Doğu Perinçek: Ortaçağ’da kendi içinden filizlenen aydınlanmayı ve Rönesansı ateşlere veren Avrupa, bugün Türklerin kişiliğinde dünyanın yeni Aydınlanmasını kundaklamaktadır

Yılbaşında İşçi Partisi önder kadrolarının eğitim çalışmalarına katılmak için Almanya’daydım. Yurda dönerken yaptığım konuşmada, arkadaşlarıma “sizleri burada yakacaklar” diye acı sözlerle ve derin kaygılarla veda ettim. Hz. Muhammed’in karikatürleri… Üzer...

Tarih:

Yılbaşında İşçi Partisi önder kadrolarının eğitim çalışmalarına katılmak için Almanya’daydım. Yurda dönerken yaptığım konuşmada, arkadaşlarıma “sizleri burada yakacaklar” diye acı sözlerle ve derin kaygılarla veda ettim. Hz. Muhammed’in karikatürleri… Üzerinde ayyıldız bulunan tuvalet kağıtlarının satışa sürülmesi… Alevilerimiz üzerinden Türk milletini aşağılayan televizyon dizileri… Birbiri peşi sıra alınan Ermeni soykırımı kararları… Ermeni soykırımı safsatasının ve ırkçılığının ilk öğretime sokulması…Hazreti Peygamber ve Hz Ali’yi hedef alan resim sergileri… Ve şimdi de Berlin’de Türklerin diri diri yakılması…

TÜRKLERİ YAKAN EKONOMİ
Hemen parmaklar, Almanya’daki Nazi gruplarını gösteriyor. Oysa kundakçılar kim olursa olsun, o kundaklamaların arkasında bir ekonomi politikası var. Ve daha da önemlisi, o cadı avcılığının temelinde çıkmaza giren, çürüyen bir sistem var. Almanya ve Fransa’da işsizlik yüzde 10’u buldu. Fabrikalar sökülüp ucuz işgücünün bulunduğu Doğu Avrupa ülkelerine, hattâ Asya’ya taşınıyor. ABD’den gelen ekonomik iflas haberleri Avrupa’yı telaşa veriyor. Alman sermayedarı artık Türk işçisini pahalı buluyor. Alman işsiz ise, Türk işçilerine karşı kin ve düşmanlığa yönlendiriliyor. Duvarlara yazılan “Türkler defolun” yazılarının arkasındaki ekonomik gidiş budur.

Almanya’nın ünlü başbakanlarından ve Avrupa Birliği’nin pirlerinden Helmut Schmidt’in “Die Maechte der Zukunft” (Geleceğin Devletleri) kitabını özetlemiştim. Orada bu gelişmelerin haberi veriliyordu. Avrupa’nın liderleri, Avrupa’nın geleceğinde karanlık, çözümsüzlük ve umutsuzluktan başka bir şey görmüyorlar. Yalnız Schmidt değil birçok Avrupa siyasetçisi ve düşünürü, ABD’nin dünyayı bir Hıristiyan-Müslüman çatışmasına sürüklediği koşullarda, Avrupa’daki din ve ırk çatışmaları karşısında zavallı bir durumda olduklarını yansıtmaktadırlar. Bulabildikleri kendilerine göre esaslı çare, Türkleri evlerine geri göndermektir.

Dikkat ediniz, Avrupa ekonomisinin derinleşen krizi ve işsizlikle birlikte hayat Türkler için yalnız ekonomik açıdan değil, her alanda zorlaşmaktadır. Beş-on yıl önce yurttaşlarımızın çoğu Avrupa’da kalmaya karar vermişken, şimdi kararların değiştiği görülüyor. Evler artık Türkiye’den alınıyor. Hiç olmazsa çocuklar üniversiteye Türkiye’ye yollanıyor. Gelecek Türkiye’de planlanıyor, kuruluyor.

