Parlamentoda dün sabah (26 Ocak) yapılan oturumda Türkiye’yi eleştiren iki metin oylamaya sunuldu. 179 sandalyeli Danimarka Parlamentosu’nda 109 milletvekilinin katıldığı oylamada, hükümeti oluşturan Liberal Parti Venstre, Muhafazakar Halk Partisi ve Liberal İttifak ile Sosyal Demokrat Parti, Sosyalist Liberal Parti ve Danimarka Halk Partisi’nin desteklediği metin üzerinde çoğunluğun sağlanmasıyla Birlik Listesi ve Alternatif Parti’nin önerdiği metin reddedilmiş oldu.
***
Uzun mücadelemizin sonuçları
Genel Başkanımız Doğu Perinçek, Danimarka Parlamentosunun aldığı karar hakkında şunları söyledi: Biz Perinçek- İsviçre davasında AİHM önünde ısrarla şunu vurguladık: Parlamentolar, kürsüler, akademik kuruluşlar, hükümetler soykırım konusunda karar alamazlar. Soykırım konusunda hüküm vermeye yetkili olan yalnız ve yalnız yargıdır. Yargının da yetkili yargı olması lazım, her mahkeme bu konuda karar veremez. Birleşmiş Milletler 1948 Soykırım Sözleşmesi’ne göre yetkili mahkeme suçun işlendiği yerel mahkemedir veya uluslararası ceza mahkemesidir. Danimarka hükümeti ve meclisi bu hukuki saptamayı kabul etmiştir. Kendilerinin yetkili olmadığını belirtiyorlar.
AVRUPA’NIN İKLİMİNİ DEĞİŞTİRDİK
Uzun yıllar verdiğimiz mücadele artık Avrupa’nın her yerinden yankılanmaktadır. Avrupa’nın iklimini değiştirdik. Artık herkes şu gerçeği görüyor: Mahkeme kararı olmadan hiç kimse soykırıma hükmedemez. AİHM’de kazandığımız davaların artık bütün dünyada kabul gördüğünü saptıyoruz. Şu anda Almanya’nın Bonn, Ausburg, Frankfurt Viadrina, Berlin üniversitelerinde, Fransa’nın Paris ve Champagne üniversitelerinde, İsviçre’nin hemen hemen bütün üniversitelerinde Perin- çek-İsviçre davası ders olarak okutuluyor. İnsan hakları, kamu hürriyetleri, siyaset bilimi derslerinde inceleniyor ve artık genel bir uzlaşma var. O da şudur: 1915 olayları, AİHM’nin kabul ettiği gibi Holokost’a benzemiyor. Çünkü 1915 olaylarının soykırım olduğuna ilişkin bir mahkeme kararı yok. O nedenle 1915 olaylarının soykırım olduğunu kimse söyleyemez. Söylerse de hukuki değeri yok. AİHM’nin bu içtihadı hem hukuk doktrininde hem yargıda hem de parlamentolarda kabul görmektedir. Bu bakımdan Türkiye’mizin, hükümetin, üniversitelerimizin, hukuk fakültelerimizin, siyasal bilimler fakültelerimizin ve toplumun bu kazanılan mevziyi doğru görmesi lazım.