29 Ağustos 2002 günü Uşak'ta seçim çalışması sırasında geçirdiği kalp krizi sonucu yitirdiğimiz İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcımız Hasan Yalçın ağabeyimizi, bugün Ankara'da mezarı başında düzenlenen törenle andık. Genel Başkanımız Doğu Perinçek'in yasaklı olduğu 1998-1999 yıllarında İşçi Partisi Genel Başkanlığı görevini de yürüten Hasan Yalçın'ı anma törenine yüzlerce İşçi Partili ve dostları katıldı. Törende saygı duruşunun ardından İP Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin bir konuşma yaptı. Gültekin'in şunları söyledi;
“DOĞRU STRATEJİ BELİRLENDİKTEN SONRA KADROLAR BELİRLEYİCİDİR"
Şimdi işte bu özdeyişin bütünüyle geçerli olduğu bir tarihi dönemdeyiz.
Son yıllarda yaşanan gelişmeler, Partimizin yaptığı tahlillerin ve belirlediği mücadele stratejisinin tamamen doğru olduğunu kanıtlamıştır.
Bu iddiamızı kanıtlayan çok sayıda olgu vardır. Ama en büyük kanıt düşmanın bize saldırısıdır.
Ergenekon tertibinin daha en başında tertibi uygulamaya koyanlar; “Bu işin merkezinde İşçi Partisi var” diyerek bir gerçeği itiraf etmişlerdi.
İşçi Partisi, Amerikan emperyalizmin ülkemizde ve Bölgemizde ulaşmak istediği hedeflere varmada, aşmak istediği en önemli engel durumundadır.
Şimdi bu mücadelenin en kritik hamlelerinin yapılacağı bir tarihi dönemin içindeyiz.
Programımız doğru, siyasetlerimiz doğru, mücadele stratejimiz doğru….
Bu aşamadan sonra düşmanın saldırısını alt etmede ve başarıya ulaşmada, artık İşçi Partisi kadrolarının ve üyelerinin niteliği belirleyici olacaktır.
İŞÇİ PARTİLİ NASIL OLMALI?
Şimdi Partimizin, kadrolarımızın ve üyelerimizin önlerine koyacakları ve cevabını vermeleri gereken en önemli soru, nasıl bir kadro yapısı ile bu tarihi hesaplaşmadan galip çıkabilmemizin mümkün olacağıdır.
Soruyu basitleştirerek de koyabiliriz: İşçi Partisi’ne üye olan bir kişi önüne nasıl bir model koymalıdır?
Biz bu bakımdan şanslı bir Parti’yiz. Partimizin son kırk yıllık mücadele tarihinde yer almış, birçoğumuzun yakından tanıdığı, çok sayıda örnek Devrimci vardır.
Bu arkadaşlarımız yaşadıkları zaman mücadeleleriyle, duruşlarıyla Partimize büyük katkılar sundular.
Bütün arkadaşlarımızı tek tek burada saymaya gerek yok. Ama Bora Gözen, Mehmet Çetin, Hasan Erkılıç, Zeki Ön, Erkan Yücel, Halil Alkan, Yılmaz Çepoğlu, Suphi Karaman, Muhyettin Öksün gibi arkadaşlarımız sadece yaşadıkları zaman değil, aramızdan ayrıldıktan sonra da mücadelemize katkı sunmaya devam ediyorlar.
Hasan Yalçın arkadaşımız bütün bir yaşamı, mücadelesi ve kendisinden sonraya bıraktıklarıyla, Partimize katkı sunan arkadaşların başında geliyor.
Hasan Yalçın yaşamı ve mücadelesiyle, “Bir İşçi Partili nasıl olmalı?” sorusunun cevabıdır.
DEVRİMCİ KADRO “BİLGİLİ” OLACAKTIR
Devrimci kadro her şeyden önce bilgili olacaktır. Ülkesinin tarihini, ekonomisini, emekçi sınıflar başta olmak üzere bütün milletin içinde bulunduğu durumu, ülkeye ve millete yönelik tehditleri, yüzyüze olduğumuz sorunları ve bu sorunların çözümlerini bilecektir.
Devrimci kadro, bütün bu açılardan bırakalım sokaktaki insanı, başka siyasi Partilerin kadrolarından da belirgin bir şekilde farklı olacaktır.
Devrimci kadro “bilen” insandır. Bulunduğu ortamda bilgisine başvurulan “bilge” kişidir.
Elbette bir kadronun bu çapta bilgi birikimine sahip olması, sürekli bir araştırma ve inceleme çabası içinde olmasına bağlıdır. Parti üyesi ve kadrosu sürekli okumalı, araştırma ve inceleme yapmalıdır.
Hasan Yalçın’ı Hasan Yalçın yapan, daha Ortaokul yıllarında şehir kütüphanesinin müdavimi olmasıdır.
Elbette Parti, üye için bir okuldur. Aydınlıkçılar bu ülkede süreli yayınlar ve kitaplarla en çok iç içe olan devrimcilerdir. Tarihimizde bir yayın organımızın olmadığı hiçbir dönem olmamıştır. Diğer siyasi hareketlerin mensupları ne yapacaklarını bilmez halde kuru yapraklar misali esen rüzgârların önünde savrulurken İşçi Partililer, kolektif aklın yaptığı tahlillerin ve üretilen siyasetlerin yer aldığı yayınların yol göstericiliğinde hareket etmişlerdir.
Ama bir İşçi Partili, Parti’nin üyeye sunduğu bu avantajla yetinemez. Her İşçi Partili, koşullar ne olursa olsun, günün belli bir saatini mutlaka okumaya ve araştırmaya ayırmalıdır.
Atatürk, cephedeyken bile yanında mutlaka okunacak bir kitap taşırmış. Çin Devriminin önderi Mao Zedung’un karargâhını herhangi bir yere kurduğunda yaptığı ilk iş, okuyacağı ve yazacağı ortamı yaratmak imiş.
Dünyanın her yerinde Devrimci önderler aynı davranışı gösteriyor.
Hasan Yalçın arkadaşımızın bu güne kadar oniki kitabı yayınlandı. Kitaplarına şöyle kabaca bir göz atıldığında, hayatın her alanıyla ilgilendiğini, araştırma yaptığını, bilgi sahibi olduğunu görüyoruz.
Hasan Yalçın’ın yazıları; felsefe, siyaset, ekonomi, tarih, sanat ve edebiyat, emperyalizm, örgütlenme vb. hayatın her alanıyla ilgilidir.
Böyle olduğu içindir ki o önderdir. Hangi ortama girerse girsin, söyleyeceği sözü vardır. Hangi topluluk içinde bulunursa bulunsun görüşüne başvurulan kişidir.
DEVRİMCİ KADRO, KENDİ OMUZU ÜZERİNDE KENDİ KAFASINI TAŞIR
Devrimci bir Parti; bağımsız düşünebilen, yalnız kaldığı zaman da doğruyu savunma cesaretine sahip olan, kadrolara ve üyelere sahip olduğu zaman gerçekten Devrimci bir Parti olur. En zor görevlerin altından bu özelliklere sahip üye ve kadroları ile kalkar.
Ama kendi omuzu üzerinde kendi kafasını taşımak, doğru bir dünya görüşüne sahip olmanın yanı sıra bilgi birikimiyle olur.
Partimiz, bugüne kadar bu ilkeye uygun hareket etti. Kimseyi taklit etmedi. Kendi aklının üstünde bir otorite tanımadı. Türkiye gerçeğini en iyi bizim bileceğimiz gerçeğinden hareketle programını üretti, siyasetlerini oluşturdu.
Bu tutum, aynı zamanda bağımsızlığımızın da garantisidir.
Tek tek İşçi Partisi’nin bütün üyeleri de İşçi Partisi gibi olacaklardır. Elbette Partimizin programı ve aldığı kararlar üyelerimiz için bağlayıcıdır. Ama bu temel ilke her bir üyemizin bağımsız olarak düşünmesini, değerlendirme yapmasını ve yanlış bulduğu konularda görüşünü açıklaması gerektiğini, doğru bildiği konularda Parti içinde de meşru zeminlerde mücadele vermesini ortadan kaldırmaz.
Hatta bu şekilde hareket etmenin, Partili olmanın bir gereği olduğunu söyleyebiliriz.
“Omuzu üzerinde kendi kafasını taşıyan” üyelerden oluşan bir Parti’nin hata yapma ihtimali de azalır.
Hasan Yalçın ve Partimizin diğer önderleri böyle davranan Partili tipinin örnekleri olmuşlardır.
İDEOLOJİK SAĞLAMLIK VE İYİMSERLİK
Devrimciyi, sıradan insandan ayıran en önemli özelliklerin başında devrimcinin iyimserliği gelir. En olumsuz koşullar içinde bile devrimci, geleceği yaratacak olan olumluluğu bulur ve ona sarılır.
Daha iyi bir dünya, daha iyi bir gelecek, olumsuzlukların alt edilmesi, gericiliğin yıkılması genel olarak hayat içindeki olumlu unsurların zamanla gelişmesi, güçlenmesi ve hakim hale gelmesi ile gerçekleşecektir.
Devrimci, bu tarihsel materyalist gerçeği bilmesini mümkün kılan bir ideolojiye, tarihsel materyalist dünya görüşüne sahiptir.
Bugün Devrimci iyimserlik, baş düşmanımız olan emperyalizmin çürüyen ve yıkılmakta olan kapitalizm olduğuna, Batı Dünyasının sistem olarak ömrünün sonuna geldiğine; Türkiyemizin, ayağa kalkmakta ve yükselmekte olan mazlumlar dünyasının bir parçası olduğuna ve Partimizin on yılları bulan mücadelesinin sonunda, ayağa kalkan Türkiye’nin öncü gücü olduğu gerçeğine dayanır.
Onun için ideolojik sağlamlık, devrimcinin uzun süreli mücadelede sonuna kadar gitmesini mümkün kılacak soluğa sahip olmasının biricik yoludur.
Hasan Yalçın, en olumsuz koşullar içinde de işkencede, hapishanede, illegal mücadele koşullarında iyimserliğini hiçbir zaman kaybetmeyen bir devrimciydi.
PARTİYE, HALKA VE VATANA BAĞLILIK
Bir devrimcinin sahip olduğu gücün en önemli kaynağı, O’nun Partisine, halkına ve vatanına bağlılık duygusudur.
İnsan toplumsal bir varlıktır. Toplumla birlikte var olur. Mensup olduğu topluluğun mutluluğu bireyi de mutlu kılar.
Hatta insan doğasının gereği olarak en büyük mutluluk; toplum için, ülke için, Parti için çalışmayı hayatının merkezine koymaktır.
Devrimci işte bu eylemi, bilinçle yapan kişidir.
Onun için devrimcinin hayatı en büyük zorluklar içinde de geçse, en büyük mutlulukların yaşandığı bir hayattır.
Hasan Yalçın’ın hayatı, işte böyle bir hayattı. Bütün kitaplarında o cıvıltıyı, o mutluluğu görebilirsiniz.
PARTİYE VE HALKA GÜVEN
Partiye ve halka güven, Devrimcinin kendini güçlü kılmasının adeta tek yoludur. Böyle bir güven duygusuyla kişi, inanılmazları başaran bir konuma yükselir.
İnsanoğlu, mensubu olduğu topluluk sayesinde var oldu. Daha sonra bu topluluğun içinde çıkardığı örgütlenmelerle uygarlık yolunda adımlar attı. Bütün gelişmeler, devrimler, yaratılan eserler; hepsi, insanın topluluk halinde ve örgütlü olarak yaşamasının yarattığı olanakların, elde ettiği başarıların sonucudur.
Bundan sonra da kazanılacak başarı, sağlanacak ilerleme de, örgütlü hareketin sonucunda olacaktır. Devrimci açısından, örgütlü hareketin adı Parti’dir.
Devrimci, Partiye ve halka güvenir. Bu güvenin felsefi ve maddi temeli, insanın toplumsal bir varlık olmasıdır. Öte yandan devrimci, ancak halka ve Partiye duyulan güvenin, her türlü zorluğun üstesinden gelecek gizil gücü açığa çıkaracağını bilir.
“Partiye güven” derken soyut, idealize edilmiş bir Parti fikrine güvenden bahsetmiyoruz. Partiye güvenmek, Parti önderliğine ve Partili arkadaşlara güvenmek demektir.
Parti’ye güvenmeyen kişi etrafına baktığı zaman, bir sürü eksiği ve yanlışı olan Partililer görür. Partiye güvenen kişi ise, aynı Partililerin şahsında büyük fedakârlıklarda bulunan, mücadele eden ve büyük işler başarmaya aday devrimciler görür.
Hasan Yalçın “Ortak aklımız Parti” kitabında bu önemli gerçeği işlemektedir.
BİRLEŞTİRİCİ OLMAK
“Bölünmeyin, birleşin.”
Bu, halka ve devrimcilere iktidar olmanın yolunu gösteren sihirli sözcüklerden biridir.
Devrimci bölücü değil, birleştiricidir. Kuvvet olursan düşmanı alt edebilirsin ve halkın iktidarını kurabilirsin. Kuvvet olmak ise birleşilerek yaratılır.
Birbirine en yakın arkadaşlar, aile bireyleri, Partililer gibi birbirlerine en fazla benzeyen insanlar arasında da farklılıklar vardır. İki kişinin olduğu yerde çelişme vardır.
Devrimci, bu durumda farklı noktaları değil, ortak noktaları ön plana çıkararak birleştirici bir rol oynar.
Hasan Yalçın gibi devrimcilerin, bugün sadece bütün Partililer tarafından değil, onu tanıyan herkes tarafından saygı ve sevgiyle anılması, birleştirici olmayı hayatının merkezine oturtmasından dolayıdır.
DİSİPLİN VE ÇALIŞKANLIK
Devrimci, toplumun yarattığı bütün zenginliklerin üstüne konmuş olan emperyalistlere ve onların işbirlikçilerine karşı mücadele etmektedir.
Düşmanlarımızın elinde son derece gelişmiş bir baskı aygıtı bulunmaktadır. Basın yayın organları emirlerindedir. Büyük bir psikolojik savaş yürütmektedirler.
İşte bu düşmana karşı mücadelede başarı devrimcinin büyük bir disiplin ve çalışkanlıkla görevlerini yapmasına bağlıdır.
Disiplinimiz, düşmanımızın baskı aygıtının disiplininden, kıyaslanmayacak kadar üstün olmalıdır. Bilinç, gönüllülük ve kendini feda etme kültürü ile yoğrulmuş çelik disiplin.
2002 seçimlerine doğru giden günlerde Hasan Yalçın arkadaş seçimlere dört ay öncesinden başlayarak her hafta yazdığı yazının sonuna, seçim gününe kaç saat kaldığını belirten bir not ekleyerek bütün Parti örgütüne önemli bir mesaj veriyordu.
Günde 8 saat uyku ve dinlenme. Geriye kalan bütün saatlerde devrimci en iyi sonucu almak için çalışacaktır. Hasan Yalçın’ın uyku saatleri hariç sürekli çalışmaya davet etiği devrimciler; herhangi bir kişisel menfaat için değil, tamamen karşılıksız olarak emeklerini, bilgilerini ve becerilerini halkın ve Partinin hizmetine sunacak olan kişilerdir.
Hasan Yalçın, kendisi kişisel olarak böyle bir anlayış ve ruhla çalıştı.
Bir mecburiyet olmadan, Devrimcinin tamamen kendi iradesiyle ortaya koyacağı disiplin ve çalışkanlık; önünde durulamayacak bir güçtür.
Şimdi biz önemli bir işe başladığımızda kendi kendimize hep hatırlatırız: “Hasan Yalçın saatine göre çalışacağız.”
Hasan Yalçın bize katkı sunmaya, bizi eğitmeye devam ediyor
KENDİNE GÜVENMEK, İDDİALI OLMAK
Devrimci kendine güvenir. Çünkü tarihin en haklı davasının sahibidir. Halkın mutluluğu, iktidar olması ve ülkenin bağımsızlığı için çalışmaktadır. En büyük güç, kişinin haklı olduğuna, doğru tarafta olduğuna inanmasından kaynaklanır.
Haklı bir dava için savaşan insandan daha etkili bir silah yoktur.
Amerika ve Fethullahçı Gladyo şimdi ellerinde büyük parasal olanaklar, en öldürücü silahlar, insanların özel hayatlarını en mahrem yerlerine kadar izlemelerine olanak veren teknoloji ürünleri ile bir yalan ve zulüm düzenini dünyaya ve Türkiye’ye hakim kılmaya çalışıyorlar.
Oysa gördüğümüz gerçek şudur: Amerika Irak ve Afganistan halkının karşısında perişan olmuştur. Kaçmanın yollarını aramaktadır.
Çünkü Amerika haksızdır. Irak ve Afganistan halkları haklıdırlar.
Emperyalistler ve işbirlikçileri, yalanlarının ve zulümlerinin Türkiye’de işe yaramadığını görmektedirler, göreceklerdir.
Biz İşçi Partililer haklı olmanın verdiği özgüvenle ve inançla mücadele ediyoruz. Onun içindir ki üç yıldır ülkemizde, büyük parasal olanaklar, teknolojinin en son ürünleri, basın ve yayın organları ile yürütülen yalan kampanyası, hapisler vb. baskı yöntemlerine rağmen Amerika ve Fethullahçı Gladyo başladıkları yerde patinaj yapmaktadırlar.
Kendine güvenmenin doğal sonucu iddialı olmaktır. Halk iddiası olana güvenir ve peşinden gider.
Kendine güvenmeyen ve iddialı olmayan kişi ciddiye alınmaz. Bu sadece emekçilerin iktidar davası, ülkelerin bağımsızlık davası gibi son derece önemli davalarda değil, en basit işlerin yapılmasında da geçerlidir.
Tarihte büyük işler başarmış liderlerin hepsinin ortak özelliği çok büyük bir özgüvene sahip olmaları ve giriştikleri işte başarılı olacaklarına ilişkin kesin inançlarını çevrelerine yayabilmeleridir.
SADE YAŞAMAK
Sade yaşamak, hem felsefi hem de siyasal bir tercihtir. Kişisel lüks ve şatafat eşinde koşan kişiler, eksikliklerini ve zavallılıklarını, paranın yarattığı güç gösterisi ile kapatmaya çalışırlar.
Öte yandan sade yaşamak, bir yanıyla insan emeği ile yaratılan tüm değerlerin tüm insanların refahı ve mutluluğu için kullanılmasına kişinin kendi ölçeğinde sunduğu bir katkıdır.
Öte yandan sade yaşamak, insan emeğine saygının bir gereğidir.
Parti üyesi açısından bu genel duruşun ötesinde sade yaşamak, kişisel olarak yarattığı olanakların Partiye sunulması ve daha güçlü bir mücadele verilmesine maddi olarak kendi ölçeğinde katkı yapması anlamına gelir.
Bununla birlikte sade yaşamak, Parti üyesinin iktidarı ve mutluluğu için mücadele ettiği emekçi halkla aynı kaderi paylaşması demektir.
Hasan Yalçın, çok iyi bir mühendisti. Yetenekli bir politika adamıydı. Önderlik özellikleri son derece gelişmiş bir devrimciydi. Gazeteci olarak kalitesi tartışılmaz. Doğu Perinçek’in değerlendirmesiyle söyleyecek olursak, son dönem Türkiyesi’nin en büyük mizah yazarlarından biriydi.
Piyasa sisteminin egemen olduğu bir dünyada, bütün bu özelliklere sahip olan birinin önünde, istenildiğinde düzenin bütün kapıları sonuna kadar açılırdı.
Ama Hasan Yalçın, düzenin bütün olanaklarını elinin tersi ile itmiş ve ömrünün sonuna kadar bir emekçinin sade hayatını yaşamıştır.
Böyle bir hayat yaşadığı içindir ki şimdi ölümünden sonra da bizim için bir öğretmen olmaya devam ediyor.
ALÇAKGÖNÜLLÜ OLMAK
Gerçekten birikimli olan insan, kendi birikiminin gerçekte eksik olduğunu bilir. İnsan hergün yeni şeyler öğrenir. Her gün gerçeğe biraz daha yaklaşır.
Öte yandan gerçekten birikimi olan insan, kendisinde var olan eksikliğin giderilmesinde, ölmüş ve yaşayan bütün insanların katkısı olduğunu ve olacağını bilir.
Ve Einstein’ın deyişiyle, bu gerçeğin bilincinde olan kişi, bütün ömrü boyunca ölmüş ve yaşayan bütün insanlara olan borcunu insanlığa hizmet ederek ödemeye çalışır.
Bu bilinç insanı alçakgönüllü yapar.
Başkalarına yukardan bakan insan cahil insandır. Daha kötüsü cahil olduğunun farkında değildir.
“Kibirdir yorulup yollarda kalan.” Uzun soluklu mücadele içinde olan devrimci, bir ömür boyu sürecek olan mücadelesinde sürekli olarak başkalarından öğrenmeye, başkalarının desteğine ihtiyaç duyar.
HATALARINI KABUL ETME VE DÜZELTMEDE KARARLI OLMAK
Mücadele eden hata yapar. Hiç hata yapmadan mücadele edebilmek anlayışı idealizmdir. Gerçekçi değildir.
Hata yapabileceğini kabul etmeyen, hatasını da göremez ve düzeltemez.
Aydınlıkçıların en büyük özelliği, hatalarını kabul etme noktasında hiçbir kompleks taşımamalarıdır. Bütün mücadele tarihleri boyunca hata yaptıklarını gördükleri an, açık yüreklilikle bunu kabul etmişlerdir.
Hatalarının görülmesinde katkısı olanlara minettar kalmışlardır.
Hataları kabul edebilmek ve özeleştiri yapabilmek bir meziyettir. Bu meziyete sahip olan Devrimci Parti, daha iyisini yapabilir ve Devrimi başarıya ulaştırabilir.
Hasan Yalçın arkadaşımız bütün hayatı boyunca bu anlayışla hareket etti. Bir yanlış yapıldığı zaman o yanlışı açık yüreklilikle kabul etme konusunda da hepimize örnek olan bir tutum içinde oldu.
Büyük bir mücadelenin içinde olduğumuz ve bizi tarihi görevlerin beklediği bu dönemde, bize örnek olmuş büyük devrimcilerin anılarına layık olarak, onlar gibi olarak, onlar gibi devrimciler olma yolunda onları da aşarak, tam bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye hedefine ulaşabiliriz ve emekçilerin iktidar olduğu Türkiye davasını zafere ulaştırabiliriz.