AB’ye gireceğiz, hepimiz gidip Berlin’lerde, Münih’lerde, Paris’lerde iş bulacağız uydurmasının dibi çıkmıştır. Avrupa’da çalışan yurttaşlarımız şimdilerde hayatlarını Türkiye’de sürdürmenin çarelerini aramaya başlamışlardır. O nedenle Türkiye, önümüzdeki dönem, bırakalım milyonlarca işsizimize Avrupa’da iş bulma
umutlarını, Avrupa’dan yurda dönecek milyonlarca insanımıza yurdumuzda iş bulmanın, onların dönüş sorunlarını çözmenin yollarını bulmak zorundadır.

HAÇLI TÜRBANLI LİBERALİZM!
Yaşanan olay, herhangi bir ekonomik kriz değildir; kaçınılmaz görünen ekonomik durgunluğun süregenleşme belirtileri de değildir; bunların ötesindedir. Beş yüzyıllık Batı uygarlığı artık çökmektedir. Emperyalist sistem, kapitalizmin yükseliş çağının kazanımlarını da ortadan kaldırarak tekrar kendi ortaçağına dönüyor. Büyücülük, falcılık, her türden hurafe, Hıristiyan ortaçağının cümle yobazlıkları, etnik bağnazlıklar, ırkçılık, hepsi hortlamaktadır.

Bakınız liberalizm mi kalmıştır? Liberalizm dedikleri artık Neoliberalizmdir ve o da Ortaçağ yobazlığının bütün karanlık mirasıyla bütünleşmektedir. Liberalizm, artık özgürlük değildir; hoşgörü değildir; aydınlanma değildir; laiklik değildir; serbest piyasa değildir; rekabet değildir; kaynakların verimliliğe göre dağılması değildir; millî egemenlik değildir; demokrasi değildir; insaniyetçilik değildir. Özetleyecek olursak liberalizm artık Batı’da Haçlıdır; yobazdır; Türk düşmanıdır; insanlık düşmanıdır; tekelcidir; verimsizdir; çürümüştür, karamsardır; gelecek beklentisi kalmamıştır.
Emperyalizm, özetle liberalizmin boynuna haçı takmış, başına da türbanı geçirmiştir. Türkiye’deki liberallere bakınız; hepsi birer ortaçağ yobazı haline gelmişlerdir; onların özgürlük dediği yıldız falına bakmaktır; türban bağlatmaktır; tarikatlaşmaktır; üretimin çökertilmesidir; üçkağıtçılıktır; mafya ekonomisidir. Liberallerimiz, türbenin kapısına çaput bağlar gibi AB kapısına çaputlar bağlamış, ellerini açmış orada ABD mafyasının ruh selameti ve AB fonları için hayır duaları okurlarken, ülke borç bataklarında çırpınmaktadır.

Yurttaşlarımız Avrupa’nın yobaz ateşlerinde cayır cayır yakılırken, hâlâ AB kapılarında secde eden, dilenciler gibi AB şeflerine el açan yalvaranlarımıza ne demeli?

Oğlum Sadık Can Perinçek, beş altı yıl önce, daha sekiz dokuz yaşlarındayken, onlar için “Kapının önünde bırakılmış köpekler gibi Avrupa kapısını tırmalıyorlar” demişti.

YAKTIKLARI ASYA RÖNESANSIDIR
Avrupa ikinci ortaçağına girmiştir. Dün gerçekleri savunduğu için Iordano Bruno’ları odunların üzerine çıkartıp yakan cadı avcıları, bugün Türklerin oturduğu evleri yakıyorlar. Engizisyon mahkemelerinde açılan cadı davalarının sanık sandalyelerine artık Türkiye ve Türkler oturtuluyor. Ortaçağ’da kendi içinden filizlenen aydınlanmayı ve Rönesansı ateşlere veren Avrupa, bugün Türklerin kişiliğinde dünyanın yeni Aydınlanmasını kundaklamaktadır. Dünya artık bu yobazlıkla ne güneşin çevresinde dönebilir, ne kendi çevresinde. Bu sistem bitmiştir. Uygarlığın merkezi, Atlantik kıyılarından Asya’ya kaymaktadır. 21. yüzyılın uygarlık öncüsü, artık Asya kıtasıdır.