DEVRİM ARABALARI

Yönetmenliğini Tolga Örnek’in yaptığı, başlıca rollerini Taner Birsel, Selçuk Yöntem, Halit Ergenç, Ali Düşenkalkar, Onur Ünsal ve Vahide Gördüm gibi oyuncuların üstlendikleri “Devrim arabaları” filmi, 16 Mart akşamı Show Tv’de gösterildi.
Film, 27 Mayıs Devri...

Tarih:

Yönetmenliğini Tolga Örnek’in yaptığı, başlıca rollerini Taner Birsel, Selçuk Yöntem, Halit Ergenç, Ali Düşenkalkar, Onur Ünsal ve Vahide Gördüm gibi oyuncuların üstlendikleri “Devrim arabaları” filmi, 16 Mart akşamı Show Tv’de gösterildi.
Film, 27 Mayıs Devrimi’nin ardından, Devlet Başkanı ve Milli Birlik Komitesi Başkanı Orgeneral Cemal Gürsel’in emriyle, yüzde yüz Türk malı olan bir otomobilin üretim öyküsünü anlatıyor.
Cemal Gürsel, yüzde yüz Türk Malı olan bir otomobilin üretilebileceğini ve bunun her şeyden önce Milletin kendine olan güvenini yeniden kazanması için gerekli olduğunu düşünür.
Mühendis Taner Birsel, otomobilin üretim işinin sorumluluğunu üstlenir. Tanıdığı mühendislerden bir ekip oluşturur. 10 kişilik mühendis ekibi, Devlet Demir Yollarına ait Eskişehir Cer Atölyelerinde işe koyulur.
130 günleri vardır.
Milli Birlik Komitesi 130 günün sonunda, yani 29 Ekim 1960 günü iki otomobil istemiştir kendilerinden. Ankara’daki bürokratlar projeye inanmazlar. Bir milyon dörtyüzbin lira olan ödenekleri, bitime 50 gün kala 900 bine düşürülür.
Öte yandan Ankara’daki sorumlu bürokrat üretimin başarılı olacağına inanmadığı için, iki otomobilin istendiğini, ancak projenin sonlarına doğru söyler.
Bu arada basın da boş durmaz. Projeye karşı bir kampanya yürütmektedir. Gazetelerde devletin parasının boşa harcandığı yönünde yazılar yayınlanır.
Amerikalılar da işin içindedir. Onlar da böyle bir projenin başarılı olmaması için Ankara’daki bürokratlar nezdinde çalışmalarını sürdürürler.
Mühendis ekip büyük fedakârlık ve yaratıcılıkla çalışır. Cer Atölyesinin ustaları ve işçileri, Mühendislerin en büyük yardımcılarıdır.
29 Ekim 1960 günü, iki “Devrim” otomobili, Cumhuriyet bayramı törenlerine katılmak üzere TBMM önünde hazırdır.
Ama bir aksilik çıkar. Otomobiller, Eskişehir’de trene bindirilirken her ihtimale karşı benzin depoları boşaltılmıştır. Otomobillerden siyah renkli olanın benzini, Tren garından TBMM önüne gidene kadar tamamen biter. Cemal Gürsel hipodromdaki törenlere gitmek için otomobile biner, otomobil hareket eder ve yüz metre ilerde durur.
Cemal Gürsel, ikinci “Devrim” otomobile ile törenlere gider. Duran otomobil ise yakıt ikmalini yaptıktan sonra Hipodroma gelir ama karşı kampanya yürüten basının ertesi günkü manşeti bellidir:
“Devrim yolda kaldı.”
Ankara’da, Amerikalılarla birlikte hareket eden bürokrasi direncini sürdürür. Onlara göre otomobil üretimi kârlı değildir. Bu alana ayrılacak para kaynak israfıdır. Onun için üretim durdurulmalıdır.
Yüzde yüz Türk Malı olan “Devrim” otomobilinden sadece beş adet üretilir. Bunlardan dördü daha sonraki yıllarda hurdaya ayrılır. Ama Cemal Gürsel’i Hipodroma törenlere götüren otomobil, hala muhafaza edilmektedir.
Ve 50 yıl sonra bugün hala çalışır durumdadır.

“DEVRİM”İN DERSİ
Şimdi gelelim “Devrim arabaları”nın hikâyesinden çıkarılacak derse:
27 Mayıs; Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Devrimi ile ayağa kalkan Türkiye’nin, İkinci Dünya Savaşı sonrasında içine girilen “Küçük Amerika” sürecine isyanıdır. Milletimizin yeniden Kemalist Devrim rotasına girmesi yönünde bir girişimdir.
“Devrim” otomobili ile yapılmak istenenin; 1930’larda ülkemizin kendi sanayisini kurma, kendi üniversitelerinde bilimi geliştirme, kendi aşısını üretme, kendi uçağını yapma atılımlarından hiçbir farkı yoktur.
Türkiye 1920 ve 1930’larda kendi gücüne güvenerek, tam bağımsızlık politikası temelinde inanılmaz işler başardı. Temel sanayisini kurdu.
Üniversiteleri, dünya çapında çekim merkezleri haline geldi. Hitlerin zulmünden kaçan bilim adamları başka yere değil Türkiye’ye geldiler.
1940’larda Kayseri’de uçak üretildi ve Avrupa ülkelerine satıldı.
Bütün bu hamleler millete büyük bir özgüven kazandırdı.
İşte Cemal Gürsel “Devrim arabalarını imal ederek, 1950’lerde başlayan Amerikan ve Batı hayranlığına karşı, milletin yeniden kendine olan güvenini geri kazandırmayı amaçlıyordu.
1960 yazında Eskişehir’de bir araya gelen mühendisler de hep aynı şeyi tekrarlamaktadırlar kendi kendilerine: “Bütün Dünyaya, Türk milletinin kendi otomobilini yapacak bilgi birikimine ve yeteneğine sahip olduğunu göstereceğiz”.
Nitekim gösteriyorlar da.
Ve gecelerini gündüzlerine katarak çalıştıkları 130 günün sonunda, hak ettikleri fazla mesai ücretlerini, devlete bağışlayacak kadar büyük bir ülkeye bağlılık ve fedakârlık bilinciyle bu başarıya ulaşıyorlar.

DEVRİM’İN ŞARTI
Cemal Gürsel amacına ulaşamadı. 1940’larda Kayseri’deki uçak fabrikasını, “üretim pahalı; biz size daha ucuza, daha gelişmiş uçak veririz” diyerek kapattıranlar, aynı gerekçelerle otomobil üretimini de engellediler.
27 Mayıs’ın handikapı; mevcut sistem içinde kalarak yeniden bir Devrimci atılım gerçekleştirebileceğini düşünmesindeydi.
“Devrim” otomobili pratiği, bunun beyhude bir çaba olduğunu çarpıcı bir anlatımla ortaya koyuyor.
mbgultekin@ip.org.tr