Doğu Perinçek : Din dersi ve Haçlı misyonu

Yalnız Aleviler değil, Sünniler de Hıristiyanlaştırma kampanyasıyla cephe cepheye gelmişlerdir. Fethullah Hoca merkezli bir tezvirat, İsevî Müslümanlık diye yeni bir dini yayıyor. Bu dinin peygamberi ABD Başkanı Bush’tur.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), bir s...

Tarih:

Yalnız Aleviler değil, Sünniler de Hıristiyanlaştırma kampanyasıyla cephe cepheye gelmişlerdir. Fethullah Hoca merkezli bir tezvirat, İsevî Müslümanlık diye yeni bir dini yayıyor. Bu dinin peygamberi ABD Başkanı Bush’tur.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), bir süre önce, Türkiye’de Din Kültürü ve Ahlak dersine katılma zorunluluğuna karşı bireysel bir başvuru üzerine davanın görülmesine karar verdi. Bazı gazeteler, başta Hürriyet olmak üzere, davanın talebe uygun karara bağlandığını yazdılar. Bu haber yanlıştı. Dava karar bağlanmadı, davanın görülmesi karara bağlandı.

Türkiye’nin en temel Anayasa hükümlerinin bile Avrupa yargısının denetimine girmesi, bizlere devlet egemenliğini kaybettiğimizi bir kez daha hatırlattı. Ancak bu yazıda olayın bir başka yönüne değineceğiz.

MÜSLÜMANLIKTAN VAZGEÇİN KIŞKIRTMASI

Millî Eğitim Bakanlığı yetkilileri şöyle buyurmuşlar:
“Kimliğinde İslam yazılı olan bu dersi alır; yazdırmayan almaz. Eğer nüfus cüzdanında İslam yazıyorsa, kurtuluş yok. Bu dersi zorunlu olarak okumak durumunda.” (Hürriyet, 5 Temmuz 2006)

AKP’nin Eğitim yetkilisinin bu açıklamasını şöyle okumak da mümkündür: Eğer “Kurtulmak” istiyorsanız, nüfus kağıdınıza İslam yazdırmayın! Nitekim Hürriyet, bu açıklamayı böyle anlamış ve birinci sayfa üst başlığa, “Müslüman değilim diyen derse girmez” diye nal gibi harflerle yazmış.

Avrupa mahkemesi, Eğitim Bakanlığı ve Hürriyet, AB siyasetleri gereği el ele vermişler; Türk Devrimi’nin laiklik ilkesini savunanları ve İslamiyetin Alevi yoluna inanan yurttaşlarımızı, “Müslüman değilim” demeye kışkırtıyorlar. Ve bu işi uzun bir süredir yürütüyorlar.

ALEVİLİĞİ İSLAM DIŞI GÖSTERENLER

Bu olay, kuşkusuz herkesin aklına yıllardır sürdürülen “Alevilik İslam dışı mı” tartışmasını getirmiştir. Zaten Selçuklu ve Osmanlı zamanından beri, Batınî ve Alevî yoluna inananları “İslam dışı” ilan eden ve ağır cezalara çarptıran fetvalar verilmiş ve uygulanmıştır. Bu anlayış, Cumhuriyet dönemi yobazlığı tarafından da sürdürülmüştür. Müslümanlığa samimiyetle inananların, Müslümanları azaltmaya çalışmak gibi bir gayret içinde olmayacakları açıktır. İslamın iman şartları açısından da, bu tutumun en ağır bir hata olduğu açıktır. Allah’a ve Hz Muhammed’in resullüğüne inanan herkes İslamdır.

Ancak Hıristiyanlığı 12 yıldızlı bayrağına koyan Avrupa, kimin Müslüman kimin İslam dışı olduğu konusuna da burnunu sokmuştur. Alevilerin İslam dışı olduğu gibi tarihsel gerçekleri altüst eden iddialar, Almanya Alevî Federasyonu merkezli bir kampanyayla yıllardan beri propaganda edilmektedir. Bu kampanyanın arkasında Alman devletinin bulunduğu ortadadır. “Allah, Muhammed, Ali” diyen Aleviyi Hıristiyanlığa bağlama gayretinin ABD tarafından da desteklendiği izleniyor.

FETHULLAH MERKEZLİ İSEVİ MÜSLÜMANLIK

Ama yalnız Aleviler değil, Sünniler de Hıristiyanlaştırma kampanyasıyla cephe cepheye gelmişlerdir. Fethullah Hoca merkezli bir tezvirat, İsevî Müslümanlık veya Hıristiyan Müslümanlık diye yeni bir dini yayıyor. Fethullahçılar, bu amaçla kitaplar yazıyor, risaleler çıkarıyor, Amerikancı dergilere kapak yıldızı oluyorlar. Fethullah Hoca, bu yeni dinin resulü olarak takdim ediliyor.

Bir zamanlar Fethullah Hoca’nın muavini olan Sayın Nurettin Veren, İşçi Partisi’ne üye olduktan sonra, bu “İsevî Müslümanlık” denen yeni dinin aslında Müslümanları hıristiyanlaştırma planı içindeki karanlık rolünü bütün boyutlarıyla açıklıyor. Aydınlık dergisi de bu konuyu kapaktan işlemişti.

Hıristiyan misyonerliği, eskiden beri bir dini yayma işi değildir; Batı emperyalizminin en önemli ideolojik araçlarından biridir. Hıristiyanlaştırma, aslında bir ajanlaştırma faaliyetidir. Türk milletine yabancılaştırılan bazı zayıf insanlarımız, bu yoldan Batı devletlerinin kullanım cephaneliği içine alınmaktadırlar. Olayı din seçme özgürlüğü içinde düşünmek, saflıktır; hatta budalalıktır.

AB PUTUNA TAPANLAR

AB’ye bir put gibi tapanların, ABD’nin Haçlı seferinde misyon üstlenenlerin, İslamcılık adına hareket etmeleri, artık dünyayı izleyenleri şaşırtmıyor. Fethullah Hoca’nın İsevi Müslümanlığı, Türkiye’de iktidardadır. Ve bu yeni Hıristiyanlığın peygamberi de, Fethullah Hoca değil, ABD Başkanı Bush’tur.

İşçi Partisi’nin “Haçlı irtica” tanısı tam yerindedir. Haçlı emperyalizmine borçlanma dışında ekonomi siyaseti olmayanlar, Haçlının kılıcını sallamaktadırlar. Tayyip Erdoğan, AKP grubuna “Eğer Irak’a savaş tezkeresine evet oyu verirseniz, bana oy vermiş olursunuz, hayır oyu verirseniz Doğu Perinçek’e oy vermiş olursunuz” demedi mi? ABD saldırısına elinden gelen her hizmeti yapmadı mı? Şimdi de ABD’nin İran’a karşı yeni Haçlı seferinde her hizmete hazır olduğunu göstermiyor mu? Bu nasıl Müslümanlıktır?

TÜRK DEVRİMİNİN LAİKLİĞİ

Laiklik, Fransa’da olsun, Türkiye’de olsun Milli Egemenlik mücadelesinin bir ilkesi olarak ortaya çıkmıştır. Özeti şudur: “Ülkeyi saltanatını dinden aldığını söyleyen kral ve padişahlar değil, millet yönetsin! İktidarın kaynağı din adına ileri sürülen hurafeler değil, fakat millettir!”

Laiklik, milli egemenlik içindir; halk hakimiyeti içindir. Millî bağımsızlık olmadan millî egemenlik olmaz. Emperyalizme karşı milletin birliği olmadan, millî egemenlik yine olmaz. O nedenle milletin bağımsızlığı ve birliği, laiklikle sımsıkı bağlıdır. Bu bağ, şimdi apaçık ortaya çıkmıştır. Laikliğe saldıranlar, Haçlı irtica ile saf tutarken, Atatürk’ün laikliği, bu millete seccadesini sereceği bir vatan kazandırmıştır. Ve çok önemlidir: Sünnî ve Alevî yurttaşlarımızı, laiklik birleştiriyor. Devleti ve toplumu din kurallarına göre yöneteceğiz dedikleri zaman, ortaya Sünnî kuralları mı, Alevî kuraları mı sorusu çıkıyor; yani tefrika, bugünkü deyişle bölünme oluyor. Hatta ülkeyi Sünnî şeraitine göre yönetelim derseniz, bu kez de tarikatlar çıkıyor. Her birinin fetvası farklı.

Laiklik, milleti birleştiriyor, bağımsızlık ve egemenliği sağlıyor ve Hıristiyan misyonerliğine karşı güvence oluşturuyor.