Doğu Perinçek: Cumhurbaşkanı Sezer ve diğerleri, Atatürk Devrimi’ni ve Cumhuriyeti savunma kararlılığı içinde olsalar, Çankaya Haçlı gericiliğin eline düşmezdi.

Artık Türkiye’nin bir Cumhurbaşkanı yoktur.
- Dün var mıydı?
- Biraz vardı.
İkinci Dünya Savaşı sonrasından beri yaşanan yıkımın sonunda, ÇankayaABD’nin ve Fethullah Hocaların tam denetimine geçmek üzeredir.

SİSTEMİN CUMHURİYETÇİLERİ
Çanka...

Tarih:

Artık Türkiye’nin bir Cumhurbaşkanı yoktur.
- Dün var mıydı?
- Biraz vardı.
İkinci Dünya Savaşı sonrasından beri yaşanan yıkımın sonunda, ÇankayaABD’nin ve Fethullah Hocaların tam denetimine geçmek üzeredir.

SİSTEMİN CUMHURİYETÇİLERİ
Çankaya, Fethullah Hocagillere nasıl teslim edilmiştir ve kimler teslim etmiştir? Bu sorunun cevabında, önümüzdeki dönemin doğru strateji ve taktiği gizlidir. Sanki yıllar önce gibi geliyor, ama 14 Nisan 2007’den bu yana hepsi üç ay geçti. Tandoğan mitingi, Tayyip Erdoğan iktidarını salladı. Çağlayan ve Gündoğdu’dan sonra, tam anlamıyla bozgun halindelerdi ve AKP bölünme işaretleri veriyordu. Savaşların da kuralıdır; iktidar mücadelesinin de, karşı kuvvetler bozguna uğradığı zaman, takip edecek ve kesin sonucu alacaksın.

İşçi Partisi, o zaman Cumhurbaşkanı Sezer’e başvurdu ve Anayasa’daki yetkisini kullanarak, Bakanlar Kurulu’nu
toplamasını ve ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi Eş Başkanı olması nedeniyle Tayyip Erdoğan’ı istifaya davet etmesini talep etti. Seçime Tayyip Erdoğan yönetimi altında gitmenin çok ağır sonuçlara yol açacağını da özellikle ve defalarca belirttik. O sıra Deniz Baykal, Zeki Sezer, ADD Genel Başkanı E. Org. fiener Eruygur, İlhan Selçuk ve Cumhuriyet hareketi içindeki diğer etkili güçleri de arayarak, Cumhurbaşkanı’na bu tarihi görevi yerine getirmesi için destek olmalarını önerdik. Hiçbiri bu önerimizi kabul etmediler. Cumhuriyet mitinglerindeki konuşmalarına bakınız, strateji ve taktikten yoksun, hedefsiz ve çözümsüz konuşmalardı.
Bütün umutlarını CHP-MHP seçeneğine bağlamışlardı. Yani ABD denetimi dışında bir hedefleri yoktu. Cumhurbaşkanı Sezer ve diğerleri, Atatürk Devrimi’ni ve Cumhuriyeti savunma kararlılığı içinde olsalar, Çankaya Haçlı gericiliğin eline düşmezdi.

KOLAY ÇÖZÜM YOKTU
Bazıları o zaman sorumluluktan kaçmanın gerekçesini şöyle açıkladılar: Ya Tayyip Erdoğan, istifa davetini kabul etmezse! O zaman, millet Başbakanlığı kuşatır, Tayyip Erdoğan’ı paçasından aşağıya çeker ve istifa etmek zorunda bırakırdı. Bir geçici hükümet kurulur; seçime gidilir ve Türkiye, vatan savunması dönemine,
ABD güdümlü bir yönetimle değil, göreli vatansever bir yönetimle girerdi. Türk Silahlı Kuvvetleri, bugünkü gibi kuşatılmış duruma düşmezdi. Özetle Türkiye’nin ufku açılırdı. Başta Sayın Ahmet Necdet Sezer olmak üzere sorumlular bu zor seçeneği kabul etmediler. Onlar için kolay olan, sistem içinde davranmaktı. Milli devlet yıkılıyormuş, Cumhuriyet çöküyormuş, millet bölünüyormuş, vatan parçalanıyormuş, belki biraz üzülüyorlardı
ama bu sürece sistemin içinden direnmek gibi bir kapana kısılmışlardı. İşte o kapanın içindeki Sayın Ahmet Necdet Sezer, şimdi Tayyip Erdoğan hükümetini atama şerefini yeni Cumhurbaşkanına bırakmak gibi bir çıkış yapıyor. Veya Baykal’ın politikasına bakınız, Abdullah Gül’ün Tayyip Erdoğan’ı dinlemediğinden yakınıyor. Veya ADD yönetimine bakınız, yaz tatili nedeniyle, Cumhuriyeti savunma görevini de tatil ediyor. Sistemin içinde çırpınarak yapılabilecek olanlar bu kadar. ABD güdümlü sistem, milleti ve vatanı savunanlara, şu iki seçenekten
birini dayatmaktır: Zavallılaşmak veya zoru seçmek. Zor seçenek, sisteme asî olmaktır; Atatürk gibi yapmaktır.

ATATÜRK’TEN STRATEJİ VE TAKTİK DERSİ
Türkiye’nin yakın tarihte boğulma tehdidine karşı bulduğu çözümleri hatırlayalım: 1876 Birinci Meşrutiyet, 1908 Hürriyet Devrimi, 1920 Kemalist Devrim… Bunların hepsi, sisteme şu veya bu ölçüde asî olarak bulunan çözümlerdi. Türkiye, o yollardan geçerek, bağımsızlığını ve cumhuriyetini kazandı. Atatürk, o zor seçeneğin en zorlu eylemine önderlik etti. Başarı sının sırrı neydi? İstiklâl Savaşı’na devrimle başlamak. Önce 23 Nisan 1920’de İstanbul’daki Padişah hükümetini bertaraf etti ve Ankara’da Milli Hükümeti kurdu. Düşmana karşı milletin bütün
imkân ve kabiliyetini seferber etmenin başka bir yolu yoktu. Millet, bir devrimle seferber edilmiştir. Başka türlü de seferber edilemezdi. İşte sözde Cumhuriyetçilerimizin bugün anlamak istemedikleri budur. Seçimden sonra
bile anlamaya yanaşmadılar. Koro halinde, başta Baykal elbette “uzlaşma” diye tutturdular. Köksal Toptan’ın TBMM Başkanı olmasına, AKP’den çok bizim sözde Cumhuriyetçilerimiz bayram etti. Bunların sözlüğünde,
kafayı sürekli ABD satırı altında tutmanın karşılığı “uzlaşma” oluyor.

HANGİSİ KOLAY HANGİSİ ZOR
Türkiye, Cumhuriyetçilik adına ABD’ye teslim olmanın son perdesine gelmiştir. ABD merkezli sistem, Cumhuriyeti yıkıyor, milleti bölüyor, vatanı parçalıyor. Sistemin kuvvetleri, Meclisi, Hütümeti ve Çankaya’yı ele geçirmiştir.
Milleti ve vatanı kurtarmak adına artık bu sistem içinde hiçbir çözüm, hiçbir çıkış yolu yoktur. Türkiye dış ve iç savaş tehdidine artık ancak devleti yeniden örgütleyerek, toplumu yeniden yapılandırarak karşı koyabilir. Bunun
adı, devrimdir; Kemalist Devrim’in yenilenmesidir. Geri kalanı, çırpınmaktır, zavallılıktır, perişanlıktır. Asıl zor olan seçenek de budur. İç ve dış savaşlara sürüklenmekten daha zoru var mı? Kolay sanılan çarelere teslim ola ola, Türkiye en zorlu belalara sürüklenmektedir. Korkaklar, tarih boyunca, kolayı bir seçenek gibi göstererek, hem kendilerini hem milletlerini aldatmışlardır. Hayat zoru dayatırken, kolaya teslim olmak, aslında ayak altında kalmayı seçmektir.

ABD’DEN KORKA KORKA
ABD’den korkanlar, ülkeyi bu hallere getirdiler. Boyunlarını ABD satırı altında tutmayı strateji ve siyaset diye millete sattılar. Peki ABD korkusuyla Çankaya’dan sonra nereyi teslim etmek gerekiyor? Türkiye, mecburen ABD’den korkmamayı öğrenmektedir. Herkes İşçi Partisi’nin devrimciliğini örnek almalıdır. Çünkü sistemin içinde çözüm kalmamıştır.