Tutuklanarak altı aydır Silivri’de hapis tutulan gazeteciler AYDINLIK dergisi Genel Yayın Yönetmeni ve İşçi Partisi Merkez Karar Kurulu Üyesi Deniz Yıldırım ve ULUSAL KANAL İstihbarat Şefi ve İşçi Partisi Üyesi Ufuk Akkaya’ya nihayet bir “iddianame” bulundu. İddianamede Yıldırım ve Akkaya, hayatlarında görmedikleri, bir kez bile konuşmadıkları isimlerle “örgütsel” bağlantı içinde gösterildiler. Yıldırım ve Akkaya’nın ısrarla dile getirdikleri “Evet bizim bir örgütümüz var, İşçi Partisi. Başka bir örgütle bağlantımız yok” sözleri dikkate alınmadı.
Ergenekon 1. iddianamede; zamanın birinde, bir biçimde yapılmış bir telefon görüşmesi de olsa bir “delil” gösteriliyordu. Artık ona da gerek duyulmuyor
anlaşılan! Biz biliyoruz ki, Deniz Yıldırım ve Ufuk Akkaya, Başbakan Erdoğan’ın Mehmet Ali Talat’la yaptıkları görüşmeleri yayımladıkları için, bir gözdağı ve sindirme operasyonu çerçevesinde tutuklandılar. Bu niyet, iddianameye de yansıyor. Yayımladıkları ses kayıtlarının, bir Ergenekon şüphelisinin bürosunda da bulunması,
örgütsel bağlantıya delil gösteriliyor. Bir gazeteci, eline geçen bilgilerin herhangi bir şüphelide bulunup bulunmadığını araştırdıktan sonra mı haber yapacaktır? Yoksa halkı aydınlatmak, gazeteci sorumluluğunu yerine getirmek ölçütleriyle mi hareket edecektir? Ne o, ne öbürü! Tayyip-Gül iktidarı, iki arkadaşımızı yaptıkları haberlerden
dolayı cezalandırarak bütün gazetecilere mesaj vermektedir: “Tayyip-Gül iktidarına,
Fethullahçı Gladyoya dokunan yanar!”