunan 75 bin Hitit tableti bulunduğunu söyler. Bunlardan hatırımda kaldığına göre, 10 bin küsuru okunmuştur.
İşte bizi uykusuz bırakan soru: Geri kalan 65 bin Hitit tabletinde neler var?
Muazzez İlmiye Çığ bu çıldırtan merakı beyinlerimize bırakmıştır bir kez.
Tarihin kızı, bir toplumun merakında, bir toplumun özleminde "Sonsuz'un Kızı" olmuştur